GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CEZA VE GÜVENLİK TEDBİRLERİNİN İNFAZI HAKKINDA KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:100
Tarih:26.04.2012

MHP GRUBU ADINA MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Gerçekten toplumsal karşılığı olan, hatta insani karşılığı olan bir kanun değişikliğini görüşüyoruz. Dolayısıyla gecenin bu saatinde huzurunuzu kaçırmak istemem. Bu yasa dolayısıyla bir-iki hususu ifade etmek istiyorum.

Öncelikle bu kanun toplumda "Mehmet Haberal yasası" olarak biliniyor. Hükümlülerin veya tutukluların aile yakınlarıyla bir hastalık gerekçesiyle görüşememelerinin, onun için izin alamayışlarının, mevcut mevzuata göre onlara bu iznin verilemeyişinin tedbiri olarak bu kanun getiriliyor. Bu sebeple, Sayın Turgut Dibek'in verdiği teklif çok daha net olmakla birlikte, bu, amacı karşılamaya dönük bir kanun. Dolayısıyla buna karşı çıkmak uygun değil. Bir insani hassasiyeti, talebi, ihtiyacı karşılamaya dönük bir düzenleme. Bunu fırsat bilerek şahsım adına, Parlamentomuz adına, bu kanunu bekleyen, bu kanunu beklerken hem babasını hem de annesini kaybeden Profesör Doktor Mehmet Haberal milletvekilimizden helallik dilemek gerektiği kanaatindeyim.

Burada, gerçekten iş birliğiyle gecenin geç saatlerine, sabahın erken saatlerine kadar çalışarak birçok kanun çıkardık ama çok özel bir ihtiyaca binaen böyle bir düzenleme yapılmasının gerekliliği, hem iktidar partisi grubu milletvekili hem Sayın Haberal'ın partisinin bir sayın milletvekilinin kanun teklifi aylardır bekliyor; komisyonda bekliyor, Genel Kurulda bekliyor. Yani bir söz vardır: Kurbağa çatladıktan sonra sizin suyu yetiştirmenizin bir anlamı yok. Şimdi, Sayın Haberal'a nasıl anlatacağız? Babasını kaybetti, cenazesine gelemedi; annesini kaybetti, helalleşemedi. Hangi sebep, hangi hukuk, hangi hak, hangi yetki bir insanın anası ve babasıyla ölüm döşeğinde helalleşmesinin önünü kesiyor? Bunun adı "devlet" olmaz, bunun adı "hukuk" olmaz, bunun adı "adalet" olmaz. Yani ağır sözler söylemek istemiyorum ama kendimi de içine alacak şekilde söylüyorum. Bu, Parlamentonun utancıdır arkadaşlar, ayıbıdır. Biz insanımızın bu kadar zaruri ihtiyaçlarına çözüm üretemiyorsak, yangına bir nebze su taşıyamıyorsak bize ne demek gerekirse onu sizin vicdanlarınıza bırakıyorum.

Öncelikle bu vesileyle Sayın Haberal'dan ve bu anlamda gerçekten buna ihtiyaç duyan tüm mahkûmlardan, hükümlülerden? İnsanlar suçlu olabilir, cezalı olabilirler ama onların yakınlarıyla ölüm döşeğinde helalleşmelerini engellemenin hiçbir hukuki gerekçesi olmaz. Hiçbir devlet veya hiçbir hukuk bu anlamda adaletli olmaz, meşru olmaz değerli arkadaşlar. Onun için bu düzenleme geç kalmış. Niye bu kadar geç kalmış? Onu da iktidar grubuna, Sayın Bakana sormak lazım.

Bir başka hususu daha ifade etmek istiyorum: Değerli arkadaşlar, hukuk, hukukun içinde kalarak değiştirilmek mecburiyetinde. Değiştirebiliriz hukuku, ihtiyaca binaen değiştirebiliriz, yanlışı düzeltmek amacıyla değiştirebiliriz ama hukuku değiştirirken de hukukun içinde kalmak gerekir. Şimdi, yakın, geçen dönemden bu yana yeni bir usul tutturdunuz sayın iktidar, Sayın Bakan, Sayın Hükûmet: Kanun teklifi.

