GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİNİN, IRAK'IN KUZEYİNDEN ÜLKEMİZE YÖNELİK TERÖR TEHDİDİNİN VE SALDIRILARININ BERTARAF EDİLMESİ AMACIYLA, SINIR ÖTESİ HAREKÂT VE MÜDAHALEDE BULUNMAK ÜZERE, IRAK?IN PKK TERÖRİSTLERİNİN YUVALANDIKLARI KUZEY BÖLGESİ İLE MÜCAVİR ALANLARA GÖNDERİLMESİ VE GÖREVLENDİRİLMESİ İÇİN TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİNİN 17/10/2007 TARİH VE 903 SAYILI KARARI?YLA HÜKÛMETE VERİLEN VE 08/10/2008, 06/10/2009, 12/10/2010 VE 05/10/2011 TARİHLİ 929, 948, 975 VE 1005 SAYILI KARARLARI İLE BİRER YIL UZATILAN İZİN SÜRESİNİN ANAYASA?NIN 92?NCİ MADDESİ UYARINCA 17/10/2012 TARİHİNDEN İTİBAREN BİR YIL DAHA UZATILMASINA DAİR BAŞBAKANLIK TEZKERESİ
Yasama Yılı:3
Birleşim:7
Tarih:11.10.2012

MUHARREM İNCE (Yalova) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Anayasa 92'ye göre Kuzey Irak'a yönelik 8'inci tezkereyi görüşüyoruz, AKP hükûmetlerinin ise on yıldır 23'üncü tezkeresini görüşüyoruz. Bunların içinde Lübnan, Afganistan, Aden Körfezi, Libya, Kuzey Irak ve Suriye var. Bu 23 tezkerenin 21'ine biz de "Evet." dedik. Sadece 1 Mart 2003'teki, Amerikan askerlerinin Türkiye'de konuşlandırılmasına "Hayır." dedik, bir de Suriye tezkeresine "Hayır." dedik.

Suriye tezkeresi görüşülürken ben konuşmamda tezkeredeki "yabancı ülkeler" ibaresinden yola çıkarak "Siz cihan savaşı bile çıkarabilirsiniz." demiştim ama AKP Grup Başkan Vekili çıktı, "Sen herhâlde düzgün okumuyorsun, yok böyle bir şey." dedi. Hemen ardından Sayın Başbakan şu açıklamayı yaptı: "Efendim, biz bu tezkereyle cihan savaşı bile çıkarabilirmişiz. Şimdi o, işin perde arkası. Açılır, açılmaz, onu yeri, zamanı geldiğinde konuşuruz." E, hanginize inanacağız; Başbakana mı inanacağız, AKP'nin Grup Başkan Vekiline mi inanacağız? (CHP sıralarından alkışlar)

Şimdi, bir de hangi tavrınıza inanacağız? Tezkere çıktı, "Savaşa girecek değiliz.", "Tezkerenin amacı caydırıcılıktır.", "Tezkere çıksa da savaş olmayacak.", "Tezkere kullanılmayacak diye bir şey yok, gerekirse savaşırız, ben bile savaşırım." Vallaha doğru söylüyor, bence "Gerekirse savaşırım." değil, Başbakan savaşmalı. Madem 2071'den söz ediyor, madem Alparslan'la kendini kıyaslıyor, mademki Romen Diyojen de Şam'da oturuyor ona göre, madem beyaz kefeni de giymiş Başbakan, o zaman Alparslan giydi beyaz kefeni gereğini yaptı, Yıldırım Beyazıt giydi gereğini yaptı, Başbakan da gereğini yapsın. Yani Atatürk'ün, o sizin beğenmediğiniz İsmet Paşa'nın ömrü cephelerde geçti. Çanakkale'de, Galiçya'da, Dumlupınar'da, Sakarya'da, Afyon'da cephelerde geçti ama onlarla sizin aranızda bir fark var: Atatürk de, İsmet Paşa da o cephelerde emperyalistlere ve işbirlikçilerine karşı savaştılar, siz ise savaşı emperyalistlerin isteği üzerine çıkartmak istiyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar) Suriye'de ölen insanlar için ağlıyorsunuz -evet, biz de ağlıyoruz- ama peki, Irak'ta 1,5 milyon Müslüman katledildiğinde, onlara yardımcı olmak için neden tezkere çıkarma derdine düştünüz? İşgal kuvvetlerinin memleketlerine sağ salim dönmeler için duayı biz mi ettik, Sayın Başbakan mı etti? 5 canımız öldürüldüğünde alelacele kapalı oturumla tezkere çıkarmayı aklınıza getiriyorsunuz da, Mavi Marmara'da 9 canımız öldürüldüğünde neden tezkere çıkarmıyorsunuz?

Bakın, Mavi Marmara'yla ilgili Başbakanın açıklaması, diyor ki: "Savaş sebebiydi ama Türkiye'nin büyüklüğüne yakışır bir şekilde konuyu diplomasiyle çözdük." Yani, İsrail'e geldi mi diplomasiyle çözüyorsun, Suriye'ye geldi mi tezkere çıkarıyorsun.

İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) - Sizin açıklamanız neydi o zaman? Siz ne konuşuyorsunuz öyle?

MUHARREM İNCE (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, sizin savaş sebepleriniz çok. Kıbrıs Rum kesiminin petrol aramasını da savaş sebebi saymıştınız, Piri Reis'ten başka bir şeyi ortalıkta görmedik. Şimdi size soruyorum: Orada petrol çıkarılıyor mu, çıkarılmıyor mu?

AKP milletvekili hızını alamamış "Üç saatte Şam'a gireriz." diyor. 130'la gitse 390 kilometre yapar, 460 kilometre Şam. Otobanda gitse yine Şam'a varamıyor ama o işgali üç saatte yapabiliyor. Şam'da Emevi Camisi'nde namaz kılmaktan söz edenler, Kandil Dağı'nda yaz kampı yapmayı ne zaman konuşacaklar? (CHP sıralarından alkışlar) Suriye sınırında yumruk sıkan Başbakanın Genelkurmay Başkanı, Kandil'e sıra gelince "ABD'nin ikna edilmesi gerekir." diyor. Genelkurmay Başkanı "ABD'nin ikna edilmesi gerekiyor." diyor, parti sözcüsü Hüseyin Çelik. "Barzani'nin ikna edilmesi gerekir" diyor, Emevî Camisi'nde namaz kılmayı göze alıyorsunuz, Kandil'de yaz kampı yapmayı göze alamıyorsunuz.

Irakla ilgili 8'inci tezkereyi görüşüyoruz, hiçbirisini kullanamadınız, birini denediniz, onu da yarım bıraktınız. Hangi askerî bilgiyle o tezkereyi yarım bıraktınız ya da hangi dış politik baskıyla geride bıraktınız? Yoksa bilmediğimiz bir beyzbol sopası daha mı gösterildi size? Sorum şu: "Bu tezkere yetkisini geçmişteki yedi tezkere gibi kullanmamazlık mı yapacaksınız? Barzani'yi ikna ettiniz mi, ABD'yi ikna ettiniz mi?" diyorum.

Şimdi, yorumsuz bir bölüm sunacağım size: 26 Temmuz 2011, Kayseri Meydanı: "4 kez PKK'yla bir araya oturduğumuzu söyleme şerefsizliğini yapanlar, bu, alçakça iftirada bulunanlar bunun hesabını her yerde verecektir." 19 Eylül 2011: "Biz görüşmüyoruz, devlet görüştü."; 12/4/2012: "MİT Müsteşarını İmralı'ya da Oslo'ya da gönderen benim."; 27 Eylül 2012: "Yeni bir Oslo olabilir." Yetmedi, bir de yardımcısı var, Sayın Arınç var. Referandum öncesi, Turgutlu ilçesinde bir iftar sofrasında konuşuyor, iftar sofrasında! 6 Eylül 2010: "Terör örgütüyle pazarlık yapacak kadar namussuz ve ahlaksızlardan değiliz." 19 Eylül 2012. NTV televizyonu, Oslo'ya ilişkin değerlendirmesinde: "İslam'da bile karı kocanın arasını bulmak için yalan konuşmak caizdir."

Sayın Arınç, yalanı kime söylediniz, millete mi yalan söylediniz, Türkiye Büyük Millet Meclisine mi yalan söylediniz, PKK'ya mı yalan söylediniz? Peki, yalanı kim söyledi, devlet mi söyledi, Hükûmet mi söyledi, PKK mı söyledi? Otuz yıldır terörle mücadele ediyoruz, bunun on yılı size ait, üstelik 2002'de terör bitmişti, hâlâ utanmadan sıkılmadan muhalefete: "Önerin ne, projen ne?" diye soruyorsunuz, muhalefeti suçluyorsunuz. Hem beceriksizsiniz hem de kafanız net değil.

Bakınız, terörle mücadele konusunda geçmişte yaptıklarınızı sıralayayım size: Dayanıklı karakol yapacaktık. Sınır kaydırmasına gidecektik. Anlık istihbarat paylaşımı olacaktı. Sınırlarımız BBG evi gibi olacaktı. Özel koordinatör atanacaktı. İnsansız hava araçları devreye girecekti. Kürt açılımı yapacaktık. Demokratik açılım yapacaktık. Millî Birlik ve Kardeşlik Projesi'nden söz ettik.

Bakın, 1950'lerde Menderes, rahmetli Menderes şöyle diyor: "Hükûmetlerin başarısı, geçmişteki hükûmetlerin ne yaptığıyla ortaya konmaz, eldeki imkânlarla ne yaptığıyla ölçülür." Yani gelmiş geçmiş hükûmetlerin elindeki en büyük yetkiler sizindi; Meclis çoğunluğu sizin, Çankaya sizin, Genelkurmay sizin, mahkeme sizin, TÜBİTAK sizin, medya sizin, MİT sizin, özel idareler sizin, belediyeler sizin. Türkiye'de bu kadar yetki hiçbir hükûmette yoktu ama elinize yüzünüze bulaştırdınız, 2002'deki bitmiş olan terörü yeniden hortlattınız.

Değerli arkadaşlarım, dün burada Suriye'yle ilgili 1980'den 2002'ye kadar 13 anlaşma yapıldığını, oysa sizin dönemizde -yirmi iki yılda 13 anlaşma- on yılda 49 anlaşma yaptığınızı anlatmıştım. O anlaşmalardan iki tanesini söylemiştim. Çok ilginç, terörle mücadele konusunda Suriye Hükûmetiyle bir anlaşma yaptınız, sınırların güvenliği konusunda ayrı bir anlaşma yaptınız.

Bakın, bugün çok daha ilginç bir anlaşma buldum; su anlaşması yapmışsınız, su. CHP sözcüsü şu kürsüye gelmiş. Tarihlerini veriyorum: 9 Mart 2011 Genel Kurulda görüşülmesi, Meclis Başkanlığına gelişi 1/10/2010. Biz muhalefet etmişiz. Siz, Esad'cıymışsınız o zaman, Baas'cıymışsınız.

RECEP ÖZEL (Isparta) - Halkına su verilmez mi? 

MUHARREM İNCE (Devamla) - Siz o zaman Esad'cıymışsınız, tamam mı?

O zaman demişsiniz ki? CHP sözcüsü Hüseyin Pazarcı çıkmış demiş ki: "Bakın, bu anlaşma ulusal çıkarlarımıza aykırıdır. Bu anlaşmayla siz Suriye'ye yılda 1 milyar 250 milyon metreküp su vereceksiniz. Yarın Suriye'yle aramızda bir problem olduğunda bu anlaşma sorun olur, yapmayın."

Siz diyorsunuz ki: "Olur mu öyle şey? İki nehir, tek havza." Fırat ve Dicle'yi kastederek. Anlaşma tarihi 23/12/2009. Bu anlaşmada CHP'nin muhalefet şerhi var. Siz o günlerde Baas'cıymışsınız, siz o günlerde Esad'cıymışsınız siz o günlerde -sizi gidi sizi- ne anlaşmalar yapmışsınız da? Bunları size tek tek anlatacağım. (CHP sıralarından alkışlar) Sizin nasıl bir Esad'cı sizin nasıl bir Baas'cı olduğunuzu anlatacağım.

Ama şartlar değişmiş, emperyalist güçler size demiş ki: "Ya boşver Esad'ı, İran'ı, Irak'ı, Suriye'yi, hepsini halledeceğiz. Siz bize yardımcı olacaksınız; biz de size laik cumhuriyeti yıktıracağız, kurumları yıktıracağız," demiş, böyle bir anlaşma yapmışsınız siz, anlaşma bu. Ya geçmişte dostum dediğinizi ödül aldığınız Kaddafi'yi bombaladınız?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUHARREM İNCE (Devamla) - ?linç edilmesine yardımcı oldunuz, dostum dediğiniz kankanızı şimdi bombalamaya yardımcı oluyorsunuz. Yarın aynısını İran'a yapacaksınız, bundan hiç kuşkum yok. Bir tane değil iki tane değil sürekli çelişki içerisindesiniz.

Sizin nasıl bir Baas'cı olduğunuzu bu kırk dokuz anlaşmayı tek tek okuyarak zamanı geldiğinde bu kürsüden anlatacağım diyorum, hepinize teşekkürler, saygılar sunuyorum (CHP sıralarından alkışlar)