| Konu: | CHP GRUBUNUN, TEKİRDAĞ MİLLETVEKİLİ EMRE KÖPRÜLÜ VE 21 MİLLETVEKİLİ TARAFINDAN 12/5/2013 TARİHİNDE BULGARİSTAN'DA YAPILACAK SEÇİMLERDE BİR SİYASİ PARTİYİ DESTEKLEYEN FAALİYETLERDE BULUNAN MÜLKİ İDARE AMİRLERİNİN FAALİYETLERİNİN ARAŞTIRILMASI VE GEREKLİ ÖNLEMLERİN ALINMASI AMACIYLA 8/5/2013 TARİHİNDE TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA VERİLMİŞ OLAN MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN, GENEL KURULUN 8 MAYIS 2013 ÇARŞAMBA GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE SUNUŞLARDA OKUNMASINA VE GÖRÜŞMELERİNİN AYNI TARİHLİ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 101 |
| Tarih: | 08.05.2013 |
ALTAN TAN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 12 Mayıs 2013 tarihinde yani bu hafta sonu Bulgaristan'da seçimler yapılıyor ve şu an tartıştığımız konu da şu: Türkiye devleti adına birileri Bulgaristan seçimlerine müdahale ediyor ve Bulgaristan vatandaşı olan Türklerin, özellikle de Türkiye'de oturanların belli bir partiye oy vermesi için faaliyet yürütüyor.
Şimdi, bunu iki ana başlık altında değerlendirebiliriz: Birincisi çok klasik bir ibare; işte, kimse kimsenin iç işlerine karışmasın, Türkiye de Bulgaristan da dâhil başka devletlerin iç işlerine karışmasın. Bunu dönem dönem Türkiye Cumhuriyeti'nin en yetkili ağızlarından, Cumhurbaşkanı, Başbakan, Meclis Başkanları, Başbakan yardımcılarının ağzından da duyuyoruz ama hemen arkasından da şu savunma geliyor. Efendim, deniliyor ki: "Bu kitapta böyle yazıyor ama dünya siyasetinde herkes bir başkasının işine karışıyor, dolayısıyla biz de karışırız."
Şimdi "Biz de karışırız" dediğiniz vakit bir şeyi de kabul etmeniz lazım eğer bunu meşru bir hak olarak görüyorsanız, o hâlde bir başkalarının da sizin iç işlerinize karışmasından şikâyet etmemeniz gerekir; birincisi bu. İkinci bir önemli nokta şu: Devlet veya Hükûmet bir karar aldı, dış politikada açık veya gizli bir angajman içine girdi. Bunu nasıl alacak, bunun kuralları ne, bunun mercisi ne? Devlet adına kim hareket edecek? Millî İstihbarat Teşkilatı Başkanı veya Özel Harp Dairesi Başkanı veya Özel Kuvvetler Dairesi kendi başına böyle bir karar alabilecek mi? Amerika Birleşik Devletlerinde bile bugün dünyanın siyasal eylemlerinden ve operasyonlarından dolayı sıkça suçladığı İsrail'de bile bunlar belli bir mekanizma içerisinde cereyan ediyor; ya kongreden geçiyor ya meclisten geçiyor ya hükûmet, bunu ana muhalefet partisi veya diğer muhalefet partileriyle bir şekilde görüşüyor Dünyanın birçok ülkesinde bu operasyonlar, bu ilişkiler, yine, belli bir nizam ve düzen içerisinde gerçekleşiyor.
Şimdi, soruyoruz: Birincisi, Hükûmet, böyle bir kararı neye istinaden aldı? Kime danıştı? Meclisi bilgilendirdi mi? En azından ana muhalefet partisi başta olmak üzere diğer muhalefet partilerinin sorumlularıyla, genel başkanlarıyla, yetkilileriyle bir şeyi paylaştı mı? Eğer bunların hiçbirisini yapmadıysa kendi başına, tek başına "Ben istediğimi yaparım." politikaları nereye götürür? Felakete götürür, felaket olmasa bile bir yerde küçük düşürülmeye ve trajikomik hâllere düşürür. İşte, bu hâllerden birisi Irak'ta başına geldi Türkiye Cumhuriyeti devletinin.
Yine, Ankara'da Sayın Başbakanla Sayın Dışişleri Bakanı kafa kafaya verdiler, dediler ki: "Biz, bu Irak'ı kendi kafamıza göre yöneteceğiz. E, ne yapalım? Tarık Haşimi'yi Irak'a başbakan yapalım. Ondan sonra da Bağdat'a oturtalım. Bağdat bizim çiftliğimiz olur." Ne oldu yani sonunda ne oldu? İşte, Tarık Haşimi, Bağdat'ta bırakınız oturup da Bağdat'a hükmetmeyi, Bağdat'a giremeyecek bir hâle geldi. Aynı şey Suriye'de yaşandı. "Yine, Ben, Katar sermayesiyle, Suudi Arabistan sermayesiyle El Kaide'yi, Taliban'ı, El Nusra'yı Halep'e sokayım, Şam'a sokayım, ondan sonra da bildiğim politikaları uygulayayım, Suriye'yi de ben yöneteyim..." Ne oldu sevgili arkadaşlar? İşte tablo ortada. "Gazze'ye gideyim." Gazze'ye neye gidiyorsun? Ya İsrail'le anlaşarak o ambargoyu delmek üzere anlaşmalı bir barış için gidersin Gazze'ye veya İsrail'e rağmen bir tavır koyarak, ambargoyu delerek gerekirse kavga etmeye gidersin. Barış için gidemiyorsun, kavga etmek için gidemiyorsun. Peki, neye gidiyorsun? Ben Yozgat'a, Çorum'a, Kayseri'ye, Konya'ya, Erzurum'a diyeyim ki: "Ben kahramanlık yaptım." onlar da eğer -avamî tabiriyle- yerlerse bundan siyasette bir oy devşireyim."
Değerli arkadaşlarım, bu şekilde dış politika olmaz, bunu defalarca söyledik burada. Evet, Türkiye Cumhuriyeti büyük bir devlettir. Evet, Türkiye Cumhuriyeti reddimiras yapamaz. Bana sorarsanız, beni de, sizi de, hepinizi de Suriye de ilgilendirir, Çeçenistan da ilgilendirir, Bulgaristan da ilgilendirir, Bosna da, Yunanistan da, Orta Asya da, Orta Doğu da, Kudüs de, Bağdat da, Erbil de her yer bizi ilgilendirir. Tarihî mirasımız var, geçmişimiz var, akrabalıklarımız var, kültürel birliğimiz var. Ama nasıl ilgilendirir? Babamızın çiftliği gibi de ilgilendirmez. Dünyada geçerli olan kaideler, kurallar, uluslararası hükümler var; bir. İkincisi de, yapılacak politikanın bir millî anlaşmayla, uzlaşmayla, muhalefetiyle iktidarıyla, bütün siyasi partileriyle bir ortak irade hâline getirilme mecburiyeti var. Yoksa biraz evvel saydığım örneklere ilaveten 150 bin Kıbrıslı Türk'ün bile kalmadığı Kıbrıs'taki acınacak duruma düşersiniz. Kırk yıl, otuz dokuz yıl oldu, kırkıncı yıla girdi, kırk yıl boyunca Kıbrıs'a yatırım yaparsınız, her sene eski parayla şu kadar katrilyon veya şu kadar milyar dolar para aktarırsınız; bir fuhuş merkezi, bir kumarhane merkezi, bir kara para ve bankaların offshore merkezinden öteye bir şey elinizde kalmaz dönüp baktığınız vakit. Onun için bu dış politikanın Irak'la, Suriye'yle, Çeçenistan'la, Kafkaslarla, Balkanlarla, Kuzey Afrika'yla, Orta Doğu'yla, Gazze'yle ilgilenmenin bir siyasal felsefesinin olması lazım, bir realitesinin olması lazım, dünyadaki genelgeçer uluslararası prensiplerle uyumlu olması lazım ve bunların hepsinden de önemlisi bu Meclisin bilgisi ve ittifakı dâhilinde olması lazım.
Ben, Bulgaristan'daki Türk kardeşlerimize de buradan sesleniyorum: Aman, iktidar kimi desteklediyse evi yıkıldı, evi yıkıldı. Tarık Haşimi'ye sorun, Suriye'dekilere sorun, Gazze'dekilere sorun, bakın bu arkadaşlar kiminle ilgilenmeye kalktıysa adamların durumu çok daha kötüye gitti.
Dolayısıyla, buradan hareketle bir şey daha söylemek istiyorum: Bir de Bulgaristan vatandaşı Türklerin oy kullanmasıyla ilgileniyorsunuz. Peki, bu kadar senedir, bu cumhuriyet kurulalı doksan sene oldu, Büyük Millet Meclisi açılalı doksan üç sene oldu hâlâ bizim Türkiye dışında 5 milyonun üzerinde vatandaşımız var ve bunlar oy kullanamıyorlar. Bir Bulgaristan bile, daha dün eleştirdiğiniz, küçümsediğiniz Bulgaristan bile demokrasisini belli bir standarda getirip ülke dışındaki yurttaşlarına oy kullandırabilirken, biz hâlâ Almanya'da yaşayan 3 milyon vatandaşımıza oy kullandıramıyoruz. Peki, bu konuda Hükûmet neler yaptı? Bu konuda ne gibi hazırlıkları var? İşte, önümüzde çok kısa bir müddet sonra, belki bir buçuk sene sonra, iki sene sonra bir milletvekilliği seçimi var, daha önce bir cumhurbaşkanlığı seçimi var ama 5 milyon yurttaşımız bu konuda bir irade beyanında bulanamayacak. Siz bunları seçimlere bir ay kala mı organize edeceksiniz, on beş gün kala mı organize edeceksiniz? Yani bugün Bulgaristan, Irak, Suriye seçimlerinden önce bu mevzularla ilgilenme mecburiyeti vardır.
Bulgaristan meselesi açılmışken de bir mevzuya daha parmak basayım: İktidarın sıkça dile getirdiği bir şey var: "Biz, bölgesel milliyetçilik peşinde değiliz, dinî milliyetçilik, etnik milliyetçilik peşinde değiliz." diyor. Soru önergesiyle sordum, İçişleri Bakanlığından resmî cevap geldi. Mübadele rakamları hariç... Mübadelede biliyorsunuz Balkanlardan 1,5 milyona yakın Türk asıllı veya Müslüman -Boşnak da olabilir, Arnavut da olabilir- vatandaşlarımız bir şekilde Türkiye Cumhuriyeti'ne geldiler ama ondan sonra, mübadelenin dışında Türkiye Cumhuriyeti birçok kesime vatandaşlık verdi. Daha önce Bulgaristan vatandaşı olan 100 bin kişiye vatandaşlık verirken Suriye vatandaşları içerisinde vatandaşlık verdiği rakam 6 bin. İşte, hangi milliyetçiliğin yapıldığı da yine burada ortada. Devlet idarecilerini ciddiyete davet ediyoruz, Bulgaristan'daki Türk kardeşlerimize de başarılar ve özgür bir yaşam temenni ediyoruz.
Saygılarımla. (BDP sıralarından alkışlar)