GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: BÖLGEMİZDEKİ GELİŞMELER VE SURİYE KONUSU HAKKINDA
Yasama Yılı:2
Birleşim:100
Tarih:26.04.2012

BDP GRUBU ADINA SIRRI SAKIK (Muş) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de Barış ve Demokrasi Partisi ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Biraz önce Dışişleri Bakanımız, Orta Doğu'da, dünyanın her tarafında barışa öncülük ettiklerini söylüyorlardı. İşte, bugün yaşadığınız coğrafyada, Bingöl dağlarında ciddi çatışmalar var ve orada bizim partililerimiz canlı kalkan olmak üzere Bingöl dağlarına doğru hareket hâlindeler. Sizin ülkenizde bir kavga var, bu kavgada şiddeti uyguluyorsunuz ama dünyanın dört bir tarafına da barış vadediyorsunuz. Kendi ülkesinde barış ve demokrasiyi inşa etmeyenler başka yerlere, başka ülkelere barış götüremezler. Bu çatışmaları, bu kavgayı durdurmanız gerekirken "sıfır problem" dediğiniz komşularla ilişki? Bütün komşularınızla kavga içerisindesiniz. Bakın, İran'la sorunlarımız var, Irak'taki yönetimle sorunlar var, Suriye'yle sorunlar yaşanıyor ve bu ülkede birlikte "kardeş halk" dediğiniz halkla kavga ediyorsunuz ve onları ölümle yok etmeye çalışıyorsunuz. Şimdi, Orta Doğu'da barış? Ülkede barış yoksa bu afaki bir sözden öteye bir söz olmaz.

Şimdi, bu Beşar Esad son bir yılda mı bu kadar zalimleşti, ne oldu? Elli yıldır diktatörlükler devam ediyor, Baba Esad'dan bugüne kadar oradaki bütün halklar uzun yıllardır acı dolu yıllar yaşadılar ve siz onlarla her gün el eleydiniz ve siz her gün onları ağırlıyordunuz. Siz her gün Irak'a seferler düzenliyordunuz, Suriye'ye seferler düzenliyordunuz, İran'a seferler düzenliyordunuz. Asıl seferleriniz yani halklar arası barışı kalıcı hâle getirmek değil, "Biz orada yaşayan Kürtleri nasıl terbiye ederiz." politikasıyla bugüne geldiniz. Yani zalimin, zulmün politikasının karşısında zalimlerden yana tavır aldınız.

Yani Suriye'deki halklar acaba son birkaç ay mıdır orada bu zulmü görüyorlar? Baba Esad 30 bin insanı katlederken o ilişkileri görmezlikten geldiniz. Bu ülkede yönetimde söz ve karar sahibi olanlar sürekli o politikaları görmezlikten geldi. Bakın, orada yaşayan Kürtlerin kimlikleri bile yoktu, bir gün dönüp dediniz mi: "Yahu, orada bizim kardeş halkımız yaşıyor, bunların kimlikleri yok. Yok hükmünde sayılıyorlar." Asla bir gün böyle bir şey demediniz.

Türkiye'ye geldiğinde Esad'ın nasıl karşılandığını hep biliriz. Boğaz turlarını, teknelerle, aile boyu, Sayın Başbakan ile Esad'ın ailesi bir bütün olarak, nasıl konukseverliğin evrensel yasalarının uygulandığına hep tanıklık ettik. O ikili sohbetlerde de neler yapıldığını hep gördük. Esad'ın bir danışmanı aynen şöyle söylüyor: "Sayın Başbakan Esad ile görüşürken `Aman dikkatli olun, sizin başınıza oradaki Kürtler bir felaket getirebilir.' " Bunu söylüyordu onlara.

Bakın, bu resim Boğaz'da çekilen bir resimdir, Sayın Başbakan ile Esad'ın baş başa olduğu, Boğaz turu yaptıkları bir dönemdedir. Yani daha bir yıl önceydi bunlar. Ne oldu, ne değişti? Değişen tek bir şey vardır, emperyal güçler size bir rol verdiler, bir görev verdiler. Orta Doğu yeniden dizayn edilecek ve bu dizaynda size bir rol verildi ve siz bu rolü üstlendiniz. Asıl sorun burada başlıyor.

Bugün gazetede eski Dışişleri Bakanı Yaşar Yakış'ın bir açıklaması var. Sizin eski Bakanınız diyor ki: "Başbakanımız bu kadar yakın bir dostunun kendisini hayal kırıklığına uğrattığını gördü ve üzüldü. Esad'ı bundan dolayı kolay kolay affetmeyecek." Acaba nedir bu? Yani Esad'la konuşup da hayata geçmeyen? Bizim aklımıza şu geliyor: Orada yaşayan 3 milyona yakın Kürt bir statü sahibi olacaktı. Esad'ın onlarla ilgili görüşmeleri vardı ve -o Kürtlerle ilgili- Kürtler orada demokratik özerkliği hayata geçirecekti. Acaba bundan dolayı mıdır ki Esad, Sayın Başbakanı hayal kırıklığına uğrattı? Bu söz bana ait değil, bu söz, partinizde Dışişleri Bakanlığı yapmış bir şahsa aittir ve dönüp şöyle diyor: "Türkiye Araplarla hareket ederse Arap'ın Arap'a yaptığını Suriyeliler unutur ama asla Suriyeliler Türkleri affetmezler." Yaşar Yakış yani eski Dışişleri Bakanı bunu açık bir şekilde söylüyor ve diyor ki: "'Esad bir yıl içinde gider.' diyen kimseyle bahse girmem." Bunu da sizin partinizde milletvekilliği ve bakanlık yapmış bir arkadaşımız söylüyor.

