| Konu: | HUKUK UYUŞMAZLIKLARINDA ARA BULUCULUK KANUNU TASARISI |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 111 |
| Tarih: | 24.05.2012 |
MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekili arkadaşlar, uzlaşmanın bozulması hoş değil tabii de ama hemen, böyle kızıp uzlaşmayı bozmak da çok doğru değil.
Önemli bir kanun görüşüyoruz, önemli bir kurum oluşturuyoruz. Komisyonda üzerinde ciddiyetle çalışıldığını, katkı verildiğini biliyorum. Bu konuda bizim grubumuz, Adalet Komisyonu üyesi arkadaşlarımıza öyle özel hizmet de alarak katkı vermelerini temin etmek için bir kararın, gayretin içerisinde de oldu. Önemli bir kurum kuruyoruz. Birçok Avrupa ülkesinden daha erken davranarak önemli bir kurum kuruluyor. Bunu düşünen? Tabii gerekçede yazıyor, işte "Avrupa Birliğinin talebiyle böyle bir kurum kurulmasına, hukuk kurulmasına öncelik verildi." deniliyor ama aslında yani bunu da gerçek de olsa söylemenin bir anlamı yok. Ara buluculuk müessesesi bizim kültürümüzde, medeniyetimizde var; inanışımızda var, yaşamımızda var. Dolayısıyla, bu ara buluculuk hadisesi Avrupa'nın talebi, hukuku falan değil, bizim kendi öz değerimiz. Onun bugüne kadar yargı sistemine, yargılama sistemine girmemiş olmasını konuşmak lazım aslında. Bu, bize ait bir değer.
Bizde sorunların çözümü için kadıya gidilmezdi, kadıdan önce birçok ara kurum vardı. Bu ara kurumlar da yani mahallenin efendisi, mahallenin beyi, mahallenin ağası, hatta olmazsa mahallenin kabadayısı. Şahıslar arasındaki sorunları kadıya götürmeden çözen bir kültürden, bir inanıştan geliyoruz. Dolayısıyla, ara buluculuk müessesesi bizim kendi inanç değerimiz, kendi kültür değerimiz. Adalet Komisyonundaki arkadaşlarımın da bu noktadaki yaptığı araştırmalarda vardıkları sonuç da bu. Dolayısıyla, geç kalmış, bize göre geç kalmış bir kurumu kuruyoruz. Bu noktada acele edilmese iyi olurdu; Genel Kurulda üzerinde müzakere etseydik, karşılıklı olarak sorgulasaydık, tartışsaydık, katkı verseydik iyi olurdu.
Ben, Sayın Elitaş'ın bu uzlaşmayı bozarak bu kanunu bugün acele buraya getirmiş olmasını bir talihsizlik olarak görüyorum çünkü verdiğimiz konuşmacı arkadaşlarımızın birçoğu burada yok. Sayın Faruk Bal bu konunun uzmanı, bu konuyla ilgili çok da özel çalışma, özel bir gayret içerisinde hizmet de alarak hazırlık yapmıştı ama "Bugün görüşmeyeceğiz." dediğimiz için bir başka programda. Dolayısıyla, işte yani benim çok fazla hazırlığım olmamasına rağmen gelip burada konuşmak durumunda kaldık.
Değerli arkadaşlar, ara buluculuk konusu, demin de söylediğim gibi bizim kültürümüzün, bizim toplum yaşamımızın, sosyal yaşamımızın çok işler, işlevsel olan, çok işleyen, çok değerli bir müessesesi. Bunun hukukunu kurmuş olmayı ben önemsiyorum, katkı veren herkese de çok teşekkür ediyorum.
Yani Sayın Bakan mutlaka, bu konuşmalardan sonra açıklayıcı, bilgilendirici bir konuşma yapacaktır ancak şunu söylemek gerekiyor diye düşünüyorum: Ara bulucu uzlaştırıcı değil, ara buluculuk ayrı bir hadise. Ara buluculuk, çözüm üreten? Yani arayı bulmak için, ihtilafı, uyuşmazlığı ortadan kaldırmak için, tarafların iradi beyanıyla veya kanaatiyle gönüllü bir uzlaşmayı, helalleşmeyi getiren bir uzlaşmayı sağlamak için ara bulucu çözüm üretebilmeli yani arayı bulmak değil, arayı bulacak çözümü üretebilecek uzmanlıkta olmalı.
Adalet Bakanı yok Sayın Hocam.
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Burada, burada?
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) - Adalet Bakanı yok, Komisyon Başkanı yok, Başkan Yardımcısı yok, Komisyon üyelerinin çoğu yok.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) - Ne yapacağız sizi? Yani Komisyon Başkanınız yok, Adalet Bakanınız geliyor, gidiyor. Ne yapacağız Allah aşkına?
ÜNAL KACIR (İstanbul) - Biraz önce buradaydı.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) - Ünal Kacır, ne yapacağız şimdi bu işleri? Yani biz bu kadar önem veriyoruz, değer veriyoruz, övüyoruz?
ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Geldi, burada.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) - Sağ ol sayın hemşehrim, hoş geldin.
Şimdi, değerli arkadaşlar, yani şu kısa sürede okuduğum kadarıyla -ve bu kültür, bunu biliyorum, bu bir sosyal değer, bizim inanç değerimiz, bu müessesinin önemini biliyorum- eksik bulduğum husus şudur: Ara buluculuk Adalet Bakanlığında bir daire başkanlığına bağlı bir müessese olmamalı. Meselenin mahiyetini azaltmış olursunuz, derinliğini azaltmış olursunuz. Bu bir özerk kurum olmalı, kurum. Yani bu toplumun şahısları, vatandaşlar arasındaki sorunların çözümünü mahkemeye gitmeden, polise düşmeden, hüküm cümlesi kurarak, çözüm üreterek çözecek bir ciddi kurum kurmamız lazım. Bu kurum devlet kurumu olmamalı. Siyasetin emrinde olmamalı. Siyasetin bulaşılığı olmamalı. Çünkü bu kurumun koyacağı kurala, hüküm cümlesine taraflar inanmalı, güvenmeli. Adaleti temin etmeli bu, barışı temin etmeli. Bunun için bu kurumun özerk olması, bağımsız olması lazım. Verdiği kararın güvenilir olabilmesi barışı sağlaması açısından çok önemli.
Yani biz bunu bir hukuk normu olarak değil bir kültür normu olarak kurmamız lazım Sayın Kubat. Yani bu kurumu biz bir yitiğimiz olarak kurmamız lazımdı. Bizim kültürümüzde var bu, Osmanlıda var, atalarımızda var. Benim gençliğimde, çocukluğumda bile vardı. Yani mahallenin efendisi olurdu, mahallenin beyi olur, ağası olur hatta külhanbeyi olur, sorunların çözümü önce bunlardan geçer, burada bitmezse mahkemeye giderdi. Şimdi böyle bir kurum kuruyoruz. Avrupa Birliği normlarına uygun bir kurum kurmak diye bir mecburiyetimiz yok. Kendimize uygun bir kurum kurmamız lazım. Onun için bunun, Adalet Bakanlığı bünyesinde bir daire başkanlığıyla denetlenmesi değil, özerk bir kurum olarak yani bizim, işte, yargı gibi bağımsız, tarafsız, güvenilir bir kurum kurmamız lazım. Bu fırsat vardı, bu fırsat bana göre kaçırılmış da değil, yapılabilinir değerli arkadaşlar.
Bir başka husus da, şunu söylemek gerekiyor: Değerli Bakanım, biraz sonra soru soracağım. Bugün yargıyı meşgul eden davaların oransal sınıflandırmasını yaparsak göreceksiniz ki özel hukuk alanı kadar diyelim veya daha çok, devletle vatandaş arasında ihtilaf var. Adalet Komisyonunun değerli üyelerine, değerli hukukçulara buradan söylüyorum. Yani özel hukuk alanındaki uyuşmazlıkları çözmek için ara buluculuk kurumu kuruyoruz da, devlet ile vatandaş arasındaki uyuşmazlıkları çözecek kurumumuz ne?
Değerli arkadaşlar, devletimiz öyle zamanlar geliyor ki zulüm devleti oluyor, vatandaşına zulmediyor; güçlü çünkü, vatandaşın gücü yetmiyor. O zaman devlet ile vatandaş arasındaki uyuşmazlıklara çözüm üretecek bir ara buluculuk kurulamazsa çok eksik kalır Sayın Bakanım. Bu kurum o zaman çok eksik kalır, çok göstermelik olur.
Şimdi, mesela -Sayın Bakanımız burada, Sayın Veysel Eroğlu Hoca'mız burada- tapu iptal davaları?
Sürem de bitti.
Devlet tapu vermiş vatandaşa. Üç gün sonra da gitmiş, devletin adına bir memur -Sayın Orman Genel Müdürümüz de burada- bir ormancı gitmiş, tapuyu iptal etmiş.
OSMAN KAHVECİ (Karabük) - Mahkeme iptal etmiş.
MEHMET ŞANDIR (Devamla) - Mahkeme iptal etmiş ama yani devletin adına memurun tuttuğu zapta istinaden mahkeme iptal etmiş. Şimdi, bu adaletsiz bir şey, böyle bir hak yok. Tapuyu verirken mi yanlıştın, iptal ederken mi doğrusun? Şimdi, bu noktada mahkemelerde o kadar çok dava var ki vatandaş ile devleti hısım değil, hasım hâline getiren o kadar çok dava var ki? Israrla bağırdık, "2/B kanununda gelin, şunu da çözelim, şu ihtilafları bir tasfiye kanunu haline getirelim." diye, "Sonra yapacağız." dedi Bakan. Ama şimdi, eğer, ara buluculuk kurumu kuruyorsak? Kurum kurmamız lazım, kurum, özerk bir kurum; bir devlet yapısı kurmamız lazım, bir devlet kurumu kurmamız lazım. Vatandaş ile bu vatandaşın devleti arasındaki ihtilafları çözecek bir ara buluculuk kurumu da kurmamız lazım. Kurmazsak, bu eksik kalır değerli arkadaşlar.
Biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, her şeye rağmen, bu kanunun yargı sistemimize, vatandaşımıza, devletimize, Meclisimize de hayırlı sonuçlar getirmesini, hayırlı olmasını temenni ediyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.