GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP GRUBU ÖNERİSİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:118
Tarih:12.06.2012

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, lehte ve aleyhte kavramları çok birbirine karışık. Dolayısıyla bir milletvekili içeride, tutuklu, zindanda bulunan bir partinin herhâlde "Çok iyi oluyor." demeyeceğini herkesin bilmesi gerekiyor ve konuşmamı da bunun üzerine oturtacağımı herkesin bilmesi lazım.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Herkes burada değil!

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) - Türkiye Büyük Millet Meclisinin, yani sizin oturduğunuz o sıralarda bulunan 8 tane milletvekili şu anda hapishanededir ve tutukludur. Bitmek tükenmek bilmeyen duruşmalar, iddialar, ithamlar, bu çerçeve içerisinde sürdürülen bir tutukluluk hâli âdeta kangrene dönüşmüş durumdadır. Tutuklu milletvekillerinin bir özelliği var, tamamı muhalefet partilerine ait milletvekilleridir. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Cemil Çiçek'in ifadesiyle, tutuklu milletvekilleri sorunu da giderek bir pehlivan tefrikasına dönüşmüş bulunmaktadır. Hemen başından söyleyelim ki egemenlik kayıtsız, şartsız milletindir ve egemenlik hakkını ve hukukunu bu millet, milletvekilleri aracılığıyla kullanır. Egemenlik, kayıtlı, şartlı özel yetkili mahkemelerin değildir; herkesin yerini bu noktada iyi tayin etmesi lazım, "demokrasi" derken de demokrasiyi bu temel üzerine oturtarak düşünmek ve algılamak lazım. Şimdi, yargı bugün, resmen yasamayı bloke etmiş durumdadır. Bu kabul edilemez.

Değerli milletvekilleri, bugünkü tutuklu milletvekilleri hukuki değil toplumsal bir sorun hâline gelmiştir. İktidar, tutuklu milletvekilleri konusunda demokrasi adına çok kötü bir sınav vermiştir. Başbakan Erdoğan ve AKP, tutuklu milletvekilleri konusunu kan davası konusuna dönüştürmüştür. Başbakanın açıklamalarından sonra, tutuklu milletvekilleri mahkemenin değil, Adalet ve Kalkınma Partisinin tutuklu milletvekilleri hâline dönüşmüştür. Bilindiği gibi, tutuklu milletvekilleriyle ilgili olarak Başbakan Erdoğan "Sorun AKP'nin değil." demişti. E, tabii, doğru demişti çünkü AKP'nin olsaydı çoktan çözülür, bir hâl yoluna bağlanırdı bu iş. O bakımdan da çok doğru bir şey söyledi, bu sorun muhalefete ait. Muhalefetin kolu kanadı kırılmalı, eli kolu bağlanmalı, mümkün olduğu kadar zayıf bir konumda ve durumda tutulmalıdır. Hazır bahane de var, bu bahanenin üzerinden hareket ederek hadise yürütülmelidir. Kaldı ki Sayın Başbakan "sır küpüm" dediği bürokrat Hakan Fidan'ı savcının soruşturmasına üç gün kala onun elinden almış, yasayı buradan geçirmiş ve bu çerçeve içerisinde de aynı yasa dört saat içerisinde Sayın Cumhurbaşkanının da onayından geçmiştir. Bu, çok ciddi bir çelişkiyi gösteriyor. Atanmışlar için bu denli aceleci ve tavizsiz davrananların seçilmişler için "Elimizden bir şey gelmez." demesi hiç de inandırıcı değildir. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Cemil Çiçek, tutuklu 8 milletvekilinin durumu için "Tribünlere oynamayalım, çözelim." demişti. Başbakan Yardımcısı Sayın Bozdağ da "Vekillerin tutuklanması diye bir şey değil, tutukluların vekil seçilmesi gibi bir şey var." demişti. Zannediyorum, bundan beş sene sonra, on sene sonra, bu sözden utanacaktır, bundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın. Milletvekilinin tutuklu, şu veya bu biçimde içeride olması savunulamaz, hele hele demokrasi adına savunulamaz. Bunların tabii, istisnaları olabilir ama şu anda, 1 tane, 2 tane, 3 tane, 5 tane değil, 8 tane milletvekili içeride var, dolayısıyla, ciddi bir fenomenle karşı karşıyayız, olağanüstü bir durum vardır, çözümü de olağanüstü olacaktır. 100 çeşit çözümü var, çözümsüzlüğünü 101 çeşit üretip bunu içeriden çıkarmamak ve bunları hâlâ orada tutmak, dışarıdan yargılanmalarını sağlamamak, son derece büyük bir sorumsuzluk örneği olarak, vefasızlık örneği olarak, şurada yan yana oturmanız gereken insanların dostluğundan ve insanlığından uzak bir hâlde bulunmak demektir.

Şimdi, değerli milletvekilleri, AKP, kendisini ilgilendiren konularda şahsa özel yasalar çıkarmaktan hiç çekinmiyor. Söz gelimi, biraz önce de söylediğim gibi, Hakan Fidan'a özgü, üç gün içinde bir yasa çıkarabiliyor; ucu AKP'ye dokunacak olan Deniz Feneri davasında yapay gerekçeler yaratarak yargıçları görevden alıyor, aldığı da yetmiyor, bir de yargılatıyor; Cumhurbaşkanının görev süresiyle ilgili olarak Anayasa'yı yasayla değiştirerek şahsa özel düzenleme geçirtebiliyor; sorun tutuklu milletvekili olunca değişikliğin farklı ve olumsuz sonuçlarından bahsedilerek konu kapatılıyor. İçeride tutuklu olan 1 ya da 2 milletvekili değil, biraz önce de dediğim gibi, 8 tane milletvekili var ve dolayısıyla bu milletvekillerinin içeride tutulmaması için, bir bürokrata gösterdiğiniz ihtimamı onlardan da esirgememeniz gerekirdi. Hatta, bugün bir defa daha bir çözüm önerisi getireyim, algılamayacaksınız ama tarihe kayıt düşmek için söylüyorum: Bir defaya mahsus bir yasa tasarısı getirirsiniz ve bu meseleyi çözersiniz, biter gider. Ve dolayısıyla da bunu yapmayacaksınız, onu çok iyi biliyorum ama hık etseniz de mık etseniz de, kem etseniz de küm etseniz de o insanlar bir gün o dört duvar arasından, zindandan çıkacaktır. Ondan sonra onların yüzüne nasıl bakacaksınız, ben de çok merak ediyorum.

AKP'nin, tutuklu milletvekilleri konusunda ilgisiz ve sorumsuz bir davranış içine girerken kendi yandaşlarının durumuna çok duyarlı olduğunu da biraz önce söyledik. Oslo süreciyle ilgili olarak, özel yetkili mahkemenin yürüttüğü soruşturmayı durdurmak için ne cansiparane mücadele verdiğinize biz burada şahit olduk. Kendi sorunlarıyla ilgili olduğunda hukuk, yasa ve Anayasa diye bir şey tanımayanlar, muhalefete ilişkin hukuki bir sorun ortaya çıktığında işi mahkemeye havale ediyorlar.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin İstanbul Milletvekili kahraman Engin Alan'ın Başbakan Erdoğan'la kişisel bir sorunu vardır. Sayın Başbakanın bir toplantıya saatlerce gecikmesinin sonucunda Engin Alan ayağa kalkmamıştır ve Sayın Başbakanın önünde diz çökmemiştir ve zindanda tutulma sebebinin de dolaylı bir biçimde bunun olduğunu Sayın Başbakan kendi ağzıyla itiraf etmiştir.

Zindanda tuttuğunuz Engin Alan'ın size bir de mesajı var, o mesajı buradan okumak istiyorum: "Ben anamdan milletvekili olarak doğmadım. Benim en büyük gurur kaynağım Türk olmaktır. Onun onurunu dışarıda da yaşadım, hapiste de yaşıyorum. Benim için ülkem ve milletimin hayatiyetinden önemli başka bir şey olamaz, gerisi teferruattır. Bu benim yaşam sebebimdir. Bu uğurda ödenecek her türlü bedeli de ödemeye hazırım. Bu bedel ölene kadar Silivri'de kalmaksa ona da hazırım. Ancak sözümün arkasındayım. Eğer sonum Silivri'de olacaksa buradan yatarak değil, cezaevinin kapısının önünde tabutumun kapağına tekmeyi vurup ayakta dimdik çıkacağım. Beni bekleyin."

Hukuk devleti Türkiye'de iktidarın hukukuna dönüşmüş bulunmaktadır. Sorun budur, gerisi de bu senaryoya uygun bir hikâyenin üretilmesinden ibaret bir süreçtir. AKP istiyor diye milletvekilleri içeride tutulamayacaktır. Haklı olmanın da bir zamanı vardır, o zaman gelecektir. Demokrasi er ya da geç zindanları ve zulmü yenecektir.

Saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yeniçeri.