GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: JİTEM VE DOĞU/GÜNEYDOĞU BÖLGESİNDE YAŞANAN FAİLİ MEÇHUL CİNAYETLER VE KAYIPLARIN ARAŞTIRILARAK ALINACAK ÖNLEMLERİN BELİRLENMESİ AMACIYLA VERİLEN MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN, GENEL KURULUN BİLGİSİNE SUNULMAK ÜZERE BEKLEYEN DİĞER ÖNERGELERİN ÖNÜNE ALINARAK, 3/11/2011 PERŞEMBE GÜNKÜ BİRLEŞİMDE SUNUŞLARDA OKUNMASINA VE GÖRÜŞMELERİN AYNI BİRLEŞİMDE YAPILMASINA İLİŞKİN BDP GRUBU ÖNERİSİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:16
Tarih:03.11.2011

SIRRI SAKIK (Muş) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu konuya başlamadan önce -Sayın Sağlık Bakanımız burada- ben 60'a göre söz istedim ama ne hikmetse Başkan bu konuda biraz, böyle, ketum davranıyor. Oysaki hepimizin burada varlık nedenimiz ülkemizin temel sorunlarını taşımak, ilimizin sorunlarını taşımak. Ama lütfen bu konuda sesimizi kısmayınız, düşüncelerimiz ne ise Hükûmete iletelim, yetkili kurumlara iletelim.

Sayın Bakanım, Adli Tıp Kurumuyla ilgili ciddi bir şikâyetimiz var, daha önce Adalet Bakanıyla da konuştuk. Şimdi, Muş Malatya'ya uzak bir yer. Hemen hemen her gün bu olaylar oluyor: Oradan insanlar yani cenazeler alınıp Malatya'ya kadar getiriliyor, iki gün yolda kalıyorlar. Üç yıldır, dört yıldır sürekli bunu gündeme getiriyoruz. Adalet Bakanlığının sürekli bize söylediği: "Biz orada Adli Tıp Kurumunu kuracağız." Ama bugüne kadar kurulmadı ve orada doktorların bulunmadığı söyleniyor. Her gece bir cenaze muhakkak Malatya'ya geliyor. Bu konuda eğer duyarlı davranırsanız çok çok mutlu oluruz. Eminim ki gereğini de yaparsınız.

Sayın arkadaşlar, sevgili milletvekilleri; daha önce de burada bu araştırma önergeleriyle ilgili sürekli Parlamentoyu göreve davet ettik. Ha, biz ve bazen de birkaç kez de Cumhuriyet Halk Partisi bu konuda Meclis araştırma önergeleri verdi. Yani 1990'larda, hatta cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar hayatını kaybedenlerle ilgili ciddi ithamlar var. Yani bu devletin sicili özellikle sosyalistlere, Kürtlere karşı kapkara, katran karası kadar kara. "Bunları birlikte araştıralım." diyoruz ama birkaç kez bu önergeyi vermemize rağmen, bu önergelerimiz AKP'nin sayısal çoğunluğuyla reddedildi. Hatta size seslendik, dedik ki: "Ya sizin döneminizde çok fazla yok. Sizin döneminizde de var ama geçmişte bunlar yaşandı, bunları hep birlikte ortaya çıkaralım." Ama siz hep reddettiniz.

Açık ve net olarak söylüyorum, o dönemde, evet, ciddi şekilde faili meçhul cinayetler işlendi ve hayat bizi teyit etti. Son dönemlerde özel tim sanıklarının, Ayhan Çarkın'ın açıklamalarını hep birlikte izledik. O dönemde Millî Güvenlik Kurulundan nasıl kararlar alındığını, nasıl insanların katledildiğini birebir hayat bizi teyit etti. Şimdi hâlen niye duruyoruz? Yani üzerinde üniforması olanlar, apoletleri olanlar geldiler bölgeye, devlet adına cinayet işlediler. Yani bunların elinde kan var. Bunlar 1993 yılında benim seçim bölgeme, Muş'a geldiler. Muş-Diyarbakır arasındaki üçgende cinayet işlediler. Altınova beldesine geldiler, 7 çocuk, anne, baba, Nasır Öğün? Onu daha önce de bu kürsüye getirmiştik. Anne hamileydi. 10 canı diri diri yaktılar. Yakanlar güvenlik güçleriydi, başlarında üniformalılar vardı ve askerdiler. Arkasından hemen geldiler, benim doğduğum köyde aynı gece operasyonlar yaptılar ve geçmişte Millî Selamet Partisiyle bağları olan 5 kişiyi diri diri aynı gece yaktılar. Biz bunu daha önce, yani 1993'te burada, Parlamentoda kürsüye getirdiğimizde MSP sıraları? Refah Partisi, pardon. O sırada oturan milletvekilleri onları biliyordu ve göz yaşlarıyla bizi izliyorlardı. "Biz de bu olayı biliyoruz ama bize Hocamızın talimatı var, bu konuları gündeme getirmeyin." Gelip boynumuza sarılıyorlardı. Böyle eli kanlı bir dönem yaşandı. Şimdi bunları hepimiz araştırmalıyız.

