GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ KANUNU TASARISI VE TEKLİFİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:121
Tarih:19.06.2012

SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; vermiş olduğumuz önerge üzerine söz almış bulunmaktayım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu kanun tasarısı görüşülürken demokratik bir işleyişten bahsettik. Gerçekten iş yeri demokrasisi, iş yerinde üretimin arttırılması açısından, yine işçilerin bu sürece daha güçlü katılımı açısından önemli. Bu başlık, "Çalışanların bilgilendirilmesi" başlığı. Çalışanları daha çok temsilciler aracılığıyla bilgilendirmek bir yöntem, ancak bir aracı ortaya koymadan, direkt çalışanların kendilerinin bilgilendirilmesi bu sürecin daha demokratik işlemesi açısından önemli. Çünkü çoğu zaman sadece temsilciler üzerinde olduğunda o iş yerinde çalışanlar kendi sorunlarını da direkt aktaramıyor, yaşadığı problemleri de aktaramıyor. O açıdan, "çalışanların" ibaresinin eklenmesini önemli buluyoruz. Yani aracı kullanmadan direkt işverenin bu alanda işçilerle temas etmesi sorunların giderilmesi açısından da önemli.

Sayın milletvekilleri, gerçekten Türkiye'de işçi sınıfının sorunları sadece iş kazalarıyla veya işçi ölümleriyle anlatılabilecek bir durum değil. Özellikle, diyelim ki, kapitalist toplumun gereği olarak iş yerlerinde yaşanan sorunlar ya da ekonomik krizin ilk vurduğu kişiler genelde yoksul emekçi insanlar oluyor, Türkiye de bunu yaşayanlardan birisi. Özellikle Avrupa'da ekonomik krizin yaşanmasıyla birlikte dünya genelinde bir işsizlik sorunu var, ekonomik olarak insanların istihdam alanlarında yaşanan sorunlar var. Buna rağmen bu sorunları çözmeye çalışan bir gerçeklik var ama Türkiye'de durum biraz farklı. Görece olarak sanki çok iyi bir noktadaymış gibi bir yansıma var ama pratikte yine işçilerin yaşadığı sorunlara baktığımızda durum çok farklı. İşçiler çoğu zaman güvencesiz, esnek çalışmaya maruz bırakılmak durumunda kalıyor. Birçok insan diyelim ki gerçekten işsiz, özellikle üniversite mezunları iş bulamıyor. Yani diyelim ki "Ataması yapılmayan öğretmenler" diye bir gerçek var bu ülkede. Öğretmenlerin intihar ettiği yaklaşımları ortada.

Yine, Kampana Deri işçileri var İstanbul'da, dört yüz elli üç gündür direniyorlar. Bu insanlar işten çıkartılmış, hiçbir haklarını alamamışlar. Hey Tekstil işçileri direniyor. Yine Türk Hava Yolları işçilerini ifade ettik, bunlar çok güncel olduğu için. Yine, Nokia'nın işçilerinin işten çıkartılacağı gibi tartışmalar var. Yani her geçen gün aslında küçük ya da büyük ölçekli iş yerlerinde işçiler işten çıkartılıyor; hem de hiçbir sosyal güvencesi sağlanmadan, hakları verilmeden. Bu işçiler de direnerek hakkını almaya çalışıyorlar. Bu önemli bir durum. Yani bunu görmeden Türkiye'de gerçekten işçilerin hak ve özgürlük mücadelesine anlam vermek mümkün değil.

Bu açıdan, yine örgütlenme meselesi önemli bir konu. Eğer işçiler örgütleniyorsa, sendikalarda? Ki bu sendikalaşma, aslında, AKP Hükûmetinin Avrupa Birliği uyum sürecinde söz verdiği konulardan birisidir. Çünkü işçilerin örgütlenmesi bu temelde önemli bir konu ama Türkiye'de örgütlenme özgürlüğü yok. Bir özgürlük var, Hükûmetin politikalarına "Evet" diyeceksen, ona itiraz etmeyeceksen orada sendikal örgütlenme içerisinde olabilirsin. Ama onun dışında, muhalifsen, gerçekten Hükûmetin politikalarını eleştiriyorsan, buna itiraz ediyorsan örgütlenme hakkın yok. Hatta, bunun için operasyonlara maruz kalabiliyorsun.

En son KESK üyeleri, özellikle kadın üyelerinin tutuklanması buna temel bir örnek. Kadın sekreterler tutuklandı. Oradaki temel sorun oradaki kadınların gerçekten kadın bilinciyle örgütlenmiş olması. Dikkat edin, Türkiye'de sendikal örgütlenmede kadınların neredeyse ismi yok denecek kadar az. KESK bu konuda bir adım ileride. KESK yönetiminde de kadın sekreterler, on beşe yakın kadın tutuklandı. Yani muhalifseniz iş yerinde çalışan, sesini duyuran sendikalar her zaman için dışında tutuluyor. İşte, toplu sözleşme görüşmelerinin ya da işçilerin sorunlarını, emekçilerin sorunlarını birlikte tartışma konusunda sıkıntı. Ya onlar işte kendilerini sokakta ifade etmek durumunda kalıyorlar? Bu önemli bir konu diye düşünüyoruz. Oysa demokrasilerde farklılıkları dinleyebilme ve farklılıklarla birlikte iş yürütebilme temel özelliklerden birisidir. Bu sağlanmadığı sürece siz istediğiniz kadar işçiler üzerinde yasal düzenlemeler yapın, bu gerçek olmayacaktır çünkü kendinize göre düzenleme yapmış oluyorsunuz. İşçilerin, emekçilerin taleplerine göre değil, daha iyi yaşam koşullarına göre değil, siz kendinize göre düzenlemiş olursunuz.

Sayın milletvekilleri, şu bir gerçektir ki: İnsanlar yaşadığı sorunları en iyi kendisi bilir. O yüzden mutlaka çalışma alanının her alanında sürece katılmaları önemlidir.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.