| Konu: | BİREYSEL EMEKLİLİK TASARRUF VE YATIRIM SİSTEMİ KANUNU İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 118 |
| Tarih: | 12.06.2012 |
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 271 sıra sayılı Kanun Tasarısı üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, her zaman olduğu gibi, bu kanunda da, AKP'nin torba kanun tasarısı hastalığı devam etmektedir. Bireysel emeklilik sistemi gibi çok önemli bir kanun, bir kanun tasarısı olarak buraya getirilip bunun üzerinde konuşulmak yerine, ilgisi olan olmayan bir sürü konu torbanın içerisine doldurulmuş, bugün burada milletin kafası karıştırılmaktadır. Bugün bu çatı altında bizim yaptığımız çalışmaları seyredenlerin de, takip edenlerin de bunları anlaması imkânsız hâle getirilmektedir.
Bu torbanın içerisinde bireysel emeklilikle alakası olmayan en önemli konu da Kamu İhale Kanunu'ndaki değişikliklerdir. Kamu İhale Kanunu'nda, AKP'nin iktidara geldiği 2002'den bu yana elli civarında doğrudan, yirmi civarında dolaylı değişiklik yapılmıştır. Her yapılacak ihaleye göre istisnai bir hüküm Kamu İhale Kanunu'na ilave edilmektedir. Şimdi, arkadaşlar, işte, bunun örneklerini daha geçen yaşadık. Eğitim Kanunu'na ekledik istisnai hüküm, Ulaştırma Bakanlığı Kanunu'na ekledik istisnai hüküm, şimdi yine bir sürü istisnai hükümler getiriliyor.
Benim teklifim: Bu Kamu İhale Kanunu'nu AKP'li belediyeler ve Hükûmet tarafından tamamen istisna hâline getirelim, sadece muhalefet belediyelerinin uygulayacağı bir duruma dönüşsün. Yoksa her gün bu kanunlarla oynanıp durulmaz. Kanunlar iktidarların oyuncağı değildir. Kanunlar, günün ihtiyaçlarına göre ortaya çıkan gelişmelere, toplumdaki yeni ihtiyaçlara göre Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından yapılır ve icra ekibi tarafından uygulanır.
Şimdi, hukuk nizamıyla bu kadar oynarsanız, on senede bir kanunu yetmiş defa değiştirirseniz, o zaman bundan sonra herkes kendi ihtiyacına göre, kendi kafasına, keyfine göre yeni değişiklikler beklentisine kapılır. O zaman herkes, madem her gün değişiyor, on senede yetmiş kere değiştiyse bundan sonra yedi yüz kere daha değiştirilebilir havasına bürünür. Bir kere, bu hastalıktan vazgeçmek lazım. Kanunları mümkün olduğu kadar uzun ömürlü yapmak lazım. Kanunları uzun ömürlü yapmak için bunun üzerinde çalışmak ve bütün kanun tasarılarını tek başına, torba kanun olmadan getirmek lazım.
Şimdi, bu kanun tasarısındaki en önemli hedef: İktidar "İstanbul'u bir finans kenti yapmak iddiasındayız." diyor. Şimdi bunun için dünyaya bir bakmak lazım yani "ben İstanbul'u finans kenti yapacağım" demekle İstanbul finans kenti olacak mı, olmayacak mı?
Şimdi, gelişmiş ülkelerde sigorta şirketlerinin bankaları var, bizde ise bankaların sigorta şirketleri var. Bu kanun, Türkiye'deki çarpık yapıyı, bugüne kadar kurulamamış, yerine oturtulamamış olan bireysel emeklilik yapısındaki çarpıklıkları ortadan kaldırmaya yetecek mi arkadaşlar? Buna siz inanıyor musunuz? Bu kanun yeteri kadar çalışıldı mı? Bu kanun paydaşlar tarafından yeteri kadar sorgulandı, tartışıldı mı? Bununla ilgili bir kamuoyu oluşturuldu mu? Yok. "Biz nasıl istersek bunu o şekilde istediğimiz gibi çıkarırız, Kamu İhale Kanunu'nda olduğu gibi gerekirse yetmiş defa daha değiştiririz" ama bu, Türk ekonomisine, Türk sigortacılık sistemine istikrar getirmez.
Gelişmiş ülkelerdeki tasarruf eğilimine bir bakalım: Gelişmiş ülkelerdeki tasarruf eğilimi yüzde 30'lar civarında ama AKP iktidara geldiğinde, 2002 yılında, Türkiye'de yüzde 18'in üzerindeki tasarruf eğilimi şimdi yüzde 12'lere düşmüş. Niye düşmüş bu tasarruf eğilimi? Kendi kendine düşmüyor herhâlde bu. Bunun sebepleri var. Bunun sebeplerini oturup düşünmek lazım. En başta iktidar diyor ki: "2011 yılında ekonomi yüzde 8,5 büyüdü."
Şimdi, önce buna bir bakalım. Bu, gerçek bir büyüme mi, yoksa sanal bir büyüme mi? Gerçek bir büyüme ise cumhuriyet tarihinin rekor kıran cari açığını neyle izah edeceksiniz? Gerçek bir büyüme ise hem vatandaşların hem kamunun rekor borçlanmasını neyle izah edeceksiniz? Sadece kira sertifikaları ihraç ederek ekonomiyi nasıl ayakta tutacaksınız, cari açığı nasıl kapatacaksınız? Ekonomiyi, üreten bir sisteme kavuşturmadığınız müddetçe bu yapıyı düzeltemezsiniz.
Her ay işte TÜİK, rakamları açıklıyor, "İhracatımız şu kadar arttı." diyor ama "İhracatımız bu kadar arttı." dendiğinde, bu kürsüden 1 Ekimde Sayın Cumhurbaşkanı dedi ki: "Her 1 dolarlık ihracatın 82 senti ithalata dayalı." Siz, bu ithalatı düşürecek hangi yapısal değişikliği getirdiniz bu memlekete?
Şimdi, yine bugünkü gazetelerde içinde bulunduğumuz konuyu tartışmakla ilgili özel bir haber daha vardı: Emeklilerin borçlanma eğilimi son bir yılda yüzde 424 artmış, geçen yıla göre bu yıl emekliler bankalardan yüzde 424 daha fazla tüketici kredisi almışlar.
Şimdi, bu emekliler niye bu kadar kredi kullanma ihtiyacı duyuyorlar? Acaba insanlar emekli olduktan sonra fabrikatör olmaya falan mı soyunuyorlar, yoksa iş bulamadıkları, çoluğunu çocuğunu, torununu torbasını beslemek için, onların maaşı olmadığı için kredi çekemediklerinden, kendi emekli maaşlarını ortaya koyarak bir borçlanma yöntemine mi gitmektedirler?
Şimdi, tabii ki en önemli sorun gelir dağılımı. Siz devletin imkânlarını memura, işçiye, esnafa, emekliye, dula, yetime hakkaniyetli bir şekilde taksim etmezseniz insanlar nasıl tasarruf edecekler?
Şimdi, siz fakire fukaraya sadaka verir gibi yüzde 3, yüzde 4 zam vereceksiniz ama zenginlerin ve yandaşlarınızın millî gelirden aldığı pay sürekli artacak. Bu artış tabii ki tasarruf eğilimini, zenginlerin gelirinin artması? Toplumun yüzde 90'ı gelirin yüzde 10'unu paylaşacak, toplumun yüzde 10'u gelirin yüzde 90'ını paylaşacak! Bu adaletsiz yapıda tabii ki fakirin fukaranın bırakın tasarruf etmeyi, karnını doyurması bile sorun hâline geliyor. Bugün toplumda artık kamu sektöründe de eleman alımı hemen hemen bitti. Dolayısıyla birçok insan? Kamunun birçok ihtiyacı da taşeron işçiler üzerinden gideriliyor. İşte özel güvenlik, özel şirketler onlara 700 lira veriyor, kamudaki taşeron işçilere 700 lira veriyor. 700 lira maaş alan bir insanın tasarruf yapması, 700 lira maaş alan bir insanın bireysel emeklilik sistemine girmesi? Siz diyorsunuz ki: "Efendim vatandaş bireysel emeklilik sistemine dâhil olacak, buraya para yatıracak, biz de ona onun yatırdığına göre orantılı olarak destek vereceğiz." Şimdi bir kere, bu insanlar karnını doyuramazken buralara nasıl para aktaracaklar? Nasıl bireysel emeklilik sistemine para koyacaklar? Dolayısıyla sizin dediğiniz bu tasarruf sistemi olmadığı müddetçe de İstanbul'un bir finans kenti olması ancak bir AKP hayali olur arkadaşlar, böyle bir şey gerçekleşmez.
Şimdi, zenginler için zaten BES diye bir sorun yok. Zenginin malı var, mülkü var yani bireysel emeklilik sistemine zengin, girmiş ya da girmemiş önemli değil. Önemli olan, devletin sağlıktaki ileriye doğru yükünün azalması için, devletin sosyal güvenlikteki yükünün azalması için bireysel emeklilik sisteminin kitlelere yayılması. Kitlelere yayılması için de kitlelerin, fakirin, dulun, yetimin, memurun, esnafın, köylünün bu sisteme para yatıracak hâle gelmesi lazım. Her gün seçim bölgelerimizde köy, kent dolaşıyoruz, sizler de dolaşıyorsunuz. Allah aşkına memur, işçi, asgari ücretli, köylü bu sisteme nereden, nasıl para aktaracak? Siz buradan ne kadar para bekliyorsunuz, bir hedefiniz var mı arkadaşlar? Çünkü tasarının gerekçesinde hedefle ilgili hiçbir metin yok maalesef. Bu şartlarda ancak siz bireysel emeklilik sistemini bir sistem olarak değil ancak hayal olarak kurabilirsiniz.
Ben bu duygularla hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Erdoğan.