Sayın Bakan, şimdi, Esad rejiminin bu kadar sabıkalı olduğunu hepimiz biliyoruz, oradaki halklara ne kadar zulüm politikası uygulandığını da biliyoruz ve oradan gelenlere sizin konukseverliğin evrensel yasalarını nasıl uyguladığınızı da biliyoruz ve yapılmalıdır da yani bize sığınan kimse, bir ekmeğimiz varsa onlarla bölüşmeliyiz ve paylaşmalıyız. Ama oradan, Suriye'den gelenler için sizin yaptığınız dizayn? Bakın, bunlar yapılması gereken ama sizin ülkenizde, Van depreminde yaşayan vatandaşlarınızın da kaldığı alan da bu. Kendi vatandaşlarınıza 1990 depreminden Gölcük'ten kalan o derme çatma barakaları götürüp kurdunuz ama Suriye'de modern bir alan açtınız. Yapılması gereken bu ama vatandaşlarınızı da yok hükmünde saymamalısınız.

Şimdi, siz eğer Orta Doğu'yu yeniden birlikte dizayn edecekseniz, ilk önce kendi sorununuzu çözeceksiniz. Evet, Orta Doğu yeniden dizayn ediliyor ama Orta Doğu dizayn edilirken Kürt sorununu görmezlikten gelemezsiniz. Siz, gidip emperyal güçlerle Kürt sorununu konuşuyorsunuz ama burada asıl sorunun sahipleri gidip konuştuğunda da kıyametleri koparıyorsunuz. Size ne kadar haksa, birinci derecede bu sorunun sahipleri de gidip Amerika'da, Avrupa'da, Avrupa Parlamentosunda ve Avrupa'nın başkentinde bu sorunu konuşma hakkına sahiptirler ama altını çizerek de söylüyoruz, konuşmalıyız, tartışmalıyız herkesle ama sorunun çözüm yeri Türkiye Büyük Millet Meclisidir ve Türkiye coğrafyasıdır. Sizin bu sorunu çözecek muhataplarınız da bellidir. Bu sorunu çözerken dışarıdan bir güç, bir destek aramaya gerek yoktur. Çok yakın bir tarihte, burada, Irak Federal Bölgesi'nin Başkanı geldi, ağırlandı. Sayın Mesut Barzani bir Peşmerge komutanıydı, elinde silah, Kürdistan dağlarında Saddam faşizmine karşı mücadele ederek özgürlüklerini kazandılar ve silahlı bir Peşmerge'ydi, bugün Cumhurbaşkanı nezdinde kabul ediliyor Türkiye Cumhuriyeti'nde, önemli bir gelişmedir. Hemen arkasından Sayın Başbakan kabul ediyor, önemsiyoruz. Dışişleri Bakanımız kabul etti, önemsiyoruz ama asıl, sorunun sahipleriyle görüşmelisiniz, yoksa kumdan kalelerin felakete sigorta oluşturmadığını hayat hepimize gösterdi. Şimdi, o dönemde yani Kürdistan dağlarında elinde silah olup Saddam rejimine karşı savaşıp özgürlüklerini kazananlarla Türkiye'deki Kürtlerin sorununu çözmeye katkı sunmak, evet, biz bunu önemseriz. Sayın Mesut Barzani'nin de, Sayın Talabani'nin de soruna katkı sunması gerektiğini söylüyoruz ama asıl sorunun sahipleri buradadır. Bu sorunun sahipleriyle oturup konuşmak sizin görevinizdir, yani Suriye'den daha çok acildir. Eğer iç barışınızı sağlarsanız bu ülkede özgürlükleri hayata geçirebilirsiniz ama iç barışınızı sağlamadan dünyanın dört bir tarafına özgürlükler götüreceğinizi söylemenize kimseyi de inandıramazsınız, siz de buna inanmazsınız. Onun için, yeni bir anayasa ve yeni bir toplumsal sözleşmede, hakları gasbedilen bu insanların hakkını, hukukunu yerli yerine oturtmak  zorundasınız. Yani Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra başlayan, Kürtlerin coğrafyasına sınırlar koyan o emperyal güçler, Suriye'den başlayan, İran'dan, Irak'tan ve Türkiye'ye kadar gelen o süreçte bir halkın hakları gasbedildi. Şimdi o hakların iade edilme süreci başladı. Irak'ta federal bir Kürt cumhuriyeti orada kuruldu ve orada, evet, Türkiye'nin ilişkileri?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Sakık, Buyurun.

