| Konu: | YARGI HİZMETLERİNİN ETKİNLEŞTİRİLMESİ AMACIYLA BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI VE BASIN YAYIN YOLUYLA İŞLENEN SUÇLARA İLİŞKİN DAVA VE CEZALARIN ERTELENMESİ HAKKINDA KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 128 |
| Tarih: | 30.06.2012 |
CHP GRUBU ADINA EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) - Her ne kadar yarısından çoğu buharlaşmış gibi görünse de Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. Malum, fizik kuralıdır, katılaşan cisimler mecburen gün gelir buharlaşırlar.
MEHMET METİNER (Adıyaman) - Çok vecizsiniz!
EMİNE ÜLKER TARHAN (Devamla) - Bilmediğiniz konularda konuşmayın kadrolu eleman olarak, rica edeceğim. Çok parazit yapıyorsunuz.
Şu anda aslında yargı paketini görüşüyoruz arkadaşlar, ancak bu paketin içinde?
MEHMET METİNER (Adıyaman) - Asıl parazit sizsiniz.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Devamla) - Sayın Başkan, susturacak mısınız paraziti, yoksa ben müdahale edeyim mi?
BAŞKAN - Affedersiniz?Mehmet Bey? Lütfen? Lütfen
MEHMET METİNER (Adıyaman) - Parazit sizsiniz! Saygılı olun, bir milletvekiline "parazit" diyemezsiniz.
KEMAL EKİNCİ (Bursa) - Konuşma be!
EMİNE ÜLKER TARHAN (Devamla) - Evet, yargı bağımsızlığı yok, hak arama özgürlüğü yok. (AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
KEMAL EKİNCİ (Bursa) - Her şeye laf atıyorsun!
MEHMET METİNER (Adıyaman) - Parazitlik yapma!
KEMAL EKİNCİ (Bursa) - Konuşma!
BAŞKAN - Sayın Metiner yapmayın? Arkadaşlar, lütfen? Lütfen?
EMİNE ÜLKER TARHAN (Ankara) - Bu paketin içinde aslında hiçbir şey yok ama şaşırtıcı da değil. 12 Eylül 2010 tarihinden sonra yargı yürütmeye bağlanmıştır ve baskılara mukavemet edemeyecek hâle getirilmişti. ( AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir) - Sayın Başkan?
MEHMET METİNER (Adıyaman) - Ya ayağa kalkmayacaksın ya da geleceksin parazit herif!
ÜMİT ÖZGÜMÜŞ (Adana) - Orada yiğitlik yapıyor. Çıksana lan ortaya şuraya! Şark dansözü! Orada konuşacağına çıksana şöyle!
EMİNE ÜLKER TARHAN (Devamla) - Ve demokratik meşruiyet çığlıklarıyla ölüler bile yerinden kaldırılıp? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
OKTAY VURAL (İzmir) - Sayın Başkan?
BAŞKAN - Arkadaşlar lütfen? Lütfen oturalım, lütfen oturalım. Sayın Hatibi dinleyelim arkadaşlar.
MEHMET METİNER (Adıyaman) - Kim ayağa kalkıyorsa gelecek!
ÜMİT ÖZGÜMÜŞ (Adana) - Şark dansözüsün lan sen!
EMİNE ÜLKER TARHAN (Devamla) - ?"yetmez ama evet"çilerin büyük desteğiyle yargı elden çıkartılmıştı. (AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Arkadaşlar, Sayın Hatibi dinleyelim, lütfen? Lütfen?
OKTAY VURAL (İzmir) - Sayın Başkan, anlayamıyoruz olayı.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Devamla) - Keyfî cezalandırmalarla, soruşturmalarla yargıçlara gözdağı vermekle yetinilmemiş, halk da yargı eliyle terbiye edilmeye başlanmıştı ve o gün, Başbakan geldiğinde ayağa kalkmayan, parasız eğitimi özleyen, saçını kestirme suçunu işleyenler hapislerde çürütülmüş, kendini evrensel polis şefi ilan edip tüm benliğini kolluğa teslim edenlerin iz düşümü olan sizin yargınız gözünde artık her şey suç hâline gelmişti ama suçla ilgili sınırları vardı tabii, iktidarın rehberliğinde ve izin verdiği yere kadardı tabii görevleri.
