GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: YARGI HİZMETLERİNİN ETKİNLEŞTİRİLMESİ AMACIYLA BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI VE BASIN YAYIN YOLUYLA İŞLENEN SUÇLARA İLİŞKİN DAVA VE CEZALARIN ERTELENMESİ HAKKINDA KANUN TASARI VE TEKLİFİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:129
Tarih:01.07.2012

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, Türk milletinin saygıdeğer milletvekilleri; 278 sıra sayılı Tasarı'nın 76'ncı maddesini değiştirmek amacıyla vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Ben 24'üncü Dönem Milletvekiliyim, ilk defa milletvekili oluyorum, bu Parlamentoda bu şerefi ilk defa taşıyorum ve bir yıldır gözlemliyorum Parlamentoyu. Bu gözlemlerim sonucunda geldiğim nokta şu: İktidar partisinin ezici bir çoğunluğu var ve bu ezici çoğunluğun içerisinde ezici çoğunlukta olan meslek grubu hukukçular ve hukukun bu kadar ayaklar altına alındığı, kanunların, İç Tüzük'ün ve Anayasa'nın bu kadar rahatça çiğnendiği ve bu işlemlerin de, bu hareketlerin, bu davranışların da iktidar partisinin içinden gelmiş olduğunu ibretle izliyorum. Demek ki hukuk, hukukçulara teslim edilmeyecek kadar kıymetli bir şey. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

Tabii, "hukuk" deyince hukuk devletinden bahsetmek lazım. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak insanların tereddütsüz güvenebileceği, adalet duygusunun zihinlerde ve kalplerde yer ettiği bir yapıda yargı sistemi istiyoruz. Adalet, temel hak ve hürriyetlerin güvencesi, devletin temeli olmalıdır diyoruz. Hâkim ve savcılar liyakat ve vicdan sahibi olmalı, kanaat adaletinin tesisi yargıya olan güvenin teminatı olarak değerlendirilmelidir diyoruz. Suçun işlenmesinin önlenmesi, suçun işlenmesinden sonra olaya ait delil ve bilgilerin sağlıklı biçimde mahkemelere intikali, mahkemelerin bağımsız, hızlı ve doğru karar vermesine ilişkin düzenlemelerin yapılması, bu sürecin etkin kılınması, bilgi teknolojilerinin kullanılması, iyi yetişmiş hâkim ve savcıların istihdamı adalet politikası olmalıdır diye düşünüyoruz. Bu çerçevede, Anayasa'nın lafzında ruhunu bulan hukuk devletinin temel ilkelerine gönülden bağlıyız.

Peki, hukuk devleti nedir? Bunu iktidar partisindeki arkadaşlarımızın çok daha iyi dinlemesi ve anlaması gerektiğini düşünüyorum. Hukuk devletinin belli ilkeleri vardır. Hukuk devletiyle polis devletini birbirinden ayıran en önemli özellik, hukuk devletinin takdirî kaidelere değil, hukuk kaidelerine tabi olmasıdır. Hukuk devletinin ilkelerinden en önemlisi, temel hakların güvenliğidir. Dünyada modern toplum ilerledikçe, bu ilke çerçevesinde yeni yaklaşımlar benimsenmekteyse de Türkiye'de son yıllarda gördüğümüz manzara, adil yargılanma hakkı, haberleşme hürriyeti ve benzer hâllerin ziyadesiyle ihlal edildiğidir.

Bir başka hukuk devleti ilkesi ise anayasaya uygunluğun yargısal denetimidir. Yasama organı olarak yapmış olduğumuz düzenlemelerin Anayasa Mahkemesi tarafından denetlenmesi hukuk devletinin temel özelliklerinden birisidir. Bu ilkenin uygulanmasından rahatsız olan iktidar partisi çoğunluğu, Anayasa Mahkemesinin yapısını değiştirmek suretiyle, artık Anayasa Mahkemesini iktidarın, Hükûmetin bir bürosu hâline getirmiştir.

Kanunların genelliği ilkesine ise hiç girmeyelim. On yıllık iktidarınızda, CHP-AKP iş birliğiyle başlayan, Tayyip Erdoğan'ın sabıkasını kaldırma ve seçilme yeterliliğini kazandırmayla başlayan zincir, rahmetli Necmettin Erbakan'ın kayıp trilyon davasından uygun cezayla cezalandırılması, MİT Müsteşarının yargıdan kaçırılması ve bugün de bu tasarının içinde bulunan gazeteci bir milletvekilinin cezasının ertelenmesine ilişkin düzenleme. Bu da hukuk devletinin çiğnenen ilkelerinden birisidir.

Peki, yönetimin yargısal denetimi? 2/B'de, afet riskiyle ilgili arazi düzenlemesinde ve yine bu tasarının 56'ncı maddesinde, Anayasa'nın açık bir biçimde yürütmenin durdurulması kararlarının engellenmesi, yönetimin yargısal denetimi ilkesinin çiğnenmesine en güzel örnektir.

Ya mahkemelerin bağımsızlığı ve yargıç güvencesi? Bununla ilgili onlarca örnek var ama sadece Deniz Fenerini size hatırlatmamız yetebilir.

Kuvvetler ayrılığı ilkesi de tek adam olarak yönetme, sultan olma hevesiyle yanıp tutuşan birinin -siz o birinin kim olduğunu çok iyi biliyorsunuz- ona çanak tutan Meclisteki çoğunluğunuzun katkılarıyla hâk ile yeksan olmuştur.

Saygıdeğer milletvekilleri, işte hukuk ve adalet kavramı çerçevesinde Türk devletini getirdiğiniz nokta budur. Ancak bir bölümünü sayabildiğim bu tablonun tek sorumlusu sizsiniz. On yıldır iktidarda bulunan AKP, Türk milletinin kendisine verdiği, bugüne kadar hiç kimseye vermediği bu kadar uzun ve bu kadar güçlü yönetme hakkını israf etmiştir. AKP, başta yargı olmak üzere tüm devlet kurumlarını fethedilecek bir kale olarak görmüştür. Kurumları önce itibarsızlaştırmış, sonra ele geçirmiş ve hükmetmeye başlamıştır.

Hatırlatmamız ve AKP'nin de hatırlaması gereken şey, bu devlet çadır devleti değildir. Türk milleti de güruh değildir, necip bir millettir, buna asla razı olmaz. Bu tablo AKP'yi de yutar, tarihe gömer, bundan emin olunuz.

Türk milletinin milletvekillerini saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.