GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:131
Tarih:03.07.2012

BDP GRUBU ADINA SIRRI SAKIK (Muş) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Evet, Meclis artık son günlerini yaşıyor. Torba yasa, diliyorum, bugün yarın biter, bu gerginlik de bir an önce biter tabii. Bu torba yasada, hem öğretmenlerle hem sağlıkla hem polislerle ilgili tabii ki yeni yeni düzenlemeler var.

Mesela, iktidar partisi, özellikle Sayın Başbakan, AKP'yi kurdukları dönemlerde halka şöyle bir taahhütte bulunuyorlar. 2002 yılında İzmit'te yaptığı seçim mitinginde diyor ki: "Ya, bu KPSS neden kurulur millî eğitim için, öğretmenler için? Biz, iktidar olduğumuzda bunların bir bütününü ortadan kaldıracağız." Ve yine, 2002'de İstanbul'da yaptığı bir konuşmada: "Birçok gencimiz, özellikle öğretmen adaylarımız işsiz kaldı. Ülkedeki eğitim çökmüş, köy okulları kapanmış. Merkezdeki okullarda bile öğretmen konusunda çok ciddi sıkıntılar yaşanıyor ama inşallah, biz iktidar olunca, öğretmenler okulun bittiği gün hazırlıklarını yapacak, ertesi gün görev aşkıyla göreve başlayacaklar." diyor.

2002 yılında atanmayan öğretmenler 70 binlerde iken, Eğitim-Sen verilerine göre 2011 yılında bu sayı 350 bin civarında. Bu, bize şunu gösteriyor: Siyasetçiler halka vaatlerde bulunuyorlar ama iktidar olduklarında yani Ankara'nın emri ne ise Ankara'nın emrine giriyorlar. Şimdi, bugün, bu öğretmenlerle ilgili, evet, ciddi bir sıkıntı vardır, bu sıkıntının giderilmesi gerekir.

Yine, bizim Grup Başkan Vekilimizin bir soru önergesine Sayın Bakanın bir cevabı var. Şu anda, Sayın Pervin Buldan'ın soru önergesine verilen cevap şu: "Şu anda ihtiyacımız 123.783'tür." diyor ama bu sayı 30-40 bin civarında. Yine, Millî Eğitimin ne kadar bu konuda ihtiyaç sahibi olduğunu hep birlikte görüyoruz.

Diğer bir konumuz da Millî Eğitim Bakanımızın özellikle mevcut değişikliklerle ilgili muhalif öğretmenlere karşı şöyle bir sözü var, diyor ki: "Bu sistemi beğenmeyenler çekip gidebilirler, istifa edebilirler." Yani böyle bir hakkı nasıl kendinizde bulabilirsiniz? Ben sistemi beğenmiyorum, bu sisteme karşı alternatif bir sistem öneriyorum ama Sayın Bakanımızın bu konudaki açıklamaları: "Beğenmeyen çekip gidebilir." Bu yetmiyor, son dönemlerde zaten Eğitim-Sen'le ilgili, KESK'le ilgili operasyonlara da bir bütün olarak nasıl tanıklık ettiğimizi ve onlarca öğretmen arkadaşımızın nasıl tutuklandığına da tanıklık ettik. Şimdi, muhalif olan herkesi ya tutuklatacaksınız ya da döneceksiniz, "Beğenmeyenler çekip gitsinler."

Bakın, bugün muhaliflerin büyük bir kısmı "KCK operasyonu" adı altında İstanbul'da yargılanıyorlar ve İstanbul'da dün ve bugün ana dilde savunma yapmak istiyorlar, yargıçlar dönüyor, "Hayır, siz ana dilde savunma yapamazsınız." E, peki siz beni ana dilimden dolayı, ben Kürt olduğum için alıyorsunuz ama ben Kürtçe savunma yapmak istiyorum, "Hayır, yapamazsınız." diyor ve savunma avukatları bugün polis tarafından, asker, jandarma tarafından darp ediliyor. Ve içeriye kalaslarla saldırı düzenleniyor ve savunma, protesto edip içeriyi terk ediyor. Şimdi, bu torba yasada acaba bu dili özgürleştirmek adına adımlar atılamaz mıydı? Yani bu torbanın içerisine birlikte yaşadığınız halkın, "kardeş halk" dediğiniz bu halkın dilini bu torba yasaya dâhil edemez miydiniz? Edebilirdiniz ama özgürlükler konusunda, ne yazık ki bu konuda sınıfta kalıyorsunuz.

