GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP GRUBU ÖNERİSİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:124
Tarih:26.06.2012

SIRRI SAKIK (Muş) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de lehte söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Aslında, iki gün sonra Orhan Doğan'ın ölüm yıl dönümü. Belki bu fırsatı bulamayız ama ben buradan Orhan Doğan'ı saygıyla, sevgiyle, rahmetle anıyorum. Orhan Doğan da burada, eli kelepçelenerek alınıp götürülmüştü. O dönemde hep birlikte bu süreci yaşadık, bir ihtilaldi aslında, bir sivil darbeydi. Burayı kuşatmıştı, askerler de, polisler de kuşatmıştı. Askerler talimat vermişti komisyonlara ve Genel Kurula da böyle emredilmişti: "Bunların dokunulmazlığı kaldırılmalıdır." Çünkü Karma Komisyonda benim dokunulmazlığım kaldırılırken sadece ön sayfada ismim vardı, reddediliyor, tekrar ilahlar devreye giriyor, tekrar Karma Komisyona davet ediliyoruz, üçüncü kez, bizim dokunulmazlıklarımızın kaldırılmasına karar verdiler ve ben oradan da ayrılırken Refah Partisinden arkadaşlar ağlayarak orayı terk etmişlerdi ve böyle bir süreci yaşadık.

Şimdi, Meclisimiz bir komisyon oluşturdu, Darbeleri Araştırma Komisyonu. Biz de sevindik, bizim de arkadaşlarımızdan Komisyonda yer alanlar oldu ama üç dört gün önce duydum ki Komisyonumuz bir karar almış. Bakın, 2 Mart darbesini araştırma ihtiyacı duymayan bir Komisyon. Darbe olmuş, askerler Parlamentoya talimat vermiş ve sizin meslektaşlarınızın eline kelepçe vurulmuş, bunu araştırmıyor. Komisyon bir karar alıyor, Şili'de, Arjantin'de, Yunanistan'da, İtalya'da, İspanya'da darbeleri araştırmak üzere buralara seyahat düzenlemeye gidecek. Komisyona minnettarız, nasıl bunu keşfettiniz, nasıl böyle büyük bir kâşifsiniz, nasıl böyle bir keşifte bulundunuz; size çok teşekkür ediyoruz! Yanı başınızda olan 2 Mart 1994'teki darbeyi görmüyorsunuz ama İtalya'ya gideceksiniz, İspanya'ya gideceksiniz, Arjantin'e gideceksiniz, oradaki darbeleri araştıracaksınız; yok böyle bir şey. Bu Parlamento ayağa kalkmalıdır. Bu ülke çiftlik değildir. Siz yanı başınızdaki bir darbeyi görmez de gidip İspanya'da darbeyi araştırmaya giderseniz onun adı "turistik bir seyahat" olur ve ben Grubumuza da sesleniyorum, grup başkanlarımıza, grup başkan vekillerimize, derhâl bir üye olarak sizden rica ediyorum: Bu Komisyondaki üyemizi geri çekin. Eğer Orhan Doğan'a, Leyla Zana'ya, Ahmet Türk'e, Hatip Dicle'ye ve Sedat Yurttaş'a, Selim Sadak'a ve Mahmut Alınak'a, Sırrı Sakık'a vurulan kelepçeleri görmüyor da ve buradaki ilahların emrine biat eden, onlara emredenlere buradan biat edenleri görmüyorlarsa bizim bu komisyonlarda yerimiz olmamalıdır.

Sevgili arkadaşlar, şimdi, sorunlarımız çok. Yani CHP'nin getirdiği bu noktadaki önerge çok doğrudur, yerli yerindedir ve Parlamento bir an önce bizim sorunlarımızı çözmek için bu konuda sorumluluklarını yerine getirmelidir. Bakınız, bizim yaralarımız var, yaralarımızın sarılması gerekir. Her gün bir cezaevinde bir isyan oluyor, çok yakın bir tarihte 13 insan Urfa Cezaevinde yaşamını yitirdi. Siz askerî darbelere karşı olduğunuzu söylüyorsunuz ama askerî darbelerin getirdiği kanunlarla, yasalarla bu ülkeyi hâlâ yönetiyorsunuz. Yani daha birkaç gün önce Urfa Cezaevinde olanlar 12 Eylül döneminde Diyarbakır'da olanlarla eş değerdedir, Ulucanlar Cezaevinde olanlarla eş değerdedir, Bayrampaşa Cezaevinde olanlarla eş değerdedir. Siz 300 küsur kişilik bir cezaevine bin küsur insanı yerleştirirseniz? Ve bunların büyük bir çoğunluğu da Barış ve Demokrasi Partisinin üyeleridir. O gece Vali orada açıklamalarda bulunuyor. Aslında en büyük terörü siz estiriyorsunuz, orada siyasi mahkûmlara "Efendim, siyasi değil de terör" diyor. Yüzde 90'ı bizim partinin üyeleridir, il ve ilçe başkanlarımızdır. En çok terörü siz estiriyorsunuz devlet adına ve insanları haksız bir şekilde alıp içeri tıkıyorsunuz. 300 kişilik yerde bin küsur insan kalırsa, 18 kişilik yerde 40 kişi kalırsa, 8 kişilik yerde 18 kişi kalırsa lavabo sorunundan, tuvalet sorunundan, prize takılan semaver sorunundan bile sorun çıkar. Siz haksız bir şekilde insanları tutukluyorsunuz.

Bakın, bugün, 71 tane KESK yöneticisi ve Genel Başkanı dâhil olmak üzere, bunlar dünden beri bir terörle karşı karşıyadır. Acaba bunlar ne yapıyordular, bunlar Suriye'nin istihbarat birimi miydiler, acaba onlar oradaki katil Esad rejiminin buradaki uzantıları mıydılar? Bir tarafta Suriye'ye karşı diklenirken diğer tarafta kendi halkınıza bu kadar zulüm etme hakkına sahip olabilir misiniz? Dönüp Esad? Evet, Esad'ın eli kanlıdır, babasının eli de kanlıdır, Baas Rejimi katildir; doğrudur da ama sizin eliniz çok mu temizdir? Siz burada masum insanları alıp tutuklayacaksınız ve size muhalif olanlara karşı acımasız bir şekilde olacaksınız. Kim muhalif güçler? Emek cephesi. Kim? Kürtler. Kim? Sosyalistler. Size muhalif olanlara karşı acımasız olacaksınız ama dönüp Esad'la ilgili söz söyleme hakkınız olmaz. Evet, onun eli kanlıysa, siz burada onun uyguladığı politikaların aynısını uygularsanız aynı kefede değerlendirilirsiniz ve siz Kürtlere boyun eğdirtmeye çalışıyorsunuz.

Bakın, 71 kişi alınmış gözaltına, 71'i de Kürt'tür. Ne yaptılar bunlar? Bunlar okulda eğitim veriyorlar, bunlar emekçi, sizin çocuklarınızın öğretmenleri. Ne yapmışlar? Savcılar soruyor. Özel yetkili mahkemeler ne diyor? Dönüp diyor ki bu gözaltındaki arkadaşlarımıza: "Siz Özgür Politika'yı okudunuz mu? Siz Azadiya Welat gazetesini okudunuz mu? Birgün gazetesini okudunuz mu?" El vicdan be! Şimdi, sizden birilerini tutuklayıp size sorsalar: "Yeni Şafak gazetesini okudunuz mu? Akit gazetesini okudunuz mu? Zaman gazetesini okudunuz mu?" Bunun adı ne kadar demokrasi olur? İşte buradaki, bakın, savcıların yaptığı bu.

KESK yöneticilerine soruluyor, "Siz şu eyleme katıldınız mı?" diyor.  Tabii ki katılacağım, ben sizin antidemokratik uygulamalarınızı protesto etmek için zaten sokaklardayım, her gün bana gaz sıkıyorsun, copla vuruyorsun ve beni alıyorsun tutukluyorsun, bunları yapmak üzere zaten ben  sendikal görevlerimi, hakkımı yerli yerine getiriyorum ama dönüyor, hayır, bunları yaptığınız zaman özel yetkili savcılar sizin yakanıza yapışır.

Şimdi, 12 Eylülden, 12 Eylül yasalarından hesap soranlar 12 Eylül yasalarıyla muhaliflerini susturmaya çalışıyorlar. Özel yetkili mahkemeler, evet, şark istiklal mahkemeleri, istiklal mahkemeleri hangi ruhla hareket ettiyse, devlet güvenlik mahkemeleri hangi ruhla hareket ettiyse bunlar da öyle hareket ediyor.

Bakın, bütün cezaevleri tıka basa dolu, "300" rakamı binle dolu, "500" rakamı binin üzerinde ve hep muhalifler içeride ve bu ülke gerçekten eğer sorunları çözmek istiyorsa bir bütünü olarak bunları masaya yatırıp ve Meclisin alelacele tatile girmesine gerek de yok, biz temel sorunların çözümü için gece gündüz, yaz kış demeden çalışmaya hazırız, yeter ki bu ülkenin sorunlarını çözünüz. Bu sorunları getirip birlikte paylaşın. Diğer muhalefet partileriyle ortak bir paydada buluşabiliriz, ülkemizi özgürleştirebiliriz, bu noktada eksikliklerimizi giderebiliriz ama siz, bunların hiç birini yapmıyorsunuz, torba yasaları oluşturarak bu torbanın içerisine her şeyi dâhil ediyorsunuz ve muhalefet grubuna da, muhalefet partilerine de "Gelin, buna dâhil olun." diyorsunuz.

Bakın, 2 Temmuzda KCK davası, ana davası yani o kadar çok davalar açıldı ki Diyarbakır'da ana dava, İstanbul'da ana dava; her yerde böyle, bütün Kürtler KCK'li ve burada bir yargı süreci başlıyor. Burada hukukun ve adaletin ülkesini eğer oluşturmak istiyorsanız bir an önce hep birlikte bunları inşa etmeliyiz yoksa kandan kanunlar bu ülkeye kan getirir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SIRRI SAKIK (Devamla) - Ben, kandan kanunların değil, hukukun ve huzurun ülkesinin oluşmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Sakık.