| Konu: | BİRLEŞMİŞ MİLLETLER GEÇİCİ GÖREV GÜCÜ BÜNYESİNDE TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİNİN 5 EYLÜL 2012 TARİHİNDEN İTİBAREN BİR YIL DAHA UNIFIL HAREKÂTINA İŞTİRAK ETMESİ HUSUSUNDA ANAYASA'NIN 92'NCİ MADDESİ UYARINCA HÜKÛMETE İZİN VERİLMESİNE DAİR BAŞBAKANLIK TEZKERESİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 127 |
| Tarih: | 29.06.2012 |
AK PARTİ GRUBU ADINA VOLKAN BOZKIR (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Türkiye'nin, Lübnan'daki Birleşmiş Milletler Gücü'ne asker göndermesi için Meclisimizin verdiği yetkinin bir yıl daha uzatılması hakkındaki Hükûmet tezkeresi konusunda AK PARTİ Grubunun görüşlerini sizlerle paylaşmak için huzurunuzdayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Lübnan'da konuşlu Birleşmiş Milletler Geçici Gücü UNIFIL, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 1978 yılında aldığı 425 ve 426 sayılı kararları doğrultusunda kurulmuştur. Söz konusu kararlar uyarınca UNIFIL'in temel amaçları, İsrail'in Lübnan'dan çekilmesini sağlamak ve uluslararası barış ve güvenliğin tesisine ve Lübnan Hükûmetinin bölgede etkin biçimde otorite kurmasına yardım etmek olarak belirlenmiştir. 6 bin kadar askerden oluşan UNIFIL birlikleri 1978 yılının Mart ayından itibaren Lübnan'a intikal etmiştir.
İsrail'in 2000 yılı içerisinde Lübnan'dan çekilmesinin ardından UNIFIL'in bölgedeki mevcudiyeti, Lübnan Hükûmetinin talebi üzerine görev süresi Birleşmiş Milletler tarafından altı aylık dönemler hâlinde uzatılmak suretiyle devam etmiştir. Yeni koşullar sonucu UNIFIL daha çok gözlemci rolü üstlenmiş, asker sayısı ise 4 bin kadar azaltılarak 2 bine inmiştir.
2006 yılı Temmuz ayında başlayan İsrail-Lübnan krizi nedeniyle Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 11 Ağustos 2006 tarihinde aldığı 1701 sayılı Karar neticesinde UNIFIL'in görev süresi ve yönergesi, faaliyetlerinin kapsamı genişletilmiş, personel sayısının 15 bin askere kadar artırılması kararlaştırılmıştır.
1701 sayılı Karar uyarınca, UNIFIL'e eski görev yönergesine ek olarak çatışmaların durdurulmasını gözlemlemek, İsrail kuvvetleri Lübnan'dan çekilirken Lübnan Silahlı Kuvvetlerinin Mavi Hat boyunca olan bölgeler dâhil bütün Güney Lübnan'a konuşlanmasına nezaret etmek ve destek olmak ve bu konudaki faaliyetlerinde İsrail ve Lübnan hükûmetleriyle eş güdüm sağlamak, sivil halka insani yardım ulaştırılmasında, yerlerinden olmuş kişilerin güvenlik içinde geri dönüşlerine yardımcı olmak, tampon bölgenin oluşturulması için atılacak adımlarda Lübnan ordusuna yardımcı olmak ve Lübnan Hükûmetinin talebi üzerine Lübnan'ın sınırlarının ve diğer giriş noktalarının silah veya bağlantılı maddelerin girişine karşı güvenlikli hâle getirilmesine yardımcı olmak görevleri verilmiştir.
Genişletilmiş UNIFIL, deniz ve kara unsurlarından oluşmaktadır. Bu çerçevede Birleşmiş Milletler ilk kez bir deniz gücü teşkil etmiş olmaktadır. UNIFIL bünyesinde hâlen 11.959'u asker, 355'i uluslararası sivil, 666'sı yerel olmak üzere 12.980 personel görev yapmaktadır.
Göreceli olarak sakin geçen 2010 yılından sonra 2011 yılı içinde İsrail-Lübnan sınırında güvenlik olaylarında artış yaşanmıştır. "Nakba" olarak adlandırılan İsrail Kuruluş Günü'nde sınırda yapılan gösteriye İsrail askerlerince yapılan müdahalede Lübnan vatandaşı 10 kişi hayatlarını kaybetmiş, 110 kişi yaralanmıştır.
