| Konu: | TAPU KANUNU VE KADASTRO KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA İLİŞKİN KANUN TASARI VE TEKLİFİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 102 |
| Tarih: | 03.05.2012 |
BDP GRUBU ADINA İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Ben de grubumuz adına heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, aslında buraya gelen gündemlerin peşine takıldığımız zaman, buraya gelen gündemleri bir şekilde kendi gündemimiz olarak burada konuşmaya başladığımız zaman ülkedeki asıl gündemleri sürekli ıskalama durumunda kalıyoruz. Bu nedenle ben özellikle dün yaşanan ve bugün de etkileri hâlâ devam eden, okullarımızda yaşanan bu sütten zehirlenen çocuklarımızın durumuyla ilgili konuşmak istiyorum. Birkaç önemli hususu burada sizlerle birlikte paylaşmak istiyorum.
Aslında, tabii, bu proje henüz bu şekilde bir patlak vermeden önce de AKP'nin genel olarak önemli toplumsal proje olarak sunduğu ancak daha sonra toplumsal hayal kırıklıklarına dönüşen pek çok projesini burada tartışabiliriz. Bakın, burada birkaç örnek vereceğim ben.
2002 yılında henüz Başbakan Tayyip Erdoğan Başbakan olmadan önce İzmit mitingi sırasında bir konuşma yapıyor. Konuşmada şöyle diyor: "Şu sisteme bakın hele, ülkede 72 bin öğretmen açığı var, sen sınavla öğretmen seçiyorsun. Hangi akla hizmet ediyorsun? Bırak da öğretmenlerimiz okul seçsin, göreve başlasın. Önüne niye engel koyuyorsun? Ama inşallah, biz, hükûmetimizi kurduğumuzda bütün öğretmenlerimizi göreve başlatacağız ve öncelikli olarak eğitim sorununu çözeceğiz." Yıl 2012, atanamayan öğretmenlerle ilgili Başbakanın yapmış olduğu konuşmanın ne kadar hayata geçtiğinin, pratikte ne kadar anlam bulduğunun takdirini ben sizlere bırakıyorum.
Bununla ilgili, eğer merak eden AKP'den arkadaşlar varsa, daha iki gün önce 1 Mayısta alanlara çıkan işçilerin, emekçilerin, atanmamış öğretmenlerin, kamu çalışanlarının sesine bir kulak verirlerse herhâlde son derece isabetli bir şey yapacaklar diye düşünüyorum.
Tabii, AKP'nin toplumsal hayal kırıklığı yaratan pek çok projesi var. Bizi ilgilendiren projelerinden önemli bir tanesi, biliyorsunuz "Demokratik Açılım" adında, "Millî Birlik ve Kardeşlik Projesi" adı altında ya da "Kürt Açılımı" adı altında devreye sokmuşlardı, oluşan toplumsal beklenti, Anayasa referandumunda yüzde 58 gibi bir "Evet." oyu almalarını sağladı, 12 Haziran seçimlerinde yüzde 50'ye yakın bir oy almalarını sağladı ancak geldiğimiz aşamada, 8 bine yakın siyasetçimiz, milletvekilleri, belediye başkanları, belediye meclis üyeleri, parti çalışanlarının cezaevinde bulunduğu bir açılım süreciyle sonuçlandığı gibi bir dramla karşı karşıyayız. Tabii, bu projeye de, buradaki sütle ilgili yaşanan projeye de AKP'nin bu toplumsal projelerinin yaratmış olduğu hayal kırıklıklarının bir parçası olarak bakıyoruz.
Bakın, burada Nisan ayının 18'inde Gıda ve Tarım Bakanlığı tarafından yapılan açıklama: "2012 yılı içinde yürütülecek proje, öğrencilerin sağlıklı ve dengeli beslenmesi ile süt içme alışkanlığının kazandırılmasını ve geliştirilmesini sağlayacak." Altında okul rakamlarını veriyor, dağıtılan süt rakamlarını veriyor, sütün hangi sağlıklı koşullarda hazırlandığını belirtiyor ancak süt dağıtılmaya başlandıktan hemen sonra, başta Diyarbakır olmak üzere, Edirne, Adana, Trabzon, Samsun, Sivas, Konya ve daha birçok ilde, 4 bine yakın, binlerce öğrencimiz gıda zehirlenmesi şüphesiyle hastanelere başvuruyorlar. Henüz kamuoyu bu olayın ne olduğunu merak ederken, biz sağlıkçılar olarak bu işin ne olduğunu merak ederken sağlıkla hiç ilgisi olmayan ilin valileri ve Hükûmet yetkilileri kalkıp, sanki sağlıkla ilgili bütün tetkikler yapılmış, bütün tetkikler sonuçlanmış gibi açıklama yapıyorlar. Açıklamaların tamamı da -kusura bakmayın ama- sağlıkla ilgili tam bir cehalet örneğini yansıtıyor.
Diyarbakır Valisi açıklamasında "Önemli bir şey yok; birkaç çocuğun psikolojik olarak etkilenmesi, onlara bakan birkaçının da bu şekilde psikolojik vaka olarak hastaneye başvurması." diyor. Valinin açıklamasının üzerinden bir saat geçmeden, Diyarbakır'daki bütün hastanelerin acilleri bu şekilde gıda zehirlenmesi şüphesi olan çocuklarla doluyor. Aynı şekilde Sivas Valisi "Sütün biraz bozuk olma ihtimali var. Biraz herhâlde bozuk olan sütten, biraz da psikolojik olarak çocukların etkilenmesinden ancak şu anda çok önemli bir hadise yok." diye açıklama yapıyor. Yine Hükûmet yetkililerinden Sayın Bülent Arınç aynı şekilde bir açıklama yapıyor, "Üzgünüz ama büyütecek, endişe edecek herhangi bir şey yok." diyor.
