GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TEKLİFİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:113
Tarih:30.05.2012

CHP GRUBU ADINA SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; gerçekten akıl tutulması olunca bazı konuları burada günlerce konuşsak da, saatlerce konuşsak da tek bir algı, tek bir inanç, tek bir yaklaşımla olaylara bakarsak sorunların hiçbirisini aşamayız. Şu anda iktidar hırsın en etkin şekilde kullanıldığı bir noktaya getirmiştir olayı ve bir hırsla bir yasa çıkarıyor. Bu yasayı gerçekten bir zalimlik yasası olarak görüyorum, çünkü burada konuştuğumuz, saatlerden beri konuştuğumuz sorun can yakıcı bir sorundur.

Şimdi, bir yandan, biraz önce Sayın Külünk konuştuğunda Avrupa'dan sorumlu bakan yerden yere neredeyse zıplıyor, "Çok güzel konuştun." diyor, "Çok güzel işler yaptın." diyor ve kutluyor. Ben de sandım ki Avrupa'dan sorumlu bakan, oysa niyeti bozmuş Avrupa Birliğinden yana yerine Arap Birliğinden yana. İkisi de "AB" olduğu için, onun için fark etmiyor. Demek ki kıbleyi Arap Birliğine döndürmüş. Bu yasa bu hâliyle geçtikten sonra, ILO'da, Avrupa Birliğinde bu çiftetelli oynamanın bir bedeli olduğunu hep beraber göreceğiz.

Sayın Bakan, özellikle demin bazı bilgileri sormuştum. Sizin de bürokrasiden emin olmadığınız bilgileri bugüne kadar kullanmadığınızı biliyorum ama yanıltmışlar Sayın Bakanım. Şimdi belgelerini biraz sonra size takdim edeceğim. Özellikle işçilik maliyeti yüksekliği buralarda çok konuşuldu. Avrupa Birliğindeki hava yollarında işçilik maliyeti yüzde 25'ler civarında, bizim ülkemizde ise Türk Hava Yollarının işçilik maliyeti yüzde 17 civarındadır. Arz edilen koltuk kilometre başına işçilik maliyeti SAS hava yollarında, biraz önce söylediğiniz hava yollarında, İsviçre'de 2,2 senttir; DL, Danimarka'da 2,94'tür; Amerika'da 3,3'tür; Fransa'da 3,38'dir; Türk Hava Yollarında 1,65 senttir. Şimdi, yine sizin verdiğiniz biraz önceki arz edilen koltuk kilometre başına gider 1,65 senttir. Bunu da ben söylemiyorum, bunu Türk Hava Yolları kendi raporunda söylüyor. Şimdi, demek ki Sayın Bakan, size verilen rakamlar başka, burada raporlara koydukları rakamlar başka.

Ne yapılıyor? Bir grev hakkı ortadan kaldırılıyor. Bir sendika için -burada sendikacı arkadaşlar da var, daha önce yaptılar ama herhâlde unuttular- grev hakkı amaç değildir, bir araçtır. Yaklaşık yirmi yıldır bu iş kolunda bir grev yapılmıyor. Zaman zaman uyuşmazlık çıktığında ben bile AKP İktidarı döneminde -o zaman Sayın Murat Başesgioğlu'ydu Bakan- devreye girdim, bize bağlı bir sendika değildi, katkı verdik ve ihtilafı çözdük. Eğer bir ihtilaf varsa, bir sorun varsa elbette bir diyalogla bu sorunlar aşılırdı. Ama yapılan, uygulamaya konulan gerçekten bir vahşice yaklaşımdır, bir zulümdür. Bu zulme katkı verenler, bu zulmü reva görenler o uçakta çok uçtular ve o personel onlara hizmet etti onlarca yıl. Yirmi yıl, otuz yıl orada çalışan arkadaşlarımız var. Şimdi, bir eylemden dolayı bir telefon mesajıyla 300 kişinin ekmeğiyle oynadınız, işten attırdınız. Bu işten attırılma öyle bir noktaya gelmiştir ki? Biraz önce buradan laf attılar arkadaşlar: "Mahkemeye gitsinler." Gayet kolay! Mahkemeye teslim ettiğinizde Türkiye'deki bu tip davaların üç yıl, dört yıl süreceğini biliyorsunuz. Üç yıl, dört yıl sonra iade olursa, bu sefer, nasıl olsa kasada para çok, ne olacak, iade parası dört ay, iade de almazsa sekiz ay, zaten her şeyi göze almışsınız, parayı oradan vereceksiniz, yeni siyasi, kendilerinize yandaş kadroları oraya koyacaksınız. Yazık değil mi!