UNIFIL'in komutanlığını 2012 Ocak ayından bu yana İtalyan Tümgeneral Paolo Serra yürütmektedir ve Deniz Görev Gücü'nün komutanlığını ise hâlihazırda Brezilya üstlenmiş durumdadır. UNIFIL'de hâlen 38 ülke katkı sağlamaktadır.
2011 Ekim ayında Lübnan'ın güneyinden, İsrail'in kuzeyindeki El Celil bölgesinden atılan dört rokete, İsrail altı roketle karşılık vermiştir. Saldırılardan iki hafta sonra, Lübnan'ın güneyinden atılan bir roket Lübnan sınırları içine düşmüştür. Söz konusu saldırılarda can kaybı yaşanmamıştır.
Öte yandan, 2011 yılı içinde UNIFIL personelini hedef alan bombalı saldırılar gerçekleşmiştir. Mayıs ayındaki saldırıda 3 İtalyan, Temmuz ayındaki saldırıda 5 Fransız ve son olarak Aralık ayındaki saldırıda yine 5 Fransız askeri yaralanmışlardır. Söz konusu saldırılardan sonra Fransa UNIFIL bünyesinde görev yapan asker sayısını 1400'den 1000'e indireceğini açıklamıştır.
Diğer taraftan, İsrail savaş uçakları Lübnan hava sahasını günlük bazda ihlal ederek gözlem faaliyetleri yürütmektedir. Lübnan ordusu kaynaklarına göre, 2011 yılında İsrail tarafından yaklaşık 800 kere sınır ihlali yapılmıştır. UNIFIL kurulduğu günden bu yana yaşanan can kaybı sayısının 294 olduğu rapor edilmektedir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye, 2006 yılında İsrail-Lübnan bunalımının sona erdirilmesinde aktif rol oynamıştır. Lübnan makamlarının talepleri ve Birleşmiş Milletlerin çağrısı üzerine ise ülkemiz, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 5 Eylül 2006 tarih ve 880 sayılı Karar'ı ile UNIFIL'e katkıda bulunma kararı almıştır. Bu çerçevede, 2006 Ekim ayında, bir istihkâm-inşaat bölüğümüz Lübnan'ın güneyindeki Sur şehri yakınında bulunan Eş Şatiye'ye giderek UNIFIL bünyesinde göreve başlamıştır. Aynı şekilde, kış ve yaz aylarında farklılık göstermek üzere, UNIFIL Deniz Görev Gücü'ne de ülkemiz tarafından bir fırkateyn, bir korvet veya bir hücumbot ile katkıda bulunulmaktadır.
UNIFIL'e yaptığımız katkının süresi, her yıl Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından alınan kararlarla uzatılmaktadır. Hâlen, istihkâm-inşaat bölüğümüzde 240, Deniz Görev Gücü'nde bir hücumbotumuz ve UNIFIL karargâhında 5 Türk subayı görev yapmaktadır. Ulusal kısıtlamalarımız çerçevesinde, istihkam-inşaat bölüğümüz güvenlik operasyonlarına katılmamakta, sadece bulunduğu bölgede imar-inşaat faaliyetlerinde görev almaktadır. Bölüğümüz, bugüne kadar ana yolların yenilenmesi ve bakımı, helikopter pisti yapımı ve bakımı, okul ve diğer kamu binalarının yapımı gibi toplam 221 projede görev almıştır. Birliğimiz, bu faaliyetleri sayesinde, hem Lübnan makamlarının hem bölge halkının sevgisini ve güvenini kazanmış durumdadır.
UNIFIL'in görev süresi her yıl Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından birer yıl uzatılmakta olup, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin UNIFIL'in 31 Ağustos 2012 tarihinde sona erecek olan görev süresini bir yıl daha uzatması beklenmektedir.
UNIFIL, Lübnan'ın güneyinde barış ve istikrarın korunmasında önemli rol oynamaktadır. UNIFIL, ayrıca, Lübnan'a yasa dışı silah girişinin önlenmesi konusunda da görev yapmaktadır. Bu bakımdan, özellikle UNIFIL Deniz Görev Gücü'nün faaliyetleri önem taşımaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son dönemde Orta Doğu bölgesinde ve Suriye'de meydana gelen gelişmeler ve bu gelişmelerin Lübnan'a olası etkileri dikkate alındığında, UNIFIL'in Lübnan'da barış ve istikrarın korunması alanında oynadığı rolün önemi daha da artmaktadır.
