| Konu: | 11 EKİM 2011 TARİHLİ VE 244 SAYILI, NARENCİYE ÜRETİCİLERİMİZİN PİYASADA OLUŞAN FİYAT DALGALANMALARINDAN KORUNMASI VE NARENCİYE İHRACATINDA ÜLKEMİZİN POTANSİYELİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ İLE İLGİLİ SORUNLARIN TESPİTİ VE ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLERİN BELİRLENMESİ AMACIYLA VERİLEN MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN GENEL KURULUN 17/11/2011 PERŞEMBE GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE SUNUŞLARDA OKUNMASINA VE GÖRÜŞMELERİNİN AYNI TARİHLİ BİRLEŞİMDE YAPILMASINA İLİŞKİN MHP GRUBU ÖNERİSİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 20 |
| Tarih: | 17.11.2011 |
SIRRI SAKIK (Muş) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum ama ben sanki lehte söz istemiştim, aleyhte deyince bu araştırma önergesinin nasıl aleyhinde konuşurum onu da bilmiyorum yani merak da ediyorum, buraya gelip aleyhte konuşacak arkadaşlar ne diyecekler? Biz tabii diğer siyasi partiler gibi davranmayız yani Milliyetçi Hareket Partisi evet çok önemli bir konuyla ilgili bir Meclis araştırması önergesi verdi, biz bunu destekleyeceğiz. Eksik bulduğumuz yer, burada çalışanları dahil etmemişsiniz, keşke onları da dahil etseydiniz, oraya gelip çalışan işçilerle ilgili.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Ettik ettik, konuşmada yer verdik.
SIRRI SAKIK (Devamla) - Ama size sitemimiz de var. Bak, biz sizin izdüşümünüzden hiç rahatsız da olmayız, iyi bir şey yaptığınız zaman destek de veririz ama o gün biz, mesela burada ciddi bir İçişleri Bakanıyla ilgili Meclis araştırması önergesi değil bir gensoru vermiştik ve bu İçişleri Bakanı, Allah adına bu ülkeye zulüm ediyor, sadece bizlere değil herkese zulüm ediyor ama sadece BDP'den geldiği için siz kalktınız dediniz ki: "Ya bizi BDP'yle izdüşümüne nasıl?" BDP bu ülkede gerçekleri söylediğinde siz "yok" mu diyeceksiniz? BDP "Her gün çocuklar günde üç kez dişini fırçalasın." dediğinde siz "hayır" mı diyeceksiniz? Biz sizin gibi davranmayacağız.
Şimdi bakın bugün ben İçişleri Bakanının?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Doğruları doğru adamlar söylemeli.
SIRRI SAKIK (Devamla) - Doğru.
Şimdi bakın, bu İçişleri Bakanımız geldiği günden bugüne kadar neler yaptı, bugün de bir açıklaması var. Aslında ben konuşmacı değildim, arkadaşlara geldim ve rica ettim, ben aldım.
Şimdi, ilk geldiği günden beri ne diyor? Silvan'da olan bir olayda "Yangın ya ateşle çıkar ya da bombayla çıkar ya roketle çıkar ya benzinle çıkar. Netice itibarıyla yanmıştır, yakılmıştır, sebebini araştırmak, sebebini söylemek bir şey ifade etmez." diyor.
Hemen Kızılay'daki PKK saldırısından sonra diyor ki: "3 adet maalesef vatandaşımız hayatını kaybetmiştir."
Yani onlarcasını hep birlikte sayacağım ama asıl önemli olan bugün söyledikleridir.
Gaziler Derneğini ziyaret ediyor, diyor ki: "Bedel ağır ödendi, bu bedel çok, sayamayız, bu bedel çok, çocuk oyuncağı da değil. Bu işin şakası da olmaz, bu işin ciddisi de olamaz, hiçbir şey olmaz." Şimdi, bunu söyleyen bir İçişleri Bakanı.
