GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HAYVANSAL ÜRETİMİMİZDEKİ DÜŞÜŞÜN ASIL SEBEPLERİNİN VE UYGULAMALARIN TOPLUMUN BÜTÜNÜNÜN ÇIKARINA OLUP OLMADIĞININ ORTAYA KONMASI AMACIYLA VERİLMİŞ OLAN MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN, 23/11/2011 ÇARŞAMBA GÜNÜ GENEL KURULDA OKUNARAK GÖRÜŞMELERİNİN AYNI BİRLEŞİMDE YAPILMASINA İLİŞKİN MHP GRUBU ÖNERİSİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:22
Tarih:23.11.2011

KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Takdir edersiniz ki gelişmiş ülkeler hayvancılık sektörünün stratejik önemini kavramış ve bu öneme uygun politikaları ile hayvancılığın tarım sektörü içindeki payını artırmışlardır çünkü hayvancılık, insanın yeterli ve dengeli beslenmesi, istihdama olan katkısı, hayvanların insan gıdası olarak tüketilmeyen bitki ve bitkisel artıkları yararlı besinlere dönüştürebilme yetenekleri ve çiftçiye günlük gelir sağlaması nedeniyle çok yönlü ve vazgeçilmez bir sektör olarak insan hayatı ve ülke ekonomisinde önemli bir konuma sahiptir.

AKP hükûmetlerinin yanlış tarım politikaları sonucu geniş yüzölçümü, farklı ekolojileri, değişik tür ve ırktan hayvan varlığıyla avantajlı bir konuma sahip olmasına rağmen ülkemiz, çalışkan insanlara ve verimli topraklarına, güneşine, suyuna sahip olmasına rağmen, ülkemiz ve ülke hayvancılığı ve hayvansal ürünler üretimi maalesef tehlikeye girmiştir.

Türkiye nüfusu 1980'den bu yana yüzde 38 artış gösterirken, hayvan varlığı ise maalesef yüzde 53 azalmıştır. Tarımdaki nüfusu hâlâ yüzde 26, yüzde 27'lerde olan Türkiye'de siyasi iktidarın canlı hayvan sayısındaki düşüşe acil çözüm üretmesi gerekmektedir. Türkiye'de 1980'deki 45 milyon nüfusa karşılık 80 milyon hayvan varlığı vardı ama bugün AKP hükûmetlerinin dokuz yıllık yanlış icraatları neticesinde, maalesef 74 milyon nüfusumuza karşılık 38 milyon hayvan varlığımız mevcuttur.

Bütün bu sorunlara karşı Hükûmet, Türkiye'de hayvan üretimini artırma seçeneğini bir kenara koyarak doğrudan canlı hayvan ithal etmeye yönelmiştir. Bugün her hayvancılık işletmesini bir fabrika olarak kabul edecek olursak, her gün birçok fabrika kapanmaktadır ve böyle gidecek olursa kapanmaya da devam edeceği ortadadır. Dolayısıyla pek çok insanımızın da işsiz kalması kaçınılmaz olacaktır. Doğdukları yerde karınları doymayan insanlarımız topraklarını terk edecekler ve pek çok ekonomik, sosyal ve kültürel sorunları da beraberinde getireceklerdir.

AKP İktidarı döneminde özellikle koyun ve keçi türü olmak üzere hayvan varlığımız azalmıştır. Et ve süt ürünleri spekülatörlerin insafına terk edilerek, suni fiyat dalgalanmalarıyla fiyatlar bazen yükselmiş, bazen düşmüş ama her iki durumda da maalesef üreticimiz kaybetmiştir.