Örneğin, iktidar, dolaylı sansür mü uyguluyor; hadi bakalım, yargı, bunun doğrudanını uygulamaya başladı. İktidar, Deniz Feneri'yle pek mi samimi; yargı, bir adım ileriye giderek Deniz Feneri savcılarını mahkûm etmeye çalıştı. İktidar, kitapların ve uygunsuz ya da tehlikeli gazetelerin yasaklanmasını mı istiyor; yargısı bir adım daha ileri gitti ve yayınlanmamış kitapları imha etti. Gazetecilerin cezasını kesti, sürgün, cezaevi, itibarsızlaştırma ya da mezar olan kaderlerini çizdiniz onların. Farklı düşünenlere tahammülsüz bir tahakküm kültürünün gönüllü sözcülüğünü ve uygulayıcılığını üstlenmiş bir yargı yarattınız, sistemin baskıcı ve engelleyici karakterini bünyesine almış bir yargı yarattınız, bunun yanı sıra da yeni yeni dokunulmazlar yarattınız. Yargı sansürlüyor, içeri atıyor; kürtaj ağlakları hüngür hüngür ağlayan zihniyetleriyle biber gazlarına, cop yaralarına, genç kızların yolunmuş saçlarına, polis tekmeleriyle düşürülmüş bebeklerine nedense duyarsız kalıyor bu zihniyetiniz. Bir parantez açıyorum, kürtaja ağlayan ağlaklar, doğmamışların yaşam hakkını savunduğunu söyleyenler, doğmuşların, büyümekte olanların canına okumaktan hiç ama hiç utanmıyorlar! Nedense, onların, boğaz tokluğuna, kölece çalıştırılmasına?
ZEYNEP KARAHAN USLU (Şanlıurfa) - GAP bölgesinde 218 bin kişiye yeni istihdam sağlandı. Urfa'da, Diyarbakır'da işsizlik düşüyor.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Devamla) - Hanımefendi, bilmediğiniz konularda çok konuşuyorsunuz! (CHP sıralarından alkışlar)
Yaşam hakkını savunduğunu söyleyenler, nedense boğaz tokluğuna çalıştırılmalarına hiç ses çıkarmıyorsunuz, yetersiz beslenmelerine hiç ses çıkarmıyorsunuz, biber gazından ölmelerine, saçlarından sürüklenmelerine, bayrağa sarılı bir tabutla evlerine dönmelerine hiç ses çıkartmıyorsunuz!
RECEP ÖZEL (Isparta) - Kim ses çıkartmıyor ya?
EMİNE ÜLKER TARHAN (Devamla) - Soruyorum sayın milletvekilleri: Siz istiyorsunuz diye, siz istiyorsunuz diye kaç gazeteci, kaç öğrenci, kaç sendikacı tutuklu? Artık ben saymıyorum.
ZEYNEP KARAHAN USLU (Şanlıurfa) - Öğren de gel?
EMİNE ÜLKER TARHAN (Devamla) - Biraz da siz sayın, siz sayın, kaçmayın, kaçmayın, sayın.
Sayın Bakanın "stok" dediği ve bir maldan bahseder gibi "stok" dediği o dosyaların içinde kaç acılı insan var biliyor musunuz? Sayın, sayın, Sayın Bakan, sayın onları, sayın.
Demek ki neymiş? Neymiş? Dilinizden düşürmediğiniz demokratik meşruiyetten anladığınız aslında tek adamın iradesinin meşruiyetiymiş. Demek ki neymiş? Sizin yargınızın tek hâkimi, aslında Başbakanmış. Demek ki neymiş? Yargı, yürütmenin artık kulu kölesiymiş. Demek ki neymiş?