Bu çerçevede, geçtiğimiz dönemde, Suriye'deki gelişmelerle bağlantılı olarak, Lübnan'ın kuzeyindeki Trablus şehri ve Beyrut'ta bazı hadiseler yaşanmış olmasına rağmen, UNIFIL'in görev yaptığı Lübnan'ın güney bölgesinin daha sakin olması, UNIFIL'in bu alanda oynadığı olumlu rolü göstermektedir.
Lübnan Hükümeti, başından beri, Lübnan'ın Suriye'deki olayların dışında tutulması yönünde bir politika izlemektedir. 11 Haziran 2012 tarihinde yapılan ulusal diyalog toplantısında, Lübnan'daki tüm taraflar, Hükûmetin uyguladığı bu politikaya destek beyan etmişlerdir.
Ülkemiz, Lübnan'da barış ve istikrarın korunmasına büyük önem vermektedir. Ülkemiz, Lübnan Hükûmetinin, Lübnan'ı Suriye'deki olayların dışında tutma yönündeki politikasını isabetli bulmakta ve desteklemektedir. Tüm ilgili tarafların, Lübnan Hükûmetinin bu politikasına saygı duyması ve buna göre hareket etmesini Türkiye beklemektedir. Bu çerçevede Lübnan'ın bağımsızlık, egemenlik ve toprak bütünlüğünün korunmasına da büyük önem vermektedir.
Lübnan'daki tüm taraflar ve uluslararası aktörler, UNIFIL'in Lübnan'da barış ve istikrarın korunması konusunda oynadığı rolün bilincinde olup, UNIFIL'in bu rolünü desteklemektedirler. Bu çerçevede, tüm taraflar, UNIFIL'in görev süresinin uzatılmasına destek vermektedirler. Lübnanlı yetkililer de UNIFIL'e katkımızdan dolayı teşekkürlerini ifade etmekte, bu katkımızın devam etmesi temennisini sürekli olarak dile getirmektedirler.
Ülkemizle Lübnan arasındaki ikili ilişkiler de gelişmeye devam etmektedir. Ahiren 30-31 Mayıs tarihlerinde Lübnan Başbakanı Necip Mikati, Sayın Başbakanımızın daveti üzerine ülkemizi ziyaret etmiş ve Sayın Başbakanımızla görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Bu ziyaretten kısa bir süre önce Lübnan eski Başbakanı Fuad Siniora ülkemizi ziyaret ederek Sayın Dışişleri Bakanımızla görüşmüştür.
Ülkemizin, Suriye'de kaçırılan 11 Şii Lübnan vatandaşının kurtarılmasına yönelik çabaları devam etmektedir. Bu hususta, Lübnan makamları ve bu ülkedeki Şii liderler ile de temaslarımız mevcuttur.
Suriye bunalımına rağmen geçen yıl ülkemiz ile Lübnan arasındaki ticaret hacmi yüzde 15 artarak 1 milyar dolara ulaşmıştır.
Suriye'deki olayların ülkemiz ile Lübnan arasındaki kara taşımacılığını olumsuz etkilemesi nedeniyle, içinde bulunduğumuz Haziran ayı içinde Mersin ile Trablus arasında Ro-Ro seferleri başlatılmıştır.
Geçen Mart ayında, Beyrut'ta bir Yunus Emre Türk Kültür Merkezi de göreve başlamıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; UNIFIL'deki askerî unsurlarımızın görev süresinin uzatılmasının ülkemiz ile Lübnan arasındaki ikili ilişkilere olumlu katkıda bulunacağı düşünüyoruz. Hangi kesimden olursa olsun tüm Lübnan halkının ve resmî yetkililerinin ülkemize kucak açması ve katkılarımızı beklemesi de büyük önem taşımaktadır.
Bu çerçevede, ülkemizin katkısının süresinin UNIFIL'in görev yönergesiyle eş güdüm içinde uzatılabilmesini teminen Anayasa'mızın 92'nci maddesi uyarınca yüce Meclisimizden izin istemiş bulunuyoruz.
