GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: BİREYSEL EMEKLİLİK TASARRUF VE YATIRIM SİSTEMİ KANUNU İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:118
Tarih:12.06.2012

MHP GRUBU ADINA MEHMET GÜNAL (Antalya) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Kanun tasarısının geneli üzerinde grubumuz adına söz almış bulunuyorum.

Değerli arkadaşlar, böyle bir önemli kanun tasarısını sadece birkaç arkadaşıma karşı konuşuyor olmaktan dolayı hicap duyuyorum. Yani bu Meclisin çalışma şekline, yasamanın önemine, yapılan önergelere, hiçbirisine değinmiyorum, durum kendisini gösteriyor. Bu kadar önem verdiğiniz -yani içerisinde çok büyük hedefler konulan- alt komisyonda saatlerce tartıştığımız, üst komisyona yeniden gelen, düzeltmeler yapılan ama bir sürü de eksikliklerin olduğu bir kanun tasarısını görüşeceğiz. Amacına birçok şey koydunuz. "İstanbul Finans Merkezinin güçlendirilmesi, tasarruf açığının kapanması" gibi, finansal araçların çeşitlendirilmesi falan filan bir sürü her şey içinde olan yine bir torba kanun geldi. Maalesef, şu anda bu yapacağımız çalışma ilgili kesimlerin de, kamuoyunun da bilgisi dışında olacak. Böyle bir çalışma usulü?

Bakıyorum şimdi: Gündemin içindeki ön sayfaya baktım, son dönemde doğru dürüst bir Danışma Kurulu kararı gelmemiş, hep grup önerileri var. Böyle bir çalışma usulü, böyle bir dayatma olur mu ya? Yani bir defa oturup burada grup başkan vekilleri toplanamıyor mu? Bakıyorum, dört tane, beş tane hepsinde de "grup önerisi", "grup önerisi" yazıyor. Ta aldığımız karar Ekim 2011'de kalmış, çalışma usulüne ilişkin. Böyle bir konu tartışılırken ne kamuoyunun ne de milletvekillerinin şu anda bilgisi ve ilgisi yok. Bu, hiç doğru bir şey değil. Bu hususu, hem Hükûmet yetkililerine -Sayın Bakan burada- hem grup başkan vekillerine yeniden iletiyorum. Bu kadar önemli, temel kanun yaptığınız yetmiş bir maddelik bir kanun, umut bağladığınız "tasarruf açıklarını azaltacak" diye baktığınız kanun ama maalesef, böyle bir ortamda, böyle bir oturumda konuşmak zorunda kalıyoruz. Meclis bazı şeylere esir olmamalı ama Meclis dayatmaların da olduğu bir yer olmamalı. Öncelikli olanlar belirlenerek görüşülecek kanunları burada, muhalefetin de görüşünü alarak, demokrasi içerisinde tartışabilir olmanız gerekiyor.

Şimdi, burada kanunun geneli itibarıyla, çıkması gereken, aciliyeti olan hususlar var, eksik olan hususlar var, içinde eleştirdiğimiz maddeler var. Bazıları dikkate alındı, bazıları alınmadı, bazı talepler görüşüldü, bazıları Genel Kurula kaldı; bilmiyorum onlarla ilgili bir çalışma iktidar grubundan gelecek mi, gelmeyecek mi. Ama çok büyük amaçlar konulmuş. Alt komisyon oturdu, çalıştı, üst komisyon toplanırken arkadaşlarımız geldiler, ellerinde bir tane daha birleştirme önergesiyle, 20 maddelik hem de yani öyle bir iki tane değil? Aciliyetten ne geldiyse, birileri koşa koşa gelip bir şey ekliyor.

Geçen gün size iki tane sıra sayısı gösterdim, burada başka bir bakanımız vardı, ikisinde de finansal kiralamayla ilgili madde duruyor. Hazineden sorumlu Sayın Bakanım burada. Hem grev kanununun içerisinde vardı o günkü görüştüğümüz -onun için "grev" diyorum, işçilere yasaklama olduğu için, başka maddeler de vardı ama, hava yolları, bilmem neyle ilgili- öbür taraftan aynı madde finansal kiralamanın içinde de var. Arkadaşlara söyledim "Ya bu çıkmazsa." dediler. O zaman "Sayın Bakanım, çıkmayacaksa bizi niye komisyonda, alt komisyonda finansal kiralamayla ilgili yordunuz?" diye Sayın Yıldırım'a sordum. "Çıktığı zaman kadük olacak, geçersiz olacak." diyorlar. Niye çıkıyor, on beş, yirmi günlüğüne mi çıkıyor böyle bir kanun? Yani bir acelecilik, bir organizasyonsuzluk var. Bunların Bakanlar Kurulunda da, burada Kanunlar Kararlarda da, grup başkan vekilleri tarafından da dikkate alınması lazım, aciliyet varsa o zaman oturup bir bakın. Son saniyede alt komisyon kurulmuş, iki tane teklifin birleştirildiği bir şeye o gün komisyona geldiğinde 20 maddelik bir teklif gelirse ve bunun yarısı da Plan ve Bütçe Komisyonunu doğrudan ilgilendirmeyen hususlarsa o zaman burada bir eksiklik var demektir, siz istediğiniz kadar koordinasyon kurulu toplayın.

