| Konu: | AFET RİSKİ ALTINDAKİ ALANLARIN DÖNÜŞTÜRÜLMESİ HAKKINDA KANUN TASARISI |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 106 |
| Tarih: | 15.05.2012 |
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 180 sıra sayılı Kanun Teklifi üzerinde, madde üzerinde verdiğimiz değişiklik önergesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Aslında Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Kanun Tasarısı söylemde oldukça dikkat çekici ve iyi bir düzenlemeymiş gibi düşünülse de madde içerisine baktığınızda, bu tamamen kentsel dönüşüm projesi çerçevesinde ele alınmış bir yasa tasarısı ve bizim tarafımızdan çok da kabul edilebilen bir yaklaşım değil. Bunun temel nedenlerinden birisi, bu kentsel dönüşüm projesinin, AKP Hükûmetinin ısrarla savunduğu bu projenin, gerçek anlamda Anayasa'da da ifade edildiği gibi ya da bu yasaya gerekçe olarak ifade edilen eşit sosyal devlet ilkesine aykırı bir yaklaşım olduğu, sağlıklı, dengeli ve güvenli bir çevrede yaşama hakkına sahip olan herkesin bu hakka kavuşmayacağı ilkesinden de geliyor. Çünkü "kentsel dönüşüm" denen şey, aslında yeni rant alanları oluyor. Daha çok yoksul emekçi insanların yaşadığı yerler, diyelim ki artık cazibe merkezi hâline gelmiş alanlar çoğu zaman boşaltılıp, buralar yoksul emekçi insanların bir daha ulaşamayacağı mekânlar hâline dönüştürülüyor ve yoksul emekçi insanlar çoğu zaman bu yaşam alanlarının dışına itiliyor. Bu afet yasasında da ne yazık ki böyle bir risk var yani sağlıklı bir yaşam, herkesin dengeli, gerçekten sosyal olarak etkileneceği bir düzenleme yerine "Buradan nasıl yeni rant elde edebiliriz?" yaklaşımı üzerinde.
Tabii ki şuna karşı değiliz: Türkiye birinci derecede deprem bölgesi, sel felaketleri oluyor, doğal afetlerin en yoğun yaşandığı bir ülke. Kendi toplumunu, kendi halkını bu doğal afetlerden koruma, daha sağlıklı bir yaşam sürebileceği kentler inşa etme yaklaşımı kabul edilebilir bir yaklaşım ama bunu sadece rant üzerinden ele alıyorsanız, sadece kâr üzerinden ele alıyorsanız bu kabul edilebilir bir yaklaşım olmamaktadır. Kaldı ki biz, özellikle kanun hükmünde kararnameyle oluşturulan Çevre ve Şehircilik Bakanlığının da ciddi anlamda problemli olduğunu, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının yan yana gelemeyeceğini, Şehircilik Bakanlığının çevreyi tamamen tarumar edeceğini hep ifade etmiştik. O açıdan, bir kez daha buna karşı olduğumuzu ifade etmek istiyorum.
Bizim önergemiz sadece bir düzenlemeye ilişkindir ama genel olarak yasa tasarısının hepsine karşı olduğumuzu bir kez daha ifade etmek istiyorum.
Sayın milletvekilleri, bugün aslında, Hükûmetin, politikaları çerçevesinde, özellikle ekolojik anlamda, ciddi bir anlamda yıkıma neden olduğunu bir kez daha gördük. Giresun Dereli'de, biliyorsunuz, HES inşaatında çalışan 4 işçi heyelan sonucu yaşamını yitirdi. Biz çok defa burada HES'lere yönelik yaklaşımımızı ifade ettik, HES'lerin kendisinin zaten problem olduğunu söyledik. Bir kez daha HES inşaatı nedeniyle insanlar yaşamlarını yitirdi. Ben kendilerine Allah'tan rahmet diliyorum.
Umuyorum, bir daha AKP Hükûmeti özellikle HES'lerin yapımı konusunda daha dikkatli olur ve artık insanlığın başına bela olacak, Türkiye halklarının başına bela olacak bu projeden vazgeçer bu vesileyle, en azından daha çok insanın zarar görmemesi açısından çünkü HES'ler, sadece işçi ölümü değil, aynı zamanda zorunlu göç mekânları hâline gelmiş durumda. Bu da işte rantın, kentsel rantın başka bir yaklaşımı.
Diğer bir konu sayın milletvekilleri, bugün Kürt halkı açısından, Türkiye'de yaşayan 20 milyon Kürt halkı açısından önemli bir gün, Kürt Dil Bayramı. Bugün basında okudum -önemli bir gelişme- 19 Mayısta Kürtçe şiir de okunacakmış. Kürtçe şiir okunacak; bunu önemli bir gelişme olarak değerlendirebiliriz ama bu ülkede yaşayan 20 milyon Kürt'ün hâlâ ana dilinde eğitim yapması yasak, kendi dilini, kimliğini, kültürünü kullanması yasak. Yani Anayasa tartışmaları yapılıyor bir yandan ama siz, dilini yok saydığınız, kimliğini yok saydığınız bir halkın, nasıl olacak da birlikte yaşam projesi olan anayasa yapacaksınız? Bunun bir kandırmaca olduğunu hep ifade ettik, buradan da bir kez daha ifade ediyoruz. Bizim, diyelim ki bu Anayasa Uzlaşma Komisyonunda olduğumuz, olmamız bunları eleştirmememiz anlamına gelmez.
Ben bir kez daha Kürt Dil Bayramı'nı kutluyorum ve bu vesileyle, Türkiye'de yaşayan bütün dillerin, kültürlerin özgür olmasını, bunun için mücadele edeceğimizi bir kez daha ifade etmek istiyorum çünkü bu ülke bizimse, o zaman bu ülkede eşit, özgür yurttaşlık temelinde bir arada yaşayacağız, bütün halkların dilini, kimliğini, kültürünü özgürce kullanacağız. Bu, önemli bir konu diye düşünüyorum. Bir kez de Kürtçe söylemek istiyorum: "......" (*)
Teşekkür ederim Sayın Başkan.