| Konu: | AK PARTİ GRUBUNUN, GENEL KURULUN ÇALIŞMA SAATLERİ İLE GÜNDEMDEKİ SIRALAMANIN YENİDEN DÜZENLENMESİNE; 7, 14, 21 VE 28 MAYIS 2013 SALI GÜNKÜ BİRLEŞİMLERİNDE BİR SAAT SÖZLÜ SORULARIN GÖRÜŞÜLMESİNİ MÜTEAKİP DİĞER DENETİM KONULARININ GÖRÜŞÜLMEYEREK GÜNDEMİN "KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER" KISMINDA YER ALAN İŞLERİN GÖRÜŞÜLMESİNE; 8, 15, 22 VE 29 MAYIS 2013 ÇARŞAMBA GÜNKÜ BİRLEŞİMLERİNDE SÖZLÜ SORULARIN GÖRÜŞÜLMEMESİNE; 450 SIRA SAYILI KANUN TASARISI'NIN İÇ TÜZÜK'ÜN 91'İNCİ MADDESİNE GÖRE TEMEL KANUN OLARAK BÖLÜMLER HÂLİNDE GÖRÜŞÜLMESİNE İLİŞKİN |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 100 |
| Tarih: | 07.05.2013 |
İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Her ne kadar önerinin lehinde söz aldığımız yazılsa da önerinin aleyhine konuşacağız çünkü AK PARTİ'nin buraya getirmiş olduğu gündemin halkın gündemiyle doğrudan çok ilişkili olduğunu düşünmüyoruz. Şu anda halkın gündeminde çok daha farklı, çok daha acil çözüm bekleyen sorunlar var ama biz durmadan sermayeye, özel sektöre rant alanı açan, emekçinin aleyhine olan yasal düzenlemeleri iktidar partisinin buraya getirmesi neticesinde Meclis gündemini meşgul etmek durumunda kalıyoruz.
Özellikle, bu haftanın ve bence uzun süredir, son bir aydır bu Meclisin en önemli gündemlerinden birinin hasta tutukluların yaşamış olduğu insanlık dramının olması gerekiyor. Neredeyse son bir ayda basın açıklamasından sokaktaki eyleme kadar, Meclis kürsüsünden Hükûmet yetkilileriyle, Adalet Bakanlığıyla yapmış olduğumuz görüşmelere kadar bu konuda yaşanmış olan dramı dile getirmemize rağmen, bu konuda her gün siyasetin, iktidar partisinin insanlığının demir kapılar ardında, beton duvarlar ardında yok olduğunu belirtmemize rağmen hiçbir çözüm üretilmiyor, çaresiz insanlar, sağlık problemi yaşayan tutsaklar bir bir dört duvar arasında ölmeye devam ediyorlar. Bakın, en son Sincan Cezaevinde yaklaşık son bir aydır 2 hasta tutuklu için Adalet Bakanlığı yetkilileriyle görüşüyoruz. Biri İrfan Eskibağ, diğeri Abdülsamet Çelik. İrfan Eskibağ, zamanında teşhis edilmediği için, son dönemde sarılıkla hastaneye kaldırıldığı için ilerlemiş pankreas kanseri teşhisi alıyor. İlerlemiş pankreas kanseri teşhisi aldıktan sonra zaten tıbbın bütün imkânları çaresiz kalıyor, yetersiz kalıyor. Bu teşhisten sonra hastaya yönelik yapılan bütün tedavi girişimlerinde aksaklıklar var. Bütün tedavi girişimleri zaten herhangi bir sonuç vermiyor ve hasta giderek, eriyen bedeniyle kendi ihtiyaçlarını karşılayamaz duruma; bilincini, şuurunu yitirmiş durumda ölümü bekleyen bir duruma geliyor. Bir aydır İrfan Eskibağ kişisel ihtiyaçlarını karşılayamadığı için? Dört duvar arasında eriyen İrfan Eskibağ'ın bedeniyle beraber sizin vicdanınızdır. Düşündüğümüz için bu hastanın en azından son günlerini, son saatlerini kendi ailesinin yanında, kendi sevdiklerinin yanında geçirmesini talep ediyoruz.
Gereken yapılmadı, bugüne kadar gösterilmiş olan duyarsızlık maalesef büyük bir vicdansızlıkla beraber devam ettirildi ve İrfan Eskibağ bu akşam yaşamını yitirdi. Şimdi Abdülsamet Çelik için aynı süreç işliyor. Abdülsamet Çelik de "Myelodisplastik sendrom" dediğimiz bir sendromun lösemiye transformasyon göstermiş bir formundan muzdarip durumda. Şu anda aynı süreç Abdülsamet Çelik için işliyor.
Yani, bu hastaların sadece daha iyi bir bakım almaları için, son dönemlerinde hiç olmazsa, az da olsa bir moral bulmaları için göstermemiz gereken bir insanlık erdemini gösterememe neticesinde -sağlıklı insanın zaten hastalandığı cezaevi koşullarında- bu hastaların ölümüne neden olan bir iktidar anlayışıyla, bir iktidar partisiyle karşı karşıyayız.
Bundan birkaç gün önce İrfan Eskibağ'ı ziyaret etmek için Sincan Cezaevi'ne gittim. Oradaki tutsakların, tutuklu arkadaşlarımızın sorunlarını öğrenmek için yapmış olduğum görüşmeden sonra, Sincan'daki cezaevi kampüsünde bulunan hastaneye -hekim olmam nedeniyle- bir hastayı göreyim, belki bir iki dakikalığına da olsa terminal dönemde olan bir hastaya bir moral veririm beklentisiyle gittim. Bir milletvekili, hekim olan bir milletvekili bir hasta ziyaretine gidiyor, neredeyse tamamı bir cumhuriyet hâline gelmiş cezaevi yönetimi çaresiz, yatalak durumda olan, kendi ihtiyacını karşılayamayan bir hastanın elini tutma hakkını bir hekimden, bir milletvekilinden almayı, gasbetmeyi ne hikmetse kendi üzerine vazife görüyor. Böyle bir anlayışla karşı karşıyayız.