Van depremiyle ilgili söylüyor. "Tatlı da geldi," diyor oradaki bir deprem mağduru. Bunun üzerine "Ne tatlısı?" diye soruyor. "Tulumba tatlısı, baklava, bülbül yuvası." cevabı üzerine Diyanet İşleri Başkanına dönüyor: "Başkanımız, yani biz de burada bir çadırda mı kalalım." diyor falan. Sonra dönüyor, bir çadırda diyor ki: "Saray gibi bir çadırda kalıyorsunuz." Ben de buradan kendisine söylüyorum: Allah sana da nasip etsin o sarayı!
Sonra KCK tutuklularıyla ilgili dönüp ne diyor, Büşra Hanımla ilgili: "Türkiye'deki binlerce profesörden bir profesördür. Bu ülkede bütün profesörler tutuklanmış olsa merak eder sorabilirsiniz ama binlerce profesörden bir profesör tutuklanmış olabilir. Binlerce kaymakamdan bir tanesi tutuklanmış olabilir, binlerce esnaftan bir tanesi tutuklanmış olabilir." Yine İdris Naim Şahin.
Kürt sorunu: "Öyle bir dönemde yaşıyoruz ki maalesef uzaktan Çankaya'dan, Nişantaşı'dan, Etiler'den boğaza bakarak, denizi seyrederek, yeşilliklere bakarak, gökyüzüne bakarak kağıdı kalemi eline almış, muhtemelen de saatine göre içeceğini yudumlayarak yazı yazan birileri benim yaşadığım gerçeği, benim gördüğüm Hakkâri'yi, Muş'u, oradaki gerçeği farklı yazıyor. `Kürt sorunu' diyorlar. `Sorun, sorun' diyorlar. Sorun ne? Ben anlamıyorum. Sorun nedir?" diyor. Şimdi böyle bir bela ve o gün de buraya çıktı -bakın, bir iddianame- 1930'lardaki Rus savcıların mantığıyla, 12 Eylül dönemindeki buradaki askerî yönetimin, savcıların mantığıyla Kürt sorununu anlatmaya başladı ve sırtını kaşıyordu, sırtını, başka yerini? Tam yirmi dakika izledim. Neresini kaşıdığını da bilmiyorum, ne konuştuğunu da bilmiyorum ama buradan yalan söylüyordu. Bizim okullarımızda, siyaset okullarımızda Öcalan'ın peygamber olarak ilan edildiğini? Oysaki biz, hepimizin son peygamber kim olduğunu da biliyoruz. Sizin buna tepki göstermeniz gerekirken ama onu alkışlıyordunuz, yüreklendiriyordunuz.
Biz eğer bu ülkede yaşayacaksak böyle Bakanlara bizim ihtiyacımız yok. Bakın, bugünkü açıklaması var: "Geçen hafta Kürt sorunu diyorlardı. Sorun sorun nedir? Yani ben arıyorum, bulamıyorum." diyor ve sonra diyor ki: "Bir profesör tutuklanır mı? Bir kadın tutuklanır mı?" Cevap veriyor ve sonra geliyor diyor ki: "Dersimiz siyaset, konumuz ayaklanma eğitimini yapıyorsa birisi, yapmaya devam ediyorsa -Büşra Hanım'ı- Profesör Hanımefendi?" diyor ve 80 yılı öncesine doğru gidiyor. Diyor ki: "O yıllarda bunun ne yaptığını biliyor musunuz? Tutuklandı." diyor. "Neden tutuklandı?" diyor. "Komünizan" diyor, siyasal alana yeni bir terim kazandırıyor. Bu faaliyetten mahkûm olduğunu söylüyor, cezaevinde yattığını. "Akrabalarının kim olduğunu biliyor musunuz?" diyor. "Eniştesi de siyasi davalardan yattı." diyor.
