| Konu: | TOPLU İŞ İLİŞKİLERİ KANUNU TASARISI |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 6 |
| Tarih: | 10.10.2012 |
ÖZDAL ÜÇER (Van) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlar; önerge üzerine grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle Genel Kurulu selamlıyorum.
Aslında işçilerin özlük, siyasal ve ekonomik haklarını hükûmetlere ve topluma karşı savunacak sivil toplum örgütlerinin temel kurumu olan sendikaların, iş yasalarının düzenlenmesiyle ilgili birçok sorun var. Türkiye'de işçilerin yaşamış olduğu sorunları dile getirmeye kalksak günler yetmez, haftalar yetmez, aylar yetmez. Yeri geldiğinde işçinin, emekçinin hakkı üzerine demagojik birçok söylem söylenir, hamaset siyaseti yapılır, hiçbir parti fark etmeksizin birçok alanda ortak söylemler söylenir ama önemli olan, bir şeyi söylemek değil; esas olan, o söylenen şeyin hakkını verebilmek ve bir duruş sahibi olabilmektir.
Bugün ülkemizde yaklaşık 75 milyon nüfusun kaçı emekçidir ve bu emekçilerin kaçı kendi emeğinin hakkını alabiliyor? Neden bu ülkede ortak çalışanlar yasası yok ya da çalışanların ortak örgütlenebileceği, memuru işçisi ayırt edilmeksizin örgütlenebileceği sendikal kanunlar yok? Var olan kanunlar? Sendikaların örgütlenmeleri önünde neden yasal birçok engel var? Aslında bu Meclis isterse bir günde çalışanların sendika sorunlarını çözecek teknik hazırlığı yapacak bir komisyonu hazırlayacak ve bir günde bütün yasama faaliyetlerini bitirecek bir güce sahip ama neden işçinin ve emekçinin sorunları çözülmüyor? Neden işçiler basın açıklaması yapınca onlara, onların maaşına zam olarak istediği ekonomik taleplerinden daha fazla masraflı olan gaz bombaları sıkılıyor? Düşünün, bu ülkede sıkılan gaz bombalarının masrafı, o güvenlik güçlerinin halkı sindirmek ve bastırmak için kullandıkları silahların masrafı işçilere zam olarak dağıtılmış olsa belki işçilerin ekonomik taleplerinin çoğunu karşılamış olacak, memurlar için de hakeza. İşçinin, memurun taleplerini bastırmaya dönük bu kadar güçlü bir refleksin oluş sebebi ne? Neden, şirketleri batıran ve hayalî ihracatlar yapan, ticari ahlaksızlıklar yapan, bu ülkenin bütün maddi değerlerini farklı uluslararası şirketlere peşkeş çekenlere yönelik herhangi bir güvenlik tedbiri alınmıyor? Neden, "İşçilerin sorunları konuşulurken birileri kaynak yetmezliğinden bahsedip hamaset siyaseti yapıyor da neden bu devlet, bu ülke bir savaş yaşıyor ve bu ülkede işçinin, emekçinin vermiş olduğu vergiler silah oluyor, bomba oluyor ve yine bu ülkenin topraklarına yağıyor; bu devlet, bu Hükûmet, bu ülke kendi yurttaşlarının ölümüne tanık oluyor, kendi gençlerinin ölümüne tanık oluyor?" diye bir yankılanma söz konusu değil?
Bu ülke kendi sorunlarını ana mecrasında gerçekçi bir şekilde tartışmak zorunda. Bu ülkede bir savaş var ve bu savaşta bizim canlarımız kayboluyor. Bu ülkede akan her damla kan hepimizin kanı, bu ülkede toprağa düşen her can hepimizin canı. Eğer bu ülkede birileri kendi siyasal çıkarları, ekonomik çıkarları için, bu ülkede vergi ödeyen milyonlarca yoksulun hakkını görmez ve sadece hamaset siyaseti yaparsa maalesef ki bu ülkede daha çok can yitip gidecek. Bu ülkede bir savaş var ve bu savaşın faturası, düzenli vergisini ödeyen işçinin, emekçinin boynuna yük ediliyor; bu ülkede yoksulun, işçinin, emekçinin ve gerçekten bu ülkeyi sevenlerin canı yitip gidiyor, kanı akıyor ama birileri de bu ülkede bu savaş varken kendi çocuklarına gemiler alıyor, şirketler kuruyor, bu ülkede birileri talan ediyor, bu ülkede bütün maddi manevi değerleri uluslararası şirketlere peşkeş çekiyor, bu ülkede birileri haksız yere bir gecede dolar milyarderi oluyor.
İşçinin, emekçinin mücadelesinin zafere ulaşacağı inancıyla hepinizi selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.