GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: KAZDAĞLARINDA YAŞANAN ÇEVRESEL SORUNLAR HAKKINDAKİ MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİ?NİN ÖN GÖRÜŞMESİNİN, GENEL KURULUN 16/11/2011 ÇARŞAMBA GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN CHP GRUBU ÖNERİSİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:19
Tarih:16.11.2011

MUSTAFA SERDAR SOYDAN (Çanakkale) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Kazdağlarında yaşanan çevresel sorunların ivedilikle çözülmesi, sağlıklı ve dengeli bir çevre için gerekli tedbirlerin alınması amacıyla Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili arkadaşlarımla birlikte vermiş olduğum Meclis araştırması önergem hakkında söz almış bulunmaktayım. Hepinize saygılar sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, sözlerime başlarken özellikle şunu ifade etmek istiyorum: Bugün, burada bizlerin, çocuklarımızın, torunlarımızın soluyacağı havayı, içeceği suyu, yiyeceği besinleri konuşacağız. Bizler, her birimiz tarihe kendi yaşamını karartan, içtiği suyu kirleten, havasını solunmaz kılan, toprağını verimsiz ve sağlıksız hâle getiren nesiller olarak mı geçeceğiz? Bu sorumluluk ve bilinç altında bugünü değil geleceği düşünen, geleceği yaşanabilir kılan, siyasetçiler olarak hiçbir siyasi ayrım gözetmeksizin, hiçbir ideolojik baskı altında kalmadan, yaşanabilir bir çevre için hep birlikte olalım.

Değerli arkadaşlar, Kaz dağı yöresi yer üstü ve yer altı su kaynaklarını oluşturan, besleyen ve onların sürekliliğini sağlayan, Bandırma'dan Ayvalık'a? (Gürültüler)

MUHARREM İNCE (Yalova) - Sayın Başkan, uyarır mısınız arkadaşları.

BAŞKAN - Tamam.

Sayın milletvekilleri, lütfen biraz sakin olalım.

Buyurunuz efendim, siz devam ediniz.

MUSTAFA SERDAR SOYDAN (Devamla) - ... hatta Midilli'ye, hatta Gökçeada'ya kadar yaklaşık 2,5 milyon insanın temiz ve güvenilir su kaynağıdır. Barındırdığı bitkilerle,hayvanlarla, temiz havasıyla ve sularıyla can verdiği tarım alanlarıyla yüzyıllardır tüm yörenin yaşam kaynağı olmuştu ve olmaya devam etmelidir. Bölgedeki bütünlüğü korunan önemli orman örtüsü, küresel ısınmanın nedeni olan fazla karbondioksiti emerek küresel ısınmanın olumsuz etkilerini azaltırken fotosentez sonucu ürettiği oksijen ile yöreyi oksijen bolluğu açısından dünyanın en zengin yerlerinden biri yapar ve tüm yörede solunum yapan canlıların, başta insanlar olmak üzere, sağlıklı yaşamını sağlamaktadır.

Kazdağı yöresi, barındırdığı bitki ve hayvan topluluklarıyla Anadolu'nun en önemli sığınaklarından birini oluşturmaktadır. Yaban hayatı için çok değerli bir yaşam alanıdır. İçerdiği 82 nadir bitki türünden 37 tanesi sadece Kaz dağı'na özgüdür. Bu nedenle, önemli bir gen merkezidir. Burası aynı zamanda kuşların ikincil göç yollarındandır.

Kazdağları, zengin biyolojik çeşitliliği nedeniyle uluslararası değerlendirme ölçütlerine göre önemli bitki alanı ve önemli doğa alanı olarak kabul edilmiştir, 2006 Dünya Dağlar Yılı'nda dünyanın en iyi iki dağından biri seçilmiştir.

Akdeniz ile Karadeniz iklimleri arasında bir geçiş bölgesi özelliği taşıyan Kaz dağı yöresi, sahip olduğu fiziki coğrafya ve buna bağlı olarak da iklim koşulları sayesinde doğal bitki örtüsü ve tarımsal etkinlikler açısından çevreye göre daha zengindir. Bu yüzden, tıpkı antik çağlarda olduğu gibi bugün de burada tarım oldukça önemli bir yer tutar. Bölge nüfusunun yaklaşık yüzde 50'si tarımla geçinmektedir.

Yine Kazdağları tarihî ve mitolojik alandır. Geçmişten devraldığımız, titizlikle koruyarak gelecek kuşaklara devretmemiz gereken değerli tarihsel ve kültürel mirastır.

Çoğunlukla bölgenin kuzeyinde yer alan termik santraller ve kurulması planlanan çimento fabrikalarının bacalarından çıkacak zehirli gazlar ve etrafa yayılan küller havayı kirletecek, oluşan asit yağmurları ise tarım alanlarını ve Kazdağlarının bitki örtüsünü yok edecektir. Kül depolama alanlarından etrafa yayılan radyoaktivite ölümcül hastalıklara neden olmaktadır. Dünyanın en kirli sanayilerinin ve madenlerinin böyle dünyada eşi olmayan bir bölgede işletilmesinin hiçbir haklı gerekçesi yoktur.