SIRRI SAKIK (Devamla) - Teşekkür ediyorum.

Bu ilişkilerin sürmesi bizi sevindiriyor. Yani Irak'taki bu insani ilişkiler, evet, bizi umutlandırıyor ama Suriye'de de böyle bir gelişimin, böyle bir sürecin başladığını hep birlikte görüyoruz. Keşke siz daha önce Esad'la yaptığınız görüşmelerde şunu söyleyebilseydiniz: "Ya orada bizim 3 milyon kardeşimiz yaşıyor. Onların demokratik haklarını ne zaman hayata geçireceksiniz?" Bunu söyleyebilmiş olsaydınız Türkiyeli Kürtlerin yüreğini de fethederdiniz ama sizin aklınızda asla böyle bir proje yok. İran'da da aynı gelişmeler var. İran Kürdistan'ında da Kürtler bir Kürdistan bölgesinde yaşıyor, onlar da özgürlüklerine doğru hızlı adımlarla ilerliyorlar ve biz Türkiyeli Kürtler açık ve net olarak söylüyoruz, her seferinde de buraya geldiğimizde de yüksek sesle seslendirdik. Biz kaderimizi Türkiye halklarıyla bileştirdik ve birlikte yaşamak istiyoruz, ortak vatan şiarıyla yeni bir anayasada kendimizi görmek istiyoruz. Türkiye'nin şu an yapması gereken asıl budur yoksa Türkiye'nin emperyal güçlere ve emperyal taleplere alet olmaması gerektiğini söylüyoruz. Türkiye komşularına saygı ilişkileri içerisinde olmalıdır, komşularıyla iyi ilişkiler içerisinde olmalıdır yoksa Türkiye'nin bir Sünni cephe oluşturmak gibi bir görevi yoktur. Yani şu anda, Irak'taki, Irak'la çatışmanın nedeni, Sünni bir güç yaratıp yaratamadığı içindir Türkiye'nin rahatsızlığı. Suriye'deki asıl sorun, oradaki Sünni gücü yaratamadığı içindir ki Türkiye'nin rahatsızlığı. Bence Türkiye, bunlardan bir an önce kendisini arındırmalıdır ve Türkiye, bakın?

2 gazeteci arkadaşımız kırk beş gündür yok, Suriye'deler ve Suriye'nin bu konuda Türkiye'yi bilgilendirmediğini ve ailelerin ne kadar büyük bir sıkıntı içerisinde olduğunu görüyoruz. 1 İsrailli askerin esir alınmasından dolayı Türkiye'nin nasıl arabuluculuk yaptığını gördük. Peki siz, 2 tane gazeteci kardeşimizle ilgili neden bir çaba içerisinde olmadınız, bu insanlarla ilgili bir diplomatik ağ geliştirmediniz? Ve yine, bu ülkede alıkonulan 2 tane uzman çavuş, 1 kaymakam adayı, 1 polis memuru ve yine 1 uzman çavuş bir yıldır kayıp. Bu insanlar bu ülkenin insanları değil mi? Adalet ve Kalkınma Partisi bu konuda bir tek çaba içerisine girmedi. Bu belki açık da yapılmayabilirdi, bunu şöyle yapamaz mıydınız: Sayın Mesut Barzani buradaydı, görüşüp yani şu insanların ailelerine kavuşması için bir çaba içerisinde olamaz mıydınız? Ama sizin sorununuz insanlarla ilgili değil.

BEDRETTİN YILDIRIM (Bursa) - Niye siz yapmıyorsunuz? Siz de gidin.

SIRRI SAKIK (Devamla) - Şimdi, biz, üzerimize düşeni yaptık, yapıyoruz da. Sivil toplum örgütleri, vicdan sahibi olan herkesin bu konuda nasıl çaba sarf ettiğini, eğer biraz dönüp medyaya bakarsanız görürsünüz. BDP'nin bu konudaki çağrıları ne noktada oldu, bunları hep birlikte görürsünüz ama bizim dışımızda siz de yaşıyorsunuz ve siz iktidarsınız. İktidar olanların bu talepleri daha çok yüksek sesle seslendirme hakkı vardır. Çok insani bir talebi bile söylerken hemen yerinizden laf atmaya çalışıyorsunuz. Acaba, bu çocuklar sizin çocuklarınız olmuş olsaydı çok rahat bir şekilde burada oturur muydunuz? Ama bir miktar da empati yapmalısınız.

Ya şimdi, ben, Türkiye'nin bir an önce gerçekten emperyal taleplerden vazgeçerek, kendi iç barışını dizayn ettiği bir sürece başlaması gerektiğini düşünüyorum. Ve Türkiye'nin Suriye'yle de, İran'la, Irak'la dostane ilişkilerin ve AKP'nin sürekli seslendirdiği sıfır noktadaki sorun konusunda bu politikanın arkasında durması gerekir ve halkların oradaki iradesine asla gem vurmamalıdır. Halklar kendi kaderini ve kendi geleceğini birlikte inşa etmelidir. Halkın iradesine herkesin saygı göstermesi gerektiğini düşünüyor, hepinize saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.