| Konu: | TURİST REHBERLİĞİ MESLEK KANUNU TASARISI |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 117 |
| Tarih: | 07.06.2012 |
MHP GRUBU ADINA MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum, söz verildiği için de çok teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlar, sakin bir gün geçiriyoruz. Bundan da faydalanarak bu kanunla ilgili bazı görüşlerimi, temennilerimi arz etmek için söz aldım.
Sayın Bakanımızın da -Sayın Kültür ve Turizm Bakanlığı eski Müsteşarımızın- burada olmasını önemli bir kazanım olarak görmekteyim.
Önemli bir kanun çıkartıyoruz. Nedir bu? Turist rehberliği. Çünkü turizm Türkiye'miz için çok önemli bir sektör yani başat sektörlerden biri hâline geldi. Zannediyorum turizm gelirlerinin 30 milyar dolara falan ulaştığı söylenebilinir. Dolayısıyla, bu kadar büyük bir değeri, yeri olan turizmle ilgili, çok önemli hizmet üreten turist rehberlerinin meslek odasının kurulmasıyla ilgili Meclisimizde mutabakatla bir kanun çıkartıyoruz. Öncelikle bu kanunun hayırlar getirmesini, meslek mensuplarına faydalar getirmesini, sektöre hizmet etmesini diliyorum ve emeği geçen herkese başlangıçta teşekkür ediyorum. Bu vesileyle bazı hususları da dile getirmek istiyorum, sayın ilgililerin dikkatine sunmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, turizm sektöründe gerçekten çok önemli ilerlemeler var. Türk Hava Yollarının uçaklarında, havaalanlarında Turizm Bakanlığının yayımladığı kataloglar, broşürler var. Oradaki rakamlara da bakarsak görürüz ki turizm sektörü ciddi bir ivme kazanmış, ilerlemeler var, rakamlar artmış. Ancak orada dikkat çeken bir husus var: Turist sayımız artmış, turizm gelirlerimiz artmış ama kârlılık oranımız düşmüş. Bu önemli bir husustur, "Tehlikedir." diyebilir miyiz bilemiyorum ama önemli bir husustur. Yani Türkiye'nin, insanımızın emeğinin ve kaynaklarımızın ucuza pazarlanması gibi bir sonuç ortaya çıkıyor. Bu "her şey dâhil" metodu, o milyonlarca dolarlık yatırımları ve gerçekten çok önemli değer olan güneşimizi, kumumuzu, kültürümüzü çok ucuza pazarladığımız gibi bir sonuç getiriyor. Turizm sektöründeki kârlılık oranlarının düşmüş olmasının sektör açısından, yönetim açısından önemli bir husus olması gerekir diye düşünüyorum. Bunu öncelikle dikkatinize sunmak istiyorum.
Değerli Bakan, değerli milletvekilleri; bir husus dikkatimi çekiyor: Şimdi, 4848 sayılı Kültür ve Turizm Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun'un 13'üncü maddesinin (m) bendinde Bakanlığın görevleri sıralanmakta. Bu görevlerine atfen de böyle bir meslek odasının kurulması gerekli görülmekte. Doğru bir iş yapılıyor ancak sizler de bilirsiniz ki demokrasinin amacı, demokrasinin gelişmesi, idarede olan, devlette olan, otoritede olan yetkilerin daha fazlasının sivil topluma devredilmesini amaçlar yani "Demokrasiyi geliştiriyoruz, geliştireceğiz." diye bir iddia ortaya koyuyorsanız, "Daha demokratik olacağız, ileri demokrasiyi getireceğiz." diyorsanız elinizdeki yetkilerin bir kısmını halka, sivil topluma, onların örgütlerine devretmeniz gerekir. Demokrasinin gelişmesinin kapsamı ve amacı budur.
Daha önce meslek odaları yokken Kültür ve Turizm Bakanlığının bu alanla ilgili tüm hizmetleri kontrol etmesi, tanzim etmesi doğal bir şeydi ama şimdi meslek odaları kuruyorsunuz -çok da iyi yapıyorsunuz- ama meslek odaları kanununu çıkarırken yine tüm yetkileri kendinize alıyorsunuz. Demokrat kişiliğine, bu noktadaki gayretlerine yürekten inandığım Sayın Bakan, demokrasinin çok temel bir kuralı olan bu yetki devri konusunu içine sindirebilmeliydi. Kendisi burada yok, mutlaka bu sözlerim ona ulaşacaktır ve bir cevap verecektir, o nezaketini biliyorum. Ama gerçekten, kanunu çıkarırken, bakın, Milliyetçi Hareket Partisinin değerli Komisyon üyeleri Sayın Ali Halaman ve Ali Torlak Bey muhalefet şerhinde bu hususu çok açık, net -Cumhuriyet Halk Partisi de aynı şeyi yapmış- tenkit etmişler. Şimdi, tüm yetkileri yine Bakanlıkta toplamışsınız. Meslek odasını niye kuruyoruz o zaman? Bir meslek odası esprisine uymuyor yani tabip odasındaki, barolardaki, mühendis odalarındaki eşit hukuka uymuyor. Bir tespit yapmaya çalıştım. Ruhsatnameyi Bakanlık verecek, mesleğe kabul başvurusu Bakanlıktan geçecek, meslekten çıkarma hususu Bakanlıktan geçecek, üye kaydı Bakanlıktan geçecek ve eylemsiz turist rehberi eylemli turist rehberi olabilmeksi için Bakanlığın yaptığı sınavı kazanacak. Bunlara gerek yok Sayın Bakanım, Sayın Müsteşarım. Yani bir meslek odası kuruyorsunuz; güveneceksiniz, inanacaksınız bu meslek odasına; kendi mesleğinin sorunlarını çözmek üzere bir araya gelen turist rehberlerinin iradesine, kararına inanacaksınız. Haydi, denetimi yapın, ona itiraz etmiyoruz. Hatta, eğitimi de yapmanız lazım, ARGE'sine de destek vermeniz lazım, bunlar da gerekli ama üye kabulüydü, efendim işte ruhsat verilmesiydi, meslekten çıkarma hususu? Bunları Bakanlığın üzerine aldığınız takdirde bunun ne demokraside ne de sivilleşmede yeri yok. Bu, bütünüyle yanlış olmuş Sayın Müsteşarım, Sayın Bakanım; bunun düzeltilmesi gerekir diye düşünüyorum.
