GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: AK PARTİ GRUBU ÖNERİSİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:60
Tarih:02.02.2012

MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Ancak ne yazık ki her geçen saat birbirimizle konuşmak, uzlaşmak, anlaşmak; birbirimizi anlayabilmek imkânını kaybediyoruz. Bunu çok önemsiyorum. İnanınız ki bugünleri arar duruma gelebiliriz, bu ihtimali geçmişte yaşadık. Buna sebep olan hadise, hepinizin malumu olduğu üzere, 5 Grup Başkan Vekilinin grup başkan vekili olarak imzalayıp buraya getirdiği İç Tüzük Değişikliği Kanun Teklifi. Bu konuda bütün gayretlerimize rağmen, maalesef iktidar partisi, bir kibrin içinde, bir meydan okumanın içinde muhalefet partilerini teslim almaya çalışmaktadır.

Değerli arkadaşlar, burada tartıştığımız konu aslında çok önemlidir. Milletin kendi kaynaklarının kullanılmasını denetleme yetkisini kısıtlamaya çalışıyorsunuz, bu yetkiyi kullanan muhalefet partilerinin sesini kısmaya çalışıyorsunuz. İç Tüzük'te getirdiğiniz düzenlemenin mantığı bu. Yoksa çok önemli değil süreler, niyetinizi ortaya koyuyorsunuz. Bunun tatmini nereye kadar, nerede, hangi şekil olursa tatmin olacaksınız, bu, milleti de çok yakından ilgilendirmektedir. Tabii, bu konuda, her zeminde size rica ettik, istirham ettik, "Gelin, yapmayın. İç Tüzük bizim anayasamızdır, birlikte çalışma şartlarını, kurallarını belirleyen bir anayasadır. Benim çalışma şartlarımı bana rağmen dikte ettirir, dayatırsanız bundan hayır çıkmaz. Gelin, bu İç Tüzük'ü Türkiye Büyük Millet Meclisinin daha etkin çalışabilmesi için, daha verimli çalışabilmesi, halkın beklentilerini karşılayacak çözümlerin hukukunu kurabilmesi için gelin, birlikte yapalım." dedik. Ama bir milim geriye atmadınız, alt komisyonda atmadınız. Ana komisyonda, Anayasa Komisyonunda grup başkan vekilleri olarak katılıp istirham etmemize rağmen yapmadınız. Özel toplantılar yaptık, davet ettik, biz davet ettik ama milim atmadınız. Bir meydan okuma içindesiniz, "Biz milletten yüzde 50 oy almışız, doğruyu biz biliriz, bizim söylediğimiz hukuktur, sizin söz söylemeye hakkınız yok." demek istiyorsunuz. Bu doğru bir yaklaşım değil değerli arkadaşlar. Ülkemizin, milletimizin hayrı açısından sizi uyarıyorum. Bu kibir geçmişte yaşandı, 1957'yi hatırlatırım size, 1987'yi hatırlatırım.

SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - 1957'de hangi kibir vardı Sayın Başkan?

MEHMET ŞANDIR (Devamla) - Sonuç itibarıyla, bakın, muhalefet partileri olarak biz sizin bu dayatmanıza teslim olmayacağız. Bizi, bizim istemediğimiz şartlarda çalışmaya zorlayamayacaksınız, milletin bize verdiği yetkiyi gasbedemeyeceksiniz; bunu çok açık, net söylüyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, sayın milletvekilleri; vicdanlarınıza -Sayın Hükûmete de- sesleniyorum.

SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Önce 1957'yi açıklayın.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) - Burada sayın bakanlar var. Sayın bakanlar, hangi konuyu Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçirmek istediniz veya önümüzdeki süreç içerisinde hangi önemli hukuk düzenlemesini yapmak istiyorsunuz da bu İç Tüzük size engel oldu? On yıldır ülkeyi ve bu Meclisi bu İç Tüzük'le yönetiyorsunuz. Şimdi ne oldu, ne olacak? Hangi ihtimale binaen böyle bir dayatma içerisindesiniz? Bütün gayretimize rağmen uzlaşmanın reddindesiniz, inatla, ısrarla bu Meclisi gasbetmeye veya bu Mecliste muhalefetin sözünü kesmeye gayret sarf ediyorsunuz. Bunlar, bu niyetiniz, bu gayretiniz sizin de hayrınıza değil.

Bakın, grup yöneticilerinizin getirdiği grup önerisini okudunuz mu bilmiyorum. 15 Marta kadar çalışma saatlerini belirliyor. Salı günü başladık, önümüzdeki pazartesi önümüze konulan kanunların bitimine kadar çalışacağız.

Değerli arkadaşlar, böyle bir mecburiyet yok. Bu grup önerisini sayın grup başkan vekilleri anlaşılıyor ki bir öfkeyle getiriyorlar, bir cezalandırma usulü olarak getiriyorlar. Diyorlar ki, siz eğer itiraz ederseniz bizim getirdiğimize, bakın biz size ne yaparız, sizi böyle angaryayla sabahlara kadar çalıştırırız inadıyla getiriyorlar.

