GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2012 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2010 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI
Yasama Yılı:2
Birleşim:36
Tarih:13.12.2011

BDP GRUBU ADINA EROL DORA (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kültür ve Turizm Bakanlığı, Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü bütçesi üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Dünyada Rönesans ile başlayan çok seslilik ve daha sonra opera ve bale, feodal düzen çözüldükçe gelişmesini sürdürmüş ve demokrasinin yerleşmesi oranında ve onun gelişmesi doğrultusunda varlığını daha işlevsel kılmıştır. Opera, bale, bugün dünyada çağdaşlığın ölçüsünü de vurgulayan önemli sanat dallarıdır.

Osmanlı İmparatorluğu döneminde Avrupa ülkelerine gönderilen elçilerin, ülkemize döndüklerinde padişaha hazırlayıp sundukları raporlarda, opera sanatından bahsettikleri görülüyor. Uzun uzun, bu seyrettikleri operaları anlatan elçiler, sarayda operalara karşı bir ilginin oluşmasına neden oldular.

Türkiye'de de cumhuriyet ile birlikte çağdaşlaşma hızla gelişmesini sürdürmüş, müzik alanında da Atatürk devrimlerine paralel atılımlar yapılmıştır.

"Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuştur." sözüyle, sanata ve sanatçıya verdiği önemi dile getiren Atatürk, bütün devrimleri içinde en önemlisini "müzik devrimi" olarak nitelendirmiştir. Yeni kurulan cumhuriyette müzik kurumlarının işlerlik kazanmasıyla ilgili çalışmalarda bizzat ilgilenmiş, bütün sanatların bileşkesi olan opera ve bale sanatına ise çok ayrı bir önem vermiştir.

Bu nedenle, opera, çok sesli müzikle başlayan çağdaşlaşma çabalarının öncüsü olmuştur, 1934 yılında Ankara Halkevinde ilk Türk operası sergilenmiştir.

Devlet Opera ve Balesi, 1309 sayılı Kanun ile kurulmuş, ulusal opera ve bale topluluklarını bünyesinde barındıran Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı bir genel müdürlüktür, altı taşra müdürlüğünde faaliyetlerini sürdürmektedir.

Asıl amacı, opera, bale ve müzik sanatlarını halka tanıtmak ve yaymak gayesiyle opera, operet, bale temsilleriyle konserler vermek, yurt içi ve yurt dışı turneler ile millî ve milletlerarası festivaller düzenlemek olan bu kurum, sıkıntılarla da olsa çalışmalarına devam etmektedir.

Devlet Opera ve Balesi altmış yıldır gerek Türkiye'de gerekse tüm dünyada Türk kültürünün ve sanatçısının yaratılarını sergilemek amacıyla faaliyetlerini sürdürmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kültür, bir ülkenin çağdaş anlamda uluslararası değişimdeki saygınlığına kavuşabilmesi için kültürlü bir toplum olmanın anlamı demektir. Sanat ve kültür, toplumsal gelişim açısından büyük önem taşımaktadır. Bu anlamda toplumsal dayanakları demokratik bir açılımla ideolojik ve politik olarak etkilemek ve ilerici değerlerle besleyerek eğitmek ve dönüştürerek sosyalleştirmek gerekir.

Sanat, yaşamdan ayrı ve soyut bir olgu olmamasına karşın, ne yazık ki ülkemizde dar bir kesimin özel ilgisi ve çabası gibi görünmektedir. Bu görüntü, temel fizyolojik ihtiyaçlarını yeterince karşılayamayan ülkemiz insanı için sanatın lüks ihtiyaçlar arasında kendine yer bulması nedeniyledir. Oysa sanat, insanın var oluşuyla birlikte başlayan kültürel geçmişini, bugününü ve geleceğini birleştirici ve bütünleyici bağları sağlayan işlevlere ve etkinliklere sahiptir. Bu anlamda da bireysel olduğu kadar toplumsal bir ihtiyaçtır da. İnsan sanat aracılığıyla kültürüne ulaşır, onu benimser ve saklar. Sanat ile ilgili olmak çevreyi zenginleştirmenin, kendine güveni sağlamanın, estetik beğeni sahibi olmanın, empati yeteneğine kavuşmanın, ruhsal dinginliği bulabilmenin, sağlıklı kişiler olarak yetişmenin, bu anlamda da duyarlı olmanın, insanca davranma ve insanca yaşama için çaba gösterme becerisi oluşturmanın da en etkin yoludur.