Şimdi, burada birçok şey var ama son girdiğimiz on beş, yirmi günlük süre içerisinde değerli arkadaşlar, çok daha fazlasını göreceğiz bunun. Kimin elinde bir isteği varsa bunu teklif diye ya da "Tasarının ucuna ekleyelim." diye gelecek. Bu şartlarda da bunları doğru şekilde çıkarma şansımız yok. "Bitime kadar?" Nasıl bitecek? Üç bölüm, 73 madde; sadece okunmasının kaç saat alacağını siz biliyorsunuz yani böyle bir şey? Tamam, çabuk çıkaralım; tamam, bakalım ama onun yolu, oturup bunlar üzerindeki uzlaşmaları tamamlamak, alt komisyonda, Komisyonda verilen sözler üzerinde çalışmak, ortak olanları bir an önce koymak. "Yaptık." diyeceksiniz ama yaptığımız eksik. Arkadaşların talepleri vardı, eksik; bazıları düzeldi, bazıları duruyor. Bunun için söylemiyorum, genel olarak söylüyorum.

Peki, şimdi, içeriğine baktığımız zaman? Hadi usul hakkındakileri geçtik, artık onlara alıştık. Kendi aramızda en azından bazı şeyleri çözebiliyor olmamız lazım. Esasa ilişkin itirazlarımız başka ama usuldekileri çözüyor olmamız lazım. Böyle bir çalışma şeyini de koyup yetişebileceği şekilde yapmamız lazım.

Şimdi, büyük bir şekilde söylemişiz işte: "İstanbul finans merkezinin güçlendirilmesi." Bakıyorum, burayla ilgili, fiziki şartlarla ilgili bir madde var mı? Yok. Bir iki tane enstrüman var içerisinde, o da aşağıda finansal araçların çeşitlendirilmesiyle ilgili kısımda var. Ama doğru, ama yanlış, söyleyeceğim şimdi maddelerini ama en önemli şey, bireysel emeklilik sistemi, adından anlayacağınız gibi, tasarruf açığının azaltılması demişsiniz. Efendim, 100 liralık bir şey olursa 25'ini devlet verecek. Daha önce Komisyonda da söyledim, değerli arkadaşlar, önce o 75 lirayı vatandaş bulacak ki siz de üzerine 25 lira koyun. Peki, vatandaş bu 25 lirayı almak için nasıl 75 lira koyacak? Yani bizim söylediğimiz şey? Derslerde başlıyoruz çocuklara, birinci ders makro iktisatta "tasarruf=yatırım" yani yazıyoruz gelir fonksiyonunu. Tasarruf, gelirin bir fonksiyonu. Benim gelirim artmadan nasıl olacak da ben buraya tasarruf için para ayıracağım, siz de bana para vereceksiniz? Böyle, tasarruf açığını kapatmak? Tamam, lazım mı? Evet. Teşvik edilmesi lazım mı? Evet. Yeterli mi? Hayır, içinde eksik olanları da var, geçişler de var ama bu, tasarruf açığını azaltmaya yetecek bir önlem değil. Öncelikle geliri artırmadan, yüzde 12'lere düşmüş olan tasarruf oranını artırma şansımız yok. Niye yok? Bakıyorum şimdi vatandaşın borçlarına: Tüketici kredileri ve kredi kartı 235,5 milyar TL. 2002 yılında kaçmış biliyor musunuz? 6,5 milyarcık. Katını ben söylemiyorum, 235-6,5.

Peki, borç-gelir oranı neymiş? "Oranlamayla da ver Hocam." diyorlar bazen yani hep yapıyorsunuz ya. Borcun gelire oranı 2002'de yüzde 7,5'muş yani yüzde 7,5'u kadar borçlanıyorlarmış şimdi yüzde 44,7. Yani 100 liranın 44,5 lirası borçla harcanıyor. Bu, çok vahim bir durum. Onu şunun için söylüyorum değerli arkadaşlar: Böyle bir durumda ödenmeyen kredi kartı borcunu, kredi borcunu toplandığınız zaman, yine, 2002'de sadece 278 milyon iken şimdi 7,3 milyar olmuş mayıs itibarıyla.

