GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: TAPU KANUNU VE KADASTRO KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA İLİŞKİN KANUN TASARI VE TEKLİFİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:101
Tarih:02.05.2012

MHP GRUBU ADINA MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Önemli bir kanun görüşüyoruz, bize göre önemli çünkü ülke topraklarının yabancılara satışıyla ilgili bir hukuk kuruyoruz. Burada çok önemli sözler, hatta çok ağır da sözler söylendi. Ben Sayın Bakanı izledim, kişiliğine saygı duyuyorum ama meseleye cevap vermekten çok Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünün çalışmalarını bize anlattı.

Hemen sözlerimin başında, Sayın Bakan, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğüyle ilgili geçen sene çıkarttığımız teşkilat yasasında Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü çalışanlarına döner sermayeden pay verilmedi. Bu kadar başarılı çalıştığını ifade ettiğiniz bu çalışanlara hakkının verilmesini, bu kanun sebebiyle, sizden talep ediyorum.

Değerli arkadaşlar, görüştüğümüz kanun, kendi ifadesiyle, ülke yüz ölçümünün yüzde 10'unun yabancılara, yabancı uyruklulara satılmasıyla ilgili bir kanun. Değiştirilen kanun, 2006 tarihinde değiştirilen kanun sizin hazırladığınız kanundu; o kanunu değiştiriyorsunuz. Orada, yabancılara satılacak alanlar imar görmüş alanlar yani tanımlanmış alanlardı ama şimdi -öyle bir cüret mi diyelim, başka ne söyleyeceksek- çok doğrudan diyorsunuz ki: "İlçe hudutlarının yüzde 10'unu yabancı uyruklulara satabilirsiniz." Taşınmazların -sordum cevabı gelmedi- "taşınmaz" derken yalnız gayrimenkul binalar falan değil, tüm taşınmazların yani tarlasıyla, bağıyla, bahçesiyle, madeniyle, yaylasıyla, kıyısıyla, ormanıyla yani devlete ve özel şahıslara ait tüm toprakların parasını ödedikleri takdirde yabancılara satılabileceğine dair bir kanun çıkartıyoruz değerli arkadaşlar.

Çok acı bir tesadüf Sayın Bakanım -hani siz çok seviyorsunuz, "Resmin tümünü görün." diye- şimdi, öyle şeyler birleşti, tesadüfler bir araya geldi ki insan şu soruyu soruyor: 2/B yasası çıktı, buradan canhıraş çığlıklarla bağırıyoruz -2/B yasasının sahibi Sayın Bakan da burada- diyoruz ki: Bu 2/B yasasıyla siz hazine arazilerinin ve ormandan çıkarılıp hazineye devredilmiş ama vatandaşımızın kullanımında olan arazilerin satımını amir hüküm hâline getirdiniz ve vatandaşa bir süre vereceksiniz, diyeceksiniz ki: Şu kadar sürede, gel, kullandığın hazine arazisini, kullandığın 2/B arazisini satın al.

Ee, alamayacak! Canhıraş çığlıklarla bağırıyoruz, alamayacak. Alamayacak değerli arkadaşlar, ne İstanbul Sultanbeyli'deki daire sahibi vatandaşımız o rayiç bedellerle alabilecek ne de sahillerdeki veya ovalardaki hazine arazisini kullanan vatandaşlarımız bu arazileri alabilecek.

Şimdi, getirdiğiniz bu tapu kanunuyla vatandaşın alamayacağı bu hazine arazilerini, 2/B arazilerini, işte, yabancı sermaye, güvenilir ülke? Arkadaşımız övünerek söyledi: "Türkiye çok güvenilir; dolayısıyla Körfez sermayesi Türkiye'ye akmak istiyor, yabancı sermaye Türkiye'ye gelmek istiyor."

Şimdi, Türkiye'ye gelecek yabancı sermayeye, siz, vatandaşın alamadığı arazileri mi satmayı planlıyorsunuz, vatandaşın alamayacağı hazine arazilerini mi satmak istiyorsunuz? Bunlar çok ağır sorular Sayın Bakanım, tutanaklara geçsin diye söylüyorum, şov olsun diye değil veya televizyonda vatandaşlar izlemiyor bizi. Ama gerçekten, bu kanunun kapsamı, devlete ve özel mülkiyete ait arazilerin yabancı uyruklular tarafından, Bakanlar Kurulunun kararıyla? Yetkisi var. Türkiye'yi özel inisiyatifler yönetmiyor Sayın Bakanım, hukuk yönetiyor. Bakanlar Kurulunun hangi kritere bağlı? Ülke çıkarları? Hangi ülke çıkarları veya belirlenmiş ülkeler? Dün Suriye'yle dosttunuz. Ben bildiğim için söylüyorum. Suriye, Suriyeli yöneticiler ısrarla Türkiye'den işte villa satın almaya çalışıyorlardı, e bugün Suriye ile düşmansınız. Yani inisiyatife bırakılmış subjektif değerlendirmelerle siz ülke topraklarının yabancılara satışını hukukileştiremezsiniz. Ülkeyi Hükûmete duyulan öz güven değil, hukuk yönetmelidir. Çıkarttığınız hukukla getirdiğiniz hususta, devlete ait arazilerin ve özel mülkiyete ait arazilerin parasını veren yabancılara satılabileceğine amir hukuk getirmektesiniz. Efendim, keyfimiz istedi, iptal ederiz, kamulaştırırız; öyle bir hak da yok. İşte Kıbrıs'ta yaşadığımız hadiseyi, üstüne tazminatlar da ödeyerek nasıl vatandaşlardan veya birilerinden savaş sonrası aldığımız arazileri hangi bedellerle geri iade ettiğimizi hep beraber yaşıyoruz.

