| Konu: | AK PARTİ GRUBU ÖNERİSİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 118 |
| Tarih: | 12.06.2012 |
MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, burada kullanılan kelimelerin, cümlelerin bu millete, bu sokağa yansımasını dikkate almak gerekiyor. Fikirlerimizi en sert biçimde ifade edelim ama bu kürsüye yakışır bir tavır içerisinde ve yakışır cümlelerle söyleyelim. Ben daha önceki konuşmaları bir talihsizlik olarak görüyorum, sahipleri tarafından da düzeltileceğini ümit ediyorum.
Değerli arkadaşlar, her defasında konuştuğumuz gibi, Hükûmetin gündemini iktidar partisi grubunun değerli yöneticileri her hafta önümüze getiriyorlar. İstesek de istemesek de ona bağlı çalışıyoruz. Bu bir usul, kural, hak, bir şey söylemiyorum ama şunu yadırgıyorum değerli arkadaşlar: Yani iktidar grubunun bir hak olarak, bir usul olarak, Hükûmetin önceliklerine göre Meclisin çalışma gündemini belirlemeye hakkı var ancak muhalefetin de milletin gündemini buraya getirmek gibi bir hakkı var. Bunu yadırgamamak lazım. Bunu, böyle, zaman çalmak, Meclisi çalıştırmamak gibi nitelemek yakışıksız oluyor, doğru olmaz.
Bakın, bugün Meclisimizin Genel Kurulunun ilk günü. Uzlaşma temin edilemediği için, muhalefet partileri, buraya, üç tane araştırma önergesinin gündeme alınması teklifi getirdiler. Biz kendi partimiz olarak, Milliyetçi Hareket Partisi olarak tarımın içerisinde bulunduğu durumu yani çiftçinin, üreticinin sorunlarını konuşalım, dertlerini konuşalım, Hükûmete duyuralım ve bu zorluklar içerisinde boğuşan çiftçimize sahip çıkalım amacıyla böyle bir önerge getirdik ama iktidar partisi grubundan bir sayın milletvekili çıktı, bizi, Meclisi çalıştırmamakla suçladı; bu doğru değil.
Ben hepinizin takdirine sunuyorum: Yani Türk çiftçisi zorda, darda değil mi değerli arkadaşlar? Rakamlara bakın, bankalardaki kredilerin durumuna bakın. Her şeyden önce şuna bakın: Yani ülkeyi on yıldır yönetiyorsunuz ve bugün hâlâ sorunlar konuşuluyorsa, bunu geçmişin rakamlarıyla mukayese ederek kendinizi tatmin etmeye hakkınız yok.
Sabahleyin beni erkenden -buradan söylüyorum- Mersin'in Mut ilçesinin Göksu beldesinden bir vatandaşımız aradı, diyor ki: "Kırk ton kayısıyı hale götürdüm, 14 kuruş verdiler." 14 kuruş değerli arkadaşlar? İnanınız ki o kayısının üretilmesi için o çiftçi, kilosunda en az belki 50 kuruş, belki 1 lira masraf yaptı. 14 kuruş? "Toplama parasını karşılamıyor." diyor. Kim veriyor bunu? Meyve suyu üreticisi fabrikalar.
Çiftçi zor durumda, dişiyle tırnağıyla ürettiği, çoluk çocuğuyla ürettiği ürünle karnını doyuramıyor, borcunu ödeyemiyor, bunu konuşmamız gerekmiyor mu?
Hasat mevsimi başladı bizim güneyde, daha henüz Ofis piyasaya girmedi. Ben iddia ediyorum, Mersin Limanı'nda, İskenderun Limanı'nda dışarıdan ithal edilen buğdaylarla dolu gemiler de var. Çiftçinin ürettiği buğday para etmiyor. Ofis, piyasaya girmeyince tüccar girmiyor, almıyor. Gözümüzün önünde Türk tarımı eriyor, üretim eriyor; artık, üretmiyor vatandaşımız. Nasıl üretsin? Ürettiği her üründe zarar ediyor. Ne kadar çok ekerse o kadar çok zarar ediyor. Şimdi bu sorunları burada konuşmamız gerekmiyor mu? Milliyetçi Hareket Partisi olarak ve muhalefet partileri olarak bunu yapıyoruz.
Değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin hükmi şahsiyetine söylüyorum: Tutuklu milletvekilleri meselesi Türkiye'ye yakışmıyor. Ne olursa olsun, milletin iradesini temsil eden insanların bugün demir parmaklıklar arkasında bir yıldan bu yana kalmaları ve buna Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, iktidar grubu olarak bir gerekçeyle? Sayın Yılmaz Tunç burada kapsamlı bir konuşma yaptı ama sonucu halletmiyor, sonuçta 8 milletvekili demir parmaklıkların arkasında, Anayasa'nın 83'üncü maddesindeki amir hüküm orada durmasına rağmen. Yani milletvekilini tutuklayamazsınız, sorgulayamazsınız, suçu varsa dönem sonuna bırakırsınız. İstisnaya sığınarak esası yok sayıyoruz. Bunu konuşmamız gerekmiyor mu değerli arkadaşlar? Bu, muhalefet partilerinin sorunu değil ki; bu, Türkiye'nin sorunu; bu, Türk demokrasisinin sorunu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin sorunu. Yakışıyor mu yani 8 milletvekili? Arkalarında en az 1 milyona yakın seçmen var. Bu insanlar henüz daha mahkemenin hüküm koymadığı? Yani yarın bu insanlar beraat ederse ne yapacağız, nasıl helallik dileyeceğiz bu insanlardan? Dolayısıyla, milletin gündemini tartışmak konusunda muhalefet partilerinin ortaya koyduğu bu iradeyi, siz, bu Meclisi çalıştırmamak olarak nitelendiremezsiniz.