Şimdi, vatandaş bu borç batağındayken dar gelirli vatandaştan kim yapacak bireysel emeklilik sistemine yatırımı? Belli bir düzeyde olanlar onu zaten satın alabiliyor, teşviksiz de alıyor. Orta gelirin altında olan dar gelirli, ücretli vatandaşlar, bir yerden eğer yoksa, çocukları için bir şeyler yaparsa yapacak. Bu borç batağında olan milyonlarca insanın nasıl yapmasını bekleyeceğiz? 100 liralık yatırımı yapacak, biz de 25 lirasını vereceğiz. Dolayısıyla bu amacı, böyle, hemen bir tek bireysel emeklilik teşvikiyle tasarrufu falan da artırmamız maalesef mümkün değil.

Şimdi, tabii, çok ayrıntısına girmiyorum, burada önceki sisteme göre de birtakım mahzurları var, yüzde 60'a düşürüyor. Şirketleri destekliyor ama bireylerle ilgili önceki sistemden neredeyse geriye giden kısımları var bazı gelir grupları açısından baktığınız zaman. Maddelere geçince ayrıntılı konuşuruz, bölümlerde arkadaşlarımız da değinir ama yüzde 60'ını veriyoruz. On yıl sonra çıkarsa? Ancak 56 yaşına gelirse miydi Vedat Bey, 56 idi değil mi? 56 yaşından sonra çıkarsa tamamını veriyoruz, 55 yaşında çıktıysa yüzde 40'ını şirketlere hibe ediyoruz.

Bir taraftan bakıyoruz, şimdi? Yani, sistem daha çok şirketlerin yanında yer almış oluyor belli gelir düzeyleri açısından ve yaş grubu açısından baktığımız zaman.

Diğer bir eleştirdiğimiz husus var burada: Örneğin, 25'inci maddede "Fonların yabancı para cinsinden alım satımı." diyor. Bir taraftan Türk parasına itibar kazandıracağız diye uğraşıyoruz, bir taraftan Sayın Başbakan, yanlış bilgilendirmelerle ya da bilerek, Türk lirasının itibarını değerli TL'ye bağlayarak veya "Türk lirasının sembolü uluslararası oldu." diyerek söylerken biz "Yabancı parayla fon alım satımı yapalım." diyoruz. Aynı maddenin içerisinde madde var Sayın Bakanım. Diyor ki: "Üç tür fon kurabilirsiniz, birisi yabancı para cinsinden." Siz Hükûmetin üyesi olarak yabancı para cinsinden bu alım satımın yapılmasına taraf mısınız, değil misiniz? Veya bu yapılırsa TL'nin itibarı olur mu, olmaz mı? Biz bir taraftan "Türk lirasının değer kazanmasının ötesinde, uluslararası para birimi olması lazım, rekabet edebilir bir kur sistemi olması lazım; bunlar olmadan sizin kurunuzun bir anlamı olmaz, uluslararası ödeme aracı olmadan TL'nin simgesi bir şey olmaz." diyoruz; buna destek olacak yerde siz geliyorsunuz, diyorsunuz ki: "Bu fonların yabancı para cinsinden alım satımı?" Var zaten, yabancı para cinsinden bir sürü enstrüman var. Fonun bir tanesini de yabancı para cinsinden yapabiliyorsunuz, salahiyet vermiş. Bu madde doğru değil, Türk lirasının itibarı açısından doğru değildir diye düşünüyorum.

