| Konu: | 2013 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2011 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 39 |
| Tarih: | 13.12.2012 |
MHP GRUBU ADINA MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İçişleri Bakanlığı bütçesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu yasama yılında çıkarılan en önemli kanun yeni Büyükşehir Belediyesi Kanunu'dur. Bu kanun, ülkemizi şehir devletlerine ayırmış, idari yapımızı değiştirmiş, federalizmin temellerini atmış, ülkemizin rejiminin değiştirilmesinin altyapısını oluşturmuştur. Bu kanun, beş bin yıllık devlet geleneğimizi, altı yüz yıllık imparatorluk tecrübemizi ve bir asra yaklaşan cumhuriyet dönemi devlet tecrübelerinin hepsini yok saymıştır. Açık yüreklilikle ifade etmek isterim ki bu düzenleme İçişleri Bakanlığının talebi değildir, milletvekillerinin talebi değildir. Bu düzenleme belediye başkanlarının, sivil toplum kuruluşlarının, meslek kuruluşlarının, seçilmiş il genel meclisi üyelerinin, köy muhtarlarının, vatandaşlarımızın talebi değildir. Nihayetinde bu talep Türk milletinin talebi hiç değildir. Pekâlâ, bu düzenleme kimin talebidir? Ben size söyleyeyim; bu düzenleme Kandil'in talebidir, bu düzenleme Oslocuların yani Oslo'daki görüşmeye katılanların talebidir, bu düzenleme eli kanlı teröristlerin, KCK'nın talebidir, bu düzenleme Orta Doğu'da milyonlarca Müslüman'ın kanının dökülmesi pahasına Orta Doğu'yu yeniden dizayn etmek isteyen Büyük Orta Doğu Projesi'nin mimarlarının talebidir, İmralı'nın talebidir; kısaca, Türk milletinin birliğini, dirliğini bozmaya çalışan, bin yıllık kardeşliğimizin temellerini yıkmaya çalışan, ülkemizi şehir devletlerine ayırarak etnik milliyetçiliği körükleyip ülkemizi parçalamak isteyen bütün iç ve dış mihrakların ortak talebidir. Bu nedenle de ne AKP ne de Sayın Cumhurbaşkanı bu talebe karşı duramamış ve kanun tasarısı olduğu gibi geçmiş ve kanunlaşmıştır. Oslo'da verilen, valilerin seçimle iş başına getirilmesi sözü de hemen kamuoyunun gündemine getirilmeye çalışılmaktadır.
Değerli milletvekilleri, eğer Anayasa Mahkemesi yeni Büyükşehir Kanunu'nu iptal etmezse ülkemiz karanlık bir yola girmiş demektir. Maalesef ülkemizin en önemli gerçeği şudur: Sayın Başbakan "Haydi, herkes trene binsin." deyince çoğunluk trene biniyor ama kimse trenin nereye gittiğini sormuyor.
Tabii, bu kanunun başka sonuçları da var arkadaşlar. Bu kanunla birlikte terörle mücadele etkisizleşecek, vesayet yetkisi tamamen ortadan kalkacaktır çünkü bu Büyükşehir Kanunu valileri ve kaymakamları etkisiz ve yetkisiz hâle getirmektedir. 29 ilde valilerin özel idare eliyle kullandığı imar, çevre, tarımın geliştirilmesi, iş yerlerinin ruhsatlandırılması ve denetlenmesi, başta yol, su ve kanalizasyon olmak üzere kırsal altyapıya ilişkin bütün yetkileri ellerinden alınmıştır.
Kaymakamlar açısından ise köylere hizmet götürme birlikleri aracılığıyla kullanılan kırsal altyapının geliştirilmesi kapsamındaki yol, su ve kanalizasyon, tarımsal hayatın geliştirilmesi ve desteklenmesi, iş yerlerinin denetimi gibi bütün görev ve yetkiler sona ermektedir. Yine, 29 ilde il genel meclisi kalmadığı için valilerin il genel meclisi kararları üzerindeki vesayet yetkisi de ortadan kalkmıştır ve belediye meclislerinin kararları üzerinde de valinin hiçbir vesayet yetkisi kalmadığı için belediye meclisinin alacağı kararlar üzerindeki merkezî idarenin vesayet yetkisi de ortadan kalkmıştır.
Bilindiği gibi, Anayasa Mahkemesi, 5216 sayılı Büyükşehir Belediye Kanunu ve 5393 sayılı Belediye Kanunu'nun, Meclis kararlarının kesinleşmesine ilişkin hükümleriyle belediye meclis kararları üzerindeki mülki idare amirlerinin vesayet yetkisi kullanması ve özellik taşıyan bazı belediye meclis kararlarının mülki idare amirleri onayına tabi olmasını gerekçe göstererek iptal etmiştir. Bugüne kadar Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçesine uygun olarak, belediye meclis kararları üzerindeki vesayet yetkisi yeniden Meclis gündemine getirilerek düzenlenmemiştir. Burada, Anayasa Mahkemesi kararları doğrultusunda değişiklik yapmayan, bilerek ve isteyerek belediye meclis kararlarındaki hukuksuzluklara göz yuman iktidar zihniyetini de kınıyorum.
Değerli milletvekilleri, iktidar terörle mücadele konusunu teröristlerle müzakereyle karıştırmaktadır. Dünyada bizim dışımızda hem terörle mücadele ettiğini söyleyen hem de değişik platformlarda eli kanlı teröristlerle müzakere eden başka bir ülke yoktur. Şimdi, pazarlıkçı zihniyete sormak istiyorum: 13 Ağustos 2011 tarihinde kaçırılan kaymakam adayından bugüne kadar bir haber alınabilmiş midir? Yine, teröristler tarafından bir buçuk yıldır rehin tutulan Astsubay Abdullah Söpçeler'den haber var mıdır? Bu nasıl bir zihniyettir ki kendi kaymakamına, kendi güvenlik görevlisine dahi sahip çıkamamaktadır. Tabii ki pazarlıklarla şımartılan teröristler de dur durak bilmeden polisimize, askerimize acımasızca saldırmaktadır. Siz Oslo'da yapmış olduğunuz pazarlıkların neticesinde terör örgütünün taleplerini bir bir yerine getireceksiniz. Nedir bu talepler? Önce TRT Şeş'i açacaksınız, Habur rezaletini yaşatacaksınız bu millete, üniversitelerde Kürtçe enstitüleri kuracaksınız, 4+4+4 eğitim sistemiyle Kürtçeyi seçmeli ders yapacaksınız, AKP kongresinde Barzani'yle gurur duyup onu onur konuğu yapacaksınız, Büyükşehir Kanunu'nu çıkaracaksınız ana dilde savunma imkânı veren kanunu Meclis gündemine getireceksiniz, ardından kamuda çok dilliliği Meclis gündemine taşıyacağınızı ilan edeceksiniz, ondan sonra da çıkacaksınız: "Biz terörle mücadele ediyoruz, bu BDP'li milletvekilleri de çok ileri gitti, dokunulmazlıklarını kaldırıp onları hizaya getirelim." diyerek kayıkçı kavgası edeceksiniz. Bu durum sizin terörle mücadele niyetinizin olmadığını açıkça ortaya koymaktadır. Terörle mücadele önce niyet sonra kararlılık gerektirir. Terörle müzakerede gösterdiğiniz kararlılığı, terörle mücadelede göstermiş olsaydınız, geçtiğimiz yaz başta Hakkari olmak üzere birçok ilimiz yangın yerine dönmezdi; askerlerimizin, polislerimizin, masum vatandaşlarımızın anaları, bacıları, eşleri, çocukları ağlamazdı.
Yeri gelmişken şunu da ifade etmek isterim: Şehit ailelerimizi, gazilerimizi inciten, hepimizin insanlığını sorgulayan açıklamalarda bulunan Diyarbakır Emniyet Müdürü ve Tunceli Emniyet Müdürü hakkında bugüne kadar bir işlem yapılamaması, terörle mücadele eden güvenlik birimlerinin moral ve motivasyonunu bozmuş, vatandaşımızın devlete bakışını da maalesef olumsuz yönde etkilemiştir.
Terörle mücadeledeki en önemli unsurlardan birisi de terörün finansman kaynaklarının kurutulmasıdır arkadaşlar. Bu konuda da gerekli tedbirlerin alınmadığı herkesçe bilinmektedir. Terörizmin en önemli finansman kaynağı maalesef "kaçakçılıktır" ama ülkemizin çok geniş bir alanında alenen ucuz mazot adı altında, kaçak mazotun satıldığı da herkesin malumudur. Bu konuda, başta İçişleri Bakanı olmak üzere bütün sorumluları terörün finansman kaynaklarının kurutulması için göreve davet ediyorum.
Artık, ülkemiz yavaş yavaş bir mahallî seçim atmosferine gitmektedir. Bu süreçte, iktidar gözünü muhalefet belediyelerine dikmiş, taşrada vatandaşın teveccühünü kazanarak göreve gelmiş ve her birisi birer hizmet abidesi olan Milliyetçi Hareket Partili belediye başkanlarımıza acımasızca saldırmakta ve belediye başkanlarımızı itibarsızlaştırmaya çalışmaktadır. Sayın Bakan, siz belediye başkanlarımızı ve onların hizmetlerini engellemekle sadece onları değil orada yaşayan vatandaşlarımızı da cezalandırmaktasınız. Bu art niyetli davranışınızı yüce milletimizin vicdanına şikâyet ediyorum ve size tekrar sesleniyorum: Seçimlerde vatandaş sizin de onların da değerlendirmesini yapacaktır. Size tavsiyem, vakit geçmeden Milliyetçi Hareket Partili belediyelerin üzerinden ellerinizi çekmenizdir.
Kendisi de mülki idare amirliği mesleğinden gelen Sayın İçişleri Bakanının, bakanlığı döneminde çıkartılan kanun hükmünde kararname ve Büyükşehir Belediye Kanunu'yla vali yardımcısı ve kaymakamlarımızın özlük hakları maalesef geriye gitmiştir. Taşrada, devletimizi ve hükûmetimizi temsil eden mülki idare amirlerinin özlük haklarının kendileriyle benzer şartlarda görev yapan hâkimlerle eşit hâle getirilmesi bir an önce sağlanmalıdır.
Demokrasimizin en küçük birimi olan köy ve mahalle muhtarlarımızın özlük haklarında da maalesef bugüne kadar ciddi bir adım atılamamıştır. Hem vatandaşlarımızın hem de kamu görevlilerimizin rehberliğini yapan köy ve mahalle muhtarlarımızın emekli kesenekleri bütçeden karşılanmak kaydıyla, en az asgari ücret kadar bir maaşa kavuşturulmaları sağlanmalıdır. Yine, kırsal alana hizmet götürmek için önemli gayretleri olan il genel meclisi üyelerimizin özlük haklarının da görevleriyle mütenasip bir hâle getirilmesi de zorunluluk arz etmektedir.
Bugün, tabii ki asayiş olaylarında ciddi bir artış vardır. Bunun sebebi, aslında, tek başına İçişleri Bakanlığının uygulamalarındaki zafiyetten kaynaklanmamaktadır; bunun sebebi, artık, AKP'nin on yıllık iktidarından kaynaklanan toplumdaki ekonomik sosyal gerginliktir. Artık, toplum sosyal patlama noktasına gelmiştir. Bugün yaşadığımız olayları basit asayiş olaylarının ötesinde değerlendirerek bunlarla ilgili geniş çaplı sosyal tedbirler alınmasının zamanı geçmektedir.
Bu duygu ve düşüncelerle 2013 yılı bütçesinin hayırlı uğurlu olmasını diliyorum, yüce heyetinizin saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Erdoğan.