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) - Allah Allah!

SÜLEYMAN ÇELEBİ (Devamla) - "Allah Allah"ı yok. Aynen böyle. Sayın Grup Başkan Vekilim, aynen böyle.

Bir eksiğim yok. Hiç de ben bugüne kadar bu konuda başka bir şey yapmadım. Ne varsa gerçekler tek tek çıkıyor.

Şimdi, Sayın Bakan "Özel sektör de örgütlenemiyor." diyor. Bir insanın, Sayın Bakan, en temel hakkı örgütlenme özgürlüğü. Yaşama hakkı kadar kutsal olan da çalışma hakkı. Diyorum ki Sayın Bakan: İşçilerin elinden yaşama hakkı kadar kutsal olan çalışma hakkını alırlarsa ne sendikalı olur ne örgütlenme içerisinde olur. Çünkü bu yasalar, sendika, örgütlenme özgürlüğünü engelleyen yasalar. Sendikaya üye olmanın bedeli var, o bedel şu: İşten atılma bedeli. Çalışma hakkının elinden alınması demek ekmeksiz eve gitmesi demek. Eğer biraz vicdanlarınız varsa, gerçekten biraz bu konuda duyarlılığınız varsa, şu saat itibarıyla ilk önce Sayın Bakan, bu çıkartılan işçilerin derhâl geri alınmasını sağlayın. Huzursuz etmeyin. O insanlar orada yıllarca emek verdiler, bu emeklerin karşılığında orada hizmet ürettiler.

Bakın, daha birkaç gün önce kamuda çalışan işçilerle ilgili şöyle bir şey oldu; eylem yaptılar. En demokratik hakları. Anayasa'nın 90'ıncı maddesine göre en temel haklarını kullandılar. İlgili bakanlar çıktılar, "Demokratik haklarını kullandılar." dediler. Şimdi, bazen demokratik oluyor, bazen antidemokratik oluyor. Bir taraftan "ileri demokrasi" deniliyor, bir taraftan en temel hakkını, Anayasa'nın öngördüğü, 90'ıncı maddesinde öngörülen grev hakkını, çalışmama hakkını kullananlar hemen sokağa atılıyor. Bu ülkede o zaman hangi demokrasiden bahsedeceğiz? Hangi gelişmişlikten bahsedeceğiz? Bu ülke gerçekten, biraz önce söylediğim gibi Avrupa Birliği hedefinde mi, yoksa Arap Birliği hedefinde mi? Eğer kıblenizi oraya çevirdiyseniz size söyleyecek bir şey yok. Evet, Arap ülkelerinde bu tip grevler çok fazla olmaz, bu tip haklar olmaz.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Demokrasi olmaz!

SÜLEYMAN ÇELEBİ (İstanbul) - Ama siz niyetinizi bozdunuz. "Biz Avrupa Birliğinden vazgeçtik, artık ILO'dan vazgeçtik, artık uluslararası imzaladığımız, altına imza attığımız belgelerden vazgeçtik, inkâr ediyoruz." diyorsanız, söyleyeceğim bir şey yok. Yok, hedefiniz gerçekten söylediğiniz gibiyse, gerçekten vadettiğiniz gibiyse, referandumda "Grev hakkı" tanıyoruz diye vadettiğiniz gibiyse bu hakkı kaldırmayın. Bu hakkı kaldırdığınızda, bunun hesabını size mutlaka ama mutlaka, bugün değilse, yarın işçiler soracaktır.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Çelebi.