Sözlerime son vermeden önce, daha önceki çok değerli konuşmacıların da değindiği çerçevede, Suriye'deki gelişmelerle ilgili olarak bazı hususlara da değinmek istiyorum.
Suriye'deki gelişmeler vahametini korumaktadır ve iyimserliğe de yer vermemektedir. Rejim güçlerinin son dönemde özellikle ülkenin kuzeyinde yoğunlaştırdığı operasyonlar ağır kayıplara ve ciddi insan hakları ihlallerine sebebiyet vermektedir. Birleşmiş Milletler Gözetim Misyonu, ülkedeki silahlı şiddette son dönemde gözlenen artış nedeniyle sahadaki faaliyetlerini 16 Haziran günü itibarıyla askıya almış bulunmaktadır.
Suriye'de artan şiddete paralel olarak geçtiğimiz mayıs ayı ortası itibarıyla 24 bin civarında olan ülkemizdeki Suriyeli sığınmacı sayısı 34 bini aşmış durumdadır. Yaşanan son menfur katliamlar ışığında Suriye'deki olaylar yeni bir evreye girmiştir. Uluslararası toplumun da buna göre daha kararlı bir tutum belirlemesi gerekmektedir.
Suriye rejiminin içinde bulunduğu ruh hâlinin arz ettiği tehlike, son olarak, silahsız ve eğitim uçuşu yapan bir Türk askerî uçağının Suriye kuvvetlerince vurulması olayında kendisini açıkça göstermiştir. Bu menfur olay, Suriye yönetiminin komşularını tahrik etmeyi göze alabilecek kadar kontrolden çıktığının ve rasyonaliteden uzaklaştığının da bir kanıtını teşkil etmektedir. Vurulan Türk uçağı, Doğu Akdeniz'deki uluslararası hava sahasında, önceden planlanmış ve başka hiçbir bölge ülkesine yönelik olmayan bir eğitim görevini, tek başına, silahsız ve tanımlanma sistemi açık olarak icra etmekteydi. Olay hakkında ülkemizce bilgi verilmesi amacıyla çeşitli uluslararası kurumlar nezdinde yoğun girişimler yapılmış, Dışişleri Bakanımız telefon görüşmeleri yapmış; ayrıca, NATO Konseyi, Kuzey Atlantik Anlaşması'nın 4'üncü maddesi çerçevesinde tarafımızdan 26 Haziranda toplantıya çağırılmıştır. NATO Konseyi, bu eylemin kabul edilemez bulunduğunu açıklamış ve çok güçlü ifadelerle kınamıştır.
Türkiye, bu saldırgan eylem karşısında uluslararası hukuktan kaynaklanan tüm haklarını mahfuz tutarak hareket edecek, alınması gereken mukabil önlemleri kararlılıkla alacaktır. Bu olay, Esad rejiminin, Türkiye'nin güvenliğine de açık ve yakın tehdit hâline geldiğini ortaya koymuştur. Bu olaydan sonra artık yeni bir aşamaya geçilmiştir. Suriye rejiminin sınırlarımızda oluşturduğu güvenlik tehditleri hiçbir şekilde karşılıksız bırakılmayacaktır. Türk Silahlı Kuvvetlerimizin angajman kuralları bu yeni aşamaya göre değiştirilmiştir. Uluslararası toplumun tek sesli hareket ederek Suriye'deki krizin çözümü yolunda temel alınacak bir plan üzerinde uzlaşıya varması ve bu planın uygulanmasının sağlanması önem taşımaktadır.
Annan Planı'ndan ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarından kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmeyen Suriye rejiminin tutumu karşısında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin de sorumluluklarını bir kez daha üstlenmesi zorunlu hâle gelmiştir. Bu bağlamda, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin bir an evvel Suriye konusunu ele alması ve Birleşmiş Milletler Şartı'nın VII. Bölümü altında, Suriye rejimini şiddet politikalarına son vermeye zorlayacak ve ülkede ivedilikle başlatılması zaruret arz eden geçiş süresinin çerçevesini ortaya koyacak yeni bir karar kabul etmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Rusya'nın Suriye konusunda etkili aktörlerin katılımıyla bir uluslararası konferans düzenlenmesi girişimini ilgiyle not ettik. Rusya'nın uluslararası konferans düzenlenmesi önerisinin Annan'ın ortaya attığı "temas grubu" fikriyle benzeştiğini anlıyoruz. Rusya'nın ve Annan'ın söz konusu girişimleri çerçevesinde yarın Cenevre'de ülkemizin de katılımıyla gerçekleştirilecek Suriye Eylem Grubu Toplantısı'ndan olumlu bir sonuç çıkmasını temenni ediyoruz. Suriye'deki krizin daha fazla kan dökülmeden sona erdirilmesi için uluslararası toplumun mümkün olan en geniş katılımla ve tek sesli hareket ederek çözüm yolunda temel alınacak bir plan üzerinde tam uzlaşıya varması ve bu planın uygulanmasının sağlanması şüphesiz etkili olacaktır.
