| Konu: | 1 HAZİRAN 2012 TARİH VE 5354 SAYI İLE TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA "AİLE KURUMUMUZUN GÜÇLENDİRİLMESİ İÇİN, ÜLKEMİZDE MEYDANA GELEN, BİRÇOK AİLENİN DAĞILMASI VE ÇOCUKLARIMIZIN MAĞDUR OLMASINA NEDEN OLAN BOŞANMA OLAYLARININ VE SEBEPLERİNİN ARAŞTIRILARAK ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLERİN BELİRLENMESİ AMACIYLA" VERDİĞİMİZ MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGEMİZİN 7/5/2013 SALI GÜNÜ (BUGÜN) GENEL KURULDA OKUNARAK GÖRÜŞMELERİNİN BUGÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASI ÖNERİLMİŞTİR |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 100 |
| Tarih: | 07.05.2013 |
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aile kurumumuzun güçlendirilmesi için, ülkemizde vuku bulan ve birçok yuvanın dağılmasına, aile kurumunun yıpratılmasına neden olan ve böylece çocuklarımızın mağduriyetine yol açan boşanma olaylarının ve sebeplerinin araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Milliyetçi Hareket Partisi olarak verdiğimiz Meclis araştırması önergesi üzerine söz aldım. Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Sözlerimin başında, ebedî hayata uğurlanan Bursaspor Başkanı Sayın İbrahim Yazıcı Beyefendi'ye Milliyetçi Hareket Partisi olarak Allah'tan rahmet, ailesine, Bursaspor camiasına, Türk spor dünyasına ve aziz Bursalılara başsağlığı diliyorum.
Değerli milletvekilleri, evlilik kurumu hem inancımız hem de millî kültürümüz açısından mübarektir, korunması gerekir, üzerine titrenmesi gerekir. Anayasa'nın 41'inci maddesi "Aile Türk toplumunun temeli" dedikten sonra, 2001'de Milliyetçi Hareket Partisinin de içinde bulunduğu 57'nci Hükûmet zamanında aile kurumunun eşler arasında eşitliğe dayandığı ifade edilmiştir. Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunmasıyla ilgili tedbirleri almak zorundadır.
Bugün, maalesef, siyasi hayatımızın toz dumana çevrilmiş olması yüzünden, toplumu ayakta tutan aile kurumunun güçlendirilmesiyle ilgili tedbirlerin alınabildiğini söylememiz güçtür. Koca koca laflar etmek, önündeki ormana bakarken ayağının dibindeki çalıya takılıp kalmak böyle bir şey olsa gerek. Burada fazlaca bir istismar sahası olmadığından, Hükûmetin görmemezlikten geldiği alanlardan birisidir yaşadıklarımız ve maalesef bu olup bitenler. Elbette, bunun sosyal, kültürel ve ekonomik nedenleri vardır.
Boşanma oranlarında çok büyük bir yükselme görüyoruz. Elbette, evlilik kadar, eşler arasında bir anlaşma olmuyor ve bir arada yaşama imkânı kalmıyorsa boşanmak da doğal karşılanmalıdır. Buradaki "doğallık" sözcüğü, tabiatıyla, içinde huzur ve keder barındırmaktadır. Evlilik, kavuşmak, boşanmak, ayrılık ve hicran demektir. Tek tek olayların üzerine çıkıp daha genelden bakarsak, ağaç dallarından bir yaprağın düşmesi gibidir aile kurumunun yıkılması, yuvanın bozulması. Çünkü, artan boşanma olayları ailenin yıkılmasına, on binlerce çocuğun anne veya baba sevgisinden mahrum kalmasına ve neticede, çocuklarımızda tamiri, telafisi mümkün olmayan tahribatlara neden olmaktadır. Kimi zaman da yuvasız kalan, ortalıkta kalan çocukları devletin kurumlarında yetiştirmek gibi, hakikatte hüzünlü bir sonla karşılaşılmaktadır. Aile ortamının sıcaklığından uzak kalan bu yavrularımızın sorunları ise katlanarak artmaktadır. Bireysel gelişimlerinde sıkıntılar ortaya çıkmakta, topluma entegre olamama gibi, topluma yabancılaşma gibi sair problemlerle karşı karşıya kalmaktadırlar.
Değerli milletvekilleri, boşanma olayları elbette tek tek incelenmeli ve ona göre bir değerlendirme yapılmalıdır ancak bu olayların toplumsal etkenler ya da hızlandırıcılarla ivme kazandığı da bir gerçektir. Hızlı kentleşme, apartman hayatında birbirini tanımayan komşular, geleneksel aile yapısından çekirdek aile yapısına geçiş, yüz yüze ilişkilerin ortadan kalkması gibi sosyal etkenler vardır. Özellikle görsel medyanın Türk kültür hayatında yaşattığı dejenerasyon ve depremler, inanç ve kültür yapımızla bağdaşmayan hususların âdeta olağanlaştırılması sosyal nedenleri tetikleyen en önemli unsurdur diye düşünüyorum.