Değerli arkadaşlar, son yıllardaki olağan dışı artış sonucu, ülkemizin yüzde 50'sinden fazlası, küresel sermaye tarafından, maden aramaları - özellikle altın ve gümüş- gerekçe gösterilerek, onur kırıcı ruhsat bedelleri karşılığı ipotek altına alınmıştır. İpotek altındaki bölgelerden birisi de Kazdağlarıdır. Bölgede özellikle altın tekelleri sondaj çalışmalarını tamamlamak üzeredirler. Bu amaçla Kazdağlarında altı adet firmanın otuz yedi farklı yerde yüzlerce sondaj deliği açarak çalışmaları devam etmektedir. Fırsat bulurlarsa yakında işletmeye başlayacaklardır. Yani Kazdağlarının hemen tamamında, çapı 600 metreye, derinliği 400 metreye varan cehennem çukurları açacaklardır. Yer altı sularımızı, havamızı zehirleyecekler, radyoaktiviteyi artıracaklar, bölgedeki tarımsal üretimin değerini ve miktarını düşüreceklerdir. İnsan başta olmak üzere, tüm canlıların amansız hastalıklara yakalanmalarına sebep olacaklardır. Başka bir deyişle, "yeryüzü cenneti" olarak adlandırılan bu bölgede doğal yaşamı bitireceklerdir, katledeceklerdir.

Değerli arkadaşlar, doğal yaşam için en temel ihtiyaçlardan biri olan suyun artan nüfus ve plansız büyümeyle birlikte tükenmeye başlaması, kullanılabilir, içilebilir temiz suya erişimde yaşanan sorunlar, su yoksunluğu ve yoksulluğu, suyun ticari bir meta olarak görülmeye başlanmasıyla uluslararası su politikası da değişmeye başlamıştır. Su artık yeni dünyanın en önemli yaşamsal kaynağı hâline gelmiştir. Su yüzünden gelecekte savaşların çıkması kaçınılmazdır. Siyanürle altın madenciliğinde 1 ton kayaç için 3 ton su kullanılmaktadır, yani başka bir deyişle, 1 gram altın için 3 ton su siyanürle kirletilerek dönüşü olmayacak bir şekilde yok edilecektir.

Kazdağlarında milyarlarca ton suyun maden çıkarmada yok edileceği açıktır. Kazdağları sınırlarında sulanabilecek alanların yüzde 60'ı sulanmakta, yüzde 40'ı su beklemektedir. Gerçekler bu iken, çokuluslu altın tekellerine sularımızı kirletip yok etsinler diye 1 gram su tahsis etmek gibi bir lüksümüz olamaz, olmamalıdır, olmayacaktır.

Sayın milletvekilleri, Kaz dağı yöresinde altın madeni işletmeciliği başlar ise 2,5 milyar ton kayaç ve toprak işlenecek, yaklaşık 400 bin ton siyanür kullanılacak, 2 milyon 580 bin dekar orman alanı ve başta 10 milyon adet zeytin ağacı ve kiraz, şeftali, elma gibi dünyanın en kaliteli meyve ağaçları ile tüm bitkisel üretimimiz olumsuz etkilenecek, yöre tarımının can damarı olan su kaynaklarının tamamı kirlenecek, tarımla uğraşan yaklaşık 750 bin kişi etkilenecek. Altından bir defa elde edilecek parasal değer, tarımsal üretimden kazanılan ve ülke ekonomisine giren bir yıllık kazancı bile karşılayamayacaktır. Kaldı ki kaybedilen çevresel değerlerin hiçbir şekilde telafisi mümkün değildir. Kaybedilen, yaşamın ta kendisidir. Yaşamı parasal değerlerle yerine koymak mümkün mü? Mümkün olmadığını birileri, hatta birçokları ifade etmeye başladı hem de gür sesleri ve yürekleriyle. Kimler mi onlar? Onlar, Çanakkale Çan Söğütalan köylüleri, Lâpseki Şahinli köylüleri, Bayramiç Kuşçayırı köylüleri, Biga Elmalı köylüleri ve çevrede yaşayan Çanakkaleliler, Balıkesirliler. Çocuklarına, torunlarına yaşanabilir bir çevre bırakmak isteyen duyarlı insanlardır onlar.

Çanakkale Ziraat Mühendisleri Odası, Çanakkale Çevre Platformu, Çanakkale'de görev yapan tüm yazılı ve görsel basın mensupları, belediye başkanlarımız; gelin bu insanlara sizler de katılın, güç verin.

Değerli arkadaşlar, Anayasa'nın 56'ncı maddesinde de belirtildiği gibi, herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşların görevidir. Kazdağlarında altın işletmecilerine ruhsat vermeyelim. Kazdağlarını özgür bırakalım, yaşama yaşam katmaya devam etsin yüzyıllardır olduğu gibi. Çanakkale savaşlarının 100'üncü yılını kutlamaya hazırlandığımız bugünlerde Kazdağlarında yaşanan gelişmeler, bu topraklarda verdiğimiz yüz binlerce şehidin kemiklerini sızlatmaktadır. Çok ağır bedeller ödeyerek yurt edindiğimiz bu ülkede toprağımız, suyumuz, havamız, ormanlarımız yasa tanımaz iş birlikçilerin rant aracı olmamalıdır. Buna izin vermeyelim.

Değerli arkadaşlar, sözlerimi bir hatırlatma yaparak bitirmek istiyorum. 1925 yılında yani tam seksen altı yıl önce, Atatürk, bozkır ortasında kurulmuş bir ülkenin başkentinde "Yeşili görmeyen gözler renk zevkinden mahrumdur. Burasını öyle ağaçlandırınız ki kör bir insan dahi yeşillikler arasında olduğunu fark edebilsin." diyerek modern bir çiftliği yani bugünkü Atatürk Orman Çiftliği'nin kurulmasını istemiştir. Bizler de çocuklarımız da, torunlarımız da renk zevkinden mahrum kalmasın, kalmayalım. Hep birlikte temiz su içelim, temiz hava soluyalım, temiz topraklarla tarım yapalım, gerçek modern insanlar gibi yaşam kaynaklarımıza sahip çıkalım. Unutmayalım ki Kazdağlarının üstü altından daha değerlidir.

Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)