| Konu: | BİNGÖL İLİMİZİN KARLIOVA İLÇESİNDE MEYDANA GELEN OLAYLARIN TESPİTİ AMACIYLA VERİLMİŞ OLAN MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN, GENEL KURULUN BİLGİSİNE SUNULMAK ÜZERE BEKLEYEN DİĞER ÖNERGELERİN ÖNÜNE ALINARAK, 22/11/2011 SALI GÜNKÜ BİRLEŞİMDE SUNUŞLARDA OKUNMASI VE GÖRÜŞMELERİN AYNI TARİHLİ BİRLEŞİMDE YAPILMASINA İLİŞKİN BDP GRUBU ÖNERİSİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 21 |
| Tarih: | 22.11.2011 |
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bir şeyi merak ediyorum. Bazı arkadaşlar, dillerinden rahip cübbesini, akıllarından rahip cübbesini hiç düşürmüyorlar. Ne kadar seviyorsunuz bu rahip cübbesini! Ne kadar düşkünsünüz rahip cübbesine! (CHP sıralarından gürültüler) Burası Müslüman bir ülke. Örnek verecekseniz oradan verin. Yani, rahip ve cübbeden başka bir şey bilmiyor musunuz?
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - En azından kıyafet giyip resim çektirmedik!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Mahallî seçimlerde, hatırlayın, sadece onlar değil, belediyeler de reklamlarında, akıllarında, fikirlerinde, zikirlerinde, her şeylerinde rahip ve cübbe var. Yazık! Ayıp, ayıp! (CHP sıralarından gürültüler) Burası Müslüman bir ülke.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Papaz, papaz, rahip değil!
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Papazlar sizin arkadaşlarınız!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Değerli arkadaşlar, şimdi, bakın, bakın değerli arkadaşlar, her zaman söylüyoruz, bir kez daha buradan ifade etmek istiyorum. Burada her türlü eleştiri yapılabilir, ağır eleştiri de olabilir ama herhangi bir konuşmacı, benim Genel Başkanıma, Başbakanıma hakaret ettiği zaman, aslında hakareti kendi Genel Başkanına yapıyor, aynen dönecektir çünkü. Biz de aynı şekilde, en az bir misliyle buna mukabele edeceğiz. Ha, biz yine hakaret etmeyeceğiz buna rağmen, ama acıtacağız. (CHP sıralarından gürültüler) Benim Genel Başkanıma haksız yere hakaret eğer yapılıyorsa burada, o kişi, aslında biraz önce CHP'li konuşmacı, esasında Sayın Kılıçdaroğlu'na hakaret etti; biraz sonra anlatacağım nasıl olacağını size. Eğer böyle bir şey yapıyorsa, bize değil, kendi Genel Başkanına hakaret ediyordur, kendi Genel Başkanına kastı vardır, garezi vardır. Bunun anlamı budur değerli arkadaşlar.
Şimdi, bakın, benim Genel Başkanımı eleştirmeden önce şunun hesabını kendi Genel Başkanına sorması gerekir. Bu kapıyı biz açmadık, tekrar söylüyorum arkadaşlar, bakın, hiçbir şekilde, eleştiriye, ne kadar ağır olursa olsun, en ufak bir itirazımız yok ama hakareti kabul edemeyiz, hiçbir şekilde kabul edemeyiz.
Bakın, ben size şimdi bir bilgi vereceğim, somut bilgi. Önce kendi Genel Başkanına bu bilginin hesabını sor, ondan sonra benim Genel Başkanım hakkında söz söyle. (CHP sıralarından gürültüler) Sayın Kılıçdaroğlu?
ALİ SARIBAŞ (Çanakkale) - Tehdit mi ediyorsun!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Tarz olarak, yöntem olarak böyle bundan sonra. Sayın Kılıçdaroğlu, SSK?
TANJU ÖZCAN (Bolu) - Tehdit mi ediyorsun?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Tehdit falan değil, hayır. Aynen. Mukabele ediyoruz, mukabele hakkımız vardır her zaman, misliyle mukabele hakkımız vardır.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Sayın Başkan, konuyla mı alakalı?
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Efendim, konuya gelsin.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Biraz önceki konuşmacı ne kadar sadık kalmışsa ben de o kadar sadık kalacağım. 1992 yılında?
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Sayın Başkanım, konuyla ne alakası var?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Niye rahatsız mı oldunuz arkadaşlar? Lütfen, kimse kusura bakmasın.
