GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: (10/236, 237, 238, 239) NO.LU ÜLKEMİZDE DEMOKRASİYE MÜDAHALE EDEN TÜM DARBE VE MUHTIRALAR İLE DEMOKRASİYİ İŞLEVSİZ KILAN DİĞER BÜTÜN GİRİŞİM VE SÜREÇLERİN TÜM BOYUTLARI İLE ARAŞTIRILARAK ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLERİN BELİRLENMESİ AMACIYLA BİR MECLİS ARAŞTIRMASI AÇILMASINA İLİŞKİN ÖNERGELERİN ÖN GÖRÜŞMESİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:93
Tarih:11.04.2012

MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Gerçekten, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarihinde çok önemli, tarihî bir oturumu gerçekleştiriyoruz. Muhtemel, altmış yıllık çok partili demokrasi tarihimizde ilk defa, geriye dönük bir hesaplaşmanın, bir sorgulamanın müzakeresini birlikte yapıyoruz. Bana göre çok önemli ama yanlış başlanılarak tartıştığımız bir konu.

Değerli arkadaşlar, Türkiye Büyük Millet Meclisine karşı hukuk dışı yollardan yapılan müdahaleleri, darbeleri en çok Türkiye Büyük Millet Meclisi mesele yapmak durumunda. Bu konuyu konuşurken bu konuyu konuşanlar önce kendi pozisyonlarını ifade ederek meseleyi ortaya koymalılar.

Bu sebeple, Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz, bir irade beyanı olarak söze başlarken tarihin önünde, milletin önünde çok açık yüreklilikle şunu söylüyoruz, diyoruz ki: Milletin iradesine, sebebi ne olursa olsun, sahibi de kim olursa olsun hukuk dışı yollarla yapılacak bir müdahale olmamalıdır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz buna karşı çıkarız çünkü aslolan millettir ve millet kendi iradesiyle kendi geleceğini belirleme hakkına sahiptir. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Buna bir müdahaleyi, sebebi ne olursa olsun, sahibi de kim olursa olsun, tasvip edebilmek, ona sebep geliştirebilmek, mantık geliştirebilmek kendimizin inkârı olur. Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz meseleye böyle bakıyoruz. Bunu bugün de söylemiyoruz, bunu kuruluşumuzdan bu yana söylüyoruz. Kurucu Genel Başkanımız merhum Alparslan Türkeş'in bu yönde, tarih olmuş o kadar önemli değerlendirmeleri, sözleri var ki.

Değerli arkadaşlar, tekrar ediyorum, önemli bir konuyu tartışıyoruz ama yanlış tartışıyoruz. Darbeler ve muhtıralara karşı, onun sebeplerini, sonuçlarını araştırmak üzere bir komisyon kuruyoruz. Niye pozitif bakmıyorsunuz? Darbe, demokrasiye, milletin iradesine karşı yapılan bir hukuk dışı müdahale ise biz, demokrasiyi içselleştirmek, demokrasiyi güçlendirmek, onu kurumsallaştırmak, ona müdahaleye kimsenin cesaret edememesi için gereken tedbirleri almayı niye konuşmuyoruz? Bence, bugün burada üzerinde konuşulması gereken konu geçmişte yaşanan darbelerin sebeplerini, sorumlularını sorgulamak değil; demokrasiyi nasıl güçlendirebiliriz, nasıl toplumsallaştırabiliriz, nasıl bireysel düzeyde içselleştirebiliriz, bunu konuşmamız lazım. Bu komisyonun adı "darbelerle mücadele komisyonu" değil "demokrasiyi güçlendirme komisyonu" olmalıdır. Doğrusu budur. Eğer demokrasi gerçekten milletin iradesiyle, kendi geleceğine sahip çıkma, ona dayalı bir sistem kurmak, ona dayalı bir yapı kurmak yani Türkiye Büyük Millet Meclisini, siyasi partileri, siyaset kurumunu, oradan çıkmış olan iktidarı, muhalefeti savunmaksa, demokrasi buysa, eğer, bunu, biz, adam gibi kurabilsek, işletebilsek, adam gibi de sahiplenebilsek hiçbir kurum ve kişi demokrasiye yani milletin iradesine müdahale cesaretini gösteremez.

Burada, bu konuyu konuşan arkadaşlar hamasi konuşmalar yaptılar. Geçmişi suçlayarak bir yere varılmaz. Milliyetçi Hareket Partisi olarak söylüyorum, darbelerin en çok zararını görmüş bir hareket, bir kitle olarak, bir toplum kesimi olarak söylüyorum; kabuk tutmuş yaraların kaşınmasının bu ülkeye, bu millete hiç faydası yok. Bu işin en çok zararını gören Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, siyasetçiler olarak, siyasi partiler olarak, biz, bundan sonrasına tedbiri demokrasiyi güçlendirmede görmezsek?

Geçmişi sorguladınız. Nereye kadar sorgulayacaksınız? Hangi süreçte sorgulayacaksınız? Ulaştığınız sonuçlar kamu vicdanını rahat ettirecek mi? Öngörülemeyen sonuçların arkasından koşmak, siyaset kurumunun, bana göre, işte, geçmişte de ihtilallere, darbelere sebep olan zafiyetidir.