Değerli arkadaşlar, bu yol doğru değil. Meşru, hak, milletvekili kanun teklifi verebilir ama bu kadar önemli konularda yani temel kanunlarda kanun teklifi doğru bir yol değil, çünkü kanun tasarısıyla kanun teklifinin süreci farklı. Kanun tasarısında devletin tüm kurumlarından görüş alınır, bilgi alınır. Bir ortak akıl üretilir. Mevcut, cari hukukla ilişkisi kurulur, irdelenir, sorgulanır. Aramızda çok değerli bürokratlar var, bilirler bunu. Sonuçta Bakanlar Kuruluna gelen bir kanun tasarı taslağı olgunlaşmış, eksiği tamamlanmış olarak gelir. Kanun teklifinin böyle bir imkânı yok.

Şimdi, bakın, getirdiğiniz kanun teklifleri komisyonda baştan sona değiştiriliyor. Sayın Bakan, yani kanun tasarısı hazırlamakta bir problem mi var Bakanlıkta? Şimdi, bir kanun teklifi hazırlıyorsunuz. Ben, teklifi hazırlayan arkadaşlarıma saygılar sunuyorum. Muhalefet partileri bu sözlerimden muaftır. Muhalefet partisinin başka bir imkânı yok, kanun tasarısı hazırlama şansı yok ama iktidar partisinin kanun tasarısı hazırlamak gibi bir mecburiyeti, bir hakkı, bir imkânı var. Kanun teklifi ne oluyor?

Şimdi, kanun teklifini hazırlayan Sayın Mehmet Doğan Kubat'a bir sözüm yok ama şimdi, hazırlanan kanun teklifinin 1'inci maddesini geri çekiyorsunuz. Niye çekiyorsunuz? "Yanlış tanzim edilmiş." Verdiğiniz önergenin gerekçesi kayıtlara geçecek. Gelecekte parlamento hukukunu inceleyen araştırmacılar bunu bir ders olarak okutacaklar. Söylediğiniz söz: "Meşru amaca yönelik kullanılan yöntem ile ulaşılması istenen amaç arasındaki makul orantısallık bağının gerekliliği ve hakkın özünün kullanılamaz hâle getiren normatif düzenlemelerin?" Ne anlamı var bunların arkadaşlar? Gözünüzü severim ya. Yani bu garabete ne mecburiyetiniz var? Allah aşkına, yani gecenin bu saatinde, televizyon falan da yok, öyle akıl yarışı yapmıyorum, nutuk atmak anlamında söylemiyorum, üzüntümü söylüyorum. Ne mecburiyetiniz var?

Şimdi, bu kanunu siz hazırlamışsınız Sayın Bakanım. 13/12/2004 tarihinde 5275 sayılı Kanunu siz hazırlamışsınız. Sonra bunu bir daha değiştirmişsiniz. Olabilir, ama şimdi tekrar değiştirmek ihtiyacı dururken ve çok özel, şahsa özel, çok özel bir duruma özel bir kanun değişikliğini tasarı olarak getirmekte ne aczimiz var? Ya da niyetiniz yok. Niyetinizin olmadığı da ortaya çıktı. Kurbağanın gözü çatladıktan sonra kanun teklifini getirip buraya görüştürüyorsunuz.

Bunlar doğru değil. Bunlar bu kadar güçlü bir siyasi iktidara yakışmıyor değerli arkadaşlar, kusura bakmayınız. İçinizde çok değerli hukukçular da var, yani bu işi bilen insanlarımız var, güçlü bir grup yönetiminiz var ama bu olmamalı. Bu olmamalı. Ben şimdi burada gerekçeleri okudum. Bu gerekçeleri niye dikkate almıyorsunuz? Diyor ki: "Anayasaya aykırı bu. Eşitlik ilkesine aykırı. Şahsa özel."

Bir başka şey daha söyleyeceğim değerli arkadaşlar. Yarın Milliyetçi Hareket Partisi çıkacak diyecek ki? Size söyleyeyim: "Adalet ve Kalkınma Partisi, Sayın Başbakan kapalı kapılar arkasında kayıt altına alınamayan görüşmelerde PKK'yla ne görüştüyse, ne söz verdiyse işte bu kanunda 1'inci maddede Abdullah Öcalan'ın avukatlarıyla ilgili meseledeki düzenlemeyi bu pazarlığın sonucunda geri çekti." diyeceğiz.