Ekonomik nedenler vardır aile kurumunun yıpranmasının nedenleri arasında. "Parayla saadet olmaz." demişler ama geçim sıkıntısı, işsizlik, parasızlık yahut nafakayı temin etmek üzere eşlerin birbirini dahi göremez hâle gelişlerine yol açan iş hayatındaki aşırı yoğunlukları zikredebiliriz bu nedenleri sayarken.
Mutfak giderleri artmıştır. Şubat 2013'te mutfak harcamasındaki artışlar bir önceki yıla göre yıllık enflasyon artışından daha fazla olmuştur. Zorunlu gıda maddelerindeki artışı da dikkate alırsanız bu rakamlar çok çok yüksektir ancak çalışanların ücretindeki artışlar aynı oranlarda artmadığı için mutfakta üç beş yıldır yaşanan yangın bir tabii afete dönüşmüştür.
Mutfak harcamalarının yanında, kira, yakacak, giyim, ulaşım, sağlık, eğitim gibi zorunlu diğer harcamaları da eklerseniz ocaklardaki mali sıkıntılardan kaynaklanan stres ve öfke patlamasının âdeta grizu patlaması gibi yuvaları darmadağın ettiğini görüyoruz.
Devletin belirlediği asgari ücret mutfak harcamalarına dahi yetmemektedir. 980 liradır asgari ücret, yoksulluk sınırı ise bunun neredeyse 2,5 katıdır yani 2.477 lira. Çok hesap bilen Sayın Hükûmet, Sayın Başbakan, gel de çık bakalım şu işin, şu hesabın içerisinden.
Değerli milletvekilleri, 2011 yılında evlenen çiftlerin sayısı 592 bin boşanan çiftlerin sayısı bir önceki yıla göre yüzde 1,3 artarak 120.117 olmuştur yani evlenen her 5 kişiden 1'i boşanmıştır. 2012'de evlenmelere, boşanmalara baktığımızda ise bu sorunun daha da vahim bir hâl almış olduğunu görüyoruz. Evlenme oranı yüzde 1,9 artışla 603.751'dir, boşanma oranı ise neredeyse 2 katı bir artışla yüzde 3'leri geçmiştir. Boşanmaların en yüksek olduğu bölge ise, garip bir çelişki gibi görünse de, okuryazarlık oranının, şehirleşme oranının en yüksek olduğu bölge olan Ege Bölgesi'dir, Marmara Bölgesi'dir, yani Türkiye'nin batı bölgesidir. Boşanmadaki bu yüksek oranlar, maalesef, aile yapısının zayıflamış olması ile itham ettiğimiz Batı Avrupa'nın yirmi yıl önceki rakamlarıdır. Bu ne demektir? Yirmi yıl sonra, geleneksel aile yapısının çözüldüğü, insanların yalnızlaştığı, vurdumduymazlaştığı ve içinde yaşadığı cemiyete yabancılaştığı bir toplum bizi bekliyor demektir. Bugünden bu hazin sonun emarelerini görmeyenimiz var mı değerli milletvekilleri?
Sorunlar bu kadar da değil. Boşanma olayları ile doğrudan ya da dolaylı olarak alakalı ve sebep-sonuç ilişkisi olan sokakta yaşayan çocuklar, çocuk işçiliği, kadın ve çocuklara yönelik aile içi şiddet, alkol ve uyuşturucu bağımlılığı, çocuk suçluluğu oranlarının artması ve gençlik sorunları gibi hususlar üzerine de detaylı araştırmalar yapılması toplumsal sorunlara çare üretme yeri olan, millet iradesinin tecelligâhı Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevi değil midir? Sorunlara yönelik çözüm tedbirleri üretme gibi bir sorumluluğu yok mudur bu Parlamentonun? Belki müdahale edilebilecek değişkenler sınırlıdır, belki bu meseleyi tarafların istediği ölçüde, tamamıyla çözüme kavuşturmak zordur ama "Hiç olmazsa bir deniz yıldızını kurtaramaz mıyım?" diyen şahsın sorumluluğu ile hareket edilmesini, çok yönlü, çok boyutlu bu meseleye Milliyetçi Hareket Partisi olarak eğilinmesini ve araştırılmasını öneriyor ve bekliyoruz. Ailevi sıkıntıların çözümünün aslında toplumsal çatışmaları da azaltan bir etkisi olduğunu düşünüyor, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, aile sorunları ve boşanmalarla ilgili bir araştırma komisyonu kurulmasını yüce Meclise teklif ediyoruz. Bu siyaset üstü teklifimizin -eminim ki- diğer siyasi partilerce de makul karşılandığını görmek istiyoruz.
Teklifimizin kabulü dileklerimle, sözlerimin sonunda, aziz milletimizin önümüzdeki pazar günü kutlanacak Anneler Günü'nü tebrik ediyorum. Başta şehit analarımız olmak üzere, yüce Türk milletinin mübarek annelerinin ellerinden öpüyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)