Değerli arkadaşlar, 12 Eylül ihtilalinin yargılanması için açılan dava bir irade beyanıdır. Türk milleti, tüm kurumsal kimliğiyle, Türk siyaset kurumu tüm siyasi partileriyle buna karşı çıktıklarını müdahil olmak talebiyle ortaya koymuşlardır. "Artık milletin iradesine hukuk dışı yollardan müdahale etmek kabul edilemez ve suçtur." beyanıdır bu, bu mahkeme. Bu çok önemli bir hüküm cümlesidir. Buna sahip çıkmamız lazım ama bana göre bunu yeterli de bulmamız lazım. Millet kendi iradesine sahip çıkmanın kararını ortaya koymuştur, buna müdahale edeni yargılama iradesini ortaya koymuştur. Geçmişte kalmış travmaları günümüze taşıyarak yeniden bir tartışma ortamı yaratmak, yeniden bir cepheleşme ortamı yaratmak çok da faydalı olmayacaktır.

Dolayısıyla, biz siyaset kurumu olarak, milletin iradesini temsil eden siyaset kurumu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak milletin iradesini topluma mal edecek, toplumun sahiplenmesini temin edecek tedbirleri almamız lazım. Alabildiğimizi söylemek mümkün mü? Türkiye'de demokrasi işliyor diyebilmek mümkün mü? Demokrasi dediğimiz hadise bireyin ve toplumun kendi geleceğine, kendi özgür iradesiyle karar verme hak ve sorumluluğu olarak bir kültür, bir iman noktasına getirdiğimizi söyleyebilmek mümkün mü? Siyaset kurumları olarak, siyasi partiler olarak kendi iç demokrasimizi kurabildik mi? Hâlâ yüzde 10 seçim barajıyla bu milletin kendi geleceğine, kendi özgür iradesiyle karar verdiğini söyleyebilmek mümkün mü?

Değerli arkadaşlar, hâlâ demokrasinin nimetlerinden faydalanarak farklılıkları kimlikleştirerek toplumu ayrıştırmayı bir hak gören anlayışı durdurabildik mi? Böyle de olunca, darbeleri sorgulamak çok da anlamlı değil. Bunun üzerinden siyaset yapmak zaten hiç kimseye yakışmamıştır. Burada hamasi nutuklarla bir yerleri suçlayarak veya acılarımızı konuşarak? Biz ülkücüler, Milliyetçi Hareket Partililer bu darbelerin en çok zararını görmüş, acısını, çilesini çekmiş insanlar olarak, o çektiğimiz çileyi kimseyle paylaşmaya yanaşmayız. Bu acı bizim çok özelimiz. Ama onu konuşarak, acındırarak veya öfkeye dönüştürerek ne yapacağız, demokrasiye sahip mi çıkabiliriz?

Biz, bize düşen görevi yapalım. Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, siyaset kurumu, siyasetçiler olarak eğer demokrasiyi, demokrasi dediğimiz hadiseyi biz bireysel anlamda içselleştirir, onu topluma mal eder, bir iman noktasına getirebilirsek hiç kimse milletin iradesine müdahale etmeye cesaret edemez ama bunu yapmazsak, demokrasi dediğimiz hadise böyle göstermelik bir oyuna dönüşürse sebeplerini ve sonuçlarını sorgulamanın hiçbir faydası olmaz. Birileri darbenin sebeplerini oluşturur, acımasızca oluşturur ve darbeyi de yapar. Topunuz, tüfeğiniz mi var? Dolayısıyla, biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak; çok önemli bir konu müzakere ediyoruz ama bu müzakere demokrasiyi nasıl güçlendiririz ortak bağlamında yapılmalıdır yoksa "Darbeleri sorgulayalım..." Varız, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, cumhuriyet tarihinde ne kadar darbe, muhtıra varsa sonuna kadar sorgulamaya varız ama önce kendimizi sorgulayalım. Siyaset kurumu... Darbelerin sebepleri belli değerli milletvekilleri. Tarihimizde tüm darbelerin sebepleri dış projelerdir, dış kaynaklı projelerdir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) - Hayhay efendim.

Ne kadar konuşursanız konuşunuz, Türkiye'de almak istedikleri sonucu hasıl edebilmek için darbenin şartlarını oluşturmuşlardır, kendilerine taşeron da bulmuşlardır ve her darbe sonrasında Türkiye geriye gitmiştir. Darbenin sonucu da yıkımdır. Nesini konuşacağız? Yıkımdır. Yapılması gereken ne? Demokrasiyi güçlendirmektir; demokrasiyi içselleştirmek, demokrasiyi kurumsallaştırmak, milletin iradesine müdahaleye kimsenin cesaret etmesine imkân vermemektir.

Onun için, gelin, bu komisyonu demokrasiyi güçlendirme komisyonu diye kuralım ve meseleyi o bağlamda sorgulayalım. Çok ilmî de bir çalışma yapalım, ona dayalı da bir yapılanmayı Meclisimize getirelim. Bizim teklifimiz budur.

Dolayısıyla, bizim, bu araştırma komisyonuna bu anlamda destek vereceğimizi de ifade ediyor ve tüm darbecileri, Milliyetçi Hareket Partisi adına kınıyorum, haklarımızı helal etmediğimizi de ifade ediyorum.

Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Şandır.