GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ KANUNU TASARISI VE TEKLİFİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:121
Tarih:19.06.2012

BDP GRUBU ADINA EROL DORA (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 277 sıra sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Tasarısı üzerinde Barış ve Demokrasi Partisinin düşüncelerini ifade etmek üzere söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama başlamadan önce, Hakkâri ve Hatay'da hayatlarını kaybeden gençlerimize Allah'tan rahmet, ailelerine başsağlığı diliyorum, yaralılara acil şifalar diliyorum. Ayrıca, Urfa Cezaevinde isyan sonrası çıkan olaylarda yaşamını yitirenlere Allah'tan rahmet, yakınlarına başsağlığı, yaralı mahkûmlara acil şifalar diliyorum.

Önceki konuşmalarımızda da adalet sisteminde ciddi sıkıntılar olduğunu defalarca belirtmiştim. Tutuklama istisnai bir tedbirdir, asıl olan tutuksuz yargılanmadır. Oysa görüyoruz ki ülkemizde tutuklama bir tedbir olmanın ötesinde peşin verilen bir ceza yöntemi olarak uygulanmaktadır. Bu tablo bile Türkiye'de ağır bir baskı ve tutuklama rejimi olduğunun açık bir göstergesidir. Bu zihniyet algısından dolayı cezaevleri, kapasitelerinin 3 katı, 4 katı tutuklu  ve hükümlü barındırmaktadır. İnsani yaşam koşullarının olmadığı, insan onurunun ayaklar altına alındığı cezaevlerinde mahkûmların dayanacak gücü kalmamıştır. Görüldüğü gibi her gün bir başka cezaevinde isyan çıkmaktadır. Böyle devam ederse çıkmaya devam edecektir. Çözüm yeni cezaevleri yapmak değil çarpık adalet  sisteminin  bir an önce düzeltilmesi ve gerekli düzenlemelerin yapılmasıdır

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tüm dünyada sanayinin geldiği son evrede sağlık, güvenlik ve çevre üçlüsünün birbirinden ayrılamayacağı, bu bağlamda ilişkilerin kaynağı olarak görülen işletmenin öneminin yadsınamayacağı ve koruyucu, önleyici tedbirlerin planlama aşamasından başlayarak alınması gerektiği açıktır. Bu nedenle, sosyal güvenlik, toplumun tüm bireyleri için temel bir hak, bunu gerçekleştirmek ise devlet için anayasal görevdir.

Anayasa'nın 60'ıncı maddesinde "Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir.  Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar." biçiminde tabir edilen amir hüküm, sosyal güvenliğin kamu hukuku içinde yer aldığını ve bu kamu hizmetini yürütmesinin devlete görev olarak verildiğini belirtir.

İş güvenliğinin yalnızca bireysel bir hak olmanın ötesinde toplumsal bir hak olduğu açık bir gerçektir. Bu hakları düzenleyen ILO sözleşmeleri, Avrupa Sosyal Şartı, Avrupa Sosyal Güvenlik Kodu ve Avrupa Güvenlik Sözleşmesi, Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme, Temel Sosyal Haklar Sözleşmesi gibi çok sayıda uluslararası belge mevcuttur.

Anayasal zorunluluğun yanında, devletin bu sözleşme ve anlaşmaların gerekliliklerini yerine getirmesi gerekmektedir. Örneğin, 50'den az işçi çalıştıran iş yerlerinde de iş sağlığı ve güvenliği kurallarının kurulması yasalarla güvence altına alınmalıdır. İş sağlığı ve iş güvenliği hizmetleri bütün iş yerlerini ve tüm çalışanları kapsamalı, sektör ve kurum farkı gözetilmeksizin tüm iş yerleri için geçerli olmalıdır.

Kurulların eğitilmiş ve yetkilendirilmiş kişilerden oluşturulması sağlanmalı ve tarafların eşit sayıda temsil edildiği demokratik yapılar olarak düzenlenmeli, tavsiye değil yaptırım gücüne sahip kurullara dönüştürülmelidir.

İş sağlığı ve iş güvenliği hizmetlerinin sunumu için belirli işçi sayısı aranmamalı, uygulamalar devlet memurları, kendi hesabına çalışanlar, tarım kesimi gibi yaptığı iş ve çevresinden etkilenen tüm çalışma hayatını kapsamalıdır.

Meslek hastalıklarına ilişkin çalışmalar geliştirilmeli, meslek hastalıkları hastaneleri işlevine uygun olarak yapılandırılmalı ve yaygınlaştırılmalıdır. Bugün meslek hastalıklarının tanınması ve önlenmesi sadece proje bazlı çalışmalarla sağlanmaya çalışılmaktadır. Öncelikle meslek hastalığı tanısının  konması mevzuatı sadeleştirilmeli ve başta meslek hastalıkları hastaneleri, üniversite hastaneleri ve her ilde en az bir tane olmak üzere eğitim ve araştırma hastaneleri tarafından meslek hastalığı tanısı konması sağlanmalıdır. Silikozis örneğinden ders çıkarılmalıdır. Meslek hastalıklarının önlenmesine ilişkin kamusal eylem planı bir an önce uygulamaya geçirilmelidir. İş kazası araştırmaları gerçekçi ve güvenilir olmalıdır. İş yerlerinde kaza ve meslek hastalıklarına ait bilgiler bir veri tabanında toplanmalı ve bu bilgilerden ölçme ve değerlendirme amaçlı yararlanılmalıdır. Sigortasız ve sendikasız çalıştırma önlenmeli, kayıt dışı ekonomi kayıt altına alınmalıdır. Ucuz iş gücü olarak görülen kadın işçilik üzerindeki tüm olumsuz uygulamalar ve ürkütücü boyutlara ulaşan çocuk emeği sömürüsü ortadan  kaldırılmalıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; iş kazalarının nedeni ayrı bir yasanın olmaması değildir. Ayrı bir yasa kazaları kendiliğinden önlemeyecektir. Kazaların asıl nedenleri  iş güvenliğini sağlayacak teşkilat yoksunluğu, iş sağlığı güvenliği, kültürü, işverenlerin iş sağlığı ve güvenliğine yaklaşımı, denetimdeki yetersizliklerdir. Sendikasızlığın, taşeronlaşmanın yaygınlaşmasının geçerli bir politika olarak benimsenmeye devam edildiği durumda iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin söylenecek sözler yaşamda karşılığını bulamayacaktır.

Tasarıda işveren ve çalışana ait yükümlülükler ve ceza maddeleri sıralanmış olup bunun dışında uygulamaya ilişkin somut bir norm görmek mümkün değildir. Aslında bu yükümlülükler zaten genel hukuk kuralları içinde var olan yükümlülüklerdir. İş Yasası ve mevzuatında, Borçlar Yasası'nda bu yükümlülükler vardır ve tarafların  kusurları nispetinde sorumlulukları açıktır ancak toplumun ve sosyal tarafların tasarıdan beklediği amaç çalışanların iş yerindeki tehlikelerle karşılaşma ve onlara maruz kalma olasılığını en aza indirgemek için oluşturulacak örgütlenme, normlar ve sürekli gözetimi mümkün kılan bir yapıyı ortaya çıkarmaktır. Ayrıca yasa tasarısında iş güvenliğinden sorumlu mühendislerin sorumlulukları sayılmış olmasına karşın, bu sorumluluk karşısında sahip olduğu hak ve yetkiler düzenlenmemiştir. Alınan sorumluluklara paralel hak ve yetkiyle donatılmayan iş güvenliğiyle görevli mühendislerden beklenen hizmet gerçekleşemeyecektir.

"İş yeri hekimi ve iş güvenliği uzmanları, iş sağlığı ve güvenliği risklerinin önlenmesi ile koruyucu ve önleyici hizmetlerin yürütülmesindeki ihmallerinden dolayı, hizmet sundukları işverene karşı sorumludurlar." biçimindeki düzenleme, iş kazalarından doğacak zararlardan iş güvenliğinden sorumlu mühendislerin sorumlu tutulacağını düzenlemektedir. Hiçbir objektif kriter konulmadan, subjektif değerlendirmelerle, hiçbir güvenceye sahip olmayan meslek mensuplarının zarardan sorumlu tutulması hukuk devleti ilkesine aykırıdır. Devlet ve işverenlerin sorumluluğu, kiralık işçi konumuna getirilen mühendislere yüklenecek bu alanla düzenlenemez.

Kamu düzenini, iş güvenliğini ve işçi sağlığını ilgilendiren bu konunun kamusal hizmet anlayışı ile ele alınmadığı müddetçe çözümü olanaklı değildir.

Her şeyden önce, bireye, ailesine, toplumsal iş gücü kaybına, işletmeye ve ülke ekonomisine ağır fatura çıkaran bu konu piyasalaştırılamaz, piyasalaştırılırken dahi hukuksuzluğun sınırları bu kadar genişletilemez ve gerçeğe aykırı gerekçe üretilemez.

Önemli noktalardan biri, yasa tasarısında meslek hastalıklarının muğlak, belirsiz ve son derece yetersiz şekilde ele alınmış olmasıdır. Dolayısıyla, meslek hastalıklarıyla alakalı çalışmalar geliştirilmeli, ilgili hastaneler tıbbi cihaz, personel ve fiziki yapı açısından uygun hâle getirilmelidir.

Esnek ve kuralsız çalışmayı, işçileri başka işverenlere kiralamayı, taşeronlaştırmayı yasal hâle getiren, fazla mesai ücretlerini, sendikal hak ve yetkileri budayan 4857 sayılı İş Yasası yerine, bütün tarafların katılımıyla demokratik bir yasa çıkarılmalıdır. İş mevzuatı, ekseni insan olan çağdaş bir yapıya kavuşturulmalıdır.

Aslında, ilk yasa tasarısı olması hasebiyle içerikten bağımsız olarak değerlendirildiğinde, yasanın önemli bir yerde durduğunu belirtmek gerekiyor. Sözünü ettiğim eksiklerin giderilmesi için gerekli düzenleme ve değişikliklerin yapılması durumunda, yasa tasarısının birçok anlamda emek dünyasının ihtiyaçlarını karşılayabileceğini düşünüyor, bu vesileyle tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.