GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: AK PARTİ GRUBU ÖNERİSİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:101
Tarih:02.05.2012

MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Hüseyin Şahin kadar kısa konuşmak gerekiyor çünkü çok alkış aldı, örnek alınması gerekir.

Ben de Grup Başkan Vekiline takılıyorum yani bu milletin önüne iş koyun, böyle boş işlerle meşgul etmeyin milleti ki millet çalışsın. Şu Genel Kurulumuzun hâline bakın.

Değerli arkadaşlar, işte her hafta başı yaşadığımızı bu hafta hafta ortasında yaşıyoruz; yeniden gündem belirliyoruz, yeniden çalışma süreleri belirliyoruz; yine gündemde sıralar atlatılıyor, arkadakiler öne çekiliyor. Dolayısıyla, kendi değerimize, kendi ciddiyetimize kendi elimizle darbe vuruyoruz ama takdir iktidar partisinin, ihtiyaç böyle. "Hükûmetin takdirinden sual sorulmaz." diye bir beyan vardır. Dolayısıyla, bugün böyle. Yarın hangi kanunu getirecekleri belli değil, yarın da bir Danışma Kurulu gelebilir. "Gelmeyecek." diyor Sayın Aydın ama hiç belli olmaz, yarın bir yerlerden bir şeyler söylerler, nöbetçi Grup Başkan Vekili olarak buraya bir başka konu getirebilirsiniz. Yadırgamıyoruz, takdir sizin, karar sizin. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak, milletin, halkımızın beklediği sorunların çözümü için hukuk kurma görevlisi olan bu Mecliste ciddiyetle, samimiyetle ve mümkün olabilen en büyük gayretle çalışmayı her zaman ifade ediyoruz, her zaman da çalışacağımızı söylüyoruz ve sizi, gerçekten ülkenin ve milletin gündemini tartışmaya davet ediyoruz. Burada Hükûmetin gündemindeki kanunları tartışıyoruz, aslında milletin gündemindeki kanunları tartışmamız lazım.

Değerli milletvekilleri, işin şakası bir yana, bakın, bugün önünüze getirilen kanun, Tapu Kanunu. Bizim halkımızla, milletimizle, ülkemizle hiç ilgisi yok. Yabancıların Türkiye'den arazi satın almalarına dayalı bir kanunu getiriyorsunuz burada. Bu, milletin gündemi değil, milletin umurunda değil. Milletin gündeminde çok önemli konular var. Her gün koridorlarda sorunlarını anlatmak için çırpınan insanlarla karşılaşıyoruz.

Bugün iki heyet geldi bana; sizlere de gitmiştir. Bakın, bu atanamayan öğretmenler meselesini, bütün konuşmamıza rağmen, istiskal ediyorsunuz, dikkate almıyorsunuz. Hatta Sayın Bakan "Mecbur muyuz sizi atamaya?" diye beyanlarda bulunuyor. Ama sayıları 100 bini, 150 bini, 200 bini geçen atanamayan öğretmenler? Okutmuşsunuz. Okumuş olmanın güvenciyle kendisine bir dünya kurmanın hazırlığını yapmış bu insanları öğretmen olarak bile atamıyorsunuz.

Bugün yine bir başka şey: Her sene mayıs ayında yapılan müracaatları bu sene, böyle, hızlıca nisan ayına aldınız. Bu devlet memuru olma sınavının süresini geçirenler Meclis koridorlarını dolduruyor. Yani "Şunu, bu süreyi biraz daha uzatın, neticede biz de müracaat edelim, ekmeğimizi kazanalım, sınava girelim, kazanırsak biz de memur olalım." diye uğraşan insanlar var, siyaset kurumu, özellikle iktidar partisi çözüm üretmek sorumlusu olarak bunu dikkate almıyor.

Bir başka şey: Değerli arkadaşlar, yine anlamakta zorlanıyorum, bu üçüncü yargı paketiyle Meclis komisyonlarına gelen İcra İflas Kanunu'ndaki değişikliği Allah aşkına niye bekletiyorsunuz? Yani insanların evinin, eşyasının haczedilmesini önleyen, bizim de teklifimizin olduğu, Hükûmetin de teklifinin olduğu bir kanun Adalet Komisyonunda bekliyor. Niye bekletiyorsunuz? Yani bu bir yanlışsa bu yanlışı düzeltmek noktasında bu Meclis bir çözüm üretmek mecburiyetinde değil mi? Ama onu getirmiyorsunuz, yabancıların ülkemizden toprak satın almasını burada kanunlaştırıyorsunuz. Sizi milletime şikâyet ediyorum, sizi Allah'a şikâyet ediyorum. Bu değil buranın görevi, buranın görevi bu milletin sorunlarına hukuk çözümü üretmek ama görüyorsunuz işte, saat kaç oldu, hâlâ biz ne gündeme geçebiliyoruz ne de milletin gündemini tartışabiliyoruz.

Bir başka şey: "Bu tutuklu milletvekillerinin sorunu benim değildir." diyen Sayın Başbakanı insafa davet ediyorum. Bu sorun Türkiye'nin sorunu, bu sorun demokrasinin sorunu. Milletin iradesi bugün tutuklu, haklarında daha hüküm yok, suçlu olup olmadıkları belli değil ama bu insanları "Kaçacaklar.", "Delilleri karartacaklar." gibi gülünç bir iddiayla içeride tutuyorsunuz. Çözüm? Gelin beraber üretelim. Bu sorun Meclisin sorunu, gelin birlikte üretelim.

"Efendim, teklif getirin." Getirdik teklifi, gelin bunu konuşalım, milletin gündemi bu.

Değerli arkadaşlar, bir başka şey: Şiddet bugün toplumda çok hâkim bir unsur hâline geldi; kadın şiddet görüyor, öğretmen şiddet görüyor, sağlık çalışanları şiddet görüyor ve her gün televizyonları kaplıyor.

Bakın, çok acı bir şey söyleyeyim: Biz bu sağlık çalışanlarına şiddetin sebep ve sonuçlarının incelenmesi için ocak ayında bir Meclis araştırması önergesi verdik ve buraya gündeme getirdik, "Gündeme alınsın, üzerinde görüşülsün." dedik. Reddettiniz, reddettiniz arkadaş. Gaziantep'te bir doktor öldürüldü, sonra kendiniz de aynı araştırma önergesini verdiniz, burada bir komisyon kurduk. Yani bu milletin önceliklerini, milletin ihtiyaçlarını belirlemek acziyet midir? Niye belirlenemiyor? Bunu muhalefet partisi söyleyince, doğruyu muhalefet söyleyince, doğru, doğru olmaktan mı çıkıyor? Şimdi, geldiniz, bu komisyonun kurulmasına karar verdiniz. Toplum şiddetin altında kıvranıyor, öğretmen şiddet görüyor, kamu çalışanı şiddet görüyor. Dün bayramını kutladık ama hâlâ bir iş güvenliği yasasını, işçinin can güvenliği yasasını getiremedik buraya.

Arkadaşlar, dolayısıyla ben tekrar söylüyorum: Milletin gündemini tartışmak mecburiyetindeyiz, milletin gündemine öncelik vermek mecburiyetindeyiz. Hükûmetin gündemine saygı duyuyorum ama bu Hükûmet bu milletin hükûmeti, dolayısıyla bu milletin gündemini buraya getirmesi lazım. Ama her hafta başı bir bakıyoruz ki bir yerlerden bir talep geliyor; komisyonların gündemi değişiyor, Genel Kurulun gündemi değişiyor ve burası, böyle, çocuk oyuncağı gibi, gayriciddi? Yani bir yeri küçümsemek, birilerini ilzam etmek için söylemiyorum ama bize yakışmaz bir tavır içerisindeyiz.

Bu sebeple bir başka işe daha dokunmam gerekiyor: Taşeron işçileri. Sayın Bakanın ifadesiyle söylüyorum: "Zulüm sistemi" diyor, zulüm, yani bu taşeron işçilerine uygulanan muamele zulüm uygulaması. Özel güvenlik görevlilerinin can güvenlikleri tehlikede ama uygulanan muamele zulüm. Dolayısıyla, bunları düzenlemek, bunlarla ilgili hukuku kurmak buranın görevi; getirin, bunları yapalım diyoruz.

Ayrıca, dış politikadaki gelişmeler gerçekten dehşet verici. Geçen hafta Sayın Bakanın buradaki beyan veya bilgi verme gayreti maalesef burayı azarlama noktasına geldi ve ne bilgilendik ne bir ortak akıl üretmek imkânımız oldu. Ama dış politika, iç politikayı belirleyen bir temel faktör olarak bu Meclisin gündemine maalesef gelmiyor ve konuşmuyoruz.

Dolayısıyla, takdir sizin, hangi gündemi istiyorsanız onu konuşalım. Zaten, Sayın Aydın, kendiniz çalıp kendiniz oynuyorsunuz. Muhalefet varmış ne anlam, yokmuş ne anlam! Dolayısıyla, gündeminiz size hayırlı olsun.

Biz her şeye rağmen, bu anlayışınıza ret oyu vereceğiz, aleyhte bir oy vereceğiz.

Hepinize saygılar sunuyorum, teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Şandır.