| Konu: | YARGI HİZMETLERİNİN ETKİNLEŞTİRİLMESİ AMACIYLA BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI VE BASIN YAYIN YOLUYLA İŞLENEN SUÇLARA İLİŞKİN DAVA VE CEZALARIN ERTELENMESİ HAKKINDA KANUN TASARI VE TEKLİFİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 129 |
| Tarih: | 01.07.2012 |
OKTAY VURAL (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; elbette bir önerge verdik ama bugün açıkçası verdiğimiz önerge üzerinde konuşmayacağımız açık çünkü, maalesef, AKP'nin getirdiği önerge müzakere edilemeyeceği için -bu önergeler münasebetiyle- sizin biraz sonra görüşülecek önergeniz üzerinde konuşma ihtiyacı içerisindeyim.
Aslında, bugün konuştuğumuz konu nedir biliyor musunuz? Yani sizin "değişiklik" olarak öne sürdüğünüz ya da şikâyet ettiğiniz ya da ana muhalefet partisinin şikâyet ettiği konu, aslında, 2004 yılında Türk Ceza Kanunu'nda yer alan hükümlerle ilgili. 2004 yılında, hatırlarsanız Türkiye Büyük Millet Meclisini olağanüstü toplantıya çağıran sizlerdiniz, "Bir an önce bunları geçirmemiz gerekir." diyen sizlersiniz ama o günden bugüne kadar bu uygulamalar öyle bir noktaya geldi ki Sayın Cumhurbaşkanının bile şikâyet ettiği, Başbakanın şikâyet ettiği, hatta, ana muhalefet partisinin bile şikâyet ettiği bir konu hâline dönüştü. Dolayısıyla, 2004 yılında alelacele Avrupa Birliğinin isteği ve arzusu uğruna Türkiye Büyük Millet Meclisini Verheugen'in isteği üzerine toplantıya çağıran da sizdiniz, hatırlayın; "Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türk Ceza Kanunu'nu geçirmelidir, olağanüstü toplantı yapılmalıdır." diyerek "Aman ha, Avrupa Birliği yolunda kazaya uğramayalım?" Türkiye Büyük Millet Meclisi 1 Ekimde kendiliğinden toplanacakken sizler bir araya geldiniz, Verheugen'in bu talebini yerine getirmek için olağanüstü toplantıya çağırdınız. İşte, o olağanüstü toplantıyla ilgili geçirdiğiniz Türk Ceza Kanunu bugün şu ya da bu şekilde hem iktidar partisi, Başbakan hem ana muhalefet partisi tarafından şikâyet edilen bir kanun hâline geldi. İşte, böyle bakıldığı zaman, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yasamasını, buradaki müzakereleri, başka yerlerin -içeriden ya da dışarıdan- günlük, kısa vadeli talepleriyle yönetilen bir Meclis olmaması aslında bütün bu çalışmaların bir ürünü. Bu önerge de öyle aslında. Bu önergede bunlarla ilgili elbette konuştuk, sizlerle bunları paylaştım.
Şimdi, herkes elini vicdanına koysun. Bu süreç içerisinde uygulamadan rahatsızlık duyduğunuz açık. Peki, bu rahatsızlığı doğuran bir neticenin vebali yok mudur? Vebali var. Ne yaparsanız yapın bunun bir vebali var. Bu önerge de geldi. Bu vebali bir bakıma ortadan kaldırmak için getiriyorsunuz, kaldıracak mı, kaldırmayacak mı bilmiyoruz. Ana muhalefet partisi de bu eksende bugüne kadar çıkan uygulamaların vebaliyle ilgili "Ya, böyle olmaz." diye ifadelerde bulunuyor. Ama acaba, bir an için, bu gecenin bu vaktinde parmaklarla kalkacak bu önergeye verdiğiniz oylar, bundan sonraki uygulamalar itibarıyla bu vebali ya da adaletli bir kanun yapma sürecini ya da kanunu gerçekleştirecek mi, gerçekleştirmeyecek mi? Bu bakımdan ben, AKP'nin önergesi çerçevesinde meseleye bakıldığı zaman burada şunu görüyorum: Eşitlik ilkesi ortadan kayboluyor.
Değerli arkadaşlarım, bu getirdiğiniz önergeyle, eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'la ilgili bütün yürütmenin hepsinin devam ettirilmesini istiyorsunuz ama Yaşar Büyükanıt'ı bundan arındırıyorsunuz. Niye? Dolmabahçe'deki sır görüşmelerden dolayı mı? Niye? Niye iki farklı yüküm? Niye? Niye? Dolayısıyla, böyle bakıldığı zaman, getirdiğiniz zırhın amaç ve hedefi "başkan ve adamları" gibi bir yaklaşımla yapılan uygulamaların karşısında bir dokunulmazlık zırhı oluşturmaktır. Bunlarla ilgili bakıldığı zaman CMK'nın 250, 251, 252'sini kaldırmıyorsunuz, zımni bir kaldırma söz konusu ama değerli arkadaşlarım, bu maddelerin kaldırıldığından bahsediyorsunuz ama kaldırılmış bir madde olmadığı için bu da önemli bir boşluk doğuracak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Vural, buyurun sürenizi uzatıyorum ama açıklamasını da yapma gereği hissediyorum: Sadece bu maddeyle ilgili.
Buyurun.
OKTAY VURAL (Devamla) - Teşekkür ederim.
