GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: ÇEK KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:57
Tarih:26.01.2012

MHP GRUBU ADINA LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli üyeler; 137 sıra sayılı kanunun 2'inci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına konuşacağım.

Ben öncelikle şu "çek" kavramının tanımının iyi yapılması gerektiğini düşünüyorum. Çek, öncelikle bütün dünyada ödeme aracı ama maalesef Türkiye'de bir finansman aracı. Bugün piyasada 300 milyar lira dolayında çekin tedavülde olduğu söyleniyor. Bu çekin finansman argümanı olarak devreye girmesindeki en önemli etken çekin ödenmemesi karşısında bir yaptırımın var olmasıdır. Eğer, o yaptırımı biz geri aldığımız andan itibaren piyasada dolaşan çeklerin senetlerden, şimdi hiç tedavülde dolaşmayan senetlerden bir farkı kalmaz. Zaten likidite zorluğu çeken bu piyasalarda, göreceksiniz, çeklerin devreden çıkmasıyla beraber çok ciddi alışverişi etkiler hâle gelecektir.

Bu çekle olan alışveriş büyük firmaları çok ilgilendirmiyor. Bugün küresel anlamda, Türkiye ölçeğinde ciddi büyük firmalar zaten müşterilerinden çek almazlar. Herhangi bir büyük fabrikadan mal alan tacir ödeme günü verir, o ödeme gününde de ödemesini yapar. Eğer ödemesini yapmıyorsa karşısında verdiği teminat mektubuna başvurur mal satan firma. Çek yasasıyla mağdur ettiğimiz, alacaklı olan kesim bizim hep beraber "orta direk" dediğimiz, iktidarınız tarafından gittikçe yok edilen o orta ölçekli KOBİ'ler ve esnaflar. Çekten en çok mağdur olacak olan onlardır. E, tabii ki çeki kesip de cezaevinde yatanın mağdur olmadığını söylemek istemiyorum. Cezaevinde yatmak burada kuliste yatmaya benzemez. Orada, 16 metrekare yerde 4 kişinin ceza yattığını? Bir de hakikaten işleri rast gitmediği için, samimi bir şekilde borcunu ödeyemediği için oraya yatanların haksız olduğu anlamını da çıkarmamak lazım buradan. Ama bunların sayısı ne kadardır? Onlar için sadece yasa çıkarmak gerekli mi? Birisi bana dedi ki: "Ya, iki yüz elli bin tane dosya var." Bir suç için çok dosya olması onların affını gerektiriyorsa bütün Türkiye'de herkes uyuşturucu kaçakçısı olur, dosyalar birikir, uyuşturucu da serbest hâle gelebilir. Böyle bir mantık olmaz, dosya sayısının çokluğu buna af getirilmesini gerektirmez.

Bir çek -aranızda tacirler var- karşılıksız çıktığı zaman önce gidersiniz, bunu birkaç defa yenilersiniz. Yeniledikten sonra bu ödenmiyorsa arkasını yazdırırsınız ve hukuki işleme başlarsınız. Biraz evvel Sayın Bakan da ifade etti, bir çekin hukuken, karşısındaki cezai yaptırım alması için çekten dolayı, asgari beş sene süre geçiyor. Bu beş sene süre içerisinde, işi bozulan adam zaten o sürede kendini toparlıyor. Sadece oradaki cezai yaptırımı bekleyip, tam yasa hakkında hüküm verdiğinde gidip  parayı ödeyen borçlular var. Sayın avukat biliyor, yakinen takip ediyor. Bunu beş sene bekliyor, tam ceza çıkıyor, ondan sonra gidiyor, o parayı yatırıyor.

Bakın, burada zaten, alacaklı beş sene bekleyerek çok ciddi mağdur oluyor. Eğer rakam büyükse, verdiği adli para cezasını götürüp o rakamdan sonra çıkıyor.

Burada şöyle bir uygulama yapılabilir: Bakın arkadaşlar, haklı olarak borçlu? O süre içerisinde ciddi şekilde faiz, temerrüt faizi, harçlar, vekâlet ücretleriyle beraber şişen o dosya borcunun ana parasını yatıran hapis cezasını ortadan kaldırır, adli para cezası yerine hapis cezasını ortadan kaldırır, diğer kısmıyla ilgili hukuki süreç, alacakla ilgili hukuki süreç devam eder. Ama hapis cezasını kaldırdığınız zaman adli para cezası da hükümsüz kalır bu durumda.

Bakın, bugün Sayın Ali Babacan'ın demeci var: "Avrupa'nın birçok yerinde hapis cezası yok." diyor. Yanlış bir ifade bu. Çekin karşılıksız çıkması demek, Avrupa'da, bugün Almanya'da, bugün İngiltere'de dolandırıcılık suçu ifa eder, çekini ödemeyen insan dolandırıcılık yapmıştır. Zira, Avrupa'da da çek "Bankada olan paramı buyurun gidin, çekin." anlamındadır. Bankada parası olmayan adamın çeki kesmesi bir dolandırıcılık eylemidir.

