| Konu: | YARGI HİZMETLERİNİN ETKİNLEŞTİRİLMESİ AMACIYLA BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI VE BASIN YAYIN YOLUYLA İŞLENEN SUÇLARA İLİŞKİN DAVA VE CEZALARIN ERTELENMESİ HAKKINDA KANUN TASARI VE TEKLİFİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 129 |
| Tarih: | 01.07.2012 |
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum öncelikle.
Yasaları değiştirmek, mahkemelerin görevlerini yeniden tanımlamak suretiyle Türkiye'de hakkın, hukukun, adaletin geleceğini düşünenler fena hâlde yanılıyorlar. Özel yetkili mahkemeleri değiştirmek ya da kaldırmak sorunu çözmüyor. Zira, özel yetkili mahkemeleri değil, öncelikle onların oturmuş olduğu zihniyet kalıplarını ve esas aldıkları yaklaşım biçimlerini değiştirmek gerekiyor. Türkiye'de meydana gelen adli vakaları, hukuk facialarını görmezlikten gelmek körlüktür, merhametsizliktir, insafsızlıktır, zulme seyirci kalmaktır. Türkiye'de, bugün uzun tutukluluk süreleri, tutukluyken hapishanede hayatını kaybeden insanlar ve kendilerine yapılan haksızlığı onur sorunu yaparak intihar eden insanlar vardır. Çete kurmakla suçlanan spor yöneticileri, terör örgütü mensubu olmaktan tutuklu emniyet müdürleri, silahlı terör örgütü kurmaktan tutuklanan Genelkurmay başkanları vardır.
Açıkça söyleyeyim: Hukuk sosyal bir bilimdir ama hukukun matematik yönü de vardır ve mantığı olmayan bir hukuk da olmaz. Herkese göre bir başka biçimde uygulamanın olduğu yerde hukuktan bahsedemezsiniz, izafiyetten bahsedersiniz ancak. Aynı hukukun ilkeleri Deniz Fenerinde bir biçimde, Silivri'dekiler için ayrı biçimde uygulanıyorsa orada tarafsız ve bağımsız yargıdan hiç kimse söz edemez. Demokrasilerde hukuk, iktidardakiler için ayrı, muhalefettekiler için uygulanamaz; yargıda da bu böyledir. Demokrasilerde herkes kendisi için; hukuk herkes, adalet herkes içindir.
Diğer yandan, mahkemeler yahut yargıçlar her türlü hatadan da münezzeh değillerdir. Yargılamalarını eleştirenleri tutuklamayla tehdit eden bir yargının kendisinin ne kadar demokratik bir süreç içerisinde hareket ettiği de ayrı bir tartışma konusudur. Demokrasi vesayeti kaldırmaz, bu doğrudur ama demokrasi yalnız silahlı vesayeti değil, sivil vesayeti de kaldırmaz, bu da doğrudur; askerî vesayetin yerine yargının vesayetini de kaldırmaz, o da bir başka doğrudur. Özel yetkili mahkemeler, spor adamları dâhil, neredeyse tutukladığı her kişiyi kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla örgüt kurmak ve yönetmek suçundan yargılıyor. Özel yetkili mahkemeler, mevcut uygulamalarıyla âdeta milletin iradesinin üzerinde yeni bir vesayet kurumu hâline gelmişlerdir. Zulmün yerine, şekline ve zamanına değil, bizzat varlığına karşı çıkmak lazımdır. Bugün, özellikle dikkat çekecek bir biçimde örnek olması hasebiyle bir daha söylemek istiyorum. İlker Başbuğ'a yöneltilen suçlama şöyledir: Terör örgütü kurmak ve yönetmek. Genelkurmay eski Başkanının nerede yargılanması gerektiği ise Türkiye'nin gündemini meşgul eden önemli bir konu hâline gelmiştir. Şu soruyu kendi kendisine herkes sorsun: Hukuk hukuktur, suç suçtur, yargı da yargıdır; bir insanın nerede yargılandığının ne önemi olabilir? Acaba, neden bir kısım insanlar Orgeneral Başbuğ'un özel yetkili mahkemelerde, diğer bir kısım insanlar ise Yüce Divanda yargılanmasını istedi? Bu durum neden tartışma konusu yapıldı? Bunun cevabı açık. Demek ki bir kısım insanlar özel yetkili mahkemelerin, diğer bir kısım insanlar da Yüce Divanın adaletine güvenmiyor. Yargı adına, adalet adına, hukuk adına bundan daha vahim bir olgu düşünülebilir mi? Hukuk adaletin değil, siyasetin aracı olunca yorumlar da ona göre şekil almaktadır. İktidar hırsı, can korkusu, kamuoyu baskısı ve tarihe kayıt düşme adına hukuk yerine iktidara teslimiyet söz konusu olabiliyor.
Zaman azaldığı için kısaca şöyle söyleyeyim: Yapılan ya da yapılmak istenen şey, aslında özel yetkili mahkemeyi kaldırmak değil, özel yetkili mahkemelere karşı AK PARTİ ve yandaşlarına bağışıklık kazandırmaktır. Yapılanlar, yandaşların suç işleme özgürlüklerini garanti altına almak anlamına gelmektedir. DGM kaldırıldı, onun yerine ÖYM getirildi. Şimdi yapılmak istenen de ÖYM'nin adını değiştirmek ve onun işini bir başkasına yüklemekten ibarettir. AKP, ÖYM'leri kaldırarak devleti korumasız ve yandaşları ise koruma altına almaya çalışıyor.
Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yeniçeri.