Bunun size hayrı yok. Milliyetçi Hareket Partisi olarak ifade ediyorum. Biz çalışmadan kaçmıyoruz. Size teklif getirdik. Dedik ki: "Gelin, hangi konuyu görüşmek istiyorsanız birlikte belirleyelim bu gündemi."

Geçmişte örneği var bunun. Dün burada ifade edildi. Piyasanın ihtiyacı olan, ekonomik hayatın, iş hayatının ihtiyacı olan Ticaret ve Borçlar Kanunu'nu burada uzlaşmayla, olmaz bir gayretle çıkarttık; muhalefetin uzlaşmasıyla çıkarttık. Daha önce çıkartamamıştınız, geri çekmiştiniz kanunu, ama uzlaşarak, gelip birlikte çalışma iradesini samimiyetle ortaya koyduğunuz takdirde bir uzlaşma olur.

Her defasında grup başkan vekilleri geçmişten örnek veriyor. Yani geçmişte sizinle uzlaşarak ihtiyaç olan kanunları çıkarttığımızdan dolayı bizim başımıza mı kakıyorsunuz? Yani diyorsunuz ki bundan sonra hiç uzlaşmayalım. Bunu mu söylemek istiyorsunuz?

Değerli arkadaşlar, bakın, size bir şey söyleyeyim. Muhalefet isterse bu İç Tüzük'ün her kelimesinden, her satır arasından bir direnme imkânı çıkartır. Bunu gördünüz. Bunu  gördünüz. Bunun itirazı yok yani bu İç Tüzük şu anda cari iç tüzük. Siz istediğiniz kadar değiştirin, muhalefet gene söz hakkını her hâlükârda kullanır. Bunun ne faydası var size? Yani böyle inatlaşarak, kavga yaparak? Bakın, iki gündür bir maddelik bir şey çıkaramadınız. Bu kadar tartışma yakışıyor mu? Yani milletin gündemi bu mudur? Bu Meclisin görevi bu mudur?

Bu sebeple, ben size bir soru sormak istiyorum: Yani, siz veya sizin adınıza bir yerlerde karar verenler, bu Meclisi itibarsızlaştırmak, bu Mecliste yapılan işi gereksiz hâle getirmek için bir kararınız mı var? Bu demokrasinin bu millete bir şey kazandırmadığını ispat etmek gibi bir niyetiniz mi var? Bu parlamenter demokratik sistemin yaramadığını, yeni bir sisteme geçmek, mesela Başkanlık sistemine geçmek gibi bir niyetinizin topluma kabul ettirilmesi, hazmettirilmesi gibi bir niyetiniz mi var? Demokrasi hepimize gerekli. Demokraside muhalefet olmazsa, demokraside denetim olmazsa, demokraside söz hakkı, düşünceyi ifade hakkını ortadan kaldırırsanız bunun adı diktatörlüktür. Bunun adı tarihte yaşanmış rejimlerdir. Sizin yaptığınız bu. Neden buna ihtiyaç duyuyorsunuz?

Tekrar soruyorum: Hangi kanunu çıkarmak istediniz de muhalefet size engel oldu? Sayın bakanlar, hangi kanunu çıkarmaya gruplarımıza geldiniz de size itiraz ettik? İşte, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu, Barış ve Demokrasi Partisi Grubu hangi konuda size talep ettiğiniz uzlaşma imkânını vermedi? Dolayısıyla, muhalefetin sesini kesmek gibi bir niyet taşıyan, parlamenter demokratik sistemin gereksizliğini, faydasızlığını topluma hazmettirmeyi amaçlayan bu tavrınızı şiddetle kınıyorum. Uyarıyorum sizi. Bunun size de faydası olmayacaktır. Tarihte bunu deneyenlerin nerelerde olduğunu hepinize hatırlatmak istiyorum.

"57 kibri" dediğim hadise yanlış anlaşılmasın. 57'yi yaşayanlara, rahmete kavuşanlara saygılar sunuyorum, rahmetler diliyorum. Ama Takriri Sükûn'u unutmayınız. 87'de tek başına iktidar olmasına rağmen Seçim Kanunu'yla oynayarak 295 milletvekili çıkartan o parti bugün nerelerde? Erken seçime gidip iktidarı devretmek durumunda kaldı.

Dolayısıyla değerli arkadaşlar, tekrar ediyorum: Muhalefetin sesini kısamayacaksınız. Bizimle uzlaşma imkânını kaybediyorsunuz. Artık konuşmayan, anlaşılmayan bir Meclis önümüzde bizi beklemektedir. O zaman buradan kanun çıkartmayı hayal bile etmeyiniz; çıkartamazsınız.

Hepinize saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Şandır.