Şimdi, yeni polisler alınacak. Hep beraber polislerin nasıl alındığını da gördük. Hatta polisler alınırken bir kısmının çok başarısız olduklarını biliyoruz ve 200 öğrencinin notları 18 puanın altında veyahut da 20 puanın altında olduğu hâlde bir değişiklikle bunları alıyorsunuz. Ve bu polisler asayişi sağlayacak, bu polisler güvenliğimizi sağlayacak! Ve bu polislerin son günlerde, mesela İstanbul'da bir vatandaşımızı nasıl darp ettiklerini gördük. Vatandaşın suçu neydi? "Kürtçe konuştu" diye ailesinin önünde linç ediliyor ve sonra dönüyorsunuz, diyorsunuz ki: "Ya, bu Kürtler niye bize, sisteme karşı tepkili?" Sizin hukuksuzluğunuz, sizin yani hukuk tanımazlığınız.

Şimdi, siz yani hak etmeyen öğrencileri alıp getirip polis yaparsanız, eğitimsiz insanları polis yaparsanız ve sadece Kürtlere karşı düşmanlıkla bileylenmiş insanları getirirseniz tabii ki karşılığında bunu bulursunuz. Onun için, bu torba yasada özgürlüklerle ilgili, demokrasiyle ilgili hiçbir şey yoktur.

Ben, Sağlık Bakanımız burada, kendisine yüz kez teşekkür ediyorum. Belli konularda, evet, ciddi adımların atıldığını da biliyoruz. Haksızlığa "haksızlık" diyeceğiz ama iyi bir şey de yapılıyorsa buna da "evet" diyeceğiz. Ben kendi ilimden, Türkiye'nin dört bir tarafından da Sağlık Bakanlığı konusundaki önemli çalışmalara da tanıklık etmişimdir. Mesela iki gece önce burada gördüm. Yani Sağlık Bakanımızın bu hassasiyetini gördüm. Bir vatandaşımızın dört parmağı kopmuştu. Gece, bütün olanakları seferber ettiler ve dört beş hastanede ve özel uçaklar devreye girdi.

Şimdi, bu da Türkiye'nin gerçekten gülen yüzüdür. Bunlar olsun. Bunlar olduğu müddetçe biz doğru politikanın yanında yer alırız. Ama diğer taraftan da eğer politikalarınızın büyük bir kısmı da insanlar üzerinde terör estiriyorsa, bunları da hep birlikte gözden geçirmeliyiz.

Bakın, son dönemlerde olup bitenlere hep birlikte tanıklık ettik. Yani iki gün önce buradan geçen bu yargı paketi aslında ne kadar da bu ülkede hukuksuzluğa maruz kaldığımızın bir göstergesiydi ve burada tartışmalar ve konuşmalar başlarken iktidar partisinin de ne kadar bu muhalefete karşı tahammülsüzlüğünü de hep birlikte gördük. Şimdi, muhalefet getiriyor. Siz bir poşudan dolayı eğer Kırmızıgül'e on bir yıl ceza veriyorsanız muhalefet tabii ki bunu seslendirecek. Siz muhaliflerinizi özel yetkili mahkemelerde yargılayacaksanız muhalefetin tepkisi buna olacak ama bu tepkiler oluştuğu zaman da sizin sayısal çoğunluğunuzla dönüp, linç kültürüyle muhalefeti terbiye etmeye hakkınız yoktur. Bu yetkiyi kimse size vermez. Sizin sayısal çoğunluğunuz olabilir ama muhalefet de bu hukuksuzluğa karşı bir duruş sergilemek zorundadır. Demokratik hak talepleriyle sokağa çıkan herkese siz "terörist" muamelesi yapıyorsunuz, herkesi "terörist" ilan ediyorsunuz ve herkesi tutuklayarak susturmaya çalışıyorsunuz.

Şimdi dönüp soruyoruz size: Peki, bu kadar insanlar içeride, bu kadar insanlar mağdur ve bu insanların büyük bir çoğunluğu yaptıkları bir açıklamadan dolayı içeridelerse, bunların özgürleşmemesi bu Parlamentonun ayıbı değil midir?

Siz, zaman zaman belli kurumlarda sınavlar açıyorsunuz ve özellikle son dönemlerde mollalarla ilgili, imamlarla ilgili sınavlar açıldı ve emin olunuz ki bütün imamların hepsi dönüp ne diyor? Diyorlar ki: "Kendi yandaşlarının dışında kimseyi almadılar. Bütün sınavlarda bizi dışlayarak bir sınav sonucu ortaya çıktı." Bunu yetkili kurullarla da konuştuk. Bu işte bu şekilde partizanca davranmanın kimseye bir yararı yoktur. Siz, evet, belli kurumları özelleştirdiniz, yani sağlık alanında birçok noktada özelleştirmeden dolayı kendi kadrolarınızı getirdiniz. Burada bir hakkaniyet yoktur. Yani güvenlikten temizliğe kadar bütün insanları tek tek parti teşkilatının onayı olmadan, illerde, gerçekten kimse işe alınmıyor. İşte burada hakkaniyet yoktur, burada sadece particilik olur

Ben, bunların bir an önce ortadan kaldırılması için hakkaniyet duygusuyla davranmanız gerektiğini düşünüyor, hepinize saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Sakık.