GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP GRUBU ÖNERİSİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:126
Tarih:28.06.2012

SIRRI SAKIK (Muş) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu önergeyle ilgili, genelde gruplar görev dağılımı yaparlar ama bize en sona ne düşerse biz öyle çıkıp konuşuruz çünkü burada dağıtım yapılırken adil ve adaletli değil. Onun için, aleyhte de olsa, ben lehte konuşacağım.

Şimdi, aslında, belediyelerle ilgili, gerçekten hepimizin yaraları var. Hele hele Barış ve Demokrasi Partisinin belediyelerinin uğradığı o zalimane politikaları hepimiz biliyoruz. 2009 Mart ayındaki seçimlerden hemen sonra, alelacele, 14 Nisanda bir operasyon düzenlendi ve belediye başkanlarımız içeri alındı; bir kısmı da yakın tarihte alındılar. Bunlardan, mesela, 14 Nisanda Batman Belediye Başkanımız Nejdet Atalay, daha bir aylık görevdeyken alelacele tutuklandı. Şırnak Belediye Başkanımız Ramazan Uysal, Iğdır Belediye Başkanımız Mehmet Nuri Güneş, Van Belediye Başkanımız Bekir Kaya da birkaç gün önce alındı. Şırnak Cizre Belediye Başkanımız Aydın Budak, Şırnak İdil Belediye Başkanımız Resul Sadak, Şırnak Uludere Belediye Başkanımız Şükran Sincar, Urfa Viranşehir Belediye Başkanımız Leyla Güven, Urfa Suruç Belediye Başkanımız Ethem Şahin, Hakkâri Yüksekova Belediye Başkanımız Ruken Yetişkin, Mardin Kızıltepe Belediye Başkanımız Ferhan Türk, Mardin Derik Belediye Başkanımız Çağlar Demirel, Van Özalp Belediye Başkanımız Murat Durmaz ve onlarca eski belediye başkanımız ve yüzlerce il genel meclisi üyelerimiz ve binlerce seçilmiş il, ilçe başkanlarımız ve bu Parlamentonun da 8 tane milletvekili şu anda içeride.

Şimdi, bu operasyon nereden başladı? Bu operasyon, hemen mart sonrası, seçimler sonrası, Barış ve Demokrasi Partisi 100 belediye başkanlığı alınca alelacele bir operasyon düzenlendi. Şimdi, bu belediye başkanlarımızın hiçbiri? Yani akçeli işlerle ilgili bir tek tutuklama yoktur, bunlar sadece düşüncelerinden dolayı cezaevindedirler.

Şimdi, bu ülkede sürekli çıkıp "Geçmişle yüzleşip, geleceğimizi birlikte inşa edelim." dediğimizde ve sizler de zaman zaman "Gereği yapılmalıdır, seçilmişler, evet, geçmişte haksızlıklar yaşandı ama  bugünü inşa etmek için bu seçilmişlerin belediyede belediye başkanlığını sürdürmesi lazım." Ama bu yapılmıyor ve Van'da büyük bir deprem yaşıyoruz. Van Belediye Başkanımız ve oradaki ilçe belediye başkanlarımızın gecesini gündüzüne katarak -Sayın Bakanımız da oradaydı, hep beraberdik Van'da- nasıl çalıştığını, nasıl Van'da zaman zaman çaresiz kaldığında hüngür hüngür ağladığını bütün Van halkı da gördü ama birkaç gün önce, eften püften ve özel yetkili mahkemelerin kararıyla gözaltına alındı.

AKP Grubu adına buraya çıkıp konuşan arkadaşımız: "Yargıya intikal etmiş, yargı bağımsız?" Vallahi, siz de bilirsiniz, Allah da bilir ki yargı bağımsız değil. Hele hele özel yetkili mahkemeler bağımsız değildir, 12 Eylülün ürünüdür. O mahkemeler Genel Başkanınızı mahkûm ettiğinde kıyamet koparıyorsunuz ama muhaliflerinize karşı acımasız bir silah gibi o mahkemeler devredeyse dönüp yargının bağımsız olduğunu söylemeyin, ayıptır ve günahtır.

Bugün onlarca KESK yöneticisi? Bütün görevi, yani görevi sendikal faaliyetleri sürdürmektir. Öğretmendir, diğer kuruluşlarda görev almıştır ama özel yetkili mahkemeler diyor ki: "Siz şu eylemleri yaptığınız için?" 71 kişi gözaltına alındı, bunlardan bir kısmı hâlen Terörle Mücadelede, bir kısmı da -dün gece- 22 tane öğretmen arkadaşımız, KESK üyesi tutuklandı.