Şimdi, orada biz İrfan Eskibağ'ı, bugün yaşamını yitirmiş olan arkadaşımızı ziyaret edip elini tutmuş olsaydık bu ülke mi bölünecekti? Cezaevleriyle ilgili bugüne kadar göstermiş olduğunuz duyarsızlığı hadi bir kenara bırakıyoruz, sadece, bir hastaya moral vermeyle ilgili bir kararı verme erdemini göstermiş olsaydınız bu ülkede bir şeyler elden mi gidecekti? Bu kadar vicdanı taşlaşmış, görmeyen, kulakları sağır bir anlayışla hükûmetin bir ülkeyi yönetmesi mümkün değildir.
Şu anda cezaevinde sırasını bekleyen 122 ağır hasta var. 108'i acil tedavi gerektiriyor ve bunlardan 50'si konuşmuş olduğumuz saat içerisinde de, her an, her dakika içerisinde yaşamlarını yitirebilirler. Toplam hasta sayısı 411. Bu Hükûmet kaç yıldır iktidarda olmasına rağmen -411 hasta tutukluyla ilgili- bu insanları bürokratik birtakım saçmalıklardan kurtarıp son dönemlerde tedavi süreçlerini ailelerinin yanında geçirmelerini sağlayan bir yasal düzenlemeyi yapamadı. Burada ana dilde savunmayla ilgili yasa görüşülürken kamuoyuna hem Adalet Bakanlığı hem de Hükûmet yetkilileri çıkıp "Biz hasta tutuklularla ilgili bir düzenleme yaptık. Durumu ağır olan hasta tutukluları bir an önce ailelerine kavuşturacağız, serbest bırakacağız." propagandası yaptılar. Külliyen yalan. Orada yapılan düzenlemede bu bürokratik işlemlerin tamamı daha fazla birtakım süzgeçlere tabi tutuldu. Burada görüşülürken biz şunu dedik: Bu ülkede üniversite hastaneleri var, Sağlık Bakanlığına bağlı hastaneler var, tam teşekküllü sağlık kurumları var. Bu ülkede devlet yönetimi kendi hastanesine güvenmeyecekse neye güvenecek? Tam teşekküllü hastanelerden alınan sağlık raporlarını yeterli olarak kabul edin, bu hastalarla ilgili adli tıp gibi, cezaevlerini mezarlık hâline getirmiş, her uygulamasında insanları ölüme gönderen bir kurumu baypas edelim, hiç olmazsa bu dramı biraz azaltalım önerimizi reddettiniz. Getirmiş olduğumuz düzenlemede Adli Tıp Kurumu rapor verse bile savcının "Bu tutuklu ya da hükümlü topluma zararlı değildir." şeklinde bir rapor verme şartını getirdiniz. O verse bile Adalet Bakanlığının buna onay verme şartını getirdiniz. Böyle olduğu için de cezaevlerinde her gün hasta tutuklu arkadaşlarımızla ilgili dramlar yaşanıyor.
Bakın, geçen yıl Sincan Cezaevine gittiğimde, yine tedavi amacıyla Erzurum Cezaevinden Sincan'a getirilmiş Burhan Kartal iki gün önce anjiyo olmuş. Hâlâ anjiyo yerinde ara ara kanaması olan bir hasta. Bu hasta Sincan Cezaevine tedavi amacıyla "Ankara'da şartlar daha iyi." diye gönderiliyor. Sincan Cezaevine alınırken bu hastaya çıplak arama dayatılıyor. Hasta olduğu yetmiyor, onuru ayaklar altına alınmaya çalışılıyor. "Çırılçıplak seni arayacağız." diyorlar ve o sağlık durumuyla bu uygulamaya karşı çıktığı için kendisine A takımı diyen bir işkence takımı tarafından saatlerce bu hasta tutuklu, anjiyo yeri kanayan bu hasta tutuklu işkenceye tabi tutuluyor. Düşünün, Erzurum'dan buraya tedavi amacıyla getirilmiş, biz görüştüğümüzde hastanın her tarafında morluklar, ekimozlar, hematomlar vardı. Şimdi, böylesi bir durumu, böylesi bir uygulamayı kabul etmek mümkün müdür? Halkın gerçek gündemi budur. Burada önümde bir liste var. Akciğer kanserinden gırtlak kanserine kadar, kan kanserinden tüberküloza -vereme- kadar, kas hastalığına kadar, aylarca yemek yemese bile yemek yemediğini hatırlayamayacak durumda ağır beyin problemi yaşayan hastalara kadar bir liste var. Ayıptır, bu liste sizin ayıbınızdır. İrfan Eskibağ'ı bu gece kaybettik, bu akşam kaybettik ama bu ayıbı kaldırmayla ilgili artık birazcık vicdanlarınızı harekete geçirmeye çağırıyorum. Özellikle Adalet Bakanlığının bu konuda bir an önce mevcut engelleri ortadan kaldırarak bu hasta tutukluların tahliyesiyle ilgili, özgürlüğüyle ilgili bir düzenleme yapmasını bekliyoruz, halkımız bunu bekliyor.
Bu duygularla Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)