Değerli milletvekilleri, bakın, size bir hadise anlatmak istiyorum: Siyasetçi veya devlet adamına bugün yaşananı anlayabilmek ve "Neler oluyor?" sorusuna doğru cevap verebilmek için veya geleceği doğru öngörebilmek için geçmişe bakmasını tavsiye ederim çünkü geçmiş yaşandı; sebepleriyle, sonuçlarıyla derdest edildi; bizim ders almamız için raflarda bizi bekliyor. Geçmişte biz bu hadiseyi yaşadık Sayın Bakan. Siz de çok iyi biliyorsunuz. Geçmişte biz yabancılara arazi satılması hadisesini yaşadık; 1857, 1867 Arazi Kanunnamesi. Biliyorsunuz, Islahat Fermanı Paris Barış Anlaşması öncesi 28 Şubat 1856'da imzalandığında orada amir bir hüküm vardı. Bir; Osmanlının gayrimüslim tebaasının eşit vatandaş hukukuna kavuşturulması -o gün için devletin kuruluş hukukunu değiştiriyordu bu- ve bu Islahat Fermanı'nın altına imza koyan o günün Sadrazamı Ali Paşa öldüğünde Fatih Camisi'ndeki cenaze töreninde vatandaşlar, cemaat helallik vermemişlerdi. İkinci getirilen husus, yabancıların Türkiye'den arazi kullanmasını, satın almasını imkân hâline getiriyordu. Sultan Abdülmecit, bunun çok yanlış olduğunu o günün uleması, o günün devlet adamları kendisine ifade ettiklerinde ayak sürüdü; ayak sürüdü ama Avrupalı, Islahat Fermanı ile Türkiye'ye tanıdığı bu topraklarının bütünlüğüne müteselsil kefil olma taahhüdünden vazgeçti ve başladı Türkiye'ye saldırmaya. Bunun üzerine, Abdülmecit Han padişahlıktan ayrıldıktan sonra, rahmetli olduktan sonra yerine geçen Abdülaziz'e yeniden dayattılar. 1858 -yanlış hatırlamıyorsam- kanunnamesiyle yabancıların mülk almasını, mülkiyet almasını hukuk hâline getirdiler, 7 Safer 1858 Arazi Kanunnamesi. Buna göre yabancılar Osmanlı mülkünden arazi alabileceklerdi. Aldılar arazileri.

Bakın, size bazı rakamları söyleyeyim Sayın Bakan: Bu kanunname çıktığından hemen sonra? İsimleri de var burada, Orhan Kurmuş Hoca'nın kitabından detayını okuyabilirsiniz, diyor ki: Mesela, A. D. Clarke isimli bir yabancı Kuşadası'nda 72 bin dönüm; Meredith, Aydın'da 12 bin dönüm; işte bir başkası, Tire'de 1.556 dönüm; Maltass, 122.592 dönüm. Yani bunları uzun uzun anlatıyor ve toplam olarak 6 milyon dönüm (dekar) arazi yabancılara çok kısa sürede satıldı.

 Biliyor musunuz değerli İzmir milletvekilleri, İzmir'e "Gâvur İzmir" denmesinin sebebi mülkiyet meselesidir. Mülkiyeti yabancıların eline geçtiği için İzmir'e "Gâvur İzmir" deniliyor. Dolayısıyla, olmaz. Sayın Sırrı Sakık yok, "korkma" diyor. Evet, korkmayalım ama biz tarihte bunu yaşadık.

Değerli AKP milletvekilleri, sizin daha iyi anlayacağınız bir üslupla söyleyeyim: Müslüman aynı çukura iki defa düşerse sorumluluk kendine aittir. Bizim atalarımız tarihte bu çukura düştü. Bedeli, devletimizi yıktılar. Yani siyaset olsun diye, şov olsun diye, muhalefet siyaseti olsun diye söylemiyorum. Tarihte biz bunu yaşadık, içinizde tarihçiler var, yazılı kitaplar var. Bir ülkenin mülkiyetini yabancılara satmak egemenlik. Birazdan onu da arz edeceğim. Egemenlik, mülkiyetin siyasi sonucu arkadaşlar. İsrail'in kuruluşunu size tekrar hatırlatırım. Sultan Abdülhamit'in İsraillilere verdiği cevabı size tekrar hatırlatırım. E şimdi, getirdiğiniz kanunla siz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET ŞANDIR (Devamla) - ?Türkiye'nin yüzde 10'unu satmayı kanun hâline getiriyorsunuz. Bu doğru olmuyor, masum değil. Buna devam edeceğiz arkadaşlar.

Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Şandır.