Diğer bir husus, 31'inci maddede -yeni şeyde yanlış hatırlamıyorsam- yap-işlet-devret, yap-kirala-devretle ilgili hususlar var. Tamam, "Stratejik yatırımlarda önemli, büyük yatırımlarda finansmanı kolaylaştırsın." dediniz, biz de "Tamam." dedik. Şimdi de "Katma bütçelilerin dışındaki diğer kuruluşları da alalım." Tamam. "Hastaneler yapılacak, onlarla ilgili de istisna?" "Efendim, okullar yapılacak?" Geldik. Daha biz gelmeden, siz, komisyonda "Bu 500 milyonu 100 milyona çekelim." dediniz. "Niye?" dedik. "Efendim, 500 milyonluk eğitim yatırımı yok." O zaman niye koyuyorsun buraya kardeşim eğitim yatırımını? 100 milyonsa yapsın, onun finansmanını da bulsun. Artı, bunun dışında diğer yöntemlerle bir sürü yapılan okul, hastane var. Şimdi, vatandaş yapıyor. Okulu kimler yapıyor? Sadece kiralayacak mıyız? Özel, vatandaşlar yapmıyor mu? Yapıyor. Kurumlar yapmıyor mu? Yapıyor. Onlara niye aynı istisnayı tanımıyoruz? Burada bir adaletsizlik olmayacak mı? Sadece kiralama yöntemiyle yapanlara mı bu hakkı tanıyacağız? Bu adaletsizliği nasıl gidereceğiz? Veriyorsak o zaman eğitim yatırımlarına, hepsine aynı istisnayı veya muafiyeti tanımamız lazım. Vatandaş okul yapmak istiyor, ona bir sürü, bin bir türlü şey çıkarıyoruz. Arsayı da veriyor, on sene, yirmi sene bekliyor, "Lanet olsun." deyip kızıp gidiyor. Elimizde okul yapmak isteyen adamlar varken bunun işini kolaylaştırmıyoruz, biz bunu kiralayalım, alalım diye burada birtakım şeylere giriyoruz. Bunlar zorlama formüllerdir. Onunla uğraşacağınıza, 4+4+4'te bu kadar ısrar etmeseydik, bu kadar milyarlarca TL'yi de yeni derslik veya okul yapacağız diye harcamamış olacaktık, bunların üzerinden bu eğitim harcamalarını ve okullarımızı yapmış olacaktık, örnek olarak söylüyorum. Dolayısıyla burada diğer kanunlara göre, yani 3996 ve 3359 sayılı kanunlar ile 652 sayılı KHK dışındaki kanunlara göre yapılanlara da aynı hakların tanınması gerekiyor.

Diğer bir madde, 32'nci madde, Sayın Bakan burada, Hazineyi doğrudan ilgilendiren kira sertifikası ihracı. Burada "Efendim, çeşitlendirme istiyoruz." dediler, evet, tamam; faizsiz bir enstrüman olarak Körfez ülkelerine hitap edebilir, tamam. Cari açığı nasıl kapatacağız diye düşünürken doğru bir formül olabilir, yani içeriğini tartışırız ama amaca yönelik olarak böyle bir enstrüman çıkarılması düşünülmüş, güzel. Şimdi, maddenin sonuna doğru, bakıyoruz -3 defa konuştuk, arkadaşlarla da tekrar tartıştık, Sayın Müsteşara da, Sayın Bakana da söyledik burada- diyor ki: "Bu maddenin birinci fıkrasındaki iş ve işlemler ile -yani kira sertifikası ihracına ilişkin işlemler ile- Devlet iç borcu, Devlet dış borcu ve nakit yönetimi kapsamında yapılan iş ve işlemler..." Söyledim, düzeltmediniz. Burada tekrar söylüyorum, Sayın Bakan burada: Sayın Bakanım, 3 defa bu hususlarla ilgili, size kanun tasarıları üzerinden Hazinenin buradaki görev ve fonksiyonlarına ilişkin şeyi tekrar hatırlatacağım. Siz bu kanunla, bütün iç borç, dış borç ve nakit yönetimine ilişkin hiçbir işlemi Kamu İhale Kanunu'na sokmayacaksınız. Efendim, dedi ki Sayın Müsteşar: "Onlarla ilgili zaten iç borç, dış borç vardı, biz de şimdi nakit yönetimini koyduk." Ben size okudum. Şimdi, Kamu İhale Kanunu'nun 3/C maddesinde yazan yerde, (c) maddesinde açık bir şekilde bu yazılmış, öyle hemen "?her türlü iş ve işlem..." demiyor. Tanımlamış, neler olacağını söylemiş ve hizmetleri de sınırlandırmış. Hiç öyle sizin söylediğiniz gibi dış borç, iç borçla ilgili geniş bir yetkiyi 3/C maddesi vermiyor. Yani burada yapmanız gereken şey -ilgili önergeyi de vereceğiz- "sadece bu işe ilişkin iş ve işlemler" demek, diğerleri zaten var. Bu şartlarda eğer bunu yaparsanız Kamu İhale Kurumu mevzuatının etrafından bütün işlemlerle ilgili dolanmış olacakınız. Örnek de verdim sizlere, örneğin dedim ki: Bir dış borç veri tabanı oluşturacaksınız, bir sektörel hizmet satın almak istiyorsunuz bir bilişim firmasından. Bu, dış borçla ilgili mi? Evet. Peki, bu, dış borçla ilgili işlemi nasıl alacaksınız? Kamu İhale Kurumuna danışmadan veya ihale mevzuatına tabi değilseniz istediğiniz şirketten alacaksınız. Peki, bunun bir aciliyeti var mı? Yok. Veya başka bir şey söyleyeyim: Hazine tahvil ihracı yapıyor, roadshow yapıyor gidiyor. Bir organizasyon firmasından hizmet satın alacaksınız; bunun ne aciliyeti var, ne alakası var Sayın Bakan? Yapıyorsunuz, yurt dışına çıkacaksınız, bu organizasyon için bir firmadan hizmet satın alıyorsunuz. Dış borçla ilgili mi? Evet. Peki, bunu niye normal ihale mevzuatına tabi olmadan alıyorsunuz, ne alakası var? Buradaki amaç eğer bu iş ve işlemlerse evet, kira sertifikasına ait iş ve işlemler istisnaya tabi olsun, değilse buna gerek yok.