Şimdi, son dönemlerde -bizim, hepimizin tanıklık ettiği- bu özel timcilerin, özel timlerin nasıl cinayet işlediklerine tanıklık etmedik mi? Ettik. Ne diyorlar? "Efendim, bize talimatlar verildi." Bu talimatlar nasıl oldu? Bu talimatlar Millî Güvenlik Kurulunda karara bağlandı. O dönemin Başbakanı olan Çiller "Elimizde listeler var." diyordu ve bu listeler her gün hayata geçiyordu ve bunlardan biri o dönemin bakanlarından Mehmet Ağar'dı ve diyorlardı ki? Mehmet Ağar'ın talimatı üzerine İstanbul'da Topal'ı öldüren özel tim birimlerinin nasıl serbest kaldığını da biliyoruz ve Mehmet Ağar'ın şu an elini kolunu sallayarak dışarıda dolaştığını da hepimiz biliyoruz. Sadece Mehmet Ağar değil, o dönemin siyasal aktörleri kim? Demirel. Kim? Çiller. Bunların hepsi, evet, o süreçten sorumludurlar. Bunlar o dönemde Kürtlere karşı zalimane bir politika uyguladılar ve bu insanları katlettiler.

O gün öldürülüyordu ama bugün sizin iktidarınız döneminde ne yapılıyor? Topluca tutuklamalar yapılıyor. Hatta bir bakanınız da çıkıp dedi ki: "Ya, ne istiyorsunuz?" Yani asit kuyularına atılmıyorsunuz ama tutuklanıyorsunuz, yani mantık aynı mantık. Onun için bunları araştırmadan, yüzleşmeden iç barışımızı sağlama olanağı yoktur. Hep birlikte bunların üzerine gitmeliyiz, gidebilmeliyiz.

Bakın, Diyarbakır'da o döneme tanıklık eden CHP'den Milletvekili Arkadaşımız Sezgin olayı biliyor, birebir avukatlarındandı, 11 tane vatandaşın nasıl alınıp götürülüp elleri kolları bağlanarak? Bunların başında Mehmet Salih Akdeniz vardı. 11'inin kemikleri yıllar sonra Diyarbakır'ın bir köyünde topluca bulundu. Bunu yapan kimdi? Bolu'dan gelen tugay komutanıydı, açıkça da söylüyordu ve şu anda yanılmıyorsam zaman zaman Zaman gazetesinde de yazarlık yapıyor. Şimdi, böyle bir katili siz sorgulamadan yargılamadan bu ülkenin iç barışını nasıl sağlayacaksınız? Peki, bunlar neye güvenerek bunu yaptılar? Üzerindeki üniformaya güvenerek yaptılar. Devletin gücünü arkasına alarak bu halkı katlettiler ve bunların elinde kan var ve bunların geçmişi zifiri karanlık gibi karanlık.

Onun için, eğer gerçekten siz bu sorunun çözümünü istiyorsanız, bu olayın üzerine gitmeliyiz. Yani hiçbir parti bu konuda ben buna seyirci kalırım deme hakkına sahip değildir. Eğer bunu diyorsa, gerçekten insanlığa karşı da suç işlemiş olur. Onun için açıkça söylüyoruz, isim veriyoruz ve diyoruz ki, bunlar için derhal bir komisyon oluşturulması gerekir ve siz ta 2007 yılından 2011 yılına kadar sürekli bizim ve Cumhuriyet Halk Partisinin bu konudaki Meclis araştırması önergelerini reddettiniz. Gelin bugün yeni bir sayfa açalım, birlikte bu süreci gerçekten yüzleşerek sorunlarımızı çözebileceğimize inanıyoruz.

Yani, benim anlattıklarım sadece bölgede, benim seçim bölgemde değil, bu ülkenin dört bir tarafında yaşandı. Yani hoş bir söz var diyor ki: Atı kaybolanın, kulağından at sesi eksik olmaz, Bu, Çerkezlere ait bir atasözüdür ve bizim de kulaklarımızda kayıp olan yakınlarımızın sesi ve feryadı hâlâ durmaktadır. Eğer ben insanım diyorsak ve kendimizi insan olarak görüyorsak, bu acılı ailelerin feryatları hepimizin kulağındadır.

Bakın, İstanbul'da her cumartesi günü "Cumartesi Anneleri" orada çocuklarını arıyorlar, yıllardır orada arıyorlar. Aramızda kadın arkadaşlarımız var.Yani, o annelerin feryadı acaba sizin kulaklarınızı hiç mi rahatsız etmiyor? Sayın Başbakanın kulağını hiç mi rahatsız etmiyor? Yani, hep birlikte bu feryatlara karşı, biz artık vicdanımızın sesini duyarak buna uygun adımlar atmalıyız. Eğer, bunu atabilirsek emin olunuz ki, sorunun çözümüyle ilgili ciddi bir şekilde yol alırız. Yani yüzleşmeden çözümü bulma şansımız yoktur. Onun için herkesi bu konuda sorumlu olmaya davet ediyorum.

Bizim, grup olarak verdiğimiz bu Meclis araştırma önergesinde dört grubun da olumlu oy kullanmasını diliyorum çünkü sorun sadece BDP'lilerin sorunu değil, sorun sadece Kürtlerin sorunu değil; sorun bu ülkede sisteme karşı duran herkesin mağdur olduğu bir sorundur. Yani cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar kim ki bu süreçte mağdur olmuşsa, katledilmişse ve hâlen bu failler bulunmuyorsa bunları da araştırmak Parlamentonun görevidir.

Bu önergemize olumlu oy kullanacağınızı umut ediyorum. Herkesin elini vicdanına koyarak bir miktar düşünmesini diliyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)