Şimdi, AKP'den 12 Eylül döneminde yatan şahsiyetler yok mudur? CHP'de yatanlar yok mudur? MHP'de yatanlar yok mudur? BDP'den yatanlar yok mudur? Var. Şimdi, bu adam geçmişten bugüne kadar çetele tutuyor ve sorgulamayı, yargılamayı bunun üzerinden yapıyor ve diyor ki: "İşte, komünizan!" O gün de işte bir yeni feodalizm tarifi yaptı bu Sevgili Naim Şahin. Yani siyaset biliminde karşılığı olmayan bir şey.
Şimdi, sevgili arkadaşlar, bu, yıllarca Sayın Başbakanla birlikte bir kader birliği etmiş bir insan ve siyasette önemli bir aktör olan Sayın Başbakan, eğer çalışma arkadaşlarını yirmi yıl içerisinde hâlâ tanıyamıyorsa, hâlâ bununla ilgili gerçekten ciddi bir araştırma yapmadan ve bu ülkenin başına savaş lobilerinin başını çektiği bu İçişleri Bakanını getiriyorsa burada hepimizin oturup düşünmesi lazım.
Bu ülkeyi nereye doğru götürüyorsunuz? Ne yapmak istiyorsunuz? Son günlerde Sayın Başbakandan tutun bütün birimlerinize kadar, özellikle BDP'yi hedef alarak bunlara saldırmak ve başaktör de İçişleri Bakanı. Tutuklamaların nereden geldiğini, talimatların ne olduğunu bir bütün olarak biliyoruz. Başbakan dışarıdan BDP'yle ilgili açıklama yapınca hepiniz buradan BDP'nin sıralarına kadar yürüyorsunuz, 100 kişi. O gün bunları yaşadık.
Şimdi, gerçekten siz sorunları çözmek istiyorsanız, bu dil, bu anlayış sorunları çözmez. Biz, sizinle ortaklaşmak istiyoruz, Parlamentoyla da ortaklaşmak istiyoruz. İşte bakın, önemli bir Meclis araştırma önergesi geldi, buna destek sunarız. Cumhuriyet Halk Partisinden de gelirse doğru bulduğumuz şeyin yanında yer alırız ama ne yazık ki BDP'yle ilgili böyle bir doğru tespit yapıldığı zaman da ne hikmetse bizimle yan yana gözükmekten bu kadar korkmanın, ürkmenin bir anlamı yoktur. Özellikle bu sözüm iki muhalefet partisinedir.
Yani burada o gün İçişleri Bakanını aklayan ellerin neye göre kalktığını da gerçekten anlamakta da zorluk çekiyorum. Yani bu konuda eminim ki, bu sıralarda oturan iktidar partisinin milletvekilleri de ellerini vicdanlarına koymuş olsalar... Çünkü ben birçok arkadaşla, birçok kabine üyeleriyle de görüştüğümde "Allah adına bir zulümdür." diyor "başımıza geldi." Ama ne hikmetse bu vicdanın oya yansımadığını görüyoruz.
Onun için, bir çağrımızdır, bu ülkenin selameti için, iç barışımız için buradan Başbakana, AKP'ye bir çağrımızdır: Derhâl bunu görevden alın. Eğer bir insanı "12 Eylülde tutuklandı." diye bundan dolayı bugün suçluyorsa bunun derhâl görevden alınması gerekir ve istifa etmesi gerekir, ilk günden beri bizim tezimiz de budur. Diyoruz ki: Bunlar talimatla alındılar, bunlar gerçekten okullarda ders verildi; bu dersler, sizin okullarınızda hangi dersler veriliyorsa bizim siyasetimize uygun dersler de orada verildi. Yani, burada KCK operasyonu altında tutuklanan Büşra Hanım'la, Ragıp Bey'in ve diğer arkadaşlarımızın da geçmişten kalan, işte, 12 Eylülden bugüne kadar tutulan çeteleden dolayı eğer içerideyse bu ülkenin ayıbıdır diyorum ve ben tekrar bu İçişleri Bakanının görevden alınması gerektiğini düşünüyorum.
Keşke siz de cevap vermeseydiniz iyi olurdu.