GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: TÜRKİYE İNSAN HAKLARI KURUMU KANUNU TASARISI
Yasama Yılı:2
Birleşim:122
Tarih:20.06.2012

LEVENT GÖK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu tasarının en önemli maddesini konuşuyoruz. Bence tüm milletvekillerimizin dikkatle bu maddeyi irdelemesi gerekiyor. Bütün maddelerin içerisinde sivil toplum örgütlerinin ve bu konuda düşünsel olarak insan hakları alanında görüş sergileyen herkesin en özenle ve önemle durduğu maddedir bu.

Sizleri bugün pek bırakmayacağız ama çok önemli bir tasarıyı tartışıyoruz, sabaha kadar belki tartışacağız burada. Ama bunları iyi anlatmamız gerekiyor. Örneğin, "Paris İlkeleri" diyoruz. Paris İlkeleri'ni acaba arkadaşlarımızdan hangileri çok net biliyor? Parmaklar kaldırılıyor, indiriliyor ama ben hiçbirinizin Paris İlkeleri'ni bildiğini düşünmüyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu maddeyi Komisyonumuzda görüşürken çok önemli tartışmalar yaşadık. Ben tümü üzerinde yaptığım görüşmelerde de belirttim. Sivil toplum örgütlerinin ve tüm aydınların üzerinde durduğu en temel madde buydu ve bu şekilde düzenlenmesini yani üyelerinin Bakanlar Kurulu tarafından belirlenmesini asla kimse kabul edemedi. Alt komisyonda bütün yapılan tartışmalara rağmen, alt komisyonda, Bakanlar Kurulunun tüm 11 üyeyi ataması şeklinde geçti. Üst Komisyona geldiğimizde Komisyon Başkanımız sevinçle bize dedi ki: "Size müjdemiz var, bu maddeyi değiştirdik." Dedim ki insafa geldiler, sanırım sivil toplumu ve bizim önerilerimizi dikkate aldılar. Baktık ki madde metninde 7 üyeyi Bakanlar Kuruluna, 2 üyeyi de Cumhurbaşkanına bırakmışlar değerli arkadaşlarım. Şimdi, 1 üyeyi de YÖK belirleyecek, 1 üyeyi de barolar seçecek.

Şimdi, gerçekten böylesine komik bir yaklaşımla yani bizleri ciddiye almayan, sivil toplumu ciddiye almayan bir yaklaşımla karşılaşmanın derin üzüntüsünü o anda yaşadık değerli arkadaşlarım. Şimdi, 7 üyeyi yani çoğunluğu zaten Bakanlar Kurulu belirleyecek, 2 üyeyi de Cumhurbaşkanı belirleyecek ve böylece bu kurul Paris İlkeleri çerçevesinde ve sivil toplumun da arzuladığı ölçüde değişmiş olacak. Yani yazıklar olsun bu anlayışa değerli arkadaşlarım. Bu gerçekten insan hakları mücadelesiyle alay etmenin tam tipik bir örneğidir. Ben Sayın Başkanımızı da o gün kınadım burada. Sayın Başkanımızın hâlâ bu konudaki açıklamalarını hayretle karşılıyorum. Bunların tamamını Paris İlkeleri reddediyor değerli arkadaşlarım. Bakın, Avusturya'da, Danimarka'da, Portekiz'de bütün insan hakları kurulları üyelerini parlamento seçiyor. Verilen örnekler İngiltere, Fransa? Türkiye'nin demokrasi standardı İngiltere'yle bir midir değerli arkadaşlarım, Fransa'yla bir midir? Orada neye bakıyorlar biliyor musunuz? Gerçekten kafaca etik olarak insan hakları alanında bağımsız olsun, ona bakıyorlar. Yani öyle bir kişi olacak ki buna sağcısı da, solcusu da, hangisi bakarsa baksın "Tamam, bu işte, insan haklarını korur." diyecek şekilde seçiyorlar. Bizde öyle mi oluyor? Hükûmetin yaptığı atamalara bakın, Cumhurbaşkanının yaptığı atamalara bakın, hepsinin altından birer cemaat sesi çıkmıyor mu değerli arkadaşlarım? RTÜK'teki üyelerinize bakın, Zahid Akman'ın durumuna bakın, Deniz Feneri'nin irtibatlı olduğu durumlara bakın. Alıyorsunuz, şimdi, onları bir de ödüllendiriyorsunuz, her yerlere yerleştiriyorsunuz.

Şimdi, bu insan hakları konusu çok önemli, Avrupa bunu çok dikkatle takip ediyor. Bakın, burada sizleri sert bir tonda eleştirmek istiyoruz, dikkatlerinizi çekmek istiyoruz. Ne yapalım muhalefet olarak? Yapmayın, Avrupa Birliği bunun peşinde. Böyle yaptığınız zaman, İnsan Hakları Kurulu Avrupa'dan geçerli not alamayacaktır, Türkiye'deki insan haklarından geçerli not alamayacaktır. Biz, bırakın Avrupa'yı, dünyayı, kendi insanlarımıza, kendi sivil toplumumuza bunu kabul ettiremezsek yazıklar olsun bize! O yüzden, bugün, buradan çıkmadan, değerli arkadaşlarım, önergelerimizi lütfen dikkatle takip edin. Bu şekilde, Komisyonun önerdiği, Hükûmetin önerdiği şekilde gelen öneri tam bir aldatmacadır, bundan İnsan Hakları Kurumu çıkmaz. Bakın, biz, Uludere Komisyonunda Uludere olaylarını eleştiriyoruz, ben Cumhuriyet Halk Partisinin Komisyon üyesiyim, Başbakan bize Mecliste yaptığı konuşmada karşı çıkıyor, diyor ki: "Muhalefet ileri geri konuşmasın." Şimdi, başka bir partiden gelen İnsan Hakları Komisyonu üyesine eleştiri okları yönelten Başbakan kendisinin atadığı bir üyeyi eleştirmeyecek midir? O Başbakanın atadığı üye hangi hakka ve yetkiye dayanarak Başbakanın yaptığı ve Hükûmetin yaptığı antidemokratik uygulamaları eleştirme hakkını ve yetkisini kendisinde bulacaktır? Kendimizi aldatmayalım değerli arkadaşlar. Bu da tam bir aldatma maddesidir, en önemli madde budur. Bu madde bu şekilde geçtiği takdirde, burada biz İnsan Hakları Kurumu kurmuyoruz; devlete bağlı, devletin güdümünde, devletin devletleştirdiği bir İnsan Hakları Kurumunu sadece kâğıt üzerinde kuruyoruz. Bunun da ayıbı Türkiye Büyük Millet Meclisinin üzerinde olmasın. Bizden uyarması, takdir sizlerden.

Lütfen, geç olmadan tavırlarınızı gösterin ve bizim verdiğimiz önergeyi destekleyin diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.