GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2012 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2010 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI
Yasama Yılı:2
Birleşim:36
Tarih:13.12.2011

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bilim, Sanayi, Teknoloji Bakanlığının bütçesi üzerinde şahsım adına aleyhte söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, dün, Sayın Bakanın yüce Mecliste yaptığı konuşmalardan duyduğum üzüntüyü belirtmek istiyorum. Bizler muhalefet milletvekilleriyiz, Hükûmetin programını, bütçeyi eleştirmek üzere varız. Eğer bu hakkı bizim elimizden alırsanız, bu Mecliste tartışılamayan konular sokaklarda başka türlü tartışılır, o zaman da Türkiye'de demokrasiden bahsetmek çok zor olur. Bırakın, müsaade edin, burada bakanlıkları eleştirsinler, bütçeleri eleştirsinler, icraatları eleştirsinler.

Sayın Bakanın uzun süre Amerika'da kaldığını biliyorum. Dünkü kullandığı üslup da Amerika'da "street joke" dedikleri, yani sokak şakası. Daha önceki ifadeleri Vinci'nin, Leonardo da Vinci, daha başka dün burada da birkaç şaka yapmaya kalktı.

Bakın, burası Harlem değil. Yani o şakaları Amerika'da yapıyorlar ama, zenciler yapıyorlar, Harlem'de yapıyorlar. Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi. Sayın Bakan da Harlem'de dolaşan bir zenci değil, Türkiye Cumhuriyeti'nin bakanı. O koltuk çok önemli, orayı iyi doldurmak lazım. Sözlerinin içini iyi doldurmakla beraber, o koltuğu iyi doldurmak lazım. Sayın Bakana "O koltuğa yakışmıyorsun." derken, bundan dolayı söylüyordum. Yoksa kılık kıyafetiyle, uyumlu olup olmaması beni çok ilgilendirmiyor. Dolayısıyla, dünkü olaylardan duyduğum üzüntüyü belirtmek istedim.

Biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, burada yapılan her türlü Türkiye aleyhine olan davanın, davranışın peşinde oluruz, bundan hiçbir zaman vazgeçmeyiz. Burada çoğunluk olmanız, 325 kişi olmanız, sesinizin çok çıkması, emin olun bizi hiçbir şekilde yıldırmaz. Bundan emin olun. Bu Bozkurtların nefesini ta gidene kadar ensenizde hissedeceksiniz, ondan emin olun. Sayımız 52 de olsa, 42 de olsa, 22 de olsa bozkurtlar sizi hep takip edecek. O konuyu da bildirmek istedim. (MHP sıralarından alkışlar)

Sanayi Bakanının Kocaeli'den olması, Kocaeli'den çıkması, Kocaeli kentimiz için çok önemli bir şans. Gerçekten Kocaeli bir sanayi kenti, Sayın Bakanın da böyle bir kentten çıkması çok önemli bir şans ilim için. Aynı bölgenin milletvekili olarak, Sayın Bakanın bugüne kadar yaptığı hayırlı hizmetler için kendisine şükranlarımı ifade ediyorum.

Yalnız son uygulamalarla beraber Sayın Bakanlığın yapısal birtakım değişikliklere uğradığını görüyorum. Yani Sanayi Bakanlığına bağlı olan kuruluşların çok önemli bir kısmı Bakanlıktan alınmış. Sanayicinin desteklenmesi gereken, sanayi üretiminin çok olması gereken bir dönemde Sanayi Bakanlığının içinin boşaltılması? Sayın Bakan da teknolojiden benim kadar anlar, telefonu açıp kapatırız biz yani teknolojiyi illa Sanayi Bakanlığına bağlamanın ne anlamı vardı bilmiyorum. Türkiye'nin en çok üretmeye ihtiyacı olduğu bir dönemde Sayın Bakanı bu kadar naçar bırakmayı gerektiren sebepleri ben bilmiyorum. Eğer Sayın Bakan bu konuda bizi de aydınlatırsa çok mutlu olurum.

Ben, size Türkiye'de ekonomiyle ilgili, sanayiyle ilgili, üretimle ilgili yapılan bunca konuşmadan sonra bir gazetenin köşe yazarının bir yazısından alıntı yapmak istiyorum: Bir gazete köşe yazarı bir yıl evvel markete gidiyor, bakkaldan gıda maddesi alıyor, temizlik maddesi alıyor, fişlerini saklıyor. Bir yıl sonra, tekrar aynı markete gidiyor, aynı gıda maddelerini, aynı temizlik maddelerini alıyor, aradaki fark yüzde 50. Yani enflasyon rakamlarını filan veriyoruz ya. Belki bu TÜİK'in yaptığı rakamlar sizi mutlu ediyor olabilir ama halkın gözünde enflasyon bu yani marketten bir yıl evvel aldığı malzemelere, gıda malzemesine, temizlik malzemesine bir yıl sonra verdiği para ne kadar fazlaysa halkın gözündeki enflasyon o. O diğer rakamlar, teknik rakamlar halkın gözünde çok itibar kazanmıyor. Yani bu gazeteci soruyor sonra, ben de size soruyorum: Bir yıl sonra yüzde 50 farkla aldığım bu ihtiyaç maddelerine karşılık devlet işçiye, emekliye, memura yüzde 4 zam verdiği zaman bu adaletli bir sistem mi?

Bakın, ben çok samimi bir itirafta bulunacağım size. Bu milletin, vergisini aldığımız bu milletin yaşadığı ızdırabı anlatmak açısından bunu da itiraf etmek istiyorum: Millet çok naçar durumda. Pazara çıkın, çarşıya çıkın, insanların yüzü gülmüyor, sıkıntıda. Çocuk başka bir problem, evin geçimi başka bir problem. Gelir adaletsizliği o kadar uçurum olmuş ki. Yani çok kazananlar var, onların sayısı belirli; bir de hakikaten hiç kazanamayanlar var, fukaralık diz boyu. 12 Eylül öncesi bizler komünizmle mücadele etmiş gençleriz. 12 Eylül öncesi, ben komünist bir memleketten gelen bir ailenin çocuğu olarak?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Türkkan, teşekkür ediyorum, süreniz doldu efendim.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) - Şimdi soruyorum: Bu memleket hâlâ niye komünist değil bu kadar gelir adaletsizliğine rağmen.

Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)