Suriye'deki krizin çözümünde başvurulacak formülün seçiminde esas olan, bu formülün uygulanabilir olmasıdır. Üzerinde durmamız gereken nokta da budur. Suriye yönetiminin gündeme gelen yeni girişimleri mevcut politikalarını sürdürmek amacıyla zaman kazanmak için istismar etmesine izin verilmemesi dikkat edilmesi gereken diğer önemli bir husustur.
Suriye'de akan kanın bir an evvel durdurulmasını ve halkın meşru talepleri doğrultusunda demokrasiyi hedef alan bir siyasi geçiş sürecinin önünün açılmasını sağlayacak her türlü girişimi desteklemeye hazırız. Muhalefetin birlik ve bütünlük içinde hareket etmesini destekleyen ülkemiz, bu bağlamda, çeşitli Suriye muhalif gruplarıyla temaslarını sürdürmekte ve bu grupları Suriye Ulusal Konseyi etrafında ve Millî Misak Belgesi'yle ortaya konan ortak vizyon temelinde bir araya getirmeye yönelik çabalarını sürdürmekteydi. Bu bağlamda, Arap Ligiyle eş güdüm hâlinde ahiren İstanbul'da düzenlediğimiz Muhalefet Toplantısı'na muhalefetin her kesimini davet ettik. Bu toplantı muhalif grupların 2-3 Temmuz günlerinde Kahire'de Arap Ligi himayesinde yapılması planlanan geniş katılımlı konferansına hazırlanmaları bakımından da yararlı olmuştur. Temennimiz, ülkemizin ve uluslararası toplumun daha ileri tedbirler alınmasına gerek kalmadan Suriye'deki krize son verilmesi, Suriyeli kardeşlerimizin acılarının dindirilmesidir. Bu, bizim için, komşu, tarihdaş ve kardeş Suriye halkına karşı da manevi ve vicdani bir sorumluluktur.
Arap Baharı'nı takip eden çok önemli bir de siyasi reform süreci yaşayan bölgemizde, bir Türk uçağının menfur bir saldırıyla düşürülmesi sonucunda olayın boyutları gerçekten başka bir seviyeye taşınmıştır. Bu durumun vahametini müdrik olarak Türkiye'deki tüm siyasi partilerimizin, bütün bu konuda görüş bildiren medya mensuplarımızın, sivil toplum örgütlerimizin, gerçekten, bugünkü ulaştığımız bu çok kritik noktada küçük çıkar hesaplarını bir tarafa bırakarak Türkiye'nin güvenliği, Türkiye'nin geleceği ve gerçekten, Türkiye'nin bugün kazandığı çok büyük uluslararası önemi zarara uğratmayacak bir söyleşi birliği içinde olmaları büyük önem kazanmaktadır. Bu kriz ortamında, burada, bugün, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda benden önceki çok değerli konuşmacıların da takındığı üslup içinde, seviyeli bir şekilde tenkitlerin yapılması, görüşlerin serdedilmesi gayet doğru bir yaklaşımdır. Ancak, çok önemli kriz noktalarında bir önemli sorun yaşadığımız Suriye rejiminin dahi ağzına almadığı lafları telaffuz etmek ve tabiri caizse, bu lafları ağzına koymak son derece yanlış bir yaklaşımdır. Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan beri dış politika konusunda gösterilen tek vücut davranışının ve söz birliğinin bundan sonra da sürdürülmesi ve dünyada çok önemli günler yaşanmakta olan bu dönemde Türkiye'nin çıkarlarına zarar verecek hiçbir gelişmeye izin verilmemesi önem arz etmektedir.
Yüce Meclise beni sabırla dinlediği için teşekkür ediyorum, saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.