RECEP ÖZEL (Isparta) - Vay be, neymiş?
EMİNE ÜLKER TARHAN (Devamla) - Neymiş?
OSMAN ÇAKIR (Düzce) - Neymiş?
EMİNE ÜLKER TARHAN (Devamla) - "Beni de dinliyorlar ama rahatsız değilim çünkü herkesi dinliyorlar" diye neredeyse dinleyenleri tebrik eden yüksek yargı organının başkanı, sınıf arkadaşınız, yüce yargıyı artık yönetiyormuş!
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Demek ki neymiş?
EMİNE ÜLKER TARHAN (Devamla) - Ama neymiş? Herhâlde biraz fazla ileri gidilmiş ki "Kendi mahkemelerimi kuracağım." derken kibir ve muktedirlik hastalığı sâri hâle gelmiş, kendi yarattığı canavar denetlenemez hâle gelmiş. Şu meşhur "men dakka duka"nız var ya, işte o olmuş. Yıllar ve yıllar sonra birdenbire hangi esrarengiz nedenden zuhur ettiyse artık "Hukuk devletinde özel yetkililere yer yok". diyerek aslında yıllardır bir hukuk devletinde yaşamadığımızı itiraf ettiniz. Ünlü Türk hukukçusu Bekir Bozdağ itiraf etti, mahkemeleri eliyle hukuk devletine polis rozeti taktığını itiraf etti, bizi polis devletiyle yönettiğini itiraf etti.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Ne alakası var?
EMİNE ÜLKER TARHAN (Devamla) - Peki, belli ki bu konuda bir şeyler çeviriyorsunuz arkadaşlar.
BAŞKAN - Lütfen, dinleyelim arkadaşlar.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Devamla) - Çünkü korku dağları bekliyor, korku dağları bekliyor, bir şeylerden korkuyorsunuz.
RECEP ÖZEL (Isparta) - Neden korkalım ya?
EMİNE ÜLKER TARHAN (Devamla) - Yoksa neden şimdi, neden? Neden söyler misiniz?
OKTAY VURAL (İzmir) - Gizli hesaplardan korkuyorlar.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Devamla) - Peki. Belli ki bir şeyler çeviriyorsunuz ama ne yazık ki Parlamentonun saygın üyelerinin hiçbirinin haberi yok ne çevirdiğinizden, sizlerin de haberi yok, komisyon üyelerinin de haberi yok. Birazdan muhtemelen hep birlikte sizler de bir sürprizle karşılaşacaksınız.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Demek ki neymiş?
EMİNE ÜLKER TARHAN (Devamla) - Demek ki neymiş? Bakın öğrendiniz, çabuk öğrendiniz, bu kez çok çabuk öğrendiniz, gerçekten.
AHMET YENİ (Samsun) - Konuştukça düşüyor oylarınız.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Devamla) - Peki. Sakın ama sakın, sakın? Esası gizlemekten vazgeçin, böyle şeyler, sahtecilikler yapmayın. Özel yetkilileri de DGM'leri kaldırdığınız gibi kaldırmayın, halkı kandırmaktan vazgeçin. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Dinleyelim, lütfen? Lütfen arkadaşlar. Lütfen?
EMİNE ÜLKER TARHAN (Devamla) - Sadece kendi sır küpünüze, sadece kendi yolsuzluklarınıza koruma sağlamaktan vazgeçin.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Demek ki neymiş?
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Sayın Başkan, ciddiyete davet edin.
BAŞKAN - Sen de biraz bu tarafa bak, ne yapayım yani. Rica ediyorum, söylüyorum Sayın Serindağ. Ne yapmamı istiyorsunuz? İki taraf da lütfen sükûnetle dinleyelim. Söyleyebileceğim bu.
