GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: ÇOK TARAFLI YATIRIM GARANTİ KURULUŞU SÖZLEŞMESİNİN MADDELERİNDE YAPILAN DEĞİŞİKLİKLERİN ONAYLANMASI HAKKINDA (S.S.40)
Yasama Yılı:2
Birleşim:16
Tarih:03.11.2011

AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Dün Abdullah kardeşimiz burada bir konuşma yaptı. Kırşehir Milletvekilimiz Abdullah Çalışkan "Muhalefet partilerine mensup milletvekillerinin şu kürsüde söyledikleri şeylerden faydalanmak istiyorum." dedi. Haluk amcası da şimdi söylemeye çalıştı. Allah'tan televizyonlar kapalı ki, Abdullah'ın oğlu, kardeşimizin oğlu izlemedi, Haluk amcasının rakamları nasıl çarpıttığını görüp "yahu görüyor musun, bu milletvekillerinin hâli ne" diye üzülürdü. Onun için iyi ki izlememiş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) - On beş televizyon kanalında yirmi dört saat siz çarpıtıyorsunuz!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Saygıdeğer milletvekilleri, bakın, MIGA'yla ilgili konuyu görüşüyoruz. Sayın Susam, MIGA'yla ilgili -milletvekili arkadaşlarımız da söyledi- teknik bir konuşma yaptılar, kendilerine teşekkür ediyorum. Bazı bilgilerde çatıştığımız, anlaşamadığımız, farklı fikirleri olduğumuz ki, kendileri de buradaki teknokrat arkadaşlardan sordular, ben de teknokrat arkadaşlardan sordum, Sayın Bakana yaptığı soruda, Sağlık Bakanına verdiği soruda ki aramızdaki istişarede de "Sigorta şirketinin rücu hakkı var mı?" diye ifade etmiştik ama yaptığı konuşmada -rücu hakkının olmadığını- rücu hakkıyla ilgili bu konuyu gündeme getirmedi.

Bakın değerli arkadaşlar, bu anlaşma, uluslararası sözleşmenin yapılış zamanı 1988. Rahmetli Özal'ın en hızlı zamanları, Türkiye'nin kabuk değiştirmeye çalış?

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) - Başlangıcı o.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Başlangıç zamanı.

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) - Şimdi, 2010'da yenileniyor.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - 1988 diyorum zaten, onu diyorum.

Türkiye'nin yabancı sermayeye dönük ihracat ağırlıklı bir yapılanmanın büyüme modelini kendisine seçmesiyle, 1980 öncesi dönemdeki karma ekonomik modelin bitip artık Türkiye'nin üretim eksenli, yabancı sermaye eksenli, ihracat eksenli bir büyüme modelini kabul etmesiyle ortaya çıkan bir durum. O dönem içerisinde eğer biz yılda 1 milyar dolarlık yabancı sermayeyi çekebildiğimiz takdirde yani 1990'ları konuşuyoruz, 1 milyar dolarlık yabancı sermayeyi Türkiye'ye çekebildiğimiz takdirde hükûmetler müthiş bir övünç vesilesi yaparlardı. AK PARTİ İktidarı döneminde, 2008 yılında Türkiye 21 milyar dolar civarında yabancı sermayeyi Türkiye'ye çekmiştir. Bu sigorta fonunun, "MIGA" dediğimiz Uluslararası Yatırımları Garanti Fonu'nun en büyük özelliklerinden birisi, 1988 yılında ortaya çıkmasının, yapılmasının özelliklerinden birisi? Türkiye riskli bir ülkeydi. Niye riskli bir ülkeydi? Türkiye, 1950 yılında 27 Mayıs darbesini yaşamış, 1971 yılında 12 Mart muhtırasını yaşamış, 12 Eylül 1980'de de darbe yaşamış. İktidara gelmiş bir partinin genel başkanı, başbakan olmuş birisi Türkiye'nin sadece ekonomik meselelerini ortaya koyabilir ama Türkiye'nin savunmasıyla ilgili, Türkiye'nin eğitim modeliyle ilgili, Türkiye'nin büyümesi ve Türkiye'nin dünya milletler topluluğunda yer alması konusuyla ilgili konuları gündeme getiremezdi. Daha geçmiş zamanda, Mart 2008 tarihinde milletin yüzde 47'sinden oy almış bir siyasi partiye 14 Mart 2008 tarihinde, seçimlerden yedi ay sonra İnternette yayımlanan, ne idüğü belirsiz, kimler tarafından kurdurulduğu ortaya çıkarılmış "İnternet Andıcı" diye ifade edilen yerdeki hiç alakasız olan konulardan bu partiyle ilgili kapatma davası açılmış, demokrasinin önü kesilmeye çalışılmıştır. Niye? Yabancı sermaye, siyasetinin, demokrasisinin düzgün olmadığı, tank sesiyle, dipçik darbesiyle, namlu gölgesinde üretim yapan, siyaset yapan bir ülkeye hiç kimse gelip de o cesaretli yatırımı gösteremezdi. İşte bundan dolayı 1,2 milyar dolarlık Türkiye'de yapılan yatırımların sigorta bedeli. Bizim yurt dışında yaptığımız yatırımların sigorta bedeli de 177,5 milyon dolarlık. Türkiye'de son yıllardaki?

