GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP GRUBU ÖNERİSİ
Yasama Yılı:3
Birleşim:6
Tarih:10.10.2012

OKTAY VURAL (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Cumhuriyet Halk Partisinin Suriye'ye Türk Silahlı Kuvvetlerinin görevlendirilmesine yönelik tezkerenin tutanaklarının açıklanmasına yönelik bir talebi var. Tabii, bu tutanakların açılması gerektiğini öncelikle peşinen ifade etmek istiyorum. Bu vesileyle, öncelikle bir konuda değerli milletvekillerine de bir hususu ifade etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, kundaktaki bebeleri öldürenler -bugün sabah Gülhane Rehabilitasyon Merkezine gittim, iki ayağı olmayan gazilerimiz, iki eli olmayan gazilerimiz, beyninin, kafatasının yarısı gitmiş gazilerimiz- Serap'ı öldürenler, polise arkadan kurşun sıkanlar, Foça'da 3 köylümüzü öldürenler, bombanın pimini çekenler? Değerli arkadaşlarım, ben bunları yapanlara ağlayanlardan değilim ama Allah'a şükür, eşrefi mahlukat bir insanım ben. "İnsanı öldüren insanlığı öldürür." anlayışı içerisinde, bunlara kurşun sıkan, mayının pimini çekenlere gözyaşı dökülmesi gerektiğini söyleyenlerin, genç yaşta çocuğunu toprağa veren şehitlerimizin analarının babalarının, gazilerimizin durumunu ve onların aslında bizim birlik ve bütünlüğümüz için öldüğünü görmesi gerekiyor.

O bakımdan, bu konuda hiç kimsenin haddi değil. İnsaniymiş! Benim bu insanlığı öldüren vahşet karşısında dökecek gözyaşım yok. Buradan kalkıp bizim insanlığımızı sorgulamak kimsenin haddi değil, hele hele Diyarbakır Emniyet Müdürünün hiç haddi değil. Kamu görevlisisin be sen!

Bu konuda Başbakan Yardımcısının kalkıp "Sözlerine katılıyorum" diyerek? Asker olsa "Senin ne işin var bu sözleri söylemekte?" diye yaparlar, olunca pohpohluyorlar. AKP Grup Başkan Vekilinin "İnsani ve vicdanidir." demesi karşısında Sayın Başbakanın bu konuda "Teröriste ağlamayız." demesini olumlu görüyorum ancak bir Sayın Başbakan eğer böyle bir tavır içerisinde samimiyetini ifade etmek istiyorsa Diyarbakır Emniyet Müdürünün görevden alınması gerekiyor. Onun için, insanilik şunluk? Önce insani davranmak lazım, insan gibi davranmak lazım. Bunu, bu vesileyle ifade etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, şimdi, tutanakları açıkladık. Biraz önce özeti okundu, vatandaşlarımız "Kapalı oturuma geçti milletvekilleri." dediler. Bu kapalı oturumda görüştüklerimiz de gizli, açıklanması mümkün değil. Şimdi ben desem ki: CHP adına Faruk Loğoğlu konuştu; "Kapalı oturumdaki bir bilgidir, devlet sırrıdır." diye hakkımızda belki özel yetkili savcılar hemen muamele yapar "Sen ne hakla açıklıyorsun bunları?"

Şimdi, kapalı oturuma geçtiğimiz zaman? Hükûmet bir tezkerenin gerekçesini açıklamak üzere kapalı oturum istedi. Peki, Hükûmetin bu gerekçesi siyasi parti gruplarını niye bağlıyor? Sen, benim Milliyetçi Hareket Partisi olarak, senin gerekçenle benim görüşmelerimi veya konuşmalarımı kapalı hâle getirme hakkını nereden haiz oluyorsun?

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Anayasa 97?

OKTAY VURAL (Devamla) - Ben bu görüşlerimi açık bir şekilde kamuoyuna ifade ediyorum. Sen devlet bilgisi vereceksen, bu bilgi de eğer gerçekten bir devlet sırrı niteliğinde ise, bunu açıklarsın. Gerekçe bu olmalıydı ve bence kapalı oturumun, Sayın Davutoğlu konuşmasını yapınca, gerekçeyi açıklayınca sona erdirilmesi gerekirdi. Bu durumda bizim adımıza konuşan Sayın Mehmet Şandır'ın görüşlerinin bir kısmı kapalı oturumda yaptığı görüşler olunca ne olacak? Onun için, Hükûmet, partimizin sesini kısmış?

RECEP ÖZEL (Isparta) - Anayasa ve İç Tüzük'e göre?

OKTAY VURAL (Devamla) - ?ve milletimizin Suriye konusundaki görüş ve düşüncelerinin kapalı oturum dışında açık bir şekilde, bir müzakere ortamı içinde söylenmesini engellemiştir. İşin özü budur.

Evet, Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz şunu ifade ediyoruz ki bugün Türkiye'nin Suriye'yi silahlı saldırı eşiğine getiren dış politikası, Suriye'nin kuzeyinde PKK, PYD ve AKP'nin şeref konuğu olduğu Barzani'nin birtakım peşmergeleriyle doldurduğu bir güç boşluğu ve bunun da bize risk ve tehdit oluşturması karşısında, Türk Silahlı Kuvvetlerinin görevlendirilmesinden başka caydırıcılık kalmadığını düşündük ve "evet" oyu verdik. Benim Akçakale'de vatandaşlarım öldürülürken, bombalar atılırken, orada tehdit oluştururken, Hükûmetin eli kolu bağlı olabilir, Dışişleri Bakanı bunları giderememiş olabilir ama Anayasa'ya göre yurt savunmasına hazırlanması gereken Türk Silahlı Kuvvetlerinin görevlendirilmesi Türkiye Büyük Millet Meclisine aitse, bir muhalefet partisi olarak, Türkiye'yi bu noktaya getirmiş AKP'ye karşı Türk Silahlı Kuvvetlerinin görevlendirilmesini istemeyi millî bir vazife addettik ve kabul ettik. Ne yapacaktık? Ne yapacaktık?

Bir taraftan bu oluşumlarla Türkiye'nin eli kolu bağlı, risk ve tehditler Türkiye'ye yöneliyor, gideremiyorlar, bombalar atılıyor, sınır güvenliğini sağlaması gereken ordunun eli kolu bağlı; milletimizin, devletimizin elini kolunu bağlı hâle mi dönüştürecektik? Atsın bombayı. Yok öyle bir şey. Sınırlarımız egemenliğimizdir. Sınırlarımızın ihlali karşısında şu ya da bu şekilde caydırıcı olmayan siyasi politikaların askerî araçlarla caydırılması son nokta ise elbette buna "evet" diyecektik ve "evet" dedik.

İşte, Milliyetçi Hareket Partisi olarak bizim Suriye'yle ilgili tezkereye "evet" dememizin amacı ve hedefi budur. Bunlarla ilgili olarak Hükûmetin Suriye politikasını eleştirmeye devam edeceğiz, yanlışlarını söylemeye devam edeceğiz ama Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti oluşturduğu Suriye politikasının kendisine risk ve tehdit olarak döndüğünü ifade ediyorsa, bir PKK oluşumu orada çörekleniyorsa, silahlanıyorsa bekleyecek miyiz? Ne yapacağız?

Türk Silahlı Kuvvetleri görevini yapmalıdır. Hükûmet bu tehditleri gidermek için gereğini yapmalıdır, tehditleri defetmelidir. Öyle bir güne geldik ki, 1999 öncesinde Atilla Ateş Paşa'nın sınırdan "Göndermezseniz tepene binerim." diye caydırıcı olan bir Türkiye; maalesef, bugün, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Türk Silahlı Kuvvetlerini görevlendirmesi gerektiği noktasına kadar getirilmiştir Suriye'yle ilişkilerimiz. Onun için, caydırıcı politikaları uygulamak için Türk Silahlı Kuvvetlerinin görevlendirilmesine biz "evet" dedik.

Peki, şimdi kapalı oturum? Sayın Bakan kapalı oturum istedi. Peki, kapalı oturum istediği zaman acaba hangi konuları devlet sırrı olarak  paylaştı? Bu millete neden PKK ve PYD oluşumunun Türkiye'ye risk ve tehdit oluşturduğu açık bir yüreklilikle ifade edilmiyor? Niye? Niye bu konularda mahcup davranılıyor? Bunları milletimizin bilmesi lazım; hangi risktir, hangi tehdittir, neler oluyor, neler bitiyor. O bakımdan, Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz, bu kapalı oturum tutanaklarının Milliyetçi Hareket Partisi açısından açıklanmasında bir yanlış olmadığını düşünüyoruz, açıklanmalıdır. Tabii, Hükûmetin yaptığı açıklamalar tamamen kendilerinin takdirindedir.

Ben öneriyorum: Gelin, partilerimizin bu konudaki görüşlerini ifade ettiğimiz bu tutanaklar, sadece siyasi partilerin görüşlerinin açıklandığı o tutanaklar açıklansın, kim konuşmuş, ne demiş, milletimiz de bilsin diyor, hepinize saygılarımı arz ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.