Değerli arkadaşlarım, bütün bunlarla ilgili bakıldığı zaman, Sayın Cumhurbaşkanı şikâyet etti, İzmir meselesiyle ilgili hususlar aynen devam ediyor mesela. Çözümleniyor mu? Çözümlenmiyor. Şike, diğerleri çözümlenmiyor.
Bir de, değerli arkadaşlarım, çok önemli bir hüküm var, TCK 302, 309, 311, 312, 313, 314, 315, 316'ncı maddelerle ilgili hususlar, görev sırasında da görevinden dolayı işlenmiş olsa bile savcılarla doğrudan doğruya takibata tabi. Peki, kim takibata tabi değil? MİT 26'ncı maddedeki hükmü saklıdır. Kim bunlar? Belli bir görevi ifa etmek üzere görevlendirilen kamu görevlilerine başbakan talimat vermişse bunlarla ilgili izin olacak. Milletvekilleriyle ilgili yapabilirler mi? Bir yoruma göre yapabilirler ama MİT'le ilgili yapamazlar.
Değerli arkadaşlarım, nedir bu suçlar? 302'nci madde, okuyorum: "Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak." Soruyorum: Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak, Türkiye Cumhuriyeti devletinde kanunla görev yapan kamu görevlilerinin görevi midir? Bununla ilgili zırh getiriyorsunuz. 309'uncu madde: "Anayasayı ihlâl", 311? "Cumhurbaşkanına suikast", "Yasama organına karşı suç", "Hükûmete karşı suç", 313: "Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetine karşı silâhlı eylem."
Değerli arkadaşlarım, bunlarla ilgili Başbakan birilerine talimat verirse, bunlarla ilgili, görev verdikleriyle ilgili yargı için izin alması gerekiyor. Bu nasıl olabilir ya? Nasıl olabilir?
İDRİS ŞAHİN (Çankırı) - Hayır, öyle bir şey yok.
OKTAY VURAL (Devamla) - İşte burada? İşte burada, Türk Ceza Kanunu'nun 302, 309? "Suçlar hakkında, görev sırasında görevinden dolayı işlenmiş olsa bile cumhuriyet savcılarına doğrudan soruşturma açılır. Ancak Millî İstihbarat Teşkilatı Kanunu'nun 26'ncı maddesi hükmü saklıdır." diyor Değerli Arkadaşım. Niye? Böyle bir görev mi verildi ya? Cumhurbaşkanına suikastla ilgili bir görev verildiği zaman MİT'in Kanunu'nda Başbakandan izin almak lazım. Bu bile Türkiye Cumhuriyeti Başbakanına bir yüktür ya, bunların üstü örtülür. Bu tür iddiaların soruşturulması gerektiği gayet açıktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Vural, lütfen?
Buyurun.
OKTAY VURAL (Devamla) - Onun için, bununla ilgili söyleyecek çok şey var. Ama şunu ifade etmek istiyorum ki, bugün geldiğimiz bu noktada, Sayın Başbakan "ÖYM'ler kaldırılmalı"; Sayın Bülent Arınç "Olur mu canım, bizim öyle bir irademiz yok."; Bekir Bozdağ "Hukuk devletinde olmaz."; Sayın Sadullah Ergin "Olur mu canım, ÖYM'ler devam etmeli." Karmakarışık bir Hükûmet. Bu karmakarışık Hükûmetin iradesi yok burada. Bakanlar Kurulu üyelerinin hükmi şahsiyetinin iradesi yok. İşte, biz, onun için bu düzenlemeyle ilgili endişelerimizi belirtiyoruz. Bu düzenlemeyle ilgili Milliyetçi Hareket Partisi olarak, Türkiye'nin karşılaştığı tehditlerle ilgili ihtisas mahkemelerinin olması gerektiğini, mevcut yürüyen davalarla ilgili yetki aşımı, görevin kötüye kullanılmasındaki hususların giderilmesi, uzun süren tutuklulukların sona erdirilmesi, uzun süren davaların bir an önce bitirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Ama bunlarla ilgili de, bu getirdiğiniz maddede bunlarla ilgili hiçbir ilerleme olmadığını da görüyoruz; yine yargılamalar uzayacak, yine tutuklu yargılamalar uzayacak, adaletin dağılması, dağıtılması gecikecek. Bu konuyla bakıldığı zaman, bu eksende adaletin hızlanması açısından, bir an önce tecelli etmesi açısından da mevcut davalara da herhangi bir katkı sağlamadığını görüyoruz.
Bu yönleriyle eleştirilerimiz vardır. Keşke bunları da düzeltecek adımlar atılsaydı, keşke bütün bunlarla ilgili görüşlerimizi sadece bir Grup Başkan Vekili olarak ya da Sayın Başkanın müsamahasına sığınarak üç beş dakika içerisinde ifade etmek zorunda kalmasaydık. Bunun için bu kadar zorlamaktan bile teeddüp ediyorum, gerçekten. Bunu konuştuk, sanki çözeceğiz diyoruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OKTAY VURAL (Devamla) - Mesele burada konuşmak, sadece tutanağa girsin, laf olsun beri gelsin diye tutanağa girmek açısından olacak.
Bir müzakere sürecinin olmasını isterdik ama netice itibarıyla Milliyetçi Hareket Partisi olarak, biraz sonra AKP'nin getireceği bu öneri konusunda düşüncelerimizi bu vesileyle ifade ettim.
Sayın Başkan, çok teşekkür ederim müsamahanıza. Saygılarımı arz ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.