Bir başka husus, kanunun yazımından kaynaklansa gerek, 2'nci maddenin "b" fıkrasında deniliyor ki: "Turist rehberleri odaları birlikleri."
Şimdi, bu hususa Cumhuriyet Halk Partisi muhalefet şerhinde dikkat çekmiş, demiş ki: "Eğer `birlikleri' derseniz, aynı meslek alanında çok sayıda birliğin kurulmasına fırsat vermiş olursunuz."
Bu, doğru değil. Meslek odalarının gücü meslekteki birlikten kaynaklanıyor. Siz meslekteki birliği parçalar, çok sayıda birlik kurulmasına fırsat verirseniz burayı parçalarsınız, faydadan çok zarar getirirsiniz. Niye bu tür yanlışlık yapılmış veya bu anlaşılmasın diye hiç olmazsa gerekçesinde bunu yazmanız lazım, uygulayıcılar bunun tek oda olacağını, bu odaların üst kurul olarak tek birlik olacağını burada şerh etmemiz lazım. Eğer iktidar partisi grubu bir önergeyle bunun böyle anlaşılması gerektiğini kanuna dercederse doğru yapar veya Hükûmet olarak. Bu hususları arz etmek üzere söz aldım.
Sayın Bakanım, bir hususu daha söyleyeceğim: Bir yeri yaparken bir yeri yıkmanın anlamı yok. Bakın, bir yanlış yapıyoruz. Burada bir kanun çıkarıyoruz; bir sürü, birçok istisna getiriyoruz, engel getiriyoruz, tedbir geliştiriyoruz. Sonra da bir başka kanun çıkarıyoruz, kendi koyduğumuz bu engelleri ortadan kaldırmak için kanun değişikliği yapıyoruz. Bu, hiç doğru bir hadise değil. Güvene dayalı, istisnaya değil genele dayalı, temel hükümler koyarak kanun çıkarmamız gerekir ama her defa, korkuların kuşatmasında birtakım tedbirlere öncelik vererek kanun çıkarıyoruz, bu yanlış oluyor.
Bunlardan biri şu: Turizm çok önemli. Turizm sektörü, gerçekten Türkiye'miz açısından çok ciddi bir sektör ama belde belediyelerini kapatıyoruz. Hâlbuki o turizm bölgelerinde inci gibi dizilmiş beldelerimiz var ve buralarda belediyelerimiz var. Bu belediyeler hem ülke turizmine hizmet ediyor hem insanımıza hem o şehri güzelleştirmeye hizmet ediyor. Şimdi, bir kanun çıkarıyorsunuz, büyükşehir belediyesi kuruyorsunuz. Mersin 320 kilometre. Mersin Merkez'den Anamur'un Ören beldesinin turizm hizmetlerini nasıl göreceksiniz? Bir yeri yaparken bir yeri yıkıyoruz, bu doğru değil. Bir bütünlük içerisinde düşünmeye alışmak gerekir.
Bir başka şey, çok özel bir şey: Akkuyu Nükleer Santrali, Mersin Akkuyu Nükleer Santrali. Değerli arkadaşlar, yani belki de Türkiye'nin incisi o dört koyda -Mersin milletvekillerim bilir- şimdi bir nükleer santral yapılacak. Hem "İkinci turizm hamlesini Mersin'den başlatıyoruz." diye Sayın Başbakanın beyanı var hem de bu bölgenin en güzel koylarına gidip nükleer santral yapıyoruz, burada bir çelişki var. Nükleer santral, nükleer enerji gerekli olabilir ama bugün altın yumurtlayan bu turizm gelirini de ortadan kaldırmak, bu potansiyeli ortadan kaldırmak hiç akıllıca olmuyor.
Tekrar, Akkuyu Nükleer Santrali kararının gözden geçirilmesini bu vesileyle temenni ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Şandır.