Şimdi, dönün deyin ki: "Evet, bizim ülkemizde yargı bağımsızdır." Buna kimse inanmaz. Yargının gerçekten bağımsız olması için bu özel yetkili mahkemelerin ortadan kaldırılması gerekir. Hele hele 12 Eylülün ürünü olan devlet güvenlik mahkemelerinin yerine görev inşa eden yargının bağımsız olduğunu söylemek, 12 Eylülün ürünü olan o mahkemelerin mantığıyla hareket etmekle eş değerdedir.

Bakın, sevgili arkadaşlar, İngiltere, demokrasinin beşiği diye bilinir. Orada dün bir olay gerçekleşti. Yıllar önce orada bizim gibi sorunları olan bir İngiltere, IRA vardı. IRA militanı Martin denilen biri, bugün orada yerel yönetimlerden sorumlu başkan yardımcısıdır ve onlar da otuz yıl kavga ettiler ve bu bir gerilla komutanıydı, kavgada bulundu ve dün el sıkıştılar. Kiminle? Kraliçeyle el sıkışıyor ve Kraliçenin kuzeni o savaşta yaşamını yitiriyor ve dönün bakın, işte dün İngiltere'de bu gerçekleşiyor. Burada otuz yıllık bir gerilla komutanı ile Kraliçe çok rahatlıkla el tutuşabiliyorlar.

Şimdi, bunun elinde silah, bunun elinde otuz yıllık bir mücadelenin ürünü olan kanlı bir dönemden geliyor ama İngiltere'de? Ve açıklamasında şöyle diyor: "Biz bu dönemi geride bıraktık. İngiltere'de acı dolu yıllar yaşandı, kan ve gözyaşıyla karşılaştık ama bugün artık onları çok geride bıraktık, hep birlikte, geleceğimizi birlikte inşa etmeliyiz." Şimdi, bunu söylüyor ve bizim ülkemizde belediye başkanlarımızın elinde bir silah yok. Bunlar, yerel yönetimlerde halk tarafından görev verilmiş ve belediye başkanıdırlar yani siz, biz ne kadar iradeysek, halkın iradesiysek, bunlar da bir o kadar, bizden daha fazla oy alarak belediye başkanı seçilmişlerdir ve bunlar içeridedirler. Zaten adil, adaletli bir dağılım yok. Hiç olmazsa bunların çıkıp, bir an önce, bir an önce çıkıp halkın iradesini orada inşa etmeleri gerekir. Eğer bunları yapabilirsek gerçekten biz geleceğimizi birlikte inşa edebiliriz ama bunları yapamazsak yani İngiltere'deki bu tabloyu bu ülkede gerçekleştiremezsek ve biz bu hoşgörü kültürünü burada birbirimize gösteremezsek ve bu ülkede emrinizde olan özel güvenlik yargıç sistemini devreye sokup muhaliflerinizi susturursanız bu ülkede barış sağlanmaz. Bizim yapacağımız tek şey, hoşgörü kültürünü bu Parlamentodan başlatıp Türkiye'nin dört bir tarafına yaymamız gerekir.

Biraz önce arkadaşlarımız da söyledi, halkların tarihinde? Ve bütün gruplar da düşüncelerini ifade ederken Bosna'daki o katliamın, hep birlikte o katliamın acılarını yüreğimizde nasıl hissettiğimizi söyledik. Yani halklar katliamları hak etmiyorlar; halklar dillerine, kültürlerine, kimliklerine gem vurulmayı hak etmiyorlar. İşte bu belediye başkanları da kendi dillerine, kültürlerine, kimliklerine gem vurulduğu içindir ki uzun yıllardır cezaevinde demokrasi mücadelesi için bedel ödüyorlar. Bosna'daki katliamı kınıyoruz, dünyanın dört bir tarafındaki halklara karşı uygulanan o zalimane politikaları kınıyoruz ama kendi ülkemizdeki katliamlara da, kendi ülkemizdeki siyasal soykırımlara karşı da bir duruş sergilememiz lazım. Dün bizim arkadaşlarımız Roboski'deydiler, dün orada nöbet tutuyorlardı. Biz burada uyurken, onlar orada, Roboski'deki insanların acısını dindirmek adına orada, dağlarda sabaha kadar beklediler. İşte, Bosna'daki katliama karşı duruş sergileyenler Roboski'de de vicdanlarının sesini duymalıdır. Eğer bunu birlikte yapabilirsek ortak vatanı birlikte inşa etmekten de hiç çekinmeyiz. Buna ihtiyacımız var. Zor günlerden geçiyoruz; ülkemiz de zor günlerden geçiyor, biz de zor günlerden geçiyoruz. Bu zor günleri barış meltemlerine dönüştürebiliriz yani ülkemizin üzerinde savaş bulutları dolaşıyor ama bu savaş bulutlarını iç barışımızı sağlayarak barış meltemlerine dönüştürebiliriz.

Ben ülkemizi ve halkımızı bu savaş bulutlarından Allah kollasın ve korusun diyorum. İç barışımızın sağlanması için de herkesi vicdan sahibi olmaya davet ediyor, teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.