Kültür ve sanat, toplumları birbirine yaklaştıran, kaynaştıran bir niteliğe sahip olması hasebiyle son derece önemli bir yerde durmaktadır. Bir toplumu tanımanın en iyi yolu o toplumun kültür ve sanat faaliyetlerinde hangi noktada olduğunu görmekten geçer. Aynı şekilde, kendi ülkesinde yaşayan vatandaşların farklılığını göremeyen bir ülke sanatsal açıdan yoksul olmayı kabullenmiş demektir. Ülkemizin içinde bulunduğu durum tam da bu değil midir? Kültür ve Turizm Bakanlığınca basılan, meşhur bir Kürt destanı olan "Mem-u Zin" adlı eser hepimizi sevindirdi, mutlu etti. Ülkesinde yaşayan vatandaşlarının dillerinde kitap basmak Bakanlığın yapacağı işlerin başında gelmelidir. Bakanlık, sadece Türk kültürünü değil bu ülkede yaşayan ve ülkemizin zenginliğini temsil eden bütün kültürlerin korunması ve gelişimi için hareket etmelidir. Sadece "Kürtçe türkü söylemek istiyorum." dediği için Ahmet Kaya'nın linç edilmeye çalışılması veya son olarak Hasankeyf kültür katliamına karşı görüş belirten ve karşı çıkan Tarkan'ın başına gelenler maalesef Türkiye'de sanata ve sanatçıya verilen değeri göstermektedir. Bunları unutmak mümkün değil.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sahne sanatları kültürel dokuyu en iyi ifade edebilen araçlardan birisidir. Bu bakımdan, tüm ülkelerin kendi değerlerinden yola çıkarak yarattıkları evrensel dil ve mesajlar içeren eserleri, onların uygarlık tarihindeki yerlerini belirleyen yapı taşlarıdır.

Gerek Devlet Tiyatrolarının gerekse de Devlet Opera ve Balesinin sahne eksiği olduğu sıkça gündeme gelmektedir. Bu eksiklik çalışanların oyun çıkartmalarını olumsuz bir yönde etkilemekte, halkın bu türden sanat dallarıyla buluşmasını engellemektedir.

Devlet Tiyatrolarında yoğun iş yükü mevcuttur ve çalışanlar bu yüzden yeterince performans sergileyemedikleri için bundan şikayetçidir. 

Devlet Tiyatroları ile Devlet Opera ve Balesi mensupları meslek tanımları yapılmadığı için 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'nun komşu haklarla ilgili telif haklarından yararlanamamaktadırlar. Devlet Tiyatroları ile Devlet Opera ve Balesi kendi kuruluş kanunları, özerk bir yapıları olduğu hâlde hükûmetler, 657 sayılı Kanunu bu kurumlara müdahale edebilmek için benimsemektedir. Hem sözleşmeli personel hem de memur statüsünde olan kurum çalışanlarının özlük haklarıyla ilgili yasal düzenlemelerinin yapılması gerekmektedir. 

Bu senenin bütçe paylarında da Kültür ve Turizm Bakanlığı bütçesinin oldukça az olduğunu, bu durumun âdeta bir gelenek hâline geldiğini görüyoruz. Gelişmiş ülkelerde sanata yatırım bu ülkelerin genel bütçelerinin yüzde 1'idir. Bizde ise bu oran çok daha azdır. Hem kültür hem turizm konularında çalışma yapması beklenen bir bakanlığın bütçesinin daha çok olması gerektiğini düşünüyoruz. Hükûmet sanata, eğitime, kültüre yatırım yapmalı, insan kalitesinin gelişmesine önem vererek demokratik ve hoşgörülü bir ülke yaratmak için çabalamalıdır. 

Ülkemizdeki bütün kültürlerin kendilerini özgürce ifade edebileceği temennisiyle 2012 yılı bütçesinin hayırlara vesile olmasını diliyor, tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Dora.