1992 yılında, Sayın Kılıçdaroğlu, SSK Genel Müdürü olduğu dönemde, bakın davetiye usulüyle -aynen bu gerçek, bunların hiçbirisi hakaret falan değil, hepsi belgeli- İstanbul Göztepe Hastanesi genel onarım inşaatını birisine veriyor, ihale etmiyor, veriyor. Neden? Davetiye usulü. Şimdi yok sistemimizde, ihale sistemimizde şu anda yok. Davetiye usulünün nasıl yapıldığını burada birçok arkadaşımız bilir. Bakın, 1992 yılında İstanbul Göztepe Hastanesi genel onarım inşaatı işini 21 milyar 304 milyon liraya ihale etmiyor, birine veriyor. Doğrudan kendi takdir yetkisiyle birisine veriyor. Ne zaman? 1992 yılında veriyor değerli arkadaşlar.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Kamu İhale Kanunu var mıydı o zaman?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Bakın, şimdi, iyi dinleyin. 1992 yılında 21 milyar liraya veriyor. İstanbul Göztepe Hastanesi genel onarım inşaatı işi ne kadar sürüyor? 1998 yılına kadar sürüyor, 1998 yılında tamamlanıyor değerli arkadaşlar. Bunların hepsi devletin resmî kayıtlarında var. Başlangıç rakamı ne kadar? 21 milyar. Bitiş rakamını tahmin edebilir misiniz? Edemezsiniz. Bitiş rakamı 466 milyar lira değerli arkadaşlar. Yani 1992'den 1998 yılına kadar her yıl ödenmiş, ödenmiş, ödenmiş. Kaç katına çıkmış? 21 katına, 21 katına. Yani biz bir hastane işini altı ayda bitiriyoruz değerli arkadaşlar, altı ayda tamamlanıyor bizim dönemde. Altı yıl boyunca? Bakın, daha ilginç bilgi var. Kime verilmiş bu iş, bu işi kim almış? Bu işi kim almış biliyor musunuz, bu işi kim? Ben belgeli konuşuyorum, bakın iftira etmiyorum, hakaret de etmiyorum aslında. Belgeli konuşuyorum, belgeyle konuşuyorum, sadece söylemek istediğim şu: Senin benim Genel Başkanımdan hesap sorabilmen için önce kendi Genel Başkanından bunun hesabını sorman lazım. Hesabını soracaksın, vicdanını rahatlatacaksın. (CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen hatibe müdahale etmeyin.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Bakın arkadaşlar, bir şey daha var. Tam 21 kat ödemişler, 21 milyar liraya başlamış 466 milyar liraya tamamlanmış. Her yıl sürekli ödenmiş, kaynaklar âdeta peşkeş çekilmiş. Ödenen de en az rakam ve süre kadar önemli değerli arkadaşlar, yani ihaleyi alan kişi ya da verilen kişi de önemli. Yapı Üretim AŞ Ali Özcan.
AHMET YENİ (Samsun) - Kim bu Ali Özcan?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Ali Özcan kim? Sayın Kılıçdaroğlu'nun hemşehrisi değerli arkadaşlar. Bilgi olarak söylüyorum, sadece bilgi olarak paylaşıyorum sizinle. Bilgi, kesin bilgi. Dolayısıyla?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Dünürü anlat, dünürü!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Bir tane daha vereyim o zaman, çok istiyorsanız bir örnek daha vereceğim. Bunların örnekleri bizde bol miktarda var. Tunceli Sağlık Meslek Lisesi inşaatı.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - O kadar eskiye gitmeye gerek yok; yeni, yeni, yeni anlat. 2008'i anlat.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Yenisi veremem, neden? Çünkü ne zaman göreve getirilmiş, ne zaman kamu imkânı, kamu kaynağı kullanıyorsa elbette o zamanki icraatlarına bakmamız lazım. Öyle değil mi? Doğal olarak yani.
Tunceli Sağlık Meslek Lisesi inşaatı. Bir tane daha vereyim madem çok ısrar ediyorsunuz. 1993 yılında başlıyor Sayın Kılıçdaroğlu yine davetiye usulü birisine veriyor.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Canikli, geçen sene Giresun'da bir beldeyi söylemiştin burada, yalan söylemiştin.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - 23 milyar liraya veriyor. Ne zaman? 1993 yılında. Ne zaman tamamlanıyor? 1997 yılında tamamlanıyor. Aynen devletin kesin resmî rakamları. 23 milyar liraya başlangıç ödeneği olarak görülen rakam, bittiğinde tam 195 milyar liraya bağlıyor oluyor ve inşaatın bitiriliş rakamı 195 milyar lira. Kaç yılda? Dört yılda. Bunun gibi o kadar çok örnek var ki.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Ne kadar çok örnek var? Hepsini konuşun.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Ve artış oranı da yüzde 747! Çok ilginç bir şey söyleyeceğim arkadaşlar size, yine kime veriliyor biliyor musunuz?