Değerli arkadaşlarım, diğer bir husus, burada eğer her şeyin ekine böyle koyacaksanız -size defalarca söyledim- bu Kamu İhale Kurumunu kapatın, "Kamu İhale Kanunu da yürürlükten kalkmıştır." deyin, bizi de yormayın. Her kanunun ekinde artık? Bir de bunlar asli kanun üzerinde yapılır arkadaşlar. Yani delik deşik oldu, kovaya döndü. Yani neresinde? Üzerine işleseniz föy-volanlar almaz. Eskiden, biliyorsunuz, böyle, söküp söküp arasına mevzuat ekliyorduk şeylerin. Yani nereye koyacağımızı şaşırdık. Arıyoruz, başka kanunların içerisinde Kamu İhale Kanunu'na ilişkin istisnalar, muafiyetler var. Kapatalım burayı, siz de rahat rahat istediğiniz ihaleyi istediğiniz yere verin. Her şeyin ekinde geliyor. Kim, ne iş yaparsa yapsın istisnasız hemen sayıyorlar "2880 küsur ve Kamu İhale Kanunu'ndan ve Devlet İhale Kanunu'ndan muaftır." Bunun kolayı, kaldıralım bence. Vallahi, yani bizi de burada her seferinde o maddeyi tartışmak zorunda bırakmayın, buradan bu işi kurtaralım.

Değerli arkadaşlar, burada hakikaten tartışılacak çok şey var ama az önce de size söyledim, yani bu saatte, bu katılımla ve hiç kimsenin izlemediği bir ortamda bunları söyleyip söyleyip? Sayın Bakana da defalarca söyledik, Sayın Müsteşara da söyledik ama maalesef duruyor. Bu hususta, ayrıca, sigorta şirketlerinin ve eksperlerinin de talepleri vardı. Sayın Alt Komisyon Başkanımız bakıyor oradan "Üst komisyonda bakarız" dedik ama son anda gelen önergelere baktım, onların içerisinde yok.

VEDAT DEMİRÖZ (Bitlis) - Bir tane var.

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Yok yani onların söylediği gibi bir düzenleme yer almamış çünkü bir havuz sistemi içerisinde tesadüfi şekilde, eksperleri de koruyacak şekilde ve haksızlığı önleyerek rekabeti sağlayacak şekilde bir düzenleme yapılması isteniyordu. Oradan çıkan en son şeylere baktım, bir ara katılamadığım için, en son önergelere ve metne baktığım zaman zaten metinde gözüküyor. İnşallah, burada bizim de önergemiz var, doğru şekilde bunların dikkate alınması gerekiyor.

Tabii, bütün bu hususlara baktığımız zaman, yine, usulüyle ilgili de esasıyla ilgili de çalışma yöntemi ve saatiyle ilgili de sakat ve eksik olan bir kanunu burada görüşüyoruz. İnşallah, bütün bu eksikliklerine rağmen, burada vereceğimiz önergelerle de biraz daha işe yarar hâle gelir ama böyle, torbalarla, çorbalarla değil, esasa ilişkin kanunlarla bunu çözmemiz lazım. Yapısal sorunları çözebilecek yapısal reformlar içeren şeyler öncelikle getirelim, son haftalarda böyle lüzumsuz birçok kanun teklifi, tasarısıyla da eline alan koşup gelmesin. Sayın grup başkan vekillerine ve Sayın Bakana Hükûmet adına buradan istirham ediyorum ve yetişen, acil olan, yapısal olan önlemleri bir an önce alalım, diğerlerini de kusura bakmasınlar, öbür sezonu beklesinler diyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Bu söylediklerimi dikkate alacağınız umuduyla saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Günal.