| Konu: | TÜRKİYE AZERBAYCAN UZUN VADELİ EKONOMİK VE TİCARİ İŞBİRLİĞİ PROGRAMI VE İCRA PLANININ ONAYLANMASINA İLİŞKİN (S.S.33) |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 13 |
| Tarih: | 27.10.2011 |
BDP GRUBU ADINA ADİL KURT (Hakkâri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 37 sıra sayılı Kanun Tasarısı üzerine Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Malumunuz Pakistan'a Türkiye'nin en yakın noktası Van, ben de Van üzerinden Pakistan'a ve Pakistan'la ilişkili bu anlaşmaya bakmaya çalışacağım.
Van depreminin üzerinden beş gün geçmiş olmasına rağmen, bugün hâlâ ne yazık ki enkaz altında kaç cesedin olduğu, kaç vatandaşın hâlâ enkaz altında olduğu bilinmemektedir, yaralılara ilişkin olarak da bugün, bu saat itibarıyla da devletin net bir rakamı yoktur.
En son ulaşan bilgiler itibarıyla Van'da yaşamını yitiren vatandaşların sayısı 534, yaralı 2.300 ve bugün, bu saat itibarıyla Van'da ne yazık ki hâlâ kar yağıyor ve birçok köye hâlâ devlet yardım ulaştıramamıştır.
Bu vahim tabloda, deminki, öğleden sonraki görüşmelerde de Sayın Bakana ısrarla sorduk. Sayın Başbakan, Van'a ilişkin, Van depremine ilişkin ilk yirmi dört saatte ihmallerin olduğunu ifade etmiş olmasına rağmen, hâlâ burada konuşan Hükûmet yetkilileri bir aksaklığın olmadığına, her şeyin muntazam yapıldığına ilişkin beyanlarda bulundular.
Biz buradan tekrar ifade ediyoruz: Sayın Hükûmet yetkilileri, Van Valisinin bugün birçok gazetede yayımlanan demeci, Milliyet gazetesinden aynen aktarıyorum: Van Valisi Münir Karaloğlu 2.200 konutun kullanılamaz hâlde olduğunu belirterek, köylerde henüz bir çalışmanın olmadığını belirtmiş. Bu, Van Valisi Münir Karaloğlu'nun açıklaması.
İki gün önce, Salı günü, Van depreminden kırk sekiz saat sonra, koordinasyondan sorumlu Bakanımız Sayın Beşir Atalay'ın buradaki sorularımıza cevaben Van'da ulaşılamayan hiçbir köyün olmadığına ilişkin beyanları oldu, her köye çadır ve yardımın ulaştırıldığına ilişkin açıklamaları oldu.
Şimdi, tekrar buradan soruyoruz: Ya Bakan doğru söylüyor ya Van Valisi doğru söylüyor.
Sayın Eroğlu'nun demin söylediği beyan kendilerini kurtarmıyor. Van Valisi açıkça ifade etmiş, doğru bir beyanda bulunmuş. Van'da hâlâ ulaşılamayan köyler var. Hâlâ, enkaz altında kaç vatandaşın olduğunu devlet bilmiyor.
Bu tablonun sorumlusu birinci dereceden Hükûmet, Hükûmeti temsilen, Van'da devleti temsilen de Validir. Eğer vali Hükûmeti burada açıktan yanıltıyorsa, yanlış beyanda bulunmalarını sağlıyorsa Hükûmete düşen bir şey vardır? Sayın Çelik deminki konuşmasında bizim depremlerden ders çıkarmamız gerektiğini ifade etti. Doğrudur, depremlerden ders çıkarmamız gerekiyor, doğal afetlerden ders çıkarmamız gerekiyor. Hükûmetin de öncelikli çıkarması gereken ders, hiç şüphesiz ki, ilk önce Van Valisini açığa almaktır, Van Valisini görevden almaktır çünkü Van Valisi Münir Karaloğlu, Van'da bu kar kış günü, karın yağdığı bugün de hâlâ vatandaşların mağduriyetine sebebiyet vermektedir, hâlâ bakanları yanıltmaktadır. Sayın Hükûmetin bu tabloya el koyması gerekiyor. Böyle bir sorumsuzluğa daha fazla izin vermemesi gerekiyor.
