GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: KAMU DENETÇİLİĞİ KURUMU KANUNU TASARISI
Yasama Yılı:2
Birleşim:119
Tarih:13.06.2012

MHP GRUBU ADINA S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

İdare ve insan ilişkileri insan odaklı birçok yenilikleri de beraberinde getirmiştir. Doğal olarak bu süreç de yeni kurum ve kuralların oluşturulmasını zorunlu kılmıştır. İdarenin iş ve işlemleri ile tutum ve davranışlarının hakkaniyet, adalet ve insan hakları çerçevesinde yargı dışında bazı mekanizmalarla denetlenmesi fikri birçok ülkede kabul görmüş ve uygulamaya geçirilmiştir. Ülkemizde de 97'de başlatılan çalışmalar, 2006 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir yasa çıkarılması ile sonuçlandırılmış, ancak yasanın Anayasa Mahkemesince yürütmenin durdurulmasına karar verilmesi, 2008'de de tümünün iptaliyle akim kalmıştır.

Milliyetçi Hareket Partisi, kamu denetçiliği kurumu oluşturulmasının getireceği faydaları daha önceden beyan etmiştir. Ancak, komisyonlarda da ifade ettiğimiz gibi, bugünkü tasarıda ciddi noksanlıklar vardır ve bu mahzurlar giderilmeden çıkarılacak kanun hiçbir derde deva olmayacaktır.

Değerli milletvekilleri, ara buluculuk, kamu denetçiliği gibi arayışlar aslında bir gerçeği ortaya çıkarıyor, görmemek için kör olmak lazım; yargı tıkanmıştır. "Yargıda reform yapıyoruz" diye ortaya çıkan AKP, getirdiği değişikliklerle, bırakın hızlı, etkin ve adil bir yargı oluşturmayı, mevcudu da felç ederek insanlarımızın adaleti mumla aradığı bir noktaya gelmesine sebep olmuştur. Mahkeme kapılarında insanlar yine yığılmakta, yıllarca süren davalarda adalete erişememektedir.

Bildiğiniz üzere, özel yetkili mahkemeler tartışmasına, konu kendisine kadar gelip dayandığı için Başbakan da katılmıştır, kaldırılması ya da revize edilmesini söylemektedir. Bugüne kadar bu çarklar altında kimler ezilmiş, kimlerin özgürlükleri ve hakkı, hukuku ayaklar altına alınmıştır. Sayın Başbakan, hiçbir şey olmamış gibi kolay konuşmaktadır. Bu vebal AKP'nin omuzlarındadır, bundan kurtuluş yoktur. Bu insanlarla nasıl helalleşecek merak ediyorum. Bugün maalesef hâkim ve savcılar dahi siyasallaştırılan, kuşatılan yargıdan şikâyet etmektedirler. Adalete giden yolda hemen hemen hiçbir sorun çözülmemiş "yargı reformu" sloganları ile de yargının ele geçirilmesinin murat edildiği anlaşılmıştır. Bugün maalesef yargısal kurullarda "adrese teslim işler" yapıldığı, hukuk ve vicdani kanaatlerin bir tarafa bırakılarak, talimatlarla blok oylar kullanıldığı konuşulmaktadır.

AKP'nin ihtirasları neticesinde yargı çökmüştür. İnsanları artık canından bezdiren haksız uygulamalar ve gecikmeler için biraz da son moda ve fantezi çözümler aranmaktadır. Ancak vazgeçilmez altyapı olarak gördüğümüz yargı, siyasetin emrinde olduğu müddetçe ve bir çözüm üretilmediği sürece üstyapı olarak niteleyebileceğimiz kamu denetçiliği gibi çözümler asla derde derman olmayacaktır. Faydası olmaz mı? Elbette olabilir. Ancak bu, apandisiti patlamak üzere olan hastaya pansuman tedavisi önermekten farklı değildir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak komisyonlardaki müspet önerilerimiz dikkate alınmamıştır. Daha yasa çıkarken ölü doğmaktadır.