Bakın değerli arkadaşlar, 2007 yılında başlayıp bütün dünyayı kasıp kavuran, önce Amerika Birleşik Devletleri'nde yetmiş tane bankanın batmasına sebebiyet veren, arkasından Avrupa'ya sıçrayan büyük bir yangının, depremintsunami etkisiyle geldiği süreci, o günkü bütçe konuşmalarını biliyorum. 2008 yılının bütçe konuşmalarını şu anda gözümün önüne getiriyorum: "Türkiye battı, yandı gitti!" Sayın Başbakanımızın söylediği, "Bakın bu dünyadaki ekonomik kriz Türkiye'yi teğet geçecek, teğet dahi geçmeyecek." şeklindeki meselelerini alay konusu yaptılar.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) - Yüzde 5 küçüldük, yüzde 5!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Ama bugün Yunanistan, 2002 yılında örnek gösterdiğimiz, daha önceki dönemlerde "Yunanistan şöyle gelişti, Türkiye niye böyle gelişemedi." dediğimiz Yunanistan iflasın eşiğine gelmiş. 2011 yılında Yunanistan Avrupa Birliğinden fon alabilmek için acı reçete uyguluyor. Aynı, ne zamanki bir durum biliyor musunuz, 2001 yılındaki durum gibi. 2001 yılında Türkiye acı reçete uygulayabilmek için dışarıdan bir bakan ithal etti. IMF'nin Türkiye Masası şefi başbakanlarımıza randevu vermezdi. Bakın, IMF'nin Türkiye Masası şefi özel bir ofis tutmuştu, Bakanlar Kurulunu ziyaret etmek yerine Bakanlar Kurulu üyelerini getirip kendi ofisinde kabul ederdi. Böyle bir Türkiye yaşadı.

2002 yılına kadar Türkiye -Kaptan burada mı bilmiyorum ama- Galatasarayın büyük başarıları sonucunda şiş kebapla tanınırdı, Hakan Şükür'le tanınırdı ama şimdi Türkiye, dünyanın hangi ülkesine giderseniz gidin, yüz doksan ülkesinde sorduğunuz zaman "Türkiye" dediğinde "Recep Tayyip Erdoğan" diyor (AK PARTİ sıralarından alkışlar) "Türkiye" dediğinde "Demokrasinin kaynağıdır." diyor, "Demokrasinin beşiğidir, demokrasinin örneğidir." diyor.Bundan hep beraber gurur duymamız lazım. Belki bunları sizler söyleyemeyebiliriz, üzülürsünüz ama marifet de iltifata tabidir değerli arkadaşlar. (MHP sıralarından gürültüler)

Lütfen, rencide etmeyin, incitmeden konuşalım. İnciterek konuştuğumuz takdirde ne bize fayda sağlar ne başkasına fayda sağlar.

İş adamı olduğunu söyleyen bir milletvekili arkadaşım buradan iş adamlarının çektiği sıkıntıları ifade etmeye çalışsaydı memnuniyet duyardım çünkü Türkiye'nin en önemli meselelerinden birisi, artık zihniyet devrimi yapmamız gerekir. Türkiye eğer sanayileşmesini sağlayacaksa, işverenin durumuyla "Onlar böyle götürücü, şöyle peşkeşçi" edebiyatını bir tarafa bırakıp iş yerinin güvencesini, iş yerinin hangi konumlarda olması gerektiğini tartışabilmemiz lazım, onu ileriye doğru götürebilmemiz lazım.

Ama saygıdeğer milletvekili arkadaşım buradan bir milletvekiline "Eğer sen buradan laf atarsan, bir laf söylersem yerinden kalkamazsın..." Baktım, kim bunu söyleyen, gözümün önüne geldi, Sayın Türkkan. Sayın Türkkan'ı, iki gün, kendisini tanıdık. Nasıl tanıdık Sayın Türkkan'ı? Herkese laf yetiştirmekle tanıdık. Yani burada? Sayın Türkkan, teşekkür ediyorum, şimdi bir şey söylemiyorsunuz. Burada bir konuşmacı da sizin attığınız lafa karşılık sizin sözlerinizle cevap vermeye kalksa "Sayın Türkkan, ben de size öyle bir laf söylerim ki oturup kalkamazsınız." dediğiniz zaman yakışık almaz.

O anlamda, değerli arkadaşlarımı rencide etmeyecek, kırmayacak şekilde konuşmalarımıza devam edelim.

İki gün sonra mübarek Kurban Bayramı'nı kutlayacağız hep birlikte. Birlikte acılar yaşadık, birlikte kardeşliğimizin ne olduğunu anlamaya çalıştık, birlikte bu memleketin bekası için, selameti için, geleceği için neler yapılması gerektiğini tartışmaya çalıştık. Belki anladık belki anlayamadık. Belki yeterli oldu belki yetersiz oldu ama mübarek Kurban Bayramı'na giderken sayın grup başkan vekillerinin Kurban Bayramı'nı tebrik etmek adına yaptıkları o kısa sözler bile çok önemliydi. Ama şu Kurban Bayramı sürecine gideren kalp kırıcı olarak gitmeyelim.

Şimdi, az önce soru soran bir milletvekili arkadaşımız, Sayın Ayhan'dı, son hâlini de söyledi "Ya bir cacık edebiyatı?" diye devam etti.

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) - Cacık yaptınız orada onun için diyor, ne desin?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Yeniçeri mi, Özçeri mi? Özçeri mi, Yeniçeri mi? Özçeri misin, Yeniçeri misin?

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) - Bilmiyorsan öğren.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Ya bu ayıp ama şimdi, bu da ayıp, bu daha ayıp.

BAŞKAN - Lütfen sayın milletvekilleri, lütfen.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Öğreneyim Özçeri mi, Yeniçeri mi? Özçeri misin, Yeniçeri misin?

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) - Sen öğren ondan sonra?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Peki, öğrenmeye ihtiyacım yok, söylersen öğrenirim.

BAŞKAN - Sayın Elitaş, lütfen.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Söylersen öğrenirim, öğrenmeye ihtiyacım yok.

BAŞKAN - Sayın Elitaş, lütfen karşılıklı konuşmayalım.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Şimdi, bakın, ne diyor? Okay Öztürk? Okay Öztürk?

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - El mi kattı ne kattı diye sorarlar adama o zaman? Nereni kattı diye sorarlar. Ayıp. Millete akıl vereceğine daha ayıbını sen yapıyorsun.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Bir laf söylerim yerinden kalkamazsın.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Ayıp yapıyorsun!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Bir laf söylerim yerinden kalkamazsın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Ayıp Yapıyorsun. Nerelerin kalktığını bir söylerim sen de oturamazsın. Dikkat edeceksin.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Bir laf söylerim yerinden kalkamazsın.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Nerenin kalktığını ben söylerim sen de oturamazsın. Nerelerin kalktığının bir söylerim sen de oturamazsın. Dikkat edeceksin. Ayıp!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Bir milletvekili diyor ki: "Sayın Başkanım, dün akşam konuşan bir sayın milletvekili Meclisin adabına, edebine uygun olmayacak tavır içerisinde âdeta burada bir cacık yapmaya kalkıştı. Kendi tavrının buraya yakışmadığını ifade etmek için söylemiştim ama ilerleyen zaman içinde kendisinden bir cacık olmayacağını görünce sözümden vazgeçtim." Bu hangi edebe, adaba sığar Allah aşkına?

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Sizinki hangi edebe sığar? "Özçeri mi, Yeniçeri mi?" hangi edebe sığar?

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Sizin tekrarladığınız bu edebe yakışır mı? Siz niye tekrarlıyorsunuz?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Bir şeyi konuşurken cacıklıyorsun. Bir şeyi kalkıyorsun söylüyorsun "Cacık yaptı." diyorsun, cacıklamaya kalkıyorsun.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - Değerli milletvekilleri, milletimizin mübarek Kurban Bayramı'nı tebrik ediyorum, hayırlara vesile olmasını temenni diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)