GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: DEVLET SIRRI KANUNU TASARISI
Yasama Yılı:2
Birleşim:123
Tarih:21.06.2012

OSMAN OKTAY EKŞİ (İstanbul) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; huzurunuzda uzun zamandır bir düzenleme konusu olması istenen ama nedense son günlerde alelacele Meclise sevk edilen Devlet Sırrı Yasa Tasarısı var. Ben şahsen en kötü kuralın en iyi kuralsızlıktan daha iyi olduğuna inanan biriyim çünkü kuraldaki yanlışı görebilir, düzeltebilirsiniz ama getirilen kuralların kuralsızlıktan daha kötü olduğuna hayatımda ilk defa bu tasarı vesilesiyle tanık oluyorum. Bununla ne demek istediğimi izninizle anlatmak isterim.

Tasarı, neyin, hangi bilginin devlet sırrı sayılacağına karar verme yetkisini Başbakanın başkanlığında Adalet, Dışişleri, İçişleri ve Millî Savunma Bakanlarından oluşan Devlet Sırrı Değerlendirme Kuruluna bırakıyor.

Bunun pratikteki anlamını hepimiz biliyoruz. Sonuçta, neyin, yani hangi bilginin milletten en az elli yıl süreyle saklanacağına Başbakan karar verecek. Örneğin Hükûmetin PKK terörüyle Oslo'da yaptığı gizli pazarlıkları Türk kamuoyunun öğrenmesi elli sene süreyle mümkün olmayacak. Aynı şey, Başbakanın bir önceki Amerika Birleşik Devletleri Başkanı George Bush'la yaptığı 5 Kasım 2007 tarihli, ülkemizin kaderinde önemli etkileri olduğuna inandığım görüşme için de geçerli.

Şunu söylemek istiyorum: Ülkelerin millî güvenliğine ve uluslararası ilişkilerine zarar vermesin diye bazı bilgilerin bir süre gizli tutulmasında, hatta bu nitelikteki bilgilerin devlet sırrı kategorisine sokulmasında bence bir anormallik yok ama bu bilgileri gizli tutma süresini makul sayılabilecek sınırların ötesine taşırsanız, örneğin otuz yerine elli yıl süren bir yasak koyarsanız, hem kendi kamuoyunuza hem kendi milletinize hem o konudaki gerçekleri ortaya çıkarması gereken bilim adamlarına saygısızlık, hatta kötülük etmiş olursunuz. Hele tasarıdaki gibi nihai karar verme yetkisini sınırsız yetkili, sıfır sorumlu bir kurula, daha doğrusu Başbakana bırakırsanız, demokrasiye de ihanet etmiş olursunuz.

Yetkiyi sadece Başbakana bırakmakla yaptığınız yanlış yetmiyormuş gibi, hukuken de affedilmez yanlışlar yapıyorsunuz. Anayasa'nın 74'üncü maddesini iki yıl önce siz değiştirdiniz, değil mi? O zaman Anayasa'ya "Herkes bilgi edinme hakkına sahiptir." hükmünü koyan da sizlersiniz. Şimdi yine sizin çoğunluğunuz vatandaşın bilgi edinme hakkını en az elli sene süreyle önlemiş oluyor. Böylece, Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın sınırlanabilir." diyen 13'üncü maddesini ihlal etmiş olmuyor musunuz?

Bir an için "Elli sene sonra o bilgi açık hâle gelecek." dediğinizi duyar gibi oluyorum. O zaman, lütfen şunu yanıtlayın: Hangi bilginin devlet sırrı sayılacağına Başbakan ile 4 bakanın oluşturduğu bir kurul karar verecekti, değil mi? O Kurul kararının idarenin bir tasarrufu olduğunu herhâlde inkâr etmezsiniz. Nitekim, Sayın Bakan da az önce ifade etti. Bu kurul kararı aleyhine herhangi bir yargı mercisine gitme imkânı, Sayın Bakanın bütün direncine rağmen, hukuken açık bir gerçektir ki, böyle bir imkân yok çünkü tasarı bu kapıyı kapatmış durumda. O zaman, Anayasa'nın "İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır." diyen 125'inci maddesini alenen ve resmen ihlal etmiş hatta çiğnemiş olmuyor musunuz? 

Yaptığınız çok açık. Bu yasayla Başbakana yeni ve sınırsız ve denetlenemez bir yetki daha veriyorsunuz, aynen Millî İstihbarat Teşkilatı Müsteşarını yargıya gidip ifade vermekten kurtarmak için çıkardığınız yasada olduğu gibi. O yasayla da Başbakanın görevlendirmesi koşuluyla en ağır suçu işleyen bir kamu görevlisinin yargılanmasının önünü kestiniz. Şeklen Başbakanın iznine bağladınız ama hepimiz biliyoruz ki suçlunun cezasız kalma yolunu açtınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OSMAN OKTAY EKŞİ (Devamla) - Sayın milletvekilleri, sözlerimi şununla tamamlamak istiyorum: Gerçekten, hiç değilse bir dakika için bu gidişin nereye olduğunu düşünüyor musunuz?

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ekşi.