Değerli milletvekilleri, kamu denetçiliği, tarihimizde de "Aksakallılık" şeklinde yer almış, toplumda epey bir çatışma ve gerginlik de böylece önlenmiştir. Bu görevi üstlenen kişiler, doğruluktan, adaletten şaşmamışlar, zorbalık karşısında Yaradan'a duyduğu sorumluluk ile hareket ettiği için önemli bir saygınlık ve itibar kazanmışlardır. Zaman zaman en üst otoriteye dahi "Mağrurlanma padişahım, senden de büyük Allah var." diyerek bağımsızlıklarını muhafaza etmişlerdir. Aynı ilke bugün de geçerli. Bu tür organlar, güce ve siyasi otoriteye karşı bağımsız durabildiği ölçüde başarılı olabilirler. Bugün görüştüğümüz tasarıda kurgulanan kamu denetçiliği bu açıdan büyük eksiklikler içermektedir. Kamu denetçiliğine verilen tüm görev ve yetkiler 1 başdenetçi ve 5 denetçinin şahsına tevdi edilmektedir. İstişare ve ortak akıl ihmal ve inkâr edilmektedir. Elbette dünyada bireysel ombudsmanlığın örnekleri yok değil ancak bu tür ombudsmanlığın yürürlükte olduğu yerlerdeki sosyal dokuyu anlamak, toplumun siyaset kurumuna ve aşırı politizasyon tehlikesine nasıl yaklaştığına iyi bakmak lazım.

AKP İktidarının her kuruma sahip olmak ve her alanı baskı altında tutmak gibi bir düşünceyle yönettiği ülkemizde, aşırı politizasyon ve partizanlığın bizzat AKP Hükûmetiyle yapıldığı bir toplumda her hâlde kişilerin bağımsız, bağlantısız ombudsman olarak görev yapabilmesi son derece zor olsa gerektir. Kurul olarak daha güçlü, daha enerjik bir ombudsmanlığı da AKP tercih etmemiştir.

Bu oluşumdan sonra yeni hak ihlalleri yaşanacak, çelişkili ve adaletsiz kararlar ortaya çıkacaktır. Denetçilerin seçimi tamamen Meclis çoğunluğunun takdirine ve hâkimiyetine bırakılmıştır. Biliyorsunuz iktidar, Meclis çoğunluğunun içerisinden çıkar yani devleti yönetecek siyasal çoğunluk, devletin iş ve işlemlerinin denetimini de yine kendisi yapacaktır. "Kendisi çalıp, kendisi oynamak." denmez de ne denir buna? Vatandaş kimi kime şikâyet edecektir? Devleti yönetenlerde aynı zihniyet, denetleyecek olanda aynı zihniyet. Bu, hiçbir demokratik ülkede kabul edilir bir şey değildir.

Denetim, özünde eleştirisel bir bakış açısını gerektirir. Sadece yapılanları değil, yapılmayanları, ihmal edilenleri de sorgulamayı gerektirir. Muhalefetsiz bir denetim anlayışı, oh ne âlâ! Sakın bunu başka ülkelerde falan anlatmayın. Kurduğunuz kurum, denetçilik falan değil, hûkümet noterliğidir.

Tüm bu kabuller, bu kurumun muhalefet tarafından oluşturulması gerçeğini ortaya çıkarıyor. Hiç olmazsa Mecliste ortaya çıkan millî irade ve oy dağılımı dikkate alınarak belki RTÜK gibi oluşturulması gerekiyor ve  mutlaka bağımsızlığını temin etmek üzere nitelikli çoğunlukla seçilmesi icap ediyor. Kurumun tespit ettiği noksanlıkları da objektif bir biçimde düzenli olarak kamuoyuyla paylaşması zarureti vardır.

Değerli milletvekilleri, kurumun sorumluluk ve yetki sahası iyi tespit edilmelidir. Yeni bir iş yaparken mevcudu karmaşaya ve kargaşaya itmek gibi bir tehlike mevcuttur. Bu bakımdan, görevleri ve yetkileri sağlam tanımlamalara dayanmalıdır. Sırf askerî nitelikteki faaliyetler yahut yargı yetkisinin ve yasama yetkisinin kullanılmasına ilişkin kararlar gibi yuvarlak tanımlamalar, belki ombudsmanın harekete geçmesi için bir kolaylık olarak düşünülebilir ama bu muğlaklığın kurumlar arasında yeni bir çatışma ve kaos ortaya çıkarabileceğini de unutmamalıyız. Artık Anayasa değişikliği ile "Cumhurbaşkanını halk seçsin" dedik. Halk seçtikten sonra cumhurbaşkanlığı 1982 Anayasası'ndaki cumhurbaşkanlığı gibi olmayacak halk da bir başka gözle değerlendirecek Çankaya'yı. Diyecek ki: "O bana söz verdi, taahhüt etti, ben de ona göre ona oy verdim, o hâlde hesap versin." Siyaseten sorumlu hâle gelecek.

Peki, siyasal açıdan sorumlu olan makam neden kamu adına denetlenmesin? O hâlde cumhurbaşkanının tek başına yapacağı işler de ombudsman tarafından denetlenebilmelidir. Yabancıların ombudsmana başvurularında mütekabiliyet esası dikkate alınmalıdır. Biz bunu dedikçe "Efendim bizim düzenlememiz daha çağdaş" deyip hamasi cevaplar veriliyor.

Değerli Milletvekilleri, uluslararası ilişkilerde hamaset olmaz. Bu tür rezervler, sizin diğer ülkelerdeki vatandaşlarınızın hukukunun korunması ve kollanması açısından da önemlidir. Zamanı gelince kullanmak üzere bir taraflarda muhafaza etmekte bu tür yetkileri fayda vardır. Öte taraftan bu yaptığınız devletin savunma reflekslerinden birini ortadan kaldırmaktır çünkü hiç kimse sizin menfaatlerinizi sizden daha fazla düşünmez. Şayet bu düzenleme bu şuurdan yoksun bir şekilde hazırlanmış ise vahimdir. Bilerek hazırlanmış ise de en hafif tabirle devlet bilmezlik ve cehalettir.

Kamu denetçisinin kendisinden beklenen işlevini yerine getirebilmesinin yolu sistemde etkin olabilmesi ve kamuoyunca etkili algılanabilmesinden geçer. Yaptıklarının ciddiye alınmadığı ve sıradanlaştığı ombudsman bir müddet sonra itibarını da, etkinliğini de kaybedecektir. Bundan dolayı hazırladığı raporların komisyonca herhangi bir sansüre uğramadan doğrudan Genel Kurula havale edilmesi ve bir ay içinde de Genel Kurulda görüşülmesi lazımdır.

Sayıştayın aylarca, yıllarca AKP İktidarının hukuksuzluk ve yolsuzluklarını afişe eden raporlarının nasıl Mecliste bekletildiğini unutmuş değiliz. Asırlık Sayıştayı nasıl sıradanlaştırdığınızı biliyoruz. Bu düzenlemenizin iyi niyetli olabilmesi için lütfen uyarılarımıza dikkat buyurun.

Aksi takdirde bu düzenlemeyle hukuksuzluktan başı dönmüş ve öfkelenmiş milletin gazını almak ve AKP İktidarına giderayak zaman kazandırmak gibi düşüncelerle hareket ettiğiniz aleniyet kazanacaktır.

Değişiklik önerilerimizi sunacağız. İnşallah bu önerileri kabul eder, en işlevsel, hakikaten bir kamu denetçiliğini birlikte yaparız diyor, yüce meclisi  saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Korkmaz.