Hayvancılık kayıt sistemi maalesef etkin çalıştırılamamıştır. Süt ve yem fiyatları regüle edilememiş, birçok damızlık hayvan kesime sevk edilmiştir. Özellikle son bir yıldır et fiyatları anormal olarak artmış, fakir fukara kurbandan kurbana eti görür hâle gelmiştir. Geçmiş yılların tersine, batı illerinden hayvancılığın en yoğun yapıldığı doğu illerine et sevkiyatı başlamıştır. Koyunculuk gözden çıkarılmış, siyasi amaçlarla bazı bölge illerine farklı hayvancılık destekleri uygulamaya konulmuştur. İllegal hayvan hareketleri ve kaçakçılık ile etkin mücadele edilememiştir. 2002 yılında bir tek kaçak hayvan ülkemize girmezken artık bugün, kulak küpeleri takılmış vaziyette hayvan kaçakçılığı başlamıştır. Bu kaçakçılık büyük oranda PKK'nın kontrolünde olduğundan, Türk çiftçisi ile birlikte devlet de büyük zarar görmüştür. PKK'nın bu sektörden kazandığı paralar maalesef Mehmetçiğe kurşun olarak geri dönmektedir. Canlı hayvan ve et kaçakçılığı ülke hayvancılığına ağır darbe vurmaktadır. Damızlık düve ve koyun ihtiyacına yurt içi kaynaklardan temin için hiçbir adım maalesef atılmamıştır. Dış ülkelerle özel görüşmeler yürütülerek, ulusal BSE (deli dana) Komisyonu kararları dahi göz ardı edilmiş, hayvan ithalatının önünde engel görüldüğü için bu Komisyonun çalışmalarına son verilerek on beş yıldır -dikkatinizi çekiyorum, on beş yıldır- 1 gram et ithal edilmeyen ülkemize et ithalatının yolu açılmıştır.

Değerli milletvekilleri, takdir edersiniz ki gerek et gerek süt gerekse tavuk eti ve yumurta üretiminde maliyetlerin en büyük girdisi yemdir. Süt sığırcılığının sürdürülebilmesi için 1 litre ham süt sattığımızda 2,5 kilo kesif yem alabilmeliyiz. Bugün, 1 litre süt 65 kuruş, 1 kilogram yem 80 kuruş, 1 çuval yem 40 liradır. 1 litre ham süt ile bugün, maalesef 2,5 kilo yerine sadece 810 gram kesif yem alınabiliyor. Bu sektör, sürdürülebilir olmaktan çıkmıştır.

Üretimin diğer girdilerinden bir tanesi de mazottur. 2002 yılında yani AKP iktidarlarının başladığı dönemde, 1 litre mazot almak için çiftçimizin, süt üreticimizin 1,5 litre ham süt satması yeterliydi ama bugün gelinen noktada maalesef 1 litre mazot alabilmek için 5-6 litre ham süt satmak mecburiyetindedir.

Hayvancılığımızın geliştirilmesinde pancar ekiminin, pancar üretiminin de çok önemli bir payı vardır gerek melas gerekse küspe noktasında. Çiftçimizin 2002 yılında 1 litre mazot alabilmek için 10 kilogram pancar teslim etmesi yeterliyken bugün gelinen noktada 1 litre mazot alabilmek için 30 ila 35 kilogram pancar teslim etmesi gerekmektedir. Hani nereden nereye hikâyeleri var ya, bunlardan bir tanesi de hayvancılık sektöründe dram olarak yaşanmaktadır. Türkiye'de 2002 ve 2011 yılları arasında hayvansal üretimde ve hayvan ürünleri piyasasında genel durum asla üretici lehine olmayıp mağduriyeti yanında istikrarsızlık olarak da ortaya çıkmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hayvancılıkta yaşanan son durum ise AKP hükûmetlerinin yanlış politikaları sonucu tarım sektöründe patlayan bu krizlerle Türk tarımının nerelerden nerelere gelindiğinin en önemli göstergesidir. Dünyada ve Avrupa Birliğinde çok önemli üreticisi olduğumuz daha düne kadar canlı hayvan ve ürünlerini ihraç eden Türkiye'nin durumu, maalesef artık hayvan ihraç eden değil, hayvan ithal eden bir ülke olduğudur. Bütün dünyada ülkeler bazında hayvan sayısı artarken son yedi yılda ülkemizde özellikle büyükbaş hayvan sayısı düşmüştür. Son yedi yıl içerisinde küçükbaş hayvan sayısında da 5 milyon düşüş vardır. Bunun sonucu, 2009 yılı ikinci yarısından itibaren et fiyatları aşırı derecede artmıştır. Bu artışın nedenlerini iyi analiz edemeyen AKP İktidarı çareyi bir başka yanlış yaparak et ithal etmekte bulmuştur. Hâlbuki bu noktaya gelineceği takdir edersiniz ki daha 2006 yılında belliydi.

