GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: KADINA YÖNELİK ŞİDDETİN NEDENLERİNİN ARAŞTIRILMASI HAKKINDA VERİLMİŞ OLAN MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN GENEL KURULUN BİLGİSİNE SUNULMAK ÜZERE BEKLEYEN DİĞER ÖNERGELERİN ÖNÜNE ALINARAK, 23/11/2011 ÇARŞAMBA GÜNKÜ BİRLEŞİMDE SUNUŞLARDA OKUNMASINA VE GÖRÜŞMELERİNİN AYNI BİRLEŞİMDE YAPILMASINA İLİŞKİN CHP GRUBU ÖNERİSİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:22
Tarih:23.11.2011

PERVİN BULDAN (Iğdır) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce, dün on altı ilde eşzamanlı olarak gerçekleştirilen operasyonlarda gözaltına alınan başta Asrın Hukuk Bürosu avukatları olmak üzere, il başkanlarımız ve belediye meclis üyelerimizin derhal serbest bırakılmalarını istiyor ve bu konuda yapılan operasyonu şiddetle kınadığımı ifade etmek istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kadına yönelik şiddet, toplum içinde ya da özel hayatta, cinsiyete dayalı olarak kadının fiziksel, cinsel ve psikolojik zarar görmesi ve acı çekmesiyle sonuçlanan ya da bu tür sonuçlara yol açabilecek olan tehdit, baskı ve özgürlüğün keyfî olarak engellenmesini kapsamaktadır. Şiddet hareketleri ve tehditleri, ister ev içinde ister toplumda meydana gelsin veya devlet tarafından uygulanmış, yapılmış ya da göz yumulmuş olsun, kadınların hayatına korku ve güvensizliği sokmaktadır. Taciz dâhil, şiddet korkusu, kadının hareketliliğine sürekli baskı yapmakta ve haklarına erişimini kısıtlamaktadır. Gelişen kadın hareketine ve insan hakları savunucularına rağmen dünya devletleri ve toplumları kadına yönelik şiddetin ortadan kaldırılması konusunda başarısız kalmaktadırlar. Dünya ölçeğinde her 3 kadından 1'i bugün şiddetin değişik biçimlerine hâlen maruz kalmaktadır. Kadınlar, yaşamın her alanında, evlerinde, iş yerlerinde, kamusal alanlarda mücadelelerinde şiddetin çeşitli biçimlerine maruz kalmaya devam etmektedir. Dünyanın çeşitli yerlerinde sürmekte olan savaşlarda ve iç çatışmalarda kadınlar ve kız çocukları tecavüze uğruyor, öldürülüyor ya da insan ticaretinin öznesi hâline getiriliyor. Avrupa ölçeğinde her yıl 200 bin kadının insan ticareti ağlarında cinsel sömürüye uğradığını bildiriyor araştırmacılar.

Değerli milletvekilleri, Türkiye'de her gün dizinden vurulan, taşlanarak öldürülen, namus cinayetine kurban giden, tecavüze uğrayan, nedeni belirsiz bir biçimde intihar eden kadınlara ilişkin haberleri izlemeye devam ediyoruz. Bu haberler kadın örgütlerinin yaptığı araştırmalarda ortaya çıkan sayılarda kadına yönelik şiddet, buz dağının görünen kısmının yalnızca bir kısmını oluşturuyor. Aile içi şiddet konusunda izlenebilen istatistiksel rakamların düşüklüğüne rağmen, Türkiye, sıralamanın en üstlerinde yer alıyor. Kamusal alanda yaşanan şiddeti ortaya çıkarmaya yönelik çalışmalar ve bu çalışmaları yapanlar da şiddete maruz kalıyorlar bizim ülkemizde. Gözaltında taciz ve tecavüz vakalarının üstü örtülmeye çalışılıyor.

Değerli milletvekilleri, namus adına işlenen cinayetler bu şiddet türünün en önemlilerindendir. Kadına yönelik şiddet Türkiye'de yaşayan milyonlarca kadının bedensel ve ruhsal bütünlüğünü tehdit etmektedir. Yapılan araştırmalarda Türkiye'de her 3 kadından 1'i şiddet görmektedir. Kadına yönelik şiddetin en görünür olanı aile içi şiddet ve erkek şiddetidir. Aile içi şiddet, özellikle koca şiddeti kadınların yaşamlarının belirleyici bir boyutunu oluşturmaktadır.

İstatistiksel veriler, aile içinde yaşanan şiddetin ağırlıklı olarak erkek şiddeti olduğunu; erkeklerin, egemenliklerini ve kadınlar üzerindeki denetimlerini hayata geçirmenin bir yolu olarak şiddete yöneldiklerini; fiziksel şiddetin ancak bu iktidar çelişkisi ve ilişkisi çerçevesinde anlaşılabileceğini ortaya koymaktadır.

Erkek şiddetinin sebeplerinden en önemli olanı, kadınlar ile erkekler arasındaki iktidar ilişkisidir. Kadın üzerinde güç kurma eğilimindeki erkek, kadına karşı şiddeti bir araç olarak kullanmaktadır.

"Ataerkil" veya "Erkek egemenliği" olarak ifade edilen bu iktidar ilişkisini ciddiye almadan, aile içinde yaşanan şiddetin özelliklerini, sebeplerini ve sonuçlarını tespit etmenin mümkün olmayacağını düşünmekteyiz.

Kadınların aileye eşlerinden daha çok gelir getirmesi, dayak riskini en az 2 misli artırmaktadır. Bu durumda olan her 3 kadından 2'si fiziksel şiddete maruz kalmaktadır.

Ekonomik gücünü kaybeden erkeklerin ataerkil otoritelerini fiziksel güce başvurarak perçinlemeye çalışmaları, bu şiddetin altında yatan nedendir.

Kadının üretimde yer alarak aile bütçesine kazanç sağlaması bile erkek egemen kültür açısından "Gücün sarsılması" olarak kabul edilmekte ve sonucunda, destekleneceği yerde kadın yine şiddete maruz kalmaktadır.

Değerli milletvekilleri, öğrenim durumu arttıkça fiziksel şiddet gören kadınların sayısı azalmaktadır. Eğitime erişim konusunda, Türkiye'nin doğusu ile orta ve batısı arasındaki derin uçurum ve devletin doğudaki başlıca illere yaptığı kişi başına düşen eğitim yatırımlarının Türkiye ortalamasının yarısı düzeyince olması, acilen el alınması gereken bir sorun olmaktadır.

Bugün, ülkemizin orta ve batısında okuryazar olmayan kadınların oranı yüzde 16 iken, bu oran doğuda, neredeyse 3 misline çıkarak, yüzde 42'ye ulaşmaktadır. Doğuda ortaokul, lise ve üniversite okumuş kadınların toplam oranı da Türkiye'nin kalanının üçte 1'i kadardır.

Zira, eğitimsiz kadın, şiddeti kaderi olarak görmekte ve şiddetle mücadelede pasif rol almaktadır.

Yasaların kendisine tanıdığı koruma imkânlarından bihaber, yaşadığı şiddete sessiz kalmaktadır. Şu an ülkemizde kadınların yarıya yakını Medeni Kanun'da yapılan olumlu düzenlemelerden, Ailenin Korunması Hakkındaki Kanun'dan ve Türk Ceza Kanunu'ndaki gelişmelerden habersizdir. Bu nedenle de şiddete uğradığında buna sebep olanlar hakkında bir yaptırım olmayacağını, karakola gidip şikâyetçi olması hâlinde barıştırılıp eve gönderileceğini, ardından tekrar şiddete maruz kalacağını düşünmektedir.

Değerli milletvekilleri, Temmuz 2006'da bir Başbakanlık genelgesi yayınlanmıştır. Bu genelgeye göre, töre ve namus cinayetleri ile kadınlar ve çocuklara yönelik şiddetin sebeplerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması komisyonu kurulmuştur. Komisyonun hazırladığı rapor doğrultusunda da Başbakanlık genelgesi yayınlanmıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisinden Kadının Statüsü Genel Müdürlüğüne, çeşitli hizmet kurumlarına görev veren, eğitim, sağlık ve hukuk alanında yapılması gerekenleri detaylı bir biçimde açıklayan bu genelge acilen etkili bir biçimde işleme konulmalıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama son verirken, şu anda KCK'den tutuklu bulunan 400 kadın siyasetçinin ve bunların başında, Milletvekilimiz Sayın Selma Irmak'ın derhâl serbest bırakılmasını buradan bir kez daha ifade etmek istiyorum.

Ayrıca, kadına yönelik şiddetle mücadelede hem devlet hem sivil toplum kuruluşları tarafından birlikte mücadele verilmeli, bağımsız kadın örgütlenmelerinin çabaları desteklenmeli ve Temmuz 2006 tarihli Başbakanlık genelgesi uygulamaya konmalıdır.

Eğitime daha fazla bütçe ayrılarak, kadınların eğitimine daha çok önem verilerek haklarını bilmeleri için projeler üretilmelidir.

Bekâret kontrolü, istem dışı kısırlaştırma gibi uygulamaların sona erdirilmesine yönelik olarak bir an önce etkin tedbirler alınmalıdır.

Namus cinayetleri ve buna bağlı olarak son zamanlarda geliştirilen intihara zorla teşvik etmeyi ortadan kaldırmak üzere feodal uygulamalara karşı eylem planları geliştirilmeli, toplumsal ve kültürel tutum değişikliği yaratacak toplum temelli yaygın eğitsel ve hukuksal faaliyetler geliştirilmelidir. Kadınlara ve kız çocuklarına yönelik danışma merkezleri ve sığınmaevlerinin sayıları artırılmalıdır. Kadın örgütlerinin bu yöndeki girişimleri desteklenmelidir. Henüz onaylanmamış olan Birleşmiş Milletler Kişisel ve Siyasal Haklar Sözleşmesi ile Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmeleri bir an önce onaylanmalıdır diyorum.

CHP'nin vermiş olduğu araştırma önergesine olumlu yönde oy kullanacağımızı ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (BDP ve CHP sıralarından alkışlar)