OKTAY VURAL (İzmir) - Uyarma cezası verin.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Devamla) - Samimiyetinizden kuşku duymaktan? Artık, samimiyetinizden kuşku duymaktan yorulduk, inanın yorulduk. Neden biliyor musunuz? Deniz Feneri savcılarını nasıl emir-komuta zinciriyle, Ergenekon'u, Balyoz'u nasıl sahte delillerle yaratıp davalar açtırdığınızı, Sivas katliamının üzerini nasıl kapattığınızı, Hrant Dink'in örgüt değil, sözde vatansever gençler tarafından öldürüldüğünü nasıl tespit ettiğinizi, gerçek failleri ise nasıl terfi ettirdiğinizi, bunları biliyoruz.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Sayın Başkan, bir uyarı yapmanız gerekiyor, rica ediyorum.
BAŞKAN - Öbür tarafta çıt çıkmıyor şu anda Sayın Hamzaçebi. Lütfen siz de susun, dinleyelim, dinliyoruz işte.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Devamla) - Hâlâ aydınlatılmayan pet şişeli suikast girişiminden son anda kurtulan ve yüreklerimizi ağzıma getiren sevgili bakanınızın esrarengiz olayını da aydınlatamadığınızı biliyoruz.
Peki yüz binlerce, belki milyonlarca taraftarı olan spor kulüplerini, yüz binlerce ordusu olan komutanları "terörist" ilan ettiğinizi biliyoruz, darbenin hasını yapanları yargılayamadığınızı, mahkemeye bile getiremediğinizi o katilleri ama yapılamamış darbeleri yargılamaya çalıştığınızı görüyoruz.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) - Siz de avukatlığını yapıyorsunuz.
EMİNE ÜLKER TARHAN (Devamla) - Bakın, sıra Başbakana da gelir diye çok korktunuz, bunu itiraf edin; sıra Müsteşarına gelir diye de çok korktunuz ama bunca milletvekili, bunca geleceği karartılmış genç, bunca gazeteci ve bunca sevdiklerinden uzak insan, sanıyorum, bir müsteşar etmezmiş arkadaşlar. Aslında başka dinamiklerin işlediğini biliyoruz, biz biliyoruz, ama neyse, anlatmak istemiyorum ben şimdi. Hangi pazarlıkların aslında devrede olduğunu biliyoruz.
Bugün ülkemizi zembereği boşalmış bir saate benzettiniz. "İleri demokrasi" yalanı ile efsunlamaya çalıştığınız Türk halkını, kendinizin güvenmediği ve korktuğu bir yargıya teslim etmeye çalıştınız ve teslim ettiniz. Siz, adaletle Türk halkının bağını kestiniz. Yasamayı da tek kişinin emrine vererek, âdeta, şimdi olduğu gibi, bakın buharlaştırdığınız gibi buharlaştırıverdiniz yasamayı da.
Kuvvetlerden kala kala elimizde ne kaldı biliyor musunuz? Bir tek yürütme kaldı ki hakikaten de "Yürü ya kulum." bir yürütme kaldı elimizde, bir tek o kaldı.
AHMET YENİ (Samsun) - Anketlerden haberiniz var mı?
BAŞKAN - Lütfen?
EMİNE ÜLKER TARHAN (Devamla) - Demokrasiyle olan son bağımızı da koparmak için olsa gerek, son zamanlarda sadece adı kalmış bu parlamenter sistemin de adını değiştirmeye çalışıyorsunuz.
AHMET YENİ (Samsun) - Anketlerden haberiniz var mı, son anketlerden?
EMİNE ÜLKER TARHAN (Devamla) - Bakın, size son bir ders, bir kitapta okumuştum, cildi parlak kâğıt kaplı bir kitap filan da değildi, pahalı değildi, diyordu ki: "Diktatörlerin yargıçları, bir önceki iktidar kadrolarını bir heves cezalandırırlar ama bir sonraki mahkemelerin sanığı olmaktan da kurtulamazlar, çünkü tek amaçları, sürek avına tabi tuttukları düşmanı yok etmektir, adaleti amaçlamazlar." (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Tarhan, teşekkür ediyorum.