Evet, değerli milletvekilleri, bilim adamları ve sivil toplum örgütleri bunu, bu ülkemizin hayvancılıkla ilgili sıkıntılarını daha 2006 yılında söylemişlerdi. Bunlardan bir örnek vermek gerekirse Türkiye Damızlık Sığır Yetiştiricileri Merkez Birliği tarafından Kasım 2006'da yayınlanan "Cumhuriyetimizin 100. Yılında Türkiye'nin Hayvansal Üretimi" adlı kitabın yüz on birinci sayfasında "Türkiye için özellikle kırmızı et üretimi kritik görülmektedir. Hayvan popülasyonlarındansağlanacak süt üretimi ile et üretimi uygun bir noktada dengelenmelidir. Aksi takdirde, özellikle kırmızı et açığı oluşacak ve Türkiye et ithalatına zorlanacaktır. Eğer Türkiye, kırmızı et açığını ithalatla karşılamaya kalkışır ve bunu uzun süre devam ettirirse süt ithalatının da yolu açılmış olacaktır." denilmektedir.

Yani AKP İktidarı, bu ülkede et meselesinin süt meselesi, süt meselesinin et meselesi olduğunu anlayamamış, yıllarca sütün sudan ucuza satılmasına göz yummuş ve süt üreticisinin feryatlarına kulaklarını tıkamıştır. 2007 yılında yem fiyatlarında yaşanan anormal artış, süt tozu ithalatının artması, süt fiyatlarının maliyetin altında kalması ve bunun sonucu damızlık ineklerin kesime gönderilmesi, sonraki yıllarda da et arzında açığa yol açmış ve et fiyatlarının artmasına neden olmuştur. Daha sonradan üreticiler muhtelif zamanlarda ve ortamlarda, muhtelif platformlarda Hükûmeti uyarmaya devam etmiştir. Ancak AKP İktidarı bu feryatları, çiftçimizin feryatlarını, sivil toplum örgütlerinin feryatlarını duymamış ve hiçbir tedbir almamıştır.

AKP İktidarının bu yanlış politika tercihi ve kötü yönetimi sonucu büyükbaş hayvan sayısı 2008 yılında yüzde 2, 2009 yılında ise yüzde 1 azalmış, 2007 yılında damızlık hayvanların kesimi nedeniyle artan kırmızı et üretimi ise 2008 yılında yüzde 16, 2009 yılında yüzde 14 oranında düşmüş ve ortaya çıkan kırmızı et açığından dolayı et fiyatları artmaya başlamıştır. Sonucunda Avrupa Birliğine verilen sözler nedeniyle ithalat senaryosu gerçekleşmiş ve et ithalatı için ortam oluşturulmuş ve ithalata izin verilmiştir. Et ithalat izni, et fiyatlarını düşürmek için geçici bir çözüm olabilir. Taşıma suyla değirmen dönmez. Ancak bu yanlış politik tercihin bundan böyle ülkemizi ithal ete mahkûm edeceği maalesef açıktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KEMALETTİN YILMAZ (Devamla) - AKP İktidarı ülkemiz insanını, ülkemiz çiftçisini desteklemek yerine AB çiftçisini desteklemeyi yeğlemiştir.

Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)