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Dokunulmazlıkları kaldıralım iki genel başkanın da ikisi de yargılansınlar.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Tesadüf, yani tamamen tesadüf; yanlış bir şey aramayın bunun arkasında. O da yine Tuncelili bir müteahhide veriliyor, Sayın Kılıçdaroğlu'nun hemşehrisi Tuncelili bir müteahhide veriliyor.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - İki genel başkanın da dokunulmazlıklarını bu Meclis kaldırsın, ikisi de yargılansın.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Bakın arkadaşlar, bütün bunların hepsi kayıtlarında olan belgeler, bilgiler. Ben yorum yapmıyorum, kendi kanaatimi söylemiyorum.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Sayın Canikli, tehlikeli sulardasınız, orada siz yüzersiniz.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Sadece olanı biteni, Sayın Kılıçdaroğlu'nun tek yetkili olarak SSK Genel Müdürlüğünü yönettiği döneme ilişkin bir fotoğrafı sizinle paylaşıyorum. Yapmaya çalıştığım sadece bu.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Sayın Canikli, dokunulmazlıklarını kaldıralım, iki genel başkan da yargılansın. Var mısınız?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Hakaret etmiyorum, başka bir şey söylemiyorum, rahipten bahsetmiyorum, cüppeden bahsetmiyorum. Niye bu kadar rahatsız oluyorsunuz?
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Var mısınız? Yargılansınlar.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Bakın değerli arkadaşlar, yargı teorik olarak ne zaman birilerinin güdümüne girebilir? Ne yapıldı değişiklik olarak? Bu değişikliği millet yaptı. Biraz önceki konuşmalar, yapılan eleştiriler aslında millete hakaret, millete saygısızlık. (CHP sıralarından gürültüler) Bakın, o takdiri millet ortaya koydu, o cevabı millet verdi. Ne yapıldı? Daha önce son derece dar alanda, yaklaşık 250-300 kişi tarafından belirlenen bir sistem, 11.000 kişi, Türkiye'deki tüm hâkim, savcı ve yargıçların söz söyleyebileceği, oy kullanabileceği bir imkân dâhiline getirildi değerli arkadaşlar.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Sayın Canikli, Genel Başkanımın da dokunulmazlığını kaldırın yargılansın.
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Şimdi şunu soruyorum: 250 kişinin belirlediği bir sistemi mi yönlendirmek, yönetmek daha kolaydır; yoksa, Türkiye'deki tüm hâkim, savcıların oy kullandığı, belirlediği bir sistemi mi yönlendirmek ve yönetmek daha kolaydır? (CHP sıralarından gürültüler)
Rahatsızlığınızı anlıyoruz, acınızı anlıyoruz, arka bahçeniz olarak nitelendirdiğiniz yapı ortadan kalktı, bunu millet kaldırdı.
CELAL DİNÇER (İstanbul) - Buna inanıyor musunuz!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Bunu millet kaldırdı, bundan dolayı bir rahatsızlığınız olabilir ama bugün yargı hiç kimsenin arka bahçesi değildir. Sizin de değildir, herhangi bir partinin de değildir, herhangi bir organın veya yapının da parçası değildir. (CHP sıralarından gürültüler) Bunun böyle çok net olarak bilinmesi ve ona göre ortaya konulması gerekiyor değerli arkadaşlar.
Bakın, 2002 yılında iktidara geldikten sonra Partimiz ve Hükûmetimizle ilgili en çok karşı karşıya kaldığımız yöneltilen eleştirilerden bir tanesi, efendim takiye. AK PARTİ'nin zihnini arkasında başka bir düşüncesi var, onu hayata geçirecek.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Ee takiye; hani sendikal haklar ne oldu Anayasa'da?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Arkadaşlar, biz dokuz yıldan beri iktidardayız, yani bunlar iktidardayken eğer var ise öyle bir düşüncemiz hayata geçmeyecek, ne zaman geçecek?
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Hani Kenan Evren'i yargılayacaktık?
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Dokuz yıldan beri iktidardayız, var mı öyle bir şey? Yok. Aslında unutulmuştu, daha doğrusu gündemden düşmüştü, bunun gerçek olmadığı anlaşılmıştı ama maalesef, tekrar biraz önce? Belki şu var; belki bazı insanların yaklaşımları sadece o tarzda olabilir. Yani, düşünceleri, kanaatleri, geçmişleri buna çok yatkın olabilir, hayata bakışlarının temel direği böyle olabilir, o yüzden akıllarından hiç çıkmıyor olabilir. Ona bir şey demiyoruz yani, ama?
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Zekice bir konuşma değil Sayın Canikli! Kaliteli bir konuşma değil!
NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - ?bizim bu konuda ne söylemişsek onu yaptık, millete ne söz vermişsek onu yerine getirdik, en ufak bir takiye ya da o anlama gelecek hiçbir icraatımız olmamıştır. Dokuz yıl oldu, ona doğru gidiyoruz; dolayısıyla bugüne kadar yapmamışsak, demek ki bundan sonra da yapmayacağız. Dolayısıyla takiye ya da buna benzer iddiaların, ithamların hiçbir reel geçerliliği, değeri yoktur değerli arkadaşlar. Bunun en büyük ispatı da bugüne kadar bu konuda en ufak takiye anlamına gelecek AK PARTİ Hükûmetinin ve partimizin bir icraatının olmamasıdır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)