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) - Hangi pazarlık? Yapmayın Sayın Şandır, lütfen!

AHMET AYDIN (Adıyaman) - Alakası yok.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Çok da yanlış sayılmaz yani niye geri çekiyorsunuz?

MEHMET ŞANDIR (Devamla) - Demeyelim mi? E, niye böyle bir noktaya getiriyorsunuz? Bu basın yazacak yarın bunu. Herkes diyecek ki: "BDP'nin zorlamasıyla, PKK'nın ısrarıyla Abdullah Öcalan'la ilgili düzenleme geri çekildi."

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) - Sayın Şandır, sizin yorumunuz o, yok öyle bir şey.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Olur mu öyle şey? Niye geri çekiyorsunuz madem?

MEHMET ŞANDIR (Devamla) - Allah aşkına ya! Ben söyleyeyim, yarın göreceksiniz.

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) - Siz öyle bir hayal kuruyorsunuz.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) - Türkiye'yi böyle bir şeye mahkûm etmeye, böyle bir itham altında bırakmaya hakkınız yok. Yaptığınız işi düzgün yapın, söylemek istediğim bu. Elinizi kolunuzu?

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) - BDP de bir parti aynı zamanda, ne olur, fikrini söyleyebilir yani niye buna şaşırıyorsunuz?

MEHMET ŞANDIR (Devamla) - Efendim, BDP'nin söylemesine bir şey söylemiyorum.

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) - "BDP" diyorsunuz.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) - Ama bu 1'inci maddeyi niye çekiyorsunuz? Hangi gerekçeyle çekiyorsunuz?

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) - Var orada gerekçeler.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) - Ortaya koyduğunuz önergenin gerekçesini anlayan var mı?

AHMET AYDIN (Adıyaman) - Hukuk dili. Tamamen teknik.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) - Hukuk dili! Etme Ahmet Bey, bu hukuku biz de okuduk!

Dolayısıyla söylüyorum: Değerli arkadaşlar, Türkiye Büyük Millet Meclisi iktidarıyla, muhalefetiyle milletin sorunlarını çözmek, beklentilerini karşılamakla ilgili hukuku kurmak mecburiyetinde. Bu mecburiyetle biz burada görev yapıyoruz ama bunu gelin -bağışlayın, tırnak içerisinde söylüyorum- adam gibi yapalım, doğru yapalım, dürüst yapalım; başka anlamlar çıkmasın, başka istismarlar çıkmasın. Biri "Biz ısrar ettik, bunu çektirdik." derse ne yapacaksınız? Derlerse ne yapacaksınız? Veya birileri, deminki söylediğim gibi söylerse?

AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) - Sayın Şandır, ihtimaller üzerinden hareket etmiyoruz biz, gerçekler üzerinden hareket ediyoruz.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) - Dolayısıyla, Türkiye bunlara müstahak değil değerli arkadaşlar, bu Parlamento bunlara müstahak değil.

Hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Şandır.

Madde üzerinde soru-cevap işlemi yapılacaktır.

Sayın Şandır, buyurun.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Sayın Bakanım, geçen sene burada, birlikte, özellikle mesleki alanım olduğu için benim de ısrarımla ve iktidar grubunun da katılımıyla bir kanun değişikliği yaptık. Yaptığımız değişiklikte, tapu iptal davalarında, mahkemeyi, davayı kaybeden vatandaştan yargılama giderlerinin ve dava harcının alınmamasını bir kanun, hüküm hâline getirdik, Sayın Komisyon Başkanımız bunu hatırlayacaktır, siz de hatırlayacaksınız ama -ben size evraklarını getirebilirim, mahkeme mahkeme getirebilirim- şimdi bunu yargıçlar uygulayamıyorlar, uygulamıyorlar.

Yine, tapu iptal davalarında, adam hem bahçesini, tarlasını kaybediyor hem de yargılama gideri olarak hiç altından kalkamayacağı bir meblağla, bir icrayla karşı karşıya geliyor, avukat da hâkimin kararını alıyor doğru icra dairesine gidiyor. Dolayısıyla, bundan haberdar mısınız? Bunu çözmek için bir tedbiriniz olacak mı?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.