İkinci önemli ders, eğer ders çıkarılacaksa; açıkça beyan ediyoruz, Barış ve Demokrasi Partisi olarak ifade ediyoruz, Van'ın tamamında -bize ait belediyeler de var, Hükûmete ait belediyeler de var- son on yıl içerisindeki bütün imar uygulamaları soruşturmaya tabi tutulsun. Kimin ihmali varsa, kimin ihmali varsa bu tabloda cezasını bulsun, hesabı sorulsun. Daha fazla insanlarımızın mağduriyetine mahal vermeyelim, izin vermeyelim.
İç siyasette doğru işler yapmazsanız dış siyasette de dış politikanızı da doğru belirleme şansına sahip olamazsınız.
Pakistan'la yapılan anlaşmalarda? Malumunuz Pakistan, tarihi boyunca hiçbir zaman olağan koşullarda bir yönetime sahip olmamıştır. Tarihi boyunca sürekli darbelerle boğuşmak durumunda kalmıştır. Sonuncusu da üç yıl önce gerçekleşti.
Bu ülkeyle yapılacak ortaklık anlaşmaları elbette ki, önemlidir, önemsiyoruz. Dünyanın neresinde olursa olsun halklar arası, devletler arası gelişmeye ve iş birliğine dayalı, demokratik normları geliştirici her türlü anlaşmanın arkasında olduğumuzu defalarca ifade ediyoruz. Bu anlaşmada da öyledir; tutumumuz bu şekildedir. Ancak, Pakistan'a gitmişken, size zahmet, Pakistan'ın lütfen künyesine de bakın. Lütfen künyesine de bakın. Çünkü darbeler ülkesi Pakistan'dan bizim öğreneceğimiz bazı şeyler var. Künyesine bakın Pakistan'ın Üç dil, Pakistan'ın üç resmî dili vardır. Urduca, İngilizce ve Hintçe'yi resmî dil olarak kendi okullarında, devlet hizmetinde uygulayan bir ülkedir. Anlaşma yaptığımız ülkelerin gerisinde bir tablo içerisinde olduğumuzu lütfen görün. Pakistan, bizler açısından, Türkiye'de yaşayan herkes açısından, 1947 Hindistan ayrışmasıyla önemli bir ülkedir, ders çıkarmamız gereken bir ülkedir. Muhammed AliCinnah'ın yaşamını, Mahatma Gandhi'yle diyaloglarını mutlaka ama mutlaka gözden geçirmemiz gerekiyor, dinlememiz gerekiyor, tekrar tekrar okumamız gerekiyor. Biliyorsunuz, eğer kitap okuma zahmetinde bulunmuyorsanız, filmi vardır, filmi izlemek daha rahattır, filmini izleyin; oradan çıkaracağımız ders vardır.
Biz demokratik normlarımızı Orta Doğu'ya, Uzak Asya'ya taşıma gayreti içerisinde ve iddiası içerisinde iken gittiğimiz ülkelerde, onlardan, yani kendi insanlarımıza ilişkin uygulamalarda onlardan geride olduğumuzu görmek ve tespit etmek çok zor olmasa gerek. Tarihte ilk defa Pakistan'la sözleşme, anlaşma yapılmıyor, iş birliği geliştirilmiyor. 1957'ye gidin, CENTO Paktı'nı göreceksiniz. Daha öncesine giderseniz, Afganistan'la bugün sürtüşmeli olan Pakistan'ınSadabat Paktı'nı göreceksiniz. Bu paktların hepsini insan hakları karşıtı bir zeminde imzaladığımızı, böylesi bir zeminde sorunlara ve uluslararası iş birliğine yaklaştığımızı görme şansına sahip olacaksınız. Tarihi iyi irdelemeden, görmeden, geleceğe görmeden geleceğe ışık tutmak, geleceğe ilişkin demokratik ilişkiler, medeni ilişkiler yakalamak çok kolay olmayacaktır.