Çekteki hapis cezasını kaldırabilmek için önümüzde bir tane fırsat var. Özellikle Adalet ve Kalkınma Partisinin Grup Başkan Vekiline sesleniyorum: Sayın Ahmet Aydın, bu konuda lütfen, grubunuz olarak bir çalışma yapın. Avrupa'daki gibi şu anda Türkiye'de de "alacaklıların sigortalanması" diye bir kavram var. Bu çok yavaş işliyor, henüz Türkiye'de gelişmedi. Bir fatura kesiyorsunuz, karşısında, bu fatura alacağınızı alacaklı olduğunuz firmanın kredibilitesine uygun bir marjda sigortalıyorsunuz. Alamıyorsanız sigorta şirketinden paranızı alıyorsunuz. Zaten aynı gün sigorta şirketi size parasını ödüyor. Eğer onu sağlayamazsanız, çeki de çekerseniz göreceksiniz ticari alışveriş çok ciddi manada aksayacaktır. Ben iddia ediyorum, en geç bir sene sonra bu kanunla ilgili değişiklikler mutlaka bu Meclise bir daha gelecek. Doğru bir kanun değil bu. Hepimize geliyor, haklı olarak, annesi, babası, kardeşi cezaevinde yatan insanlar mağdur, geliyor buraya, size sızlanıyor, bize sızlanıyor ama neticede bir sistem söz konusu. Bu sistemi bütün baştan yok edip birkaç kişinin mağduriyetini gidermek doğru bir iş olmaz. Bizler tabii ki duygularımızla insanız ama bu sistemi var etmek zorunda olan da insanlarız, bu Mecliste bulunuş gayemiz de bu.

Bir şey daha var, bakın, bu Hükûmetin benim takdir ettiğim çok önemli bir icraatı var, Türkiye'de mafyanın çok ciddi belini bükmüştür, kabul ediyorum, takdir ediyorum, teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ama bakın, inanır mısınız, bu çek tahsilatçıları bu yasadan sonra tekrar devreye girecektir ve şu anda örgütlü olan, çeki tahsil edebilecek kabiliyeti olan -bir tek- PKK'nın dışında başka hiçbir örgüt yoktur. PKK'ya sigara kaçakçılığı dışında yeni bir gelir kapısı daha açtınız, bilginiz olsun. Burada da göreceksiniz, duyacaksınız.

Bir soru sormuştu biraz evvel Cumhuriyet Halk Partisinden bir arkadaşımız. Yaklaşık üç ay vadeli çeklerle 300 milyar lira civarında bir çek var piyasada, tedavülde. Biz bu yasayı çıkaracağız 300 milyar lira alacaklı olan insanlara diyeceğiz ki: "Allah işini, gücünü rast getirsin kardeşim. Adın Ahmet, Allah'a emanet. Ne yapacaksan yap, silahını kuşan, git malını kaldır veya paranı al." Böyle bir vicdansızlığa, böyle bir adaletsizliğe alet olmamamız gerekiyor.

Bir konuyu daha zatıalinize aktaracağım, ondan sonra da sözlerimi bitireceğim efendim.

Biz burada Adalet Bakanlığının hazırladığı reform paketini okuduk. O reform paketinden çıkarttığımız sonuç şu, alacaklıların mağduriyetini anlayasınız diye bir daha söylüyorum: Hiç kimsenin evinden eşyasını kaldıramayacaksınız. Kimse eşyasını kaldırarak birilerinden para tahsil etmez, o bir tacizdir yani borçluyu borcunu ödemeye ikna etme metodudur.

İkincisi, KOBİ'lerde ve işletmelerde fabrikasına gidip makinesini alamayacaksınız, bağlayamayacaksınız. İnanır mısınız, belki farkında değilsiniz, orta ölçekli bütün işletmelerin ticari faaliyetlerini durdurabilecek çok ciddi kararlar alıyoruz. Bundan geri dönüşü de çok yakın bir süreçte mecburen tekrar biz yapacağız ama deneme yanılma metoduyla ülkeyi idare etmek doğru bir sistem değil. Bakın, bunu dış ilişkilerde yapıyoruz. "Stratejik Çukur" diye bir kitap yazıldı bir zamanlar, o "Stratejik Çukur"un arkasından Türkiye'nin komşularıyla ilişkileri deneme yanılma sistemiyle çok kötü bir hâle geldi, Türkiye şamar oğlanına döndü. Herkes Türkiye'yi yumrukluyor, Fransa yumrukluyor, İran yumrukluyor, Irak yumrukluyor, Suriye yumrukluyor? Libya'ya ayrı şey söyleyebilirsiniz, Mısır için de aynı şey söz konusu.

Türkiye'nin terörde kat ettiği mesele de öyle. Terörü de deneme yanılma metoduyla? Önce "Af çıkarıyoruz." dediniz, davul zurnayla karşıladınız, şimdi aynı adamlar, "Hayır, biz yanlış yapmışız.", belediye başkanı, bilim adamı ne varsa onları bu sefer içeri alıyoruz.

Doğrudur değildir hiç bilemiyorum ama deneme yanılmayla ülke idare edilmez, onu söylemek? Doğruyu bulun, ondan sonra harekete geçin. "Dur şuna bir bakalım, doğruysa devam ederiz, değilse vazgeçeriz." Bu sistemle ülke Adalet ve Kalkınma Partisinin oyuncağı hâline gelir.

Hepinize saygılar sunuyorum.

Sağ olun. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Türkkan.