Yani bütün hastanelerin acil servislerinde binlerce çocuk ailelerin, velilerin büyük bir telaşı içerisinde çok ciddi sağlık problemleri yaşıyorlar ancak valiler ve Hükûmet yetkilileri çıkıp "Bunu büyütmeye gerek yok, çok önemli bir sorun değil." diye açıklama yapıyorlar. Binlerce çocuğun yaşamış olduğu sağlık sorununu "Büyütecek bir şey yok." diye eğer ele alıyorsanız zaten bizim söyleyecek bir şeyimiz kalmaz. Ancak bizim sizden beklediğimiz: Bir bakanlık koltuğunun binlerce çocuğun sağlığından daha değerli olduğunu bir şekilde sizin topluma yansıtmamanız gerekiyordu. Bu işle ilgili sorumlu açıklamaların yapılması, gerekli soruşturmaların başlatıldığı hatta soruşturmaların sonucuna göre gerekirse sorumlu bakanların da görevden alınacağına dair bir açıklamanın yapılması toplumun sizden bu konudaki beklentisiydi.
Tabii, çocuk sağlığıyla ilgili, biz, çok fazla kaygı taşımadığınızı biliyoruz. Daha önce, biliyorsunuz, Diyarbakır'da yaşanan birtakım olaylarda Başbakan Tayyip Erdoğan'ın "Kadın da olsa, çocuk da olsa güvenlik güçlerimiz gerekeni yapacak." dediği açıklamaları ve sonrasında, Diyarbakır'da çocukların polis kurşunlarıyla katledilmesini çok iyi biliyoruz. Pozantı Cezaevinde çocukların, sizlere emanet edilen çocukların hangi insanlık suçu olan muamelelere maruz kaldığını çok iyi biliyoruz. Bunları açıklayan çocukların mağduriyetlerinin giderilmesini bırakalım, bu çocukların tekrar gözaltına alınarak ya da nakledildikleri cezaevlerinde nasıl işkenceye tabi tutulduklarını biliyoruz. Bütün bunlar, çocuk sağlığıyla ilgili, aslında, sizin bugün içerisine girmiş olduğunuz duyarsızlığın da bir fotoğrafını sergiliyor.
Tabii, binlerce çocuğun sağlığı çok önemli değil açıklaması yapılırken de, birkaç gün önce, binlerce operasyonun altında imzası bulunan Mehmet Ağar'ın cezaevi koşullarında rahat etmesi sizin için çok önemli olabiliyor. Bütün bunların, sizin, mevcut, insana vermiş olduğunuz değerle ilgili olduğunu düşünüyoruz.
Bakın, burada Sayın Başbakanın neredeyse her konuşmasından sonra kullandığı bir cümle var: "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın." diyor. Binlerce çocuk, binlerce insan gıda zehirlenmesi şüphesiyle, önemli bir sağlık sorunu nedeniyle hastanelere başvuruyor ancak devlet yetkilileri, devletin politikalarını aklayan, Hükûmetin bir şekilde uygulamalarını aklayan bir yaklaşım içerisinde bulunuyorlar.
Tabii, özellikle basına yansıyan birtakım iddialar da var. Tarım Bakanı buradan konuştu ama mevcut sorunların veya halkın kafasında bulunan soru işaretlerinin hiçbirisine de cevap vermedi. Şimdi, Adana'da basına düşen haberlere göre, son kullanım tarihi 2005 olan sütlerin olduğuna dair basında çıkan haberler var. Bu haberlerin derhâl cevaplandırılması gerekiyor, bu yönlü bir açıklamanın derhâl yapılması gerekiyor. Burada Tarım Bakanı çıkıp bu tarz açıklamaları yapmak yerine, bunu gündeme getirenleri provokasyon yapmakla, provokatörlük yapmakla suçluyor, Hükûmeti sıkıştırmaya yönelik provokasyon olarak bakıyor. Zaten AKP Hükûmetinin genel olarak içine girdiği tüm çıkmazlarda, bir şekilde, Hükûmeti sıkıştıran bir provokasyon etiketi, onun altını doldurma, sonra gözaltına alma, cezaevine atma, bu şekilde de sorunların içerisinden çıkma gibi bir yaklaşımı var. Biz merak ediyoruz, bu provokatörlerin içerisinde bulunan binlerce çocuğu, binlerce aileyi de acaba AKP Hükûmetini sıkıştırdılar diye gözaltına mı alacaksınız, cezaevlerine mi göndereceksiniz? Böylesi süreçleri mi işleteceksiniz, bunu çok merak ediyoruz.
Burada bir de Sağlık Bakanlığının yaklaşımını özellikle eleştirmek istiyorum. "Laktoz intoleransı" diye açıklama yapıldı. Burada değerli hekim arkadaşlarımız var, AKP Grubundan da arkadaşlarımız var. Bakın, laktoz intoleransıyla ilgili yapılması gereken tıbbi tetkikler var: Laktoz tolerans testi, soluk havasında hidrojen testi, gaitada asit testi. Bütün bunların hepsi de zaman alan ve tıbbı birtakım objektif kriterlere dayanan testlerdir. Hiçbirinin yapılmadan bu şekilde açıklama yapılmasını da Sağlık Bakanlığının sağlığımızla ilgili ciddiyetine yakıştırmadığımızı belirtmek istiyorum.
Hepinize teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Baluken.