Değerli Başkan, sayın milletvekilleri; bu tarih itibarıyla, bugün itibarıyla Türkiye'nin Orta Doğu politikası, komşu ilişkileri deminki Azerbaycan'la yapılan Azerbaycan'la ilişkili anlaşmada sıkça gündeme geldi, üzerinde duruldu, tekrar altını çizmekte fayda var. Ama siz Van üzerinden Pakistan'a giderken, İran'ı, İran'la ilişkilerinizi hangi zemin üzerine oturttuğunuzu, hangi zemin üzerinde şekillendirdiğinizi mutlaka görmek zorundasınız, irdelemek durumundasınız. Uluslararası güçlerin Uzak Doğu'ya, Yakın Asya'ya ulaşımını kolaylaştırmak için yaptığınız bu anlaşmalar, yapma gayreti içerisinde olduğunuz bu anlaşmalar sizleri Orta Doğu'da lider ülke pozisyonuna getirmeyecektir, çünkü soruna doğru zeminden yaklaşmıyorsunuz, çünkü sorunu doğru zeminde değerlendirmiyorsunuz. Bu anlaşmaların Türkiye'de Türkiye halklarının geleceğine ışık tutması açısından önemli olması gerekirken ne yazık ki siz bu anlaşmaları uluslararası güçlerin, uluslararası çıkar odaklarının dengelerini gözeterek bu anlaşmaları yaptığınız için çok da verimli anlaşmalar olmayacaktır. Keşke bu zeminde anlaşmalar yapılmış olsaydı. Bu insanların ülkeler arası, halklar arası, toplumlar arası demokratik ilişkilerini geliştirici, iş birliğini artırıcı anlaşmalar yapmış olsaydınız biz de "Başımız gözümüz üstüne." diyecektik ama bu yapılan anlaşmalar buna hizmet etmiyor, bu yapılan anlaşmalar kesinlikle ve kesinlikle uluslararası çıkar odaklarının, güç dengelerinin, vahşi kapitalizmin çıkarına hizmet ettiği için bu anlaşmalar bu şekilde yapılıyor. Yapılan tasarının içeriği burada daha açık şekilde konuşulmak durumundaydı. "Bölgesel stratejik planlama" diyor bölgesel stratejik planlamadan neyi kast ediyorlar? Bunun açıklanması gerekiyor. Bunların hiçbiri açık ve net değil, bunların hiçbiri Parlamento zemininde yeterince tartışılıp olgunlaştırılmış anlaşmalar değil. Amerika, Orta Doğu'daki, Uzak Asya'daki enerji kaynaklarına rahat ulaşsın diye, Batı Avrupa enerji kaynaklarına daha rahat ulaşsın diye yapma gayreti içerisinde olduğunuz anlaşmalar bu anlaşmalar. Amacı çok açık ve nettir. Türkiye halklarının çıkarına hizmet eden anlaşmalar değil bu anlaşmalar. Bu anlaşmalar üzerine Türkiye'nin gelecekte kazanacağı çok şey yoktur. Ama umut ederim ki, gittiğimiz yerde anlaşma imzaladığımız ülkelerin en azından kendi insanlarına nasıl yaklaştıklarını, kendi içlerindeki farklılıklar konusunda, darbeler ülkesi oldukları hâlde, nasıl bir tutum içerisinde olduklarını görmüş olursunuz. Suriye de böyleydi, Suriye'yle ilişkileriniz bu şekildeydi, o yüzden çıkmaza girdi. Libya'yla ilişkileriniz böyleydi, o yüzden çıkmaza girdi. Kuzey Afrika'yla ilişkili yaklaşımlar bu zemindeydi, o yüzden yirmi dört saat içerisinde kendi politikalarınızı ters yüz etmek durumunda kaldınız. Asya ülkeleriyle ilgili de ileride, yakın gelecekte aynı tekerrürün içerisine düşme ihtimaliniz vardır, bu ihtimal bugünden görülüyor. Hükûmetin uluslararası ilişkileri, devletler arası ilişkileri, dış politikayı belirlerken kendi halklarının çıkarlarını, ülkesinin çıkarlarını öncelikle esas alması gerektiğini bir kez daha vurguluyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)