| Konu: | SPORDA ŞİDDET VE DÜZENSİZLİĞİN ÖNLENMESİNE DAİR KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TEKLİFİ (S.S.: 80) |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 22 |
| Tarih: | 23.11.2011 |
BDP GRUBU ADINA MURAT BOZLAK (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 6222 sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun Teklifi'nin geneli üzerinde konuşmak üzere Barış ve Demokrasi Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, siz de belirttiniz, her ne kadar daha önce Grup Başkan Vekili Arkadaşımız bu yasa teklifine imza vermiş ise de daha sonra yasa teklifinden grubumuz adına imzasını geri çekmiştir.
Değerli milletvekilleri, konuşmama başlamadan önce bugün yine hepimizin izlediği, özellikle de BDP'yi hedef alan, AKP'nin de arkasında durduğu yeni bir operasyon yaşandı. Bu sefer operasyonun hedefi BDP'liler değil, avukatlar. Sayın Başbakan bundan kısa bir süre önce Asrın Hukuk Bürosunu işaret ederek, operasyonların avukatlara yönelik işleyeceğini söylemişti. Geçmiş dönemlerde, daha önceki başbakanlar da benzer operasyonların yapılacağını işaret etmişlerdi, "Kürt iş adamlarının listesi cebimde." diyebilmişlerdi. Ama şimdi o başbakanlar yok burada, koca partilerini de yok ettiler beraber. Bu durumu özellikle AKP'li arkadaşlarımızın dikkatine sunmak istiyorum. AKP'nin demokratik açılımdan geldiği nokta siyasette baskıyla, şiddetle sonuç alma yöntemidir ki bundan sonuç almak asla mümkün olmayacaktır. Kürt demokratik siyasetini hedefleyip "Dağdakini imha edelim, ovadakini de bulduğumuz yerde alalım, cezaevine atalım." mantığıyla bu ülkeyi biz bir yere götüremeyiz. Bu mantık, bu ülkeye sadece zarar vermektedir.
Değerli arkadaşlar, bundan derhâl AKP'lilerin vazgeçmesi gerektiği düşüncesindeyim. Kürt halkına demokratik siyaseti yasakladığınız zaman, o halka siz dağın yolunu göstermiş olursunuz. Eğer Kürt halkını dağa yönlendirirseniz dönüşü biraz zor olur. Oysa Kürt halkı, barış içerisinde Türkiye'deki Kürt kardeşleriyle, Türk kardeşleriyle, Çerkezlerle, Araplarla hep birlikte eşit ve özgür koşullarda yaşamak istiyor. Bunu belirttikten sonra yapılan operasyonu bir kez daha kınadığımı belirtmek istiyorum.
AKP'li bir milletvekili arkadaşımız, dün, yasa tasarısı değişikliği komisyonda görüşülürken "Ben köydeyken kahvede oturduğum sırada bir seçmenimiz, köylümüz geldi "Siz Aziz Yıldırım'ı kurtaracak mısınız? Bu yasayı çıkaracak mısınız" dedi. "Ben, ondan dolayı reddedeceğim" demişti. Son derece doğru bir karar almıştı, ben kendisini kutluyorum ama ne yazık ki, şimdi bu arkadaşımız köyüne gittiği zaman şunu söyleyecek: Ey arkadaşlarım, ey seçmenlerim, ben Aziz Yıldırım'ın tutukluluğunun kalkmasına engel olmadım ama, onun yerine 70 avukatı içeri soktuk arkadaşlarımızın sayesinde diyecektir diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlar, Parlamentoya yeni gelmişiz. Ben, geldiğim gün itibarıyla özellikle gündem dışı sözlerin dışında bir de lehte, aleyhte söz alındığını gördüm. Lehte söz alan arkadaşlarımız, bakıyorum aleyhe konuşuyor, aleyhte söz alanlar lehte konuşuyor; gerçekten bu bana son derece sıkıcı gelmeye başlamıştı, ama gördüm ki, Parlamentoya AKP Hükûmeti yasama görevini yapma şansı tanımamış. Yasama görevini AKP bizzat Hükûmete devretmiş ve çıkarılan kanun kuvvetindeki kararnamelerle de yasama görevi Hükûmet tarafından yürütülüyor. Demin bir arkadaşımız da bahsetti, Parlamentonun açıldığı 1 Ekimden bu yana elli gün geçmiş durumda, ilk defa bir kanun teklifi geliyor. Bir de, bundan önce bir savaş tezkeresi çıkardı bu Meclis, bu ikincisi olacak. Şimdi, eğer bunlar başka türlü olsaydı getirilmeyecekti diye düşünüyorum.
Savaş tezkeresi ile yine bu şike zanlılarının örtülü affını öngören bu yasayı getirerek aslında AKP, muhalefet partilerini de bu yanlışına ortak etmeye çalışıyor. Bunu görmemiz lazım arkadaşlar.
Bunu belirttikten sonra şunu da söyleyeyim: Ben, yine bu Mecliste ilk defa tanık olduğum iki olaya şahit oldum: Birisi, zannediyordum ki gruplar hiç anlaşmaz ama baktım ki bir noktada anlaşabiliyorlar. İşte, dün görüşülen yasa teklifi üzerinde konuşurken grup başkan vekili arkadaşlarımız çok rahatlıkla anlaştılar. Ha, ben bunun devam etmesini dilerim, bunun Türkiye'nin gerçek ihtiyacı olan sorunların giderilmesinde de devam etmesi gerektiğini düşünüyorum.
Dün yine başka bir şeye şahit oldum, son derece olumsuz bir şey, bu da: Zanlıların gözetiminde bir yasa teklifinin Adalet Komisyonunda görüşülmesine tanık oldum. Zanlılar Adalet Komisyonunun bulunduğu odada ve bizler onların gözetiminde, Sayın Başkanımız da burada, o zanlıları esasen dışarı çıkarması gerekirdi, zannedersem Başkanın izniyle böyle bir çalışmayı yürüttük.
Değerli arkadaşlar, spor dallarında Türkiye'de, dünyada öne çıkan spor dalı futboldur. Milyonlarca taraftarı olan bir spor dalı, kulüplerimizin milyonları bulan üyeleri var ve özellikle futbol maçları bütün dünyada olduğu gibi bizde, ülkemizde de keyifle izleniyor iken bu arada futbolda gelişen fanatizm nedeniyle birçok olumsuz harekete de spor sahalarında tanık olduk. Kavgalar, bariz küfürler, ırkçı söylemler, hepsi kulağımızın duymak istemeyip de kulaklarımızla duyduğumuz şeylerdi. Bunun yanı başında şiddet de başını aldı yürüdü. Bıçaklara, satırlara hep birlikte tanık olduk. Bu da yetmiyor gibi, kimi maçlarda da maalesef maçı izleyen insanlar bıçaklanarak öldürüldü.
Bu şiddetin yükseldiği dönemde diğer taraftan spor kulüplerinin yöneticilerinin kimileri ne yazık ki hak etmedikleri şeyleri maddi güçleriyle elde etmeye çalıştılar ve şike ve teşvik primi söylentileri ayyuka çıktı. Bunun üzerine spor kulüplerinin yöneticileri Türkiye Büyük Millet Meclisine gelip parti grup başkan vekilleriyle görüşüyorlar, sorunlarını, dertlerini anlatıyorlar ve onların sorunlarını, dertlerini dinleyen Meclisimiz 31/3/2011 tarihli, 6222 sayılı sporda şiddeti ve düzensizliği engelleyen yasayı, yani şu an için değiştirmek istediğimiz yasayı çıkarıyor. Bu istemde bulunan ve yasa teklifi hazırlanmasına da katkı sunan yöneticiler aleyhine yasa dönüşünce, yani kimi kulüplerin değerli yöneticileri bu yasadan dolayı soruşturmaya uğrayıp gözaltına alınınca dün gene aynı yöneticilerin dışarıda kalanlarını burada Mecliste çalışırken gördük, gezerken gördük. Onlar da gene gelmişler. Diyorlar ki açıkçası: "Yasa, sağ olun, çıkardınız. Ama bu yasada öngörülen cezaları biz fark etmedik." Daha doğrusu, aslında kendilerine uygulanacağını düşünmemişler. Herhâlde gene o maça gelen gariban, bıçaklanan, dövülenlere uygulanır zannetmişler. Yasa dönüp kendilerine yönelik uygulamaya kalkışılınca, bu sefer gelmişler cezaların indirilmesini istiyorlar.
Yasa teklifinde yasanın özüne ilişkin bir değişiklik istenilmiyor; istenilen, cezaların indirilmesidir.
Şimdi, önümüze gelen yasa teklifinde de belirtiliyor, 11'inci maddede beş yıl olan cezanın alt sınırı bir yıla indiriliyor. Kaç aydır tutuklular? Altı ay filan oldu herhâlde tutuklanalı, temmuz başında tutuklanmışlar.
Şimdi, cezayı bir yıla indirdiğimizde, bir de iyi hâlinden dolayı indirim uygularsa mahkeme -ki mahkemelerde genelde alt sınırdan ceza veriliyor- büyük ihtimalle burada da bir yıl olarak kabul edilecek. Alt sınırdan verildi, bir de iyi hâlinden dolayı 59'a göre indirime tabi tuttuğunuz zaman yattığı süre yeterli kalıyor.
Onun için, teklifi getirenler diyorlar ki Komisyon üyesi arkadaşlarımıza: "Şey yapmayın ertelemeye gerek yok." Niye yok? Ceza genel hükümleri dâhilinde ertelenebilir bir miktardaysa suç ertelenir. Hayır, istediğimiz sonuç tutuklamaya son verilmesidir.
Bu sonuç ceza bir yıla indiği için elde edildiğinden herhangi bir itirazları da olmuyor.
Neticede, bu yasada öngörülen beş yıllık cezayı, biz, bir yıla Meclisimiz indirdiği noktada, tutuklu olan teşvik zanlılarının hepsini mahkemeler bırakmak zorundadır. Niye? Ceza infaz edildi onun için bırakmak zorundadır. Bu nedir? Bu, örtülü bir aftır.
Şimdi, bu teklif kabul edildiği zaman örtülü af yapıyoruz. Gerek yok ki genel bir af çıkaralım. Bu, yargıya müdahaledir. Hani yargıya müdahale edilmiyordu? Soruşturma başladı, Sayın Adalet Bakanı diyor ki: "KCK davasıyla ilgili soruşturma başlamıştır, ben bir şey diyemem." Burada, soruşturma devam ediyor, yasayı değiştiriyorsun. Bu, yargıya da müdahaledir artı "Kişiye özel ceza yasası yapılamaz." ilkesine de açık, bariz müdahaledir.
Şimdi, değerli milletvekilleri, Türkiye'nin temel sorunu bu değil. Biz cezadan yana değiliz. Hatta ben, cezalardan, bir yıllık süre ceza verilirken alt sınırı bir yıl, üst sınırı üç yıl olan bir ceza düzenlemesine de karşıyım. "Bir yıldan üç yıla kadar." dediğin zaman iki yıllık bir makas farkı çok bariz, hâkimlere, mahkemelere tanınan takdir hakkıdır, bir yerde, yasama görevinin de onlara devredilmesidir. Bu, kimi suistimallere de sebebiyet verecek bir düzenlemedir.
Biz cezadan yana değiliz ama geneli ilgilendiren, gerçekten kamuoyunun vicdanını rahatsız etmeyen düzenlemeler yapalım. Bu Parlamentonun şu an için 8 sayın üyesi cezaevinde değiller mi? Üç muhalefet partisinin milletvekilleri değil mi bunlar? Muhalefet partileri, niye biz bir araya gelip bu arkadaşlarımızın tutukluluğunun kaldırılması için bir çalışma yapmıyoruz da şike zanlılarının tutuklanması için bir araya gelebiliyoruz?
Gene, Anayasa çalışması yapılıyor, yürütülüyor. Partimiz tarafından "Yol temizliği" adı altında, gerçekten herkesin şu an için rahatsız olduğu kimi düzenlemelerin öncelikle Parlamento tarafından yapılması istenilmiş iken onlara değinmiyoruz da özel, kişiye mahsus yasa çıkarabiliyoruz.
Onun için diyorum değerli milletvekilleri, yapmamız gereken, şahıslara özel, örtülü affı öngören bir düzenleme yerine -kamuoyunun da vicdanen rahatsız olduğu- toplumsal barışımıza da ön ayak olabilecek yasal düzenlemeleri yapmalıyız, önümüze koymalıyız. Bunu muhakkak Meclisin gündemine getirmeliyiz, özellikle muhalefet partilerine bu görev düşüyor çünkü gördüğüm kadarıyla AKP'nin böyle bir niyeti gözükmüyor. AKP "Dediğim dedik." diyor. Yasama görevinden, yasamada çoğunluğu var, sayısal çoğunluğuyla yürütme zaten AKP'de. Şimdi de yargı konusuna da bu denli müdahaleler olursa kuvvetler ayrılığı ilkesini biz kendi elimizle ortadan kaldırmış olacağız. Üç erkin, üç devlet erkinin tek elde birleşmesi demek faşizm demektir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP ve CHP sıralarından alkışlar)