| Konu: | TAPU KANUNU VE KADASTRO KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA İLİŞKİN KANUN TASARI VE TEKLİFİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 101 |
| Tarih: | 02.05.2012 |
SIRRI SAKIK (Muş) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Aslında İstiklal Marşı'mız "Korkma, sönmez"le başlar, ama ne hikmetse hepimiz korkuyla, yani bütün kurumlarımızda korku var, bugün, burada bu yasa görüşülürken de korkular pompalayarak, acaba bu ülke gidiyor mu?
Gerçekten Sayın Bakanım, bu ülkeyi satıyor muyuz? Ne yapıyoruz? Yani ben bir miktar muhalefeti izlerken, sizin açınızdan, ya, vallaha bir yirmi yıl daha böyle gidecek çünkü, hayatın realitesine ters politikalar üretenler halkın realitesine uygun bir duruş sergileyemezler. Şimdi, eleştirilerimiz olacak. Mesela bakın, biz ne istiyoruz? Biz, bu maddede karşılıklı yani uluslararası hukukun uygulanmasını istiyoruz. Yani eğer bir ülkeyle anlaşma yapmak istiyorsanız karşılıklı olmalıdır ama bu yapılmıyor. Avrupa ülkelerinde böyle bir sözleşme var, bunu yapıyoruz. Şimdi, biz Avrupa'da mal, mülk sahibi olabiliyoruz ama burada olanlara da "Hayır, ülke elimizden gidiyor?" Bu korkularla nereye kadar gideceğiz?
İlk kez mesela çok insani bir slogan gördüm -vallahi televizyondan izlerken de, çok iyi etmişsiniz- içinde mal yok, mülk yok, insanın hayatına dair bir şey var: "Yaşam hakkı mülkiyet hakkından kutsaldır." Ama bu Parlamentoda bakıyoruz: "Aman aman, nereye gidiyorsunuz? Acaba Sovyetlere doğru mu gidiyorsunuz?" Yahu, içinde insan var ve insanın olduğu bir yerde bundan daha kutsal bir şey yok. Eski Çek Cumhurbaşkanı diyordu ki: "Topraklar, sınırlar, hiçbiri kutsal değildir; kutsal olan tek şey insandır." İnsana dair bir sloganı televizyondan görüyorsak, bu bizi mutlu etmelidir ama hâlâ 1930'lardaki Rus savcıların mantığıyla hayatı dizayn edersek bu ülkeye yazık ederiz. Yani hayat değişiyor, ülkeler değişiyor, insanların ülküsü değişiyor, biz hâlen içinde insan olan bir slogandan korkuyoruz, hâlâ dönüyoruz: "Acaba bu ülke nereye doğru gidiyor?" Vallahi, bu politikalarla ülkeyi AKP'nin insafına bırakacağız, AKP bir yirmi yıl daha bu ülkeyi yönetecek ve biz muhalefet olarak, aslında üç muhalefet partisi de kendisine sorular ve sualler sormalıdır: "Ne oluyor Allah aşkına? Bunların oylarında niye artış var da bizim oylarımızda artış yok?" Demek ki, politikalarımızda bir miktar? Biz politikalarımızı yeniden gözden geçirmeliyiz. Bu politikaları gözden geçirmek zorundadır muhalefet partileri yani salt sloganlara dair bir siyaset artık olmuyor ve bitmiyor yani biz, burada, daha çok halkların buluşabileceği bir Türkiye yaratabiliriz. Bu Türkiye'yi yaratırken de korkularımıza esir olmamalıyız diye düşünüyoruz ve biz onun için diyoruz ki, bu sözleşmede, 1'inci maddede, yani "karşılıklılık ilkesi" ibaresinin eklenmesini istiyoruz. Eğer bir ülke buradan mal, mülk, toprak sahibi olacaksa biz de kendi ülkelerinde mal, mülk, toprak sahibi olabilmeliyiz. İşte bu noktada AKP'ye de görevler düşüyor. Bu önergemize olumlu oy kullanınız. İlk kez bir uzlaşı kültürü sergileyiniz.
Bakın, biz diğer partiler gibi demiyoruz; "Aman aman ülke bölünüyor, gidiyor, ülkeyi satıyorsunuz?" Ya burası gerçekten bir muz cumhuriyeti midir? Yani burada bir miktar mal, mülk sahibi olacak diğer devletler bu ülkeyi gerçekten işgal mi edecekler? Bu ülkeyi gerçekten bir başka noktaya mı götürecekler?
Vallahi bu tutanakları bir on yıl sonra bizim çocuklarımız okuduğu zaman, eminim ki, dönüp bize diyecekler ki "Ya bizim babalarımız, bizim amcalarımız gerçekten onlar nerede yaşıyorlardı?" Hayattan insanlar bu kadar kopuk olmamalıdır diye düşünüyoruz.
Ben önergemize olumlu oy kullanacağınızı umut ediyor, hepinize iyi akşamlar diliyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Sakık.