GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: YARGI HİZMETLERİNİN ETKİNLEŞTİRİLMESİ AMACIYLA BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI VE BASIN YAYIN YOLUYLA İŞLENEN SUÇLARA İLİŞKİN DAVA VE CEZALARIN ERTELENMESİ HAKKINDA KANUN TASARI VE TEKLİFİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:129
Tarih:01.07.2012

SIRRI SAKIK (Muş) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinize günaydın ve "?"(X)

Şimdi, biraz önce medyaya baktık -medyamız, sağ olsun, epeyce bir geniş yer vermiş- bu özel yetkili mahkemelerin tarih olduğunu söylüyor. Oysaki katbekat daha ağır bir koşulda bunun mağdurlarının bu işin bedelini ödeyeceğini de bildiği hâlde, Terörle Mücadele Yasası da duruyor.

Şimdi, sözün para etmediğini biliyoruz. Şaire soruyorlar, diyorlar ki: "Kimlik?" Diyor ki: "Her sokak başında bana kimlik sordular, ben de yaralarımı açtım ve gösterdim."

Biz de hep size yaralarımızı açıp gösteriyoruz. Biz bu işin mağdurlarıyız ve yaralarımız var ve biz bunları bire bir yaşadık ve sizlerle paylaştık ve sizi vicdan sahibi olmaya davet ettik ama siz gerçekten, vicdanlarınızı nasırlaştırdınız.

Yine bir hayat hikâyemizi sizlerle paylaşmak istiyoruz. Gözaltındayız. 4 tane özel yetkili savcı ve başsavcı on beş gün bizim soruşturmalarımızı sürdürdüler, en son gece başsavcı ve 4 tane savcıyla birlikte oturduk, içlerinde, bunların dışında, MİT'ten, Genelkurmaydan ve Ankara Emniyet Müdürünün de bulunduğu bir toplantıda. Sabahleyin mahkemeye gideceğiz. Bir milletvekili arkadaşım daha vardı, Sayın Alınak, bana şunu söylediler: "Biz sizi haksız bir şekilde getirdik." Tekrar oturduk, konuştuk, Kürt sorunu nasıl çözülür, ne yapılır? Biz 6 kişiydik, 4 kişi tutuklanacak, daha mahkemeye çıkmadan, 2'miz de sabahleyin serbest bırakılacağız ama gittik DGM'ye, akşama kadar, bu, bizim özgür olacağımızı, serbest kalacağımızı söyleyen savcılar bir türlü karar veremiyorlar, çünkü Genelkurmay talimat vermişti, bizim de tutuklanmamızı istediler. Tekrar Terörle Mücadeleye gittik, sabahleyin tekrar geldik, "tutuklanmayacaksınız" diyen savcılar, 125'inci maddeden dava açtılar ve bizi tutukladılar.

Biz cezaevine gittiğimizde cezaevi savcısı ve müdür bizi karşıladı. "Ya, on gün önce buradan 4 kişilik yer ayrıldı -biz tatile gidiyoruz ya oraya- ama siz 6 kişi geldiniz, biz size nasıl 2 kişilik yer bulalım?" dediler. Yani o özel yetkili mahkemeler ve devlet güvenlik mahkemeleri budur. Kim ki iktidarsa,  askerler iktidarsa askerlerin borazanlığını yaparlar veyahut da herhangi bir iktidar varsa onlar? Çünkü bizi aldıklarında Çiller Başbakandı ve çıkıp açıkça -çünkü cahil bir kadındı yani bu işin cehaletini bile saklayamayacak düzeyde cahildi- "Ben gittim, yargıyla görüştüm, bunların işini bitirin dedim." ve gerçekten de öyleydi, gidip görüşmüştü ve bizim de işimizi bitirmişti.

Bugün de aynı mantıkla bu yargıçlar görevlerini sürdürüyorlar ve biz bağırıyoruz, diyoruz ki: Bakın, bizim kadrolarımızdan 8 bin insan tutuklandı ama bazı bakanlar çıkıyor açıklama yapıyor, diyor ki: "Hayır öyle değil."

Dün bir gazetede, Sabah gazetesinde bunu teyit eden? Evet, 8 bin kadronun cezaevinde olduğunu söylüyor, 10 bin kadronun dağda olduğunu söylüyor. Bundan etkilenen 300 bin, dolaylı yollardan da 3 milyon insanın bu KCK operasyonu adı altında mağdur olduğunu ve bu mağduriyetin sebebi de özel yetkili mahkemelerdir ve talimatlarla, gerçekten, alınan talimatlar sonucu bu kitleyi mağdur etmişlerdir.

Şimdi, sizlere bunları anlatıyoruz ama siz ilgilenmiyorsunuz. Size anlatıyoruz, siz -eminim ki birçoğunuzun vicdanında bunlar mahkûmdur ama- nereden, nasıl bir talimat aldınız, nasıl vicdanlarınızın sesine bu kadar kulak vermeden, hangi huzurla evinize gideceksiniz? On üç, on beş yaşındaki çocuklara on yıl ceza veriyor bu mahkemeler ve siz bunları biliyorsunuz ama ne hikmetse, bu konuda bir duyarlılık, bir sorumluluk yoktur.

Sizi Allah'ınızla baş başa bırakıyorum, başka söylenecek bir şey yok.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.