Bakın, bir şey daha söyleyeyim: Buradan teklif edelim. Şu anda televizyon yayında, millet bizi izliyor. Kendi partim adına da söylüyorum, ümit ediyorum, muhalefet partileri adına da söylüyorum: Evet, toplumun, insanımızın sorunlarını çözmek için hukuk kuralım. Gelin, kanun çıkaralım. Bunun için çalışalım. Saat 10.00'da başlayalım. Niye saat 15.00'te başlıyoruz? Niye saat 14.00'te başlıyoruz?
Değerli milletvekilleri, bunu millete nasıl anlatacaksınız? Gelin, çalışalım. Saat 10.00'da başlayalım ama lütfen, şu "Bitimine kadar." usulünden vazgeçin ya! İnanınız ki ben, ona isyanımdan dolayı bugün grup önerisi verdim, yoksa vermeyecektik. Hatta Sayın Cumhuriyet Halk Partisinin Grup Başkan Vekili Hanımefendi'ye de söyledim. Yani 23.00'e kadar çalışalım. Saat 10.00'da başlayalım, 23.00'e kadar çalışalım. Hiç itiraz etmiyoruz ama bu "Bitimine kadar." ne ya? Bu angarya ne? Yani bizim çalışma sürelerimiz grup başkan vekillerinin insafına mı kaldı? Yoruluyoruz arkadaşlar. Yani şimdi kalkıp da muhalefet partilerini grup önerisi verdikleri için Meclisi çalıştırmamak ithamıyla suçlamak hak değil, doğru değil. Biz sizi millete şikâyet ediyoruz. Gelin çalışalım. Saat 10.00'da başlayalım. Sayın bakanlar buraya gelsin, milletvekilleri bakanlıkları gezeceklerine, burada sayın bakanlarla görüşsünler ama inat ediyorsunuz işte, "Saat 14.00, bitimine kadar." Hangi saatte bitecek? Hangi saatte biterse, sayın grup başkan vekillerinin insafına kaldı. Vazgeçelim bundan. Biz bugün teklif ettik, dün teklif ettim ben Sayın Grup Başkan Vekiline. Bu "Bitimine kadar usulünü koymayın, biz de grup önerisi vermeyelim." ama getirdiler "Bitimine kadar."
Şimdi, size söylüyorum. Bakın, bu saatten sonra 73 maddelik bir kanun görüşeceğiz. Bizim bu işle görevli arkadaşımızın 70'e yakın önergesi var; varın hesaplayın, 3 parti, 70'e yakın önerge, 70 madde, 3 bölüm. Nasıl bitecek arkadaşlar? Ne faydası var bunun? Ne anlamı var? İş mi yapmak istiyoruz, yoksa birbirimizle kafa mı buluyoruz?
ALİM IŞIK (Kütahya) - Dayatma, dayatma!
MEHMET ŞANDIR (Devamla) - Gelin uzlaşalım. Şu işler çıkacaksa, bakın, benim talebimle, reddedemezler. Tatile kadar hangi kanunların çıkarılmasını istiyorsanız, bir liste yapın bize getirin, biz de kendimizi ona göre programlayalım. Yirmi bir kanunluk bir liste getirdiler. Eyvallah, çalışalım ama ben inanıyorum ki sayın bakanlar geç kalmış olmanın aceleciliğiyle bu listeyi bozacaklar, biraz önce bir sayın bakandan bu yönde bir talep geldi. Gene itiraz etmiyorum, 1 Temmuzda tatile gitmeyelim, 18 Temmuza kadar çalışalım. Milliyetçi Hareket Partisi olarak -muhalefet partileri adına da söylüyorum- çalışmaktan kaçmıyoruz, kaldı ki milletin sorunlarına çözüm üretelim ama buradan kalkıp da böyle, bir dayatma anlayışıyla bunu kabul edemeyiz değerli arkadaşlar, bunun faydası yok. Bir dayatmayla "Bitime kadar, benim istediğim saate kadar çalışacaksın." dayatmasına boyun bükmeyiz ve sizi millete şikâyet ediyorum, böyle kanun da çıkartamazsınız, böyle çözüm de üretemezsiniz.
Dolayısıyla, ben, Adalet ve Kalkınma Partisinin getirmiş olduğu bu grup önerisinin çok doğru, faydalı, akıllıca veya işte Meclisi çalıştırır kabiliyette olmadığı kanaatiyle, lehte söz almış olmama rağmen, aleyhte oy vereceğimi ifade ediyorum, saygılarımı sunuyorum.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim.