| Konu: | İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ KANUNU TASARISI VE TEKLİFİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 121 |
| Tarih: | 19.06.2012 |
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 277 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın 2'nci maddesi üzerine verdiğimiz değişiklik önergesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Gerçekten önemli bir konuyu konuşuyoruz, Türkiye açısından ciddi anlamda bir problem alanı hâline gelmiş iş sağlığı ve güvenliği konusunda. Biraz önceki maddede aslında bu tartışıldı, "işçi sağlığı ve güvenliği" olması gerekirken, ne yazık ki "iş sağlığı ve güvenliği" olarak kabul edildi.
Burada bir yaklaşım farklılığı var. Bu kürsüde çoğu zaman ifade ettik, meseleye nasıl bakıyorsanız, hangi zihniyetle bu yasayı hazırladıysanız ona göre de politikalar oluşturursunuz ya da yasanın genelini ona göre hazırlarsınız. Dolayısıyla, burada, gerçekten, hani, işçilerin sağlığını, güvenliğini, yaşam hakkını güvence altına alacak bir düzenlemeden ziyade, yine Hükûmetin her zaman bildiğimiz gibi neoliberal politikalar çerçevesinde, biraz da Avrupa Birliğinin uyarıları çerçevesinde, nasıl olur da bu alanda sömürüyü biraz daha hızlandırabiliriz, burada, diyelim işçilerin, emekçilerin hak ve özgürlük mücadelesi yerine, işçileri ve emekçileri daha çok çalıştırıp, üzerinden nasıl daha çok rant elde edebiliriz yaklaşımı çok net, bu aşılmadığı sürece de ne yazık ki yasalar işçiler lehine, emekçiler lehine bir sonuç elde edemiyor.
Şimdi, biz, bu maddeye ilişkin, mesela diyelim ki iş sağlığının herkes için bir hak olduğunu, aynı zamanda bir birey hakkı değil toplumsal hak olduğunu ifade ediyoruz ve buradaki çekincelerin ya da bazılarının kaldırılmasının uygun olmadığını, özellikle bu konuda bütün alanlarda, mutlaka, nerede çalışıyorsa çalışsın işçilerin sağlığını, güvenliğini garanti altına alacak uygulamaların yapılması gerektiğini düşünüyoruz. Bu bir sorumluluk, yani sosyal devlet olmanın gereği bu.
Diğer bir konu, aslında kapitalist bir perspektiften baktığınızda bile, siz çalışanı eğer mutlu edemiyorsanız, onun yaşamını garanti altına alamıyorsanız, onun emeğinin karşılığını veremiyorsanız, oradan, üretimden bir şey bekleyemezsiniz. Dikkat ederseniz ya da bu konuda Hükûmet bir araştırma yapsın, bir araştırma komisyonu kuralım, sosyal haklarını tamamen sağlayan, iş güvenliği ve iş sağlığı sağlanmış yerlerdeki işçilerin üretime katılımıyla, bu haklardan yoksun olan, daha zor koşullarda çalışan insanların üretime katılımını araştırsın, kapitalist bir perspektiften bakınca bile bu mesele önemlidir yani sen önce işçine, memuruna ödeyeceksin ki, buradaki üretimi de geliştirebilesin. Avrupa da bu meseleyi tartışıyor. Mesela Avrupa, artık iş yeri demokrasisini tartışıyor. Mesele sadece işçiler üzerinden nasıl sömürü yapabilirim değil, işçileri bu sürece nasıl dâhil edebilirim, patronla işçiyi nasıl yakınlaştırabilirim, üretim sürecini nasıl daha etkin bir hâle getirebilirim tartışmaları yürütüyor. Biz, hâlâ burada ölümleri konuşuyoruz. Şimdi, burada konuşurken bile birçok alanda -inşaatta olabilir, Tuzla tersanelerinde olabilir, fabrikalarda olabilir, tekstil sektöründe olabilir- iş kazaları yaşanıyor belki de.
Şimdi, burada bu konuda, diyelim ki, bazı alanları bunun dışında tutarak iş sağlığı ve iş güvenliği konusunda bir karar alıyoruz.
Mesela ev eksenli çalışan kadınlar meselesi ciddi anlamda problem çünkü ev eksenli daha çok kadınlar çalışıyor. Bu konuda Meclis gruplarına da önerilerde bulundular, dediler ki: "Bizim hiçbir güvence hakkımız yok, zaten kayıtlı çalışmıyoruz, yaşadığımız alanda çok ciddi sorunlar var, sağlık sorunları yaşıyoruz." İmece diye bir kurum var bu konuda çalışan, yine başka alanlarda, Ev Eksenli Çalışanlar Sendikası var. Onların ifade ettiğine göre, her yıl onlarca kadın bu alanda ciddi anlamda sorun yaşıyor ve bunlar sesini bile duyuramıyor. Şimdi, siz bunu kapsam dışında bırakmışsınız.
Yine, küçük atölyelerde, tekstil atölyelerinde çalışan insanlar var. Bunlar da diyelim ki, bu kapsam içerisinde birçok alanda sorunlarla karşılaşıyorlar, bunu da kapsam dışında tutuyorsunuz. Bu, doğru bir yaklaşım değil. Madem bir kanun çıkaracağız, gerçekten işçilerin sağlığından bahsediyoruz, gerçekten emekçilerin hak ve özgürlük mücadelesine en azından bir katkı sunmak istiyoruz, o zaman doğru düzgün bir yasa çıkaralım.
Sayın Bakan, biz biliyoruz, AKP Hükûmeti her şeye ekonomik noktadan bakıyor. Bu noktadan bile bakarsanız bu önemli.
Diğer bir konu, buradaki problem alanı, aslında, diyelim ki, bu iş sağlığı ve iş güvenliği meselesini asıl yüklenicilere vermemek ve taşeronlara vermek ya da buradan yeni bir istihdam alanı açmak, bunun sorumluluğunu taşeron firmalara vermek. Aslında, Türkiye'de özellikle Tuzla tersanelerinde gördük ki, taşeronlaşma işçilerin sağlığı açısından, emeğinin karşılığını almak açısından problemli bir şey. Bunu asıl yükleniciye vermediğimiz sürece ciddi anlamda sorunlarla karşılaşacağız. Bunun da bir kenara not edilmesi gerekiyor çünkü özellikle taşeron firmaların çoğu ya akrabasını çalıştırıyor ya diyelim ki, kendi çevresindeki insanları çalıştırıyor. Onlarla da kısmen anlaşıyor, bu konuda sorun yapmıyor ve sorumluluk üstlenmiyor.
Şimdi bunun denetimi nasıl olacak? Yarın gerçekten bu alanda, orada uzman doktor var mı yok mu tartışmalarının nasıl yapılacağı önemli diye düşünüyorum ve umarım